SETA 2015'İ Değerlendirdi

ANKARA - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) yıl içinde yaşanan olaylara ilişkin alanında uzman kişilerin analiz, yorum ve tespitlerini içeren "Türkiye'de 2015" yıllığı hazırladı.

İç siyaset, dış politika, ekonomi, güvenlik-savunma, hukuk-insan hakları, eğitim ve medya ana başlıklarını içeren 410 sayfalık yıllıkta, ülkede 2015 yılında yaşanan kritik gelişmeler, geçmiş yıllarda yaşanan olaylarla ilişkilendirilerek detaylı analizlerle ele alındı.

Yıllıkta, 2015'in Türkiye için çok yoğun bir gündeme sahne olduğu değerlendirilirken, iç siyasette yaşanan iki genel seçimin ortaya çıkardığı dinamik siyasi atmosfere ek olarak dış politikada da çarpıcı gelişmeler yaşandığı belirtildi.

Benzer biçimde güvenlik, savunma, ekonomi, hukuk, eğitim ve medya alanlarında da yoğun gelişmelere şahit olunduğu aktarılan yıllıkta, 2015'in ikinci yarısında çözüm sürecini bitiren terör saldırıları, DAEŞ'in Türkiye'yi hedef alması ve Suriye krizinden kaynaklı mülteci krizinin Türkiye kamuoyunu meşgul ettiği bildirildi.

- "Hesaplaşma siyaseti"

İç siyasette 2015 yılının, Gezi Olayları ve 17-25 Aralık operasyonlarıyla oluşturulan AK Parti karşıtı söylemin siyaset sahnesinde yer aldığı bir yıl olduğu ifade edilen yıllıkta, muhalefetin AK Parti'nin iktidardan uzaklaştırılmasına yönelik bir tür "hesaplaşma siyasetini" merkeze alan mücadele yürüttüğü vurgulandı.

AK Parti'nin ise enerjisini söz konusu muhalefet blokları ile mücadeleye verdiği için reformcu siyasetinde daha önceki yıllarda sahip olduğu dinamizmi devam ettiremediği öne sürülen yıllıkta, AK Parti'nin, çözüm konusundaki kararlılığını sürdürmesine rağmen çözüm sürecinin tıkandığı belirtildi.

Yıllıkta, AK Parti'nin yeni anayasa ve başkanlık sistemi gibi kritik konularda ise muhalefetin desteğini alamadığı için sonuç alıcı bir siyaset üretemediği değerlendirmesine yer verildi.

AK Parti'nin, açıkladığı istihdam, dönüşüm ve ekonomi paketleri gibi programlarla icra ve reform siyasetine 2015 yılında da devam etmenin yollarını aradığı vurgulanan yıllıkta, şöyle denildi:

"AK Parti, 7 Haziran'a giden süreçte daha çok siyasal sistemin değişimine yönelik vaatlerini ve 13 yıllık iktidar dönemindeki reformlarını ön plana çıkardı. 7 Haziran seçiminde yüzde 40'ın üzerinde oy almasına karşın tek parti iktidarına imkan veren milletvekili sayısına ulaşamadığı için hükümet kuramadı. 1 Kasım seçimine giderken ise AK Parti, vaatlerini ve aday listelerini büyük oranda revize etti. 7 Haziran sonrası başlayan terör saldırıları ise AK Parti'nin hem parti hem de hükümet olarak mücadele etmek zorunda kaldığı önemli gelişmelerin başında yer aldı. Öte yandan AK Parti 1 Kasım seçimi öncesi, parti içi görüş ayrılıklarını krize dönüşmeden aştı ve kurumsallaşmasını devam ettirdiği bir kongre süreci yaşadı. 1 Kasım seçimi ise AK Parti'nin tekrar siyasal merkeze dönmesi ve buradaki gücünü tahkim etmesiyle sonuçlandı."

-"Yüzde 60'lık blok"

Yıllıkta CHP'nin, 2015'te Kemal Kılıçdaroğlu'yla başlayan yenilenme sürecinin test edildiği bir yılı geride bıraktığı belirtildi.

CHP'nin 7 Haziran'da oy kaybetmesine rağmen AK Parti'nin tek başına iktidar olamamasını bir fırsat olarak gördüğü ifade edilen yıllıkta, "CHP, 'yüzde 60'lık blok' siyaseti söylemini dolaşıma sokmaya çalışsa da AK Parti'yle yürüttüğü koalisyon görüşmelerini nihayete erdiremedi. 1 Kasım seçiminde kısmi bir oy artışı yaşayan ancak yüzde 25'lik oy bandını aşamayan CHP'de seçimden sonra, sonuçların değerlendirilip analiz edilmesinden ziyade parti içi muhalefet tartışmalarının hakim olduğu bir süreç başladı" tespiti yapıldı.

MHP'nin ise 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki performansıyla 2015 yılının siyasal gündemini oldukça meşgul ettiği vurgulandı.

7 Haziran seçiminden önce kongre yapan MHP'nin, ekonomik vaatlere dayalı bir siyasal propaganda izlediği aktarılan yıllıkta, "1 Kasım seçimine giden süreçte izlediği siyaseti tabanına anlatmakta zorlandığı görülen MHP, bu seçimde 7 Haziran sonrası ortaya koyduğu siyasetin faturasını ödemek zorunda kaldı" değerlendirmesinde bulunuldu.

Yıllıkta, "HDP için ise 2015 yılı, 'Türkiyelileşme' tartışmalarını yeni bir boyuta taşımak iddiasıyla seçimlere parti olarak girdiği, ancak Türkiyelileşme adına politika yapmaktan ziyade karşıtlık siyasetine savrulduğu bir yıl oldu" ifadesi kullanıldı.

- "Türkiye-AB ilişkilerine mülteci krizi damga vurdu"

Yıllıkta, Türkiye'nin dış politikasındaki başlıca konuları geçmiş birkaç yılda olduğu gibi 2015 yılında da Ortadoğu'daki meselelerin teşkil ettiği aktarıldı.

Önceki yıllardan farklı olarak 2015'te bu meselelerin, Türkiye'nin bölge dışındaki ülkelerle ilişkilerinde ilk kez bu kadar belirleyici bir etkiye sahip olduğu değerlendirilen yıllıkta, özellikle Suriye krizinin bir türlü çözüme kavuşturulamaması ve DAEŞ'in faaliyetlerine devam etmesinin meydana getirdiği komplikasyonların, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ve Rusya ile ilişkilerinde yeni iş birliği ve sorun alanları meydana getirdiği kaydedildi.

"2015 yılında Türkiye-AB ilişkilerine iki tarafın ortak ve öncelikli sorunu olan mülteci krizi damgasını vurdu" ifadesi yer alan yıllıkta, Türkiye ile Balkanlar arasında siyasi konularda önemli bir gelişme meydana gelmezken Türkiye'den resmi kurumların ve sivil toplumun bölgede yürüttüğü sosyal ve kültürel faaliyetlerle kalkınma desteklerinin yıl boyunca devam ettiği bildirildi. TRT ve Anadolu Ajansının Üsküp merkezli yayınlara başlaması bu faaliyetler arasında sayıldı.

Yıllıkta, Türkiye-Rusya ilişkileriyle ilgili, "İki ülke arasında geçtiğimiz yıllardaki yoğun ekonomik ve siyasi ilişkiler ile jeopolitik alanlardaki çıkar ayrılıkları özellikle 2015'in son çeyreğinde sert bir krize evrildi. 24 Kasım'da bir Rus uçağının Türkiye hava sahasını ihlal etmesinden dolayı Türk jetleri tarafından düşürülmesi krizi iyice derinleştirdi" değerlendirmesinde bulunuldu.

2015 yılında Türkiye-Irak ilişkilerinin yeniden güçlenmesi beklenirken, ülkede etnik ve mezhebi fay hatlarının varlığını sürdürmesi ve farklı odakların Türkiye'ye yönelik yaklaşımlarını devam ettirmesi sebebiyle bu beklentinin gerçekleşmediği görüşüne yer verilen yıllıkta, bu ay yaşanan Musul krizinin ise iki ülke arasında bir gerilimin oluşmasına neden olduğu belirtildi.

Türkiye'nin doğu komşusu İran ile 2015 yılındaki ilişkilerinde ise iki ülkenin Suriye, Irak, Yemen gibi bölgesel krizlere gösterdikleri farklı yaklaşımlardan dolayı zaman zaman gerginlikler yaşandığı aktarıldı.

-"PKK ve DAEŞ merkezli iki tür tehdit"

Yıllıkta, 2015 yılında Türkiye'de güvenlik ve savunma alanında önceki yıllara göre çok yoğun bir süreç yaşandığı vurgulandı.

Güvenlik düzeyinde biri PKK diğeri de DAEŞ merkezli iki tür tehditle karşı karşıya kalan Türkiye'nin, savunma alanında başta Suriye iç savaşından kaynaklanan yeni güvensizlik çevresi içinde politika üretmeye çalıştığı ifade edildi.

DAEŞ'in Türkiye'yi 2015 yılında 8 kez hedef aldığı aktarılan yıllıkta, Temmuz ayından sonra PKK'nın Güneydoğu Anadolu bölgesinde kırsalda ve şehirlerde güvenlik güçlerini hedef alan terör eylemlerini yoğunlaştırmasının ülkeyi yeni bir süreçle karşı karşıya bıraktığı belirtildi.

Terör örgütü PKK'nın saldırılarının 2015 yılındaki en önemli özelliğinin, şehir merkezlerinde çatışmanın yaygınlaştırılması vasıtasıyla bölgesel düzeyde bir tür "halk ayaklanmasının" hayata geçirilme denemesi olduğu kaydedildi.

Türkiye'nin 2015 yılında DAEŞ ile mücadele politikasını dört ana eksen etrafında yürüttüğü ifade edilen yıllıkta, örgüte karşı yurt içinde alınan önlemler ile gerçekleştirilen operasyonlar, sınır bölgelerinde alınan tedbirler, yabancı terörist savaşçılar politikası ve örgüte karşı Türkiye'nin hem kendi başına hem de uluslararası koalisyon ile ortaklaşa icra ettiği operasyonların bu dört temel ekseni oluşturduğu anlatıldı.

Yıllıkta, "2015 yılı, Türkiye'nin ulusal savunma politikasında sadece kara sınırında değil, hava sahasında da koruyucu ve önleyici güvenlik tedbirlerinin ivedilikle artırılması gereğini açığa çıkardı" değerlendirmesine yer verildi.

- "24 çeyreklik dönem boyunca aralıksız büyüme"

2015 yılında Türkiye ekonomisinin, gerek iç politikadaki belirsizlikler gerekse dünya ekonomisindeki çalkantılardan kaynaklanan zor bir dönemden geçtiği aktarıldı.

Türkiye ekonomisinin 2015 yılının ilk üç çeyreğinde mütevazı bir büyüme tablosu çizdiği belirtilen yıllıkta, 2015 yılı üçüncü çeyreğindeki büyüme ile 2009 yılı son çeyreğinden itibaren 24 çeyreklik dönem boyunca aralıksız büyüme trendinin sürdürüldüğü kaydedildi.

Yıllıkta, "Büyüme son yıllarda istenen hızda seyretmese de küresel ekonominin içinde bulunduğu sıkıntılar ve her geçen gün artan jeopolitik riskler düşünüldüğünde, istikrarlı büyüme ivmesinin devam ettirilmesi göz ardı edilemeyecek bir başarı olarak ortaya çıktı" denildi.

Tırmanan jeopolitik risklerin 2015 yılında özellikle Irak ve Rusya pazarlarını sıkıntıya soktuğu, Suriye'deki iç savaşın beslediği ortamda terör örgütü DAEŞ'in tırmandırdığı kaos ortamının Irak ile yapılan dış ticareti gittikçe zorlaştırdığı değerlendirildi.

Ortadoğu'daki karışıklar sonrası yaşanan ihracat kayıplarını 2013 ve 2014 yılında kısmen telafi eden Rus pazarından aynı katkının 2015 yılında alınamadığı belirtilen yıllıkta, 2015'in sonlarına yaklaşırken patlak veren savaş uçağı krizi sonrasında Rusya'nın aldığı ekonomik yaptırım kararlarının bu ülke ile ticaret hacminin bir süre daha aşağı yönlü gerçekleşeceğine işaret ettiği görüşüne yer verildi.

- "Demokratikleşme ve insan hakları alanında önemli adımlar"

Türkiye'nin 2015 yılında da demokratikleşme ve insan hakları alanında önemli adımlar atmaya devam ettiği vurgulanan yıllıkta, uluslararası hukuka uyum kapsamında daha önceden imzalanmış bazı sözleşmelerin bu yıl içerisinde onaylanıp yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.

Yasama faaliyetleri açısından 2015 yılının seçimler nedeniyle sakin geçtiği belirtilen yıllıkta, medya gündeminin ise ülke gündemini işgal eden önemli olaylar karşısında farklı medya organlarının tutumlarının tartışılması ile geçtiği ifade edildi.

Medyanın, meşru pozisyonunun dışına çıkarak siyaset kurumuna yaptığı müdahalelerin çeşitli krizlerin yaşanmasına neden olduğu anlatılan yıllıkta, medyanın, siyasi tartışmalarda bir taraf olduğu ve manipülatif tavrını konu gözetmeksizin sürdürdüğü savunuldu.

"Özellikle 7 Haziran öncesinde yoğunluğunu arttıran ve AK Parti karşıtı blokun motivasyonunda etkili olan Erdoğan karşıtlığı, medyanın terörle kurduğu ilişkiyi de etkilemiştir" denilen yıllıkta, medyanın teröre doğrudan cephe almak yerine onu siyasi bir muhalefet imkanı olarak gördüğü ve bu yönde terörü araçsallaştırdığı ileri sürüldü.

Türkiye'de basın ve demokratikleşme bağlamında üzerinde durulan bir diğer konunun adli takibe uğrayan gazeteciler olduğu belirtilen yıllıkta "2015 yılında adli takibe uğrayan gazeteciler arasında, mensup oldukları paralel yapının eylemlerine gazetecilik kimliği altında devam eden Hidayet Karaca, Ekrem Dumanlı, Bülent Keneş ve Gültekin Avcı gibi isimlerin adı öne çıkmaktadır. Bunların yanında muhtelif gerekçelerle bazı gazeteciler için de adli takip yapılmıştır. Gazetecilik yaptıkları veya gazeteci kimliklerinden dolayı değil de gazetecilik dışındaki yasalara aykırı faaliyetlerinden dolayı adli işleme tabi tutulan gazetecilerle ilgili yapılan işlemler siyasi amaçlar güdülerek farklı mecralarda basın özgürlüğünü engellemeye yönelik bir girişim olarak yansıtılmaya çalışılmıştır" ifadeleri yer aldı.

Kaynak: AA