AK Parti İstanbul Milletvekili Külünk Açıklaması
"AB maalesef göçmenleri Türkiye'nin durduracağını ummaktan başka bir şey yapabilmiş değil. Ümitleri Türkiye. Kısacası mülteci akını, sorumluluğu herkesin birbirine attığı bir sorun halini alıyor"
AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, "AB maalesef göçmenleri Türkiye'nin durduracağını ummaktan başka bir şey yapabilmiş değil. Ümitleri Türkiye. Kısacası mülteci akını, sorumluluğu herkesin birbirine attığı bir sorun halini alıyor" dedi.
Külünk, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, "Mülteci Akınının Avrupa Üzerindeki Siyasi Etkileri" başlıklı raporunun sonuçlarını paylaştı.
Mülteci krizinin AB'yi birleştirmekten çok böldüğünün gözlendiğini vurgulayan Külünk, "2015 yılında yaklaşık 1 milyon mülteci savaş ve terör nedeniyle kendi topraklarından kaçarak AB'ye iltica başvurusunda bulundu" diye konuştu.
Mülteci akımının AB üzerindeki siyasi etkilerinin azımsanmayacak derecede güçlü hale geldiğini belirten Külünk, bu durumun göçmen ve AB karşıtı popülist partilere olan halk desteğinin artmasına yol açtığını ifade etti.
"Resmi rakamlara göre, 2015 yılında AB'ye ulaşmaya çalışırken Akdeniz'de ölen mültecilerin sayısı 3 binin üzerindedir. Gerçek rakamların ise bunun çok üzerinde olduğunu tahmin etmek zor değildir" diyen Külünk, Avrupa'ya ulaşmayı başaranların ise yaşam koşullarının olumsuzluğuna dikkati çekti.
Külünk, AB'nin mülteci akınına hazırlıksız yakalandığını, AB vatandaşlarının "ekmeğimizi kaybedeceğiz" korkusunun yabancı karşıtlığını yükselttiğine işaret etti.
Suriye üzerinden konuşulan mülteci krizi konusunda, AB'nin dört yıldır başını kuma gömdüğünü ifade eden Külünk, bütün sorumluluğun sorunlu ülkelerin komşularına bırakılmasını eleştirdi. Külünk, bugün gelinen noktada ise AB üst düzey liderlerin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası toplantıların konusunun göç olmasının, bu konunun AB siyaseti üzerinde artık ne denli önemli etkiler bıraktığının kanıtı olduğunu söyledi.
Külünk, OECD öngörülerine göre, AB'nin ekonomik durgunluk dönemine girmemesi için 2060 yılına kadar 50 milyon yeni göçmen ya da mülteciye ihtiyaç duyduğunu aktardı. Külünk, bunu en iyi okuyan ülkelerden birin Almanya olduğunu ve dikkatli bir süreç izlediğini belirtti.
Külünk, şu değerlendirmelerde bulundu:
"AB maalesef göçmenleri Türkiye'nin durduracağını ummaktan başka bir şey yapabilmiş değil. Ümitleri Türkiye. Kısacası mülteci akını, sorumluluğu herkesin birbirine attığı bir sorun halini alıyor. Almanya dışında soruna yönelik kısa ya da uzun vadeli çözüm üretmeye, elini taşın altına koymaya hazır AB ülkesi şimdilik görünmüyor. Mülteci akını 2015 yılında ulaştığı boyutlarda devam ederse etkilerinin artarak süreciğini öngörebiliriz. Bu yüzden AB, 2015 yazında kendisi için tam bir kaos halini alan mülteci krizini kontrol altına almak zorundadır. Bu da birliğin dış sınırlarının yeniden kontrol altına alınması, mülteci politikalarının harmonizasyonu ve mülteci akınının yükünü ortak olarak paylaşmaktan geçer."
Külünk, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin "AB'nin mültecilere tavrı böyleyken, Türkiye'ye karşı vizeleri kaldırma konusunda neden olumlu bir tavır sergilesin?" şeklindeki soru üzerine Külünk, vize konusunun sadece göçmenler üzerinden ele alınmaması gerektiğine işaret etti. Külünk, pek çok konu bir arada değerlendirildiğinde AB'nin Türkiye'nin stratejik öneminin kendisi için ne ifade ettiğini görerek, böyle bir adım atacağını belirtti.
DTK bildirgesine ilişkin soru üzerine Külünk, bildirgeye en iyi yanıtı millet ve devletin vereceğini söyledi. Milletin bu tip aymazlıklara hiçbir zaman eyvallah etmediğini vurgulayan Külünk, "Türkiye'nin partisi, Teşvikiye ile Nişantaşı arasında eline saz alıp çalmakla, yabancılaşmış aydınlarla sohbet etmekle olunmuyor" karşılığını verdi.
Külünk, Türkiye'nin terörü tasfiye edeceğini, Türkler, Kürtler ve Arapların yeniden bir büyük barış projesinin adı olacağını belirtti.
Meclis kulislerinin saat 20.00'den sonra basın mensuplarına kapatılacağı, buna gerekçe olarak da milletvekillerinin uzun süren çalışmalarda kulislerde dinleniyor olmalarının gösterildiğinin ifade edilmesi üzerine Külünk, kendisinin kulislerin basına kapatılmasından yana olmadığını söyledi.
Külünk, Meclis yönetiminin kararlarına saygılı olduğunu da belirterek, ancak gerekçenin milletvekillerinin kulislerde dinleniyor olması şeklinde gösterilmesini doğru bulmadığını aktardı.
Külünk, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun muhalefet partilerine yapacağı ziyaretler ve çay içme polemiğiyle ilgili soruları da yanıtladı.
Muhalefet partilerinin yöneticilerinin kendilerine oy verenlerin gerisinde kaldığını, Başbakan Davutoğlu'nun nezaketli tavrına da aynı şekilde karşılık vermediklerini ifade eden Külünk, "Bireysel kanaatim, bu nezaketsizliği gösteren siyasi parti genel başkanları ve yönetimleri ile ne konuşacaksınız? Halka gitmeliyiz. Meselemizi, ayırt etmeden tüm partilerin vatandaşlarına anlatarak, süreci dillendirmeliyiz. Bizim müttefikimiz millet. Biz çayımızı milletle içeriz" diye konuştu.
Kaynak: AA
Külünk, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, "Mülteci Akınının Avrupa Üzerindeki Siyasi Etkileri" başlıklı raporunun sonuçlarını paylaştı.
Mülteci krizinin AB'yi birleştirmekten çok böldüğünün gözlendiğini vurgulayan Külünk, "2015 yılında yaklaşık 1 milyon mülteci savaş ve terör nedeniyle kendi topraklarından kaçarak AB'ye iltica başvurusunda bulundu" diye konuştu.
Mülteci akımının AB üzerindeki siyasi etkilerinin azımsanmayacak derecede güçlü hale geldiğini belirten Külünk, bu durumun göçmen ve AB karşıtı popülist partilere olan halk desteğinin artmasına yol açtığını ifade etti.
"Resmi rakamlara göre, 2015 yılında AB'ye ulaşmaya çalışırken Akdeniz'de ölen mültecilerin sayısı 3 binin üzerindedir. Gerçek rakamların ise bunun çok üzerinde olduğunu tahmin etmek zor değildir" diyen Külünk, Avrupa'ya ulaşmayı başaranların ise yaşam koşullarının olumsuzluğuna dikkati çekti.
Külünk, AB'nin mülteci akınına hazırlıksız yakalandığını, AB vatandaşlarının "ekmeğimizi kaybedeceğiz" korkusunun yabancı karşıtlığını yükselttiğine işaret etti.
Suriye üzerinden konuşulan mülteci krizi konusunda, AB'nin dört yıldır başını kuma gömdüğünü ifade eden Külünk, bütün sorumluluğun sorunlu ülkelerin komşularına bırakılmasını eleştirdi. Külünk, bugün gelinen noktada ise AB üst düzey liderlerin katılımıyla gerçekleştirilen uluslararası toplantıların konusunun göç olmasının, bu konunun AB siyaseti üzerinde artık ne denli önemli etkiler bıraktığının kanıtı olduğunu söyledi.
Külünk, OECD öngörülerine göre, AB'nin ekonomik durgunluk dönemine girmemesi için 2060 yılına kadar 50 milyon yeni göçmen ya da mülteciye ihtiyaç duyduğunu aktardı. Külünk, bunu en iyi okuyan ülkelerden birin Almanya olduğunu ve dikkatli bir süreç izlediğini belirtti.
Külünk, şu değerlendirmelerde bulundu:
"AB maalesef göçmenleri Türkiye'nin durduracağını ummaktan başka bir şey yapabilmiş değil. Ümitleri Türkiye. Kısacası mülteci akını, sorumluluğu herkesin birbirine attığı bir sorun halini alıyor. Almanya dışında soruna yönelik kısa ya da uzun vadeli çözüm üretmeye, elini taşın altına koymaya hazır AB ülkesi şimdilik görünmüyor. Mülteci akını 2015 yılında ulaştığı boyutlarda devam ederse etkilerinin artarak süreciğini öngörebiliriz. Bu yüzden AB, 2015 yazında kendisi için tam bir kaos halini alan mülteci krizini kontrol altına almak zorundadır. Bu da birliğin dış sınırlarının yeniden kontrol altına alınması, mülteci politikalarının harmonizasyonu ve mülteci akınının yükünü ortak olarak paylaşmaktan geçer."
Külünk, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin "AB'nin mültecilere tavrı böyleyken, Türkiye'ye karşı vizeleri kaldırma konusunda neden olumlu bir tavır sergilesin?" şeklindeki soru üzerine Külünk, vize konusunun sadece göçmenler üzerinden ele alınmaması gerektiğine işaret etti. Külünk, pek çok konu bir arada değerlendirildiğinde AB'nin Türkiye'nin stratejik öneminin kendisi için ne ifade ettiğini görerek, böyle bir adım atacağını belirtti.
DTK bildirgesine ilişkin soru üzerine Külünk, bildirgeye en iyi yanıtı millet ve devletin vereceğini söyledi. Milletin bu tip aymazlıklara hiçbir zaman eyvallah etmediğini vurgulayan Külünk, "Türkiye'nin partisi, Teşvikiye ile Nişantaşı arasında eline saz alıp çalmakla, yabancılaşmış aydınlarla sohbet etmekle olunmuyor" karşılığını verdi.
Külünk, Türkiye'nin terörü tasfiye edeceğini, Türkler, Kürtler ve Arapların yeniden bir büyük barış projesinin adı olacağını belirtti.
Meclis kulislerinin saat 20.00'den sonra basın mensuplarına kapatılacağı, buna gerekçe olarak da milletvekillerinin uzun süren çalışmalarda kulislerde dinleniyor olmalarının gösterildiğinin ifade edilmesi üzerine Külünk, kendisinin kulislerin basına kapatılmasından yana olmadığını söyledi.
Külünk, Meclis yönetiminin kararlarına saygılı olduğunu da belirterek, ancak gerekçenin milletvekillerinin kulislerde dinleniyor olması şeklinde gösterilmesini doğru bulmadığını aktardı.
Külünk, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun muhalefet partilerine yapacağı ziyaretler ve çay içme polemiğiyle ilgili soruları da yanıtladı.
Muhalefet partilerinin yöneticilerinin kendilerine oy verenlerin gerisinde kaldığını, Başbakan Davutoğlu'nun nezaketli tavrına da aynı şekilde karşılık vermediklerini ifade eden Külünk, "Bireysel kanaatim, bu nezaketsizliği gösteren siyasi parti genel başkanları ve yönetimleri ile ne konuşacaksınız? Halka gitmeliyiz. Meselemizi, ayırt etmeden tüm partilerin vatandaşlarına anlatarak, süreci dillendirmeliyiz. Bizim müttefikimiz millet. Biz çayımızı milletle içeriz" diye konuştu.