Bilim İnsanlarından 'Zorunlu Aşı'ya Evet
YEŞİM SERT KARAASLAN - Anayasa Mahkemesinin "rıza olmaksızın aşı yapılamayacağına" ilişkin gerekçeli kararını değerlendiren bilim insanları, çocukluk döneminde zorunlu aşıların toplum sağlığının korunması açısından da önemli olduğunu, bu nedenle takvimde yer alan tüm aşıların yapılması gerektiğini savundu.
Anayasa Mahkemesinin "rıza olmaksızın aşı yapılamayacağına" ilişkin gerekçeli kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından, uzmanlar ve meslek örgütleri değerlendirmede bulundu.
Sağlık Bakanlığı Bağışıklama, Danışma ve Grip Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hürrem Bodur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kişisel olarak aşı takviminde belirlenen aşıların yapılması gerektiğini düşündüğünü belirterek "Ebeveynlerin istediğine bırakarak 'Ben, bu aşıyı yaptırmıyorum' diye bir karar doğru değil" dedi.
Aşı ile sadece o çocuğun değil birçok kişinin sağlığının korunmasının söz konusu olduğunu vurgulayan Bodur, şöyle devam etti:
"Öncelikle biz, o çocuğun sağlığını korumak zorundayız. Türkiye'de çocukluk çağında yapılması gereken bir aşının mutlaka yapılması lazım ancak bunun dışında kişinin isteğine bağlı yaptırabileceği aşılar var. Bunu yaptırır yaptırmaz, kendileri karar verebilir. Uygulamanın böyle olması (aşı kararının ailenin isteğine bırakılması) sıkıntılar doğurur çünkü bir çocuğa zorunlu aşıların yapılması, onun sağlığının dışında diğer kişilerin de sağlıklarını korumak için gereklidir. Çocuğun, hastalıklara karşı dirençli hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Aşı yapılmaması halinde, çocuğun diğer çocuklar ve diğer kişiler için bir tehdit oluşturmasına da sebep olunabilir."
- "Aşı yaptırılması, toplumsal bir sorumluluktur"
Bodur, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararına konu olayın çok nadir bir örnek olduğunu ifade ederek "Ben, ebeveynlerin genel kanısının 'Çocuklarımıza aşı yaptırmayalım' şeklinde olacağını hiç zannetmiyorum. Zorunlu aşı uygulaması, dünyada da bizim ülkemizdeki gibidir. Kim, çocuğuna zarar vermek ister? Devlet, gelecek nesline zarar vermek ister mi? Aksine, onları sağlıklı olarak yetiştirmek, çocukları hastalıklara karşı korunsun ister" diye konuştu.
Toplum sağlığının hastalıklara karşı bireylerin korunması esasına dayandığına işaret eden Bodur, hasta olduktan sonra tedaviden ziyade kişilerin hasta olmamasının sağlandığını söyledi. Bodur, "Aşı yaptırılması, toplumsal bir sorumluluktur. Ailelerin bu karara çok itibar edeceklerini zannetmiyorum" dedi.
- "Aşı, sadece bireyi değil toplumu da korumaktadır"
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Beyazıd İlhan, Sağlık Bakanlığının Türkiye'de bazı hastalıkların yayılması tehlikesini gözeterek belirlediği aşı programının yasal dayanağının olduğunu ifade etti.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, Türkiye'nin nüfus hareketliliği, çevresel faktörleri, sağlık göstergeleri gibi özellikleri de dikkate alınarak 1930 yılında çıkarılmış olan yasanın revize edilmesinin düşünülmesi gerektiğini dile getiren İlhan, şunları söyledi:
"Esasen bu karar, anayasada belirtilen kişinin dokunulmazlığının sıkı sıkıya korunması ve 'tıbbi zorunluluk' ve 'kanunda yazılı haller' şeklinde belirtilen istisnanın dar yorumlanması gerekliliğine işaret eden, tıbbi müdahaleyi ret hakkını genel esasları ile tartışan bir karardır. Bu karardan çıkarılacak sonuç, halihazırdaki aşı programlarında yer alan aşı uygulamalarının gerekli bulunmadığı değildir. Aşılar, tıp alanında kullanılan en güvenli, en etkili tıbbi uygulamalardır ve aşının yerine koyulabilecek başka bir araç veya uygulama da yoktur. Üstelik şu da unutulmamalıdır ki aşı, sadece bireyi değil toplumu da korumaktadır. Aşı yapılması, toplum sağlığını koruyan bir uygulamadır."
Aşı uygulamaları sonrasında ortaya çıkabilecek yan etkilerin, aşılar yapılmadığında ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarıyla karşılaştırılamayacak kadar az olduğuna dikkati çeken İlhan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Burada alınan risk, günlük yaşam içinde aldığımız risklerden de daha fazla değildir. Aşı uygulamalarında rıza vermemek, hem kendi çocuklarımızın hem de bir arada yaşadığımız bireylerin yaşamlarını ciddi biçimde tehlikeye atmak anlamına gelmektedir. Ebeveyn olarak böyle bir vicdani yükü alırken hangi kabul edilebilir nedenimizin olduğunu, hangi korunması gereken değeri önde tuttuğumuzu bir kez daha düşünmemiz gerekir."
- "Aşı yapılmadığında ölüm ve sakat kalma riski var"
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da aşının "koruyucu bir araç" ve amacının "bireysel sağlıktan ziyade toplumsal sağlık" olduğunu vurguladı.
Aşı yapılmamasının toplum sağlığını riske edebilecek sonuçlar doğurabileceğini aktaran Ceyhan, "Bu yüzden çok kötü olaylar olabilir. Buna dayanarak bir kısım aileler, çocuklarına aşı yaptırmak istemez ve bu ciddi bir oranı bulursa, yüzde 10 gibi, bu durumda Türkiye'de bazı salgınlar ortaya çıkabilir" diye konuştu.
Aşıyla korunulan hastalıkların birçoğunun salgın potansiyeline sahip olduğunu dile getiren Ceyhan, "Kızamık, kabakulak, difteri, boğmaca, tetanos bunların hepsi salgın yapabilir" dedi.
Ceyhan, "Ben çocuğumu aşılatırsam, başkası aşılatmazsa onun çocuğu hastalanırsa benimki aşılı zaten, bulaştıramaz" diye bir düşüncenin yanlış olduğuna işaret ederek hiçbir aşının yüzde 100 koruyucu olmadığını, yüzde 90-95 oranında koruduğunu bildirdi.
Aşılarla ilgili internette, gerçekliği ve bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan "Domuz kanı içeriyor", "Cıva içeriyor" gibi ifadelerin yalan ve maksatlı olduğunu vurgulayan Ceyhan, "Bunların hiçbiri doğru değil. Aşıların gösterilmiş ciddi hiçbir yan etkisi yok. Aşılar, son derece gereklidir ve yapılmadığı zaman da ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. Aşıyla ilgili hiçbir yan etki yok ama yaptırmadıkları zaman ölüm riski, sakat kalma riski gibi birçok şey var" uyarısında bulundu.
- Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı
Anayasa Mahkemesi, bebeklik dönemi aşılarının yapılması ebeveyni tarafından istenmeyen çocukla ilgili, mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesini hak ihlali sayan gerekçeli kararını açıklamıştı.
Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçede, "(Yerel mahkeme kararına dayanak yapılan) Düzenlemenin, somut başvuruda olduğu gibi doğan her çocuğa belirli bir yaş periyoduna bağlı olarak ve ebeveynin rızası hilafına, ilgili idarece belirlenecek her türlü aşının tatbiki yetkisi verildiği şeklinde anlaşılması olanaklı değildir" ifadesine yer verilmişti.
Gerekçede, "Aksinin kabulü halinde uygulanacak tıbbi müdahalenin tür ve kapsamı belirsiz olacak şekilde, rıza verilmeyen müdahale türlerinin gündeme gelmesi muhtemeldir" denilmişti.
Kaynak: AA
Sağlık Bakanlığı Bağışıklama, Danışma ve Grip Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hürrem Bodur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kişisel olarak aşı takviminde belirlenen aşıların yapılması gerektiğini düşündüğünü belirterek "Ebeveynlerin istediğine bırakarak 'Ben, bu aşıyı yaptırmıyorum' diye bir karar doğru değil" dedi.
Aşı ile sadece o çocuğun değil birçok kişinin sağlığının korunmasının söz konusu olduğunu vurgulayan Bodur, şöyle devam etti:
"Öncelikle biz, o çocuğun sağlığını korumak zorundayız. Türkiye'de çocukluk çağında yapılması gereken bir aşının mutlaka yapılması lazım ancak bunun dışında kişinin isteğine bağlı yaptırabileceği aşılar var. Bunu yaptırır yaptırmaz, kendileri karar verebilir. Uygulamanın böyle olması (aşı kararının ailenin isteğine bırakılması) sıkıntılar doğurur çünkü bir çocuğa zorunlu aşıların yapılması, onun sağlığının dışında diğer kişilerin de sağlıklarını korumak için gereklidir. Çocuğun, hastalıklara karşı dirençli hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Aşı yapılmaması halinde, çocuğun diğer çocuklar ve diğer kişiler için bir tehdit oluşturmasına da sebep olunabilir."
- "Aşı yaptırılması, toplumsal bir sorumluluktur"
Bodur, Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararına konu olayın çok nadir bir örnek olduğunu ifade ederek "Ben, ebeveynlerin genel kanısının 'Çocuklarımıza aşı yaptırmayalım' şeklinde olacağını hiç zannetmiyorum. Zorunlu aşı uygulaması, dünyada da bizim ülkemizdeki gibidir. Kim, çocuğuna zarar vermek ister? Devlet, gelecek nesline zarar vermek ister mi? Aksine, onları sağlıklı olarak yetiştirmek, çocukları hastalıklara karşı korunsun ister" diye konuştu.
Toplum sağlığının hastalıklara karşı bireylerin korunması esasına dayandığına işaret eden Bodur, hasta olduktan sonra tedaviden ziyade kişilerin hasta olmamasının sağlandığını söyledi. Bodur, "Aşı yaptırılması, toplumsal bir sorumluluktur. Ailelerin bu karara çok itibar edeceklerini zannetmiyorum" dedi.
- "Aşı, sadece bireyi değil toplumu da korumaktadır"
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Beyazıd İlhan, Sağlık Bakanlığının Türkiye'de bazı hastalıkların yayılması tehlikesini gözeterek belirlediği aşı programının yasal dayanağının olduğunu ifade etti.
Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, Türkiye'nin nüfus hareketliliği, çevresel faktörleri, sağlık göstergeleri gibi özellikleri de dikkate alınarak 1930 yılında çıkarılmış olan yasanın revize edilmesinin düşünülmesi gerektiğini dile getiren İlhan, şunları söyledi:
"Esasen bu karar, anayasada belirtilen kişinin dokunulmazlığının sıkı sıkıya korunması ve 'tıbbi zorunluluk' ve 'kanunda yazılı haller' şeklinde belirtilen istisnanın dar yorumlanması gerekliliğine işaret eden, tıbbi müdahaleyi ret hakkını genel esasları ile tartışan bir karardır. Bu karardan çıkarılacak sonuç, halihazırdaki aşı programlarında yer alan aşı uygulamalarının gerekli bulunmadığı değildir. Aşılar, tıp alanında kullanılan en güvenli, en etkili tıbbi uygulamalardır ve aşının yerine koyulabilecek başka bir araç veya uygulama da yoktur. Üstelik şu da unutulmamalıdır ki aşı, sadece bireyi değil toplumu da korumaktadır. Aşı yapılması, toplum sağlığını koruyan bir uygulamadır."
Aşı uygulamaları sonrasında ortaya çıkabilecek yan etkilerin, aşılar yapılmadığında ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarıyla karşılaştırılamayacak kadar az olduğuna dikkati çeken İlhan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Burada alınan risk, günlük yaşam içinde aldığımız risklerden de daha fazla değildir. Aşı uygulamalarında rıza vermemek, hem kendi çocuklarımızın hem de bir arada yaşadığımız bireylerin yaşamlarını ciddi biçimde tehlikeye atmak anlamına gelmektedir. Ebeveyn olarak böyle bir vicdani yükü alırken hangi kabul edilebilir nedenimizin olduğunu, hangi korunması gereken değeri önde tuttuğumuzu bir kez daha düşünmemiz gerekir."
- "Aşı yapılmadığında ölüm ve sakat kalma riski var"
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Bağışıklama Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da aşının "koruyucu bir araç" ve amacının "bireysel sağlıktan ziyade toplumsal sağlık" olduğunu vurguladı.
Aşı yapılmamasının toplum sağlığını riske edebilecek sonuçlar doğurabileceğini aktaran Ceyhan, "Bu yüzden çok kötü olaylar olabilir. Buna dayanarak bir kısım aileler, çocuklarına aşı yaptırmak istemez ve bu ciddi bir oranı bulursa, yüzde 10 gibi, bu durumda Türkiye'de bazı salgınlar ortaya çıkabilir" diye konuştu.
Aşıyla korunulan hastalıkların birçoğunun salgın potansiyeline sahip olduğunu dile getiren Ceyhan, "Kızamık, kabakulak, difteri, boğmaca, tetanos bunların hepsi salgın yapabilir" dedi.
Ceyhan, "Ben çocuğumu aşılatırsam, başkası aşılatmazsa onun çocuğu hastalanırsa benimki aşılı zaten, bulaştıramaz" diye bir düşüncenin yanlış olduğuna işaret ederek hiçbir aşının yüzde 100 koruyucu olmadığını, yüzde 90-95 oranında koruduğunu bildirdi.
Aşılarla ilgili internette, gerçekliği ve bilimsel hiçbir geçerliliği olmayan "Domuz kanı içeriyor", "Cıva içeriyor" gibi ifadelerin yalan ve maksatlı olduğunu vurgulayan Ceyhan, "Bunların hiçbiri doğru değil. Aşıların gösterilmiş ciddi hiçbir yan etkisi yok. Aşılar, son derece gereklidir ve yapılmadığı zaman da ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. Aşıyla ilgili hiçbir yan etki yok ama yaptırmadıkları zaman ölüm riski, sakat kalma riski gibi birçok şey var" uyarısında bulundu.
- Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı
Anayasa Mahkemesi, bebeklik dönemi aşılarının yapılması ebeveyni tarafından istenmeyen çocukla ilgili, mahkemece sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesini hak ihlali sayan gerekçeli kararını açıklamıştı.
Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçede, "(Yerel mahkeme kararına dayanak yapılan) Düzenlemenin, somut başvuruda olduğu gibi doğan her çocuğa belirli bir yaş periyoduna bağlı olarak ve ebeveynin rızası hilafına, ilgili idarece belirlenecek her türlü aşının tatbiki yetkisi verildiği şeklinde anlaşılması olanaklı değildir" ifadesine yer verilmişti.
Gerekçede, "Aksinin kabulü halinde uygulanacak tıbbi müdahalenin tür ve kapsamı belirsiz olacak şekilde, rıza verilmeyen müdahale türlerinin gündeme gelmesi muhtemeldir" denilmişti.