AK Parti MKYK Toplantısı

ANKARA - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, Cizre, Silopi ve Nusaybin'de terör örgütünün faaliyetlerinin, bütün dünyanın gördüğü en vahşi terör örgütlerinden biri olan DAEŞ'in, Irak'ta, Suriye'de ve dünyanın diğer yerlerinde yaptığı bir takım yıkıcı faaliyetlerle bu derece benzerlik göstermesi herkesin dikkatini çekmektedir" dedi.

Çelik, Genel Başkan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

AK Parti MKYK toplantısı öncesinde AK Parti Genel Merkez Gençlik Kolları Kongresi'nin gerçekleştiğini anımsatan Çelik, Gençlik Kolları Başkanı seçilen Melih Ecertaş'ı tebrik ederek, başarılar diledi.

MKYK'da genel olarak terörle mücadelede gelinen aşama, mücadelenin nasıl yürütüldüğü ve bölgedeki gelişmelerin ayrıntılı bir şekilde ele alındığını ifade eden Çelik, reform eylem planıyla ilgili MKYK üyelerinin görüşlerinin alındığını söyledi.

Reform eylem planının çok önemli olduğunu aktaran Çelik, "AK Parti öteden beri kendisini reformlar partisi olarak tanımlayan bir parti. Reformların ülkedeki demokrasinin gelişimine, ekonomik olarak büyümemize ve Türkiye'nin dünyada daha güçlü söz sahibi olmasına dönük katkısı açıktır. AK Parti dönemi yıllar boyunca ertelenmiş reform sürecini canlandırmanın da dönemi olarak siyasi tarihimizde yerini almıştır" dedi.

Çelik, terörle mücadele kapsamında ret, inkar ve asimilasyon politikalarının bitmesinin ardından Milli Birlik Kardeşlik Projesi ve Çözüm Süreci dönemlerinde silahların ülke dışına çıkarılması için yoğun bir faaliyet yürütüldüğünü söyledi.

- Terörle mücadele

"Zaman içinde görüldü ki terör örgütü ve örgütün şehirlerin kısal bölgesindeki uzantıları Çözüm Süreci ile elde edilen hakları sabote edecek biçimde Kürt vatandaşlarımızın elde ettiği haklara düşmanca bir yaklaşım içinde şehirlerde, köylerde ve kırsal bölgelerde terörist faaliyetlere zemin oluşturacak yapılanmalara gitmiş" ifadesini kullanan Çelik, şunları söyledi:

"Demokrasimizi tehdit eden, vatandaşlarımızın demokratik haklarını tehdit eden bu yapılanmalara hiçbir devlet sessiz kalamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve hükümetimizin de sessiz kalması düşünülemezdi. Bunun neticesinde bu baskı unsurlarının ortadan kaldırılması ve bu yapılanmaların yok edilmesi, vatandaşlarımızın demokratik kazanımlarının korunması amacıyla bu illegal oluşumlara karşı operasyonlar başlamıştır. Gelinen noktada vatandaş üzerindeki baskıyı kaldıracak şekilde kararlı bir mücadele yürütülmektedir. Görüldüğü gibi terör örgütünün Türkiye'deki amacının, geçmişte bir takım sebeplerle dillendirildiği gibi hiçbir şekilde belli bir hak mücadelesi olarak tanımlanması mümkün değildir. Camilerin yakılması şehir merkezlerinin tahrip edilmesi sözde mahkeme gibi bir takım sözde kurumlar... Ağır faşizan bir baskı düzenin kurulması karşısında gerekenler şu anda yapılmaktadır. Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, Cizre, Silopi ve Nusaybin'de terör örgütünün faaliyetlerinin, bütün dünyanın gördüğü en vahşi terör örgütlerinden biri olan DAEŞ'in Irak'ta Suriye'de ve dünyanın diğer yerlerinde yaptığı bir takım yıkıcı faaliyetlerle bu derece benzerlik göstermesi herkesin dikkatini çekmektedir."

Çelik, terör örgütünün yurt dışındaki lojistiği Kandil başta olmak üzere ülke topraklarındaki kış yapılanmalarına da karşı gerekli operasyonların yapıldığını, bu konudaki mücadelenin kararlı bir şekilde süreceğini, ciddi mesafeler aldıklarını dile getirdi.

- "Türkiye'nin demokratik kazanımlarını hiç kimse geri çeviremeyecek"

Türk siyasi tarihinde hiç olmayan bir şekilde HDP'li bazı siyasilerin, vatandaşlara namlu çeviren, şehirleri hendeklerle kuşatan bu ilkel Stanilist yaklaşımı destekleyen açıklamalarda bulunduğunu vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

"Asıl amacı 'her türlü silahlı gruba karşı olmak' şeklinde tanımlanması gereken siyasi parti yetkililerinin hendek siyaseti peşinde koşması, camilerin yakılmasını savunması bu hendekleri kazanlara destek çıkması meşru değildir. Bütün bunlar vatandaşlarımızın gözü önünden olmaktadır. 7 Haziran seçimleri öncesi liberal siyasetin bazı kavramlarını kullanarak, radikal demokrasi gibi kavramları dillendirerek özgürlükçü bir siyaset peşinde koştuklarını söyleyenlerin gelip vardığı noktanın hendek siyasetini savunma olması herkesin gözü önünde gerçekleşmektedir.

Bu, başlı başına her türlü vatandaşımıza, özellikle de Kürt vatandaşların haklarına karşı kendisine 'Kürt siyasetçi' diyen bazı gruplardan yönelen açık bir tehdit ve mütecaviz bir yaklaşımdır. Ne olursa olsun Türkiye'nin demokratik kazanımlarını hiç kimse geri çeviremeyecektir. Terörle mücadele 10 yıllar öncesinden olduğu gibi demokratik hakların ortadan kaldırılması gibi bir sonuç doğurmayacaktır. Şu anda yürütülen mücadele  demokrasiyi tehdit eden, hukuk devleti ilkesini zedelemeye kalkışanlara karşı vatandaşlarımızın demokratik kazanımlarını koruyan ve bir mücadeledir."

(Sürecek)

Kaynak: AA