Iuc Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu Açıklaması
Uluslararası Üniversiteler Konseyi (IUC) Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, “Emperyalizmin stratejik kaos projesinde hedef Türkiye’dir” dedi.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Azizoğlu, bölgemizde şiddetini artırarak devam eden iç savaş ve kaosların bu coğrafyanın paydaşı olan tüm ulus ve ülkelerin kader birliği yapmalarını mecbur hale getirdiğini ifade ederek, “Aynı coğrafyada paydaş olan ülkelerin birbirleri ile savaşarak asla küresel güç olamayacaklardır. Bölge ülkeleri kazanan sadece başkaların olacağını bilmelidirler. İslam kültürü ve değerleriyle yaşayan milletler olarak bizler, batılılaşmak düşüncesi ve politikalarını; batı toplumlarının erişmiş odlukları hayat standartlarını, bireysel ve toplumsal özgürlükler ve akademik gelişmişlik düzeyine erişmek olarak hedeflemekteyiz” dedi.
İslam coğrafyasına huzuru, özgürlüğü, barışı ve halkların ekonomik zenginliğini demokratik çalışmalarla kazandırılmasını isteyen Azizoğlu, “Bizler sessiz ve irade kullanmadan sorumluluktan kaçmak anlamında algıladığım davranışlar sergiliyoruz. Küreselleşme terimi bugün farklı anlamlara çekilmeye çalışılsa da asla ve asla doğu toplumlarının batı toplumlarına asimile edilmesi ve himmetlerine muhtaç anlamına gelmemelidir. Böylesi bir proje asla tamamıyla istenen ve arzulanan birlikteliği sağlamaz. Tam aksine bir toplumun diğer toplum üzerinde üstünlük kurmasına yol açar ki bu bazı kesimler tarafından istenen ve arzulanan ‘medeniyetler çatışması’nın da fitilini ateşler. Doğu toplumlarının büyük bir kısmı Müslüman’dır. Bu inanç merkezli yaşam şekli beraberinde ‘İslam Kültürü’ dediğimiz ve dünyayı etkileyen bir kültürün doğmasına yol açtı. İslam kültürü ve değerleriyle yaşayan milletler olarak bizler batılılaşmak düşüncesi ve politikalarını; batı toplumlarının erişmiş odlukları hayat standartlarını, bireysel ve toplumsal özgürlükler ve akademik gelişmişlik düzeyine erişmek olarak hedeflemekteyiz” dedi.
Azizoğlu, şunları söyledi;
“Uluslarımızın değer, kavram, inanç ve kültürlerini koruyarak, sahip olduğumuz aile kavramı, toplumsal paylaşımlar gibi kavramlarımızı, batı toplumlarıyla paylaşmak, medeniyetler ittifakı kurmak uluslar arası üniversiteler konseyinin genel akademik felsefesi ve idealizmidir. Bu nedenle sürekli olarak vurguladığım gibi ‘sınırları değerler tarafından çizilmiş bir dünya’ felsefesi bu idealizm ve felsefenin ürünüdür. Gökkuşağının bütün renkleri gibi herkesin kendisini ifade edebileceği bir platform oluşturmaya gayret edilmelidir. Özellikle bölgemizde bu coğrafyada yaşayan toplumların iradesi dışında iç savaşlar ve kaoslar oluşturulmaktadır. Batı toplumları Mısır’da, Libya’da ve Afganistan’da olduğu gibi Irak ve Suriye’de de bu Müslüman halkları daha yoksul, daha muhtaç daha çok can güvenliği olmayan ve gelecekle ilgili neredeyse umutlarını tüketerek yurtlarını yaşamsal alanlarını terk ederek başka Miletlerin himmetine muhtaç hale getirildiler.
Coğrafyamızda, politikacıların ve askeri güçlerin oluşturduğu çatışmalar aslında ulusal ve uluslararası politikalarının alt yapısını hazırlıyor. Bu bakımdan küreselleşme ve demokratik söylemler aslında demokratik eylem ve yapılanmalar değildir. Teknolojinin ve beyin gücünün ortaklaşa ürettiği bilgi ve bilimi emperyalist kazanımları için evrenselleştiren birer araçlarıdır. Küreselleşmeye bilim ve teknolojinin beynimizdeki hücrelerin ayrılmaz parçası olan nesnelere kadar her şeyde, binlerce yıldır uzayıp duran görünmez ipliklerle bağlıyız. İyisiyle kötüsüyle hepimiz küreselleşmenin ürünüyüz. Bu sıra dışı öykünün girdabında güçlü olanlar sömürü düzeni kurarak bazen de coğrafyamızda yaşadığımız gibi çatıştırarak öldürerek yok ederek daha çok güçlü daha çok kazançlı çıkarken bizlerde bu girdabın içinde irademiz dışında sürüklenen nesneler oluyoruz.”
Bu çerçeveden baktığımızda uluslararasılaşma, Batı ve Doğu toplumlarının birbirlerinin değer ve kavramlarını anlayıp algılamasıyla ve kabullenmesiyle ‘medeniyetler ittifakı’ oluşması gerektiğinin altını çizen Azizoğlu, “Bu ittifakın meyvelerini yaptığımız akademik çalışmalarda, oluşan diyaloglarda ve iş birliklerinde çok rahat görebiliyoruz. Oluşturduğumuz bu medeniyetler ittifakı, sadece ülkelerimizdeki bilim hayatını etkilemiyor. Aynı zamanda üretilen politikaları da etkiliyor. Geleceğimiz olan birlikte yaşama kültürüne giden yolu gösteren dini, ırkı, rengi kültürü yada sosyal statüsü ne olursa olsun hepimizin bu kürenin ortak paydaşı olduğumuz gerçeğini ve toplumlarımızın birbirini tanımasını kolaylaştırıp bu gerçeği kabul ettirip hayata geçirerek yaşadığımız kürenin hakça paylaşım ve insanlık ailesinin insanca yaşamasını sağlamalıyız. Bugün özellikle içerisinde bulunduğumuz coğrafya da gelişen hareketler ve ortaya çıkan değişim isteklerinin barışçıl bir şekilde sona ermesinin temel yolu içerisinde yaşadığımız toplumların geçmişine ve geleceğine özgü yeni yönetim modellerinin ortaya çıkarılmasıdır. Bunların ‘halka rağmen halk için’ felsefesiyle asla dayatılmaması gerekmektedir. Bu bakımdan kendimize olan güvencemizin birinci yolu içerisinde yaşadığımız kültürü tanıma ve onu dünya kültürlerinden koparmadan yeni bir anlayışla halklarımızın mutluluğu için sergileyebilmektir. Demokratikleşme, özgürlük, adil paylaşım, dini hayatın güvence altına alınması, sivilleşme, kanun önünde eşitlik gibi temel ilkeler insanlık ailesinin tüm yaşamsal alanlarda felsefesini oluşturan saç ayakları olmalıdır”dedi.
Kaynak: İHA
İslam coğrafyasına huzuru, özgürlüğü, barışı ve halkların ekonomik zenginliğini demokratik çalışmalarla kazandırılmasını isteyen Azizoğlu, “Bizler sessiz ve irade kullanmadan sorumluluktan kaçmak anlamında algıladığım davranışlar sergiliyoruz. Küreselleşme terimi bugün farklı anlamlara çekilmeye çalışılsa da asla ve asla doğu toplumlarının batı toplumlarına asimile edilmesi ve himmetlerine muhtaç anlamına gelmemelidir. Böylesi bir proje asla tamamıyla istenen ve arzulanan birlikteliği sağlamaz. Tam aksine bir toplumun diğer toplum üzerinde üstünlük kurmasına yol açar ki bu bazı kesimler tarafından istenen ve arzulanan ‘medeniyetler çatışması’nın da fitilini ateşler. Doğu toplumlarının büyük bir kısmı Müslüman’dır. Bu inanç merkezli yaşam şekli beraberinde ‘İslam Kültürü’ dediğimiz ve dünyayı etkileyen bir kültürün doğmasına yol açtı. İslam kültürü ve değerleriyle yaşayan milletler olarak bizler batılılaşmak düşüncesi ve politikalarını; batı toplumlarının erişmiş odlukları hayat standartlarını, bireysel ve toplumsal özgürlükler ve akademik gelişmişlik düzeyine erişmek olarak hedeflemekteyiz” dedi.
Azizoğlu, şunları söyledi;
“Uluslarımızın değer, kavram, inanç ve kültürlerini koruyarak, sahip olduğumuz aile kavramı, toplumsal paylaşımlar gibi kavramlarımızı, batı toplumlarıyla paylaşmak, medeniyetler ittifakı kurmak uluslar arası üniversiteler konseyinin genel akademik felsefesi ve idealizmidir. Bu nedenle sürekli olarak vurguladığım gibi ‘sınırları değerler tarafından çizilmiş bir dünya’ felsefesi bu idealizm ve felsefenin ürünüdür. Gökkuşağının bütün renkleri gibi herkesin kendisini ifade edebileceği bir platform oluşturmaya gayret edilmelidir. Özellikle bölgemizde bu coğrafyada yaşayan toplumların iradesi dışında iç savaşlar ve kaoslar oluşturulmaktadır. Batı toplumları Mısır’da, Libya’da ve Afganistan’da olduğu gibi Irak ve Suriye’de de bu Müslüman halkları daha yoksul, daha muhtaç daha çok can güvenliği olmayan ve gelecekle ilgili neredeyse umutlarını tüketerek yurtlarını yaşamsal alanlarını terk ederek başka Miletlerin himmetine muhtaç hale getirildiler.
Coğrafyamızda, politikacıların ve askeri güçlerin oluşturduğu çatışmalar aslında ulusal ve uluslararası politikalarının alt yapısını hazırlıyor. Bu bakımdan küreselleşme ve demokratik söylemler aslında demokratik eylem ve yapılanmalar değildir. Teknolojinin ve beyin gücünün ortaklaşa ürettiği bilgi ve bilimi emperyalist kazanımları için evrenselleştiren birer araçlarıdır. Küreselleşmeye bilim ve teknolojinin beynimizdeki hücrelerin ayrılmaz parçası olan nesnelere kadar her şeyde, binlerce yıldır uzayıp duran görünmez ipliklerle bağlıyız. İyisiyle kötüsüyle hepimiz küreselleşmenin ürünüyüz. Bu sıra dışı öykünün girdabında güçlü olanlar sömürü düzeni kurarak bazen de coğrafyamızda yaşadığımız gibi çatıştırarak öldürerek yok ederek daha çok güçlü daha çok kazançlı çıkarken bizlerde bu girdabın içinde irademiz dışında sürüklenen nesneler oluyoruz.”
Bu çerçeveden baktığımızda uluslararasılaşma, Batı ve Doğu toplumlarının birbirlerinin değer ve kavramlarını anlayıp algılamasıyla ve kabullenmesiyle ‘medeniyetler ittifakı’ oluşması gerektiğinin altını çizen Azizoğlu, “Bu ittifakın meyvelerini yaptığımız akademik çalışmalarda, oluşan diyaloglarda ve iş birliklerinde çok rahat görebiliyoruz. Oluşturduğumuz bu medeniyetler ittifakı, sadece ülkelerimizdeki bilim hayatını etkilemiyor. Aynı zamanda üretilen politikaları da etkiliyor. Geleceğimiz olan birlikte yaşama kültürüne giden yolu gösteren dini, ırkı, rengi kültürü yada sosyal statüsü ne olursa olsun hepimizin bu kürenin ortak paydaşı olduğumuz gerçeğini ve toplumlarımızın birbirini tanımasını kolaylaştırıp bu gerçeği kabul ettirip hayata geçirerek yaşadığımız kürenin hakça paylaşım ve insanlık ailesinin insanca yaşamasını sağlamalıyız. Bugün özellikle içerisinde bulunduğumuz coğrafya da gelişen hareketler ve ortaya çıkan değişim isteklerinin barışçıl bir şekilde sona ermesinin temel yolu içerisinde yaşadığımız toplumların geçmişine ve geleceğine özgü yeni yönetim modellerinin ortaya çıkarılmasıdır. Bunların ‘halka rağmen halk için’ felsefesiyle asla dayatılmaması gerekmektedir. Bu bakımdan kendimize olan güvencemizin birinci yolu içerisinde yaşadığımız kültürü tanıma ve onu dünya kültürlerinden koparmadan yeni bir anlayışla halklarımızın mutluluğu için sergileyebilmektir. Demokratikleşme, özgürlük, adil paylaşım, dini hayatın güvence altına alınması, sivilleşme, kanun önünde eşitlik gibi temel ilkeler insanlık ailesinin tüm yaşamsal alanlarda felsefesini oluşturan saç ayakları olmalıdır”dedi.