'Dünyayı Turuncuya Boya' Kampanyası Sona Erdi

İSTANBUL  - Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, "Ülkemiz kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mağdurların korunması amacıyla her alanda yasal ve idari tedbirler alarak topyekun bir mücadele başlatmıştır" dedi.

Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi'nin (UN Women) dünya çapında organize ettiği "Kadına Karşı Şiddetle Mücadele İçin 16 Günlük Aktivizm Kampanyası" ışıklarla turuncu renge bürünen Kız Kulesi'nde düzenlenen kapanış seremonisiyle sona erdi.

Bakan Ramazanoğlu, "Dünyayı Turucuya Boya" hareketinin kapanış töreninde yaptığı konuşmada, 16 günlük aktivizim kampanyasının kapanışının, böyle anlamlı bir etkinlikle İstanbul'da gerçekleşiyor oluşunun gurur kaynağı olduğunu ifade etti.

Kampanyanın Türkiye'de kamu kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları, iş dünyasını kapsayan geniş bir katılımla desteklendiğini vurgulayan Ramazanoğlu, Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi kapsamında, toplumsal farkındalığı arttırmayı hedefleyen "Kadına Şiddete Karşı Buradayım De" kampanyasının açılışını da 25 Kasım'da Ankara'da gerçekleştirdiklerini hatırlattı.

Bu kapsamda 16 gün boyunca "Dünyayı Turuncuya Boya" kampanyasına, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Biriliği, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ankara İl Müdürlüğü, Çanakkale'de Truva Atı, İzmir'de Tarihi Saat Kulesi'nin aydınlatılarak destek sağlandığını ifade eden Ramazanoğlu, bugün de İstanbul'da dünyada her türlü şiddetin, özellikle kadına yönelik şiddetin son bulmasına vesile olması dileğiyle kampanyayı sonlandırdıklarını söyledi.

"Kadına yönelik şiddetin sonlandırılması: İlerleme temelinde değişimi hızlandırmak" başlıklı toplantının tamamlandığını, iki gün boyunca katılımcıların kendi ülkelerindeki tecrübeleri, yapabildiklerini ve yapamadıklarını anlattığını belirten Ramazanoğlu, çok ciddi tecrübe paylaşımlarının olduğunu aktardı.

Bundan sonraki süreçte, bu tecrübe paylaşımlarının ışığında, dünyada özellikle kadına ve kız çocuklarına şiddet ama daha geniş çerçevede toplumsal şiddete "hayır" demek için bu tecrübeleri, bugünden itibaren hayattaki pratikler arasına sokacaklarını dile getiren Ramazanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kadına yönelik şiddetle mücadele ülkemizde devletin sorumluluk üstlendiği ve tüm tarafların desteğiyle sıfır tolerans ilkesi çerçevesinde yürütülmektedir. Ülkemiz kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mağdurların korunması amacıyla her alanda yasal ve idari tedbirler alarak topyekun bir mücadele başlatmıştır. Bu çerçevede yasal düzlemde önemli düzenlemeler yapılmıştır, hala da yapılmak üzere çok önemli yasalarımız önümüzde beklemektedir ki, o yasaların içinde bizim olmasını talep ettiğimiz kararlar, bir hafta önce sizlerin de bizim ulusal medyamızın, kamuoyunun çok yakından bildiği Özgecan davası diye bildiğimiz ve Bakanlığımızın bizzat müdahil olduğu o davada şidete karşı sıfır tolerans ilkesi göz önüne alınarak öyle bir karar çıkmıştır."

Bakan Ramazanoğlu, 2011 yılında İstanbul'da imzaya açılan "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin" ilk olarak Türkiye tarafından onaylandığını ve İstanbul Sözleşmesi olarak anılmaya başlandığını hatırlattı.

Bu sözleşmeyi dönemin Dışişleri Bakanı olan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun imzaladığını hatırlatan Ramazanoğlu, sözleşme hükümleri gözetilerek hazırlanan ve 8 Mart 2012'de yürürlüğe giren Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun, mevcut yasal alt yapıyı daha da güçlendirerek, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir üst seviyeye taşıdığını söyledi.

Ramazanoğlu, "Kadınların sosyal hayatın her alanına aktif biçimde katılmasıyla güçleneceğine, tehdit ve tehlikelerden uzak kalacağına inanıyoruz. Kadına yönelik şiddetle mücadelemizi bu çerçevede kararlılıkla sürdüreceğiz" dedi.

Ramazanoğlu, konuşmasını Kız Kulesi ile ilgili efsanelerden birini anlatarak tamamladı.

- Zihinlerde başlayan duyguyu durdurmak gerekiyor"

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş da dünyanın farklı ülkelerinde yaşayan insanların kaderlerinin birbirine bağlı olduğunu, Kostarika veya Uzak Doğu'daki bir olayın başka bir ülkedeki insanları da etkileyebildiğini belirterek, bu nedenle insanlığın, barış, gelecek ve mutluluk için birlikte gayret göstermesi gerektiğini vurguladı.

Dünyada ciddi tehditlerin bulunduğunu dile getiren Topbaş, "Bugün burada özellikle kadına şiddet konusundaki hassasiyetlerimizi dile getirdik, haykırdık ve bunun üzerinde konuşuyoruz. BM'nin başlattığı 'Kadına Şiddete Dur' kampanyasını İBB olarak New York ile eş zamanlı başladık ve dünyaya haykırdık. Takriben 450 civarında aktivite gerçekleşti, 40 ülkede izlendi ve takip edildi. Duyarlı olanlar bize bu konuda destek verdi. Biz de İstanbul'da bu kampanyaya ev sahipliği yaptık. Mesajımız esasında evrensel" diye konuştu.

Asırlardan beri farklı kültür ve inançtan insanların bir arada yaşadığı, aynı sokakta sinagog, kilise ve caminin yan yana olduğu, gerçek anlamda barış kenti olan İstanbul'dan dünyaya barışı, hoşgörüyü haykırdıklarını ifade eden Topbaş, artık şiddetin son bulması gerektiğini söyledi.

Dünyanın herkese yeteceğini, el ele verildiğinde bütün insanlığa bu mirasın bırakılabileceğini dile getiren Topbaş, Mevlana'nın "Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar" sözünü hatırlatarak, duygular bir oldukça aynı dili konuşmanın şart olmadığını ifade etti.

Yapacak daha çok işin olduğunu anlatan Topbaş, "Maalesef zihinlerde başlayan duyguyu durdurmak gerekiyor. Bütün bu istismarlar, şiddetlerin başlangıç noktası beyinlerdir, zihinlerdir, aile yapılarıdır. Ailedeki bireylerin davranışlarındaki sevgi ve saygı sokağa, topluma yansıyor. Farkındalığın ortaya çıkmasını arzu ediyoruz. Şiddeti hayattan tamamen silmek istiyoruz, her alanda şiddeti silmeliyiz. Şiddeti yapanların esasında bir kişilik sorunu yaşadıklarını düşünüyorum. Bir psikolojik sorunu var ki şiddete başvuruyordur. Şiddetin, ortadan kalkıncaya kadar karşısında olacağız. Biz bugünleri sadece 16 günlük bir aktiviteyle ortaya koymuyoruz. Bizim arzumuz bunu hayat boyu haykırmak" ifadesini kullandı.

Topbaş'ın konuşmasının ardından BM tarafından hazırlanan İstanbul'da gerçekleşen 16 günlük aktivizm kampanyasını tanıtan video gösterildi.

-  "Ana fikir bu mücadeleye her gün destek vermek"

BM Genel Sekreter Yardımcısı  ve BM Kadın Birimi İcra Direktörü Phumzile Mlambo-Ngcuka da kampanya başladığından bu yana birçok ülkeye gittiğini ancak İstanbul'daki konferansın, karşılamanın kendisini çok şaşırttığını söyledi.

Dünyayı turuncuya boyama konseptinin, kadına karşı şiddeti sonlandırma mesajını vermek, insanların bu konu üzerinde konuşmasını sağlamak için oluşturulduğunu anlatan Mlambo-Ngcuka, "16 günlük kampanya, 365 günün bir başlangıcı. Biz her sene bu 16 günü niye yapıyoruz? İnsanlara şiddet konusunu tekrar hatırlatmak için. Ama ana fikir bu mücadeleye her gün destek vermek" dedi.

BM Nüfus Fonu Doğu Avrupa ve Merkez Asya Bölgesi Direktörü Heimo Laakkonen de insan hakları ve her insanın içsel değeri için çalıştıklarını, kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için her günü bir aktivizm gününe çevirmek istediklerini dile getirdi.

Laakkonen, birlikte sürdürülen eylemlerle, şiddetin tarihe gömülerek kadın ve kızlar için çok daha parlak bir gelecek yaratılabileceğini kaydetti.

Kampanyanın kapanış seremonisine çeşitli ülkelerden kadın bakanlar ve ülke temsilcileri de katıldı.

Konuşmaların ardından Bakan Ramazanoğlu, Topbaş ve diğer katılımcılar, kadına yönelik şiddet konusunda yazdıkları notları, Avustralya'dan getirilen ışıklı dilek ağacına astı. Ramazanoğlu dilek ağacına astığı kağıda İngilizce olarak, "The violence against women and girls end" notunu düştü. Kadir Topbaş da "İstanbul'dan tüm dünyaya, kadınlara ve kız çocuklarına şiddetin son bulduğu, sevgi ve şefkatin hakim olduğu bir gelecek dilerim" yazdı.

Ramazanoğlu, Topbaş ve beraberindekiler daha sonra Kız Kulesi'nin dışına çıkarak deniz üstündeki su, ışık ve havai fişek gösterisini izledi.

Kaynak: AA