Tahran'da 'Amerika, Düşman, Nüfus' Paneli

TAHRAN - Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Sadık Zibakelam, Amerikan karşıtlığının İran devriminin hedefleri arasında yer almadığını belirterek, "Şu an Amerikan karşıtlığı rejimin ve İslam Cumhuriyeti'nin elinde bir silaha dönüşmüş durumda. Bunu kendi hüviyetini ve varlığını koruyabilmek için kullanıyor" dedi.

Ülkenin önde gelen reformist akademisyenlerinden Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Sadık ​Zibakelam ve muhafazakar Tahran Milletvekili Hüccetulislam Hamid Resayi, İran Radyo Televizyonu Genç Muhabirler Haber Ajansı Konferans Salonu'nda düzenlenen "Amerika, düşman, nüfus" panelinde "İran'da Amerika karşıtlığı"nı tartıştılar.

Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Zibakelam, "Amerika karşıtlığı İran devrimin hedefleri arasında yer almıyordu. Bunun böyle olduğunu, merhum İmam Humeyni'nin Fransa'da kaldığı 4 ay içerisinde verdiği 120 röportajda görebilirsiniz" ifadelerini kullandı.

-"Amerika karşıtlığı hakim söz haline geldi"

O günkü gazetecilerin Humeyni'ye, "Şah'a muhalefet etmenizin sebebi nedir diye sorduklarında" Humeyni'nin, "Düşünce ve basın özgürlüğü, seçimlerin özgürce yapılabilmesi, sansür ve işkencelerin kaldırılması, siyasi mahkumların özgürlükleri, kanunun hakim kılınması" konularını dile getirdiğini belirten Zibakelam, "Devrimden sonra 36 yıldan bu yana üzerinde durmadığımız Amerika karşıtlığı, o dönemde söz konusu değildi" şeklinde konuştu.

Zibakelam, "Amerika ve Batı karşıtlığının devrimden sonra bu kadar gündeme gelmesi sadece devrimin medeni taleplerine zarar vermedi, aynı zamanda demokrasi taleplerini de buldozer gibi silip süpürdü. Böylece Amerika karşıtlığı hakim söz haline geldi. Eğer devrim yıllarından habersiz olan biri İran'a gelse, devrimin amacının sadece Amerikan karşıtlığı olduğunu ve başka bir şey için yapılmadığını zanneder" açıklamasında bulundu.

-"Amerika karşıtlığı sadece rejime yaradı"

"Ne oldu da emperyalizm ve  Amerikan karşıtlığı düşüncesi, İran devriminin hakim düşüncesi haline geldi? 36 yıldır bu düşünce nasıl varlığını sürdürdü? Bu düşünce İran'ın milli çıkarlarına nasıl zarar verdi, hangi belaları açtı ve kaça mal oldu?" sorularını soran Zibakelam, "Bu düşüncenin hakim kılınması tamamen İslam Cumhuriyeti rejiminin iktidarının güçlendirilmesi içindi. Bu düşünce sadece rejime yaradı. İran rejimi, Amerikan karşıtlığının yardımıyla  muhaliflerin tamamını bastırdı. Rejimden rahatsız tüm muhalifler, 'Biz Amerika'yla savaşıyoruz' diye susturuldu" değerlendirmesinde bulundu.

İran'daki Amerikan karşıtı muhafazakar ve radikalleri eleştiren Zibakelam şunları söyledi:

"İran'daki Amerika karşıtlarına bir bakın, hepsi demokrasi düşmanıdır. Hiç birinin özgürlük diye bir derdi yoktur. Bunlardan düşünce özgürlüğü diye bir şey duyamazsınız. 36 yıldır bunlardan ne insan hakları, ne vatandaşlık hakları, ne siyasi mahkumların serbest bırakılması, ne de serbest seçim diye bir şey işitilmiştir. Amerika karşıtlığı nasıl ve niçin ortaya çıktığının sorgulanması yerine İran İslam Cumhuriyeti'nin bir kimliği haline geldi. Eğer siz Amerikan karşıtlığını bu rejimin elinden alırsanız bu rejimin söyleyecek bir sözü kalmıyor. Ekonomi derseniz, yolsuzluklar almış başını götürmüş, toplum siyasi, sosyal yönden çökmüş. Şu an Amerikan karşıtlığı rejimin ve İslam Cumhuriyeti'nin elinde bir silaha dönüşmüş durumda. Bunu kendi hüviyetini ve varlığını koruyabilmek için kullanıyor."

-"Humeyni, ABD Büyükelçiliğine girilmesine karşıydı"

Nükleer müzakerelerde varılan anlaşmayla birlikte bu sefer muhafazakar kesim tarafından "nüfus" konusunun gündeme getirildiğini belirten Zibakelam sözlerine şöyle devam etti:

"Olay, Amerikan karşıtı olup olmamanın çok üstünde bir şey. Yine söylüyorum, Amerika karşıtlığı bu halkın devrim yapmasının sebeplerinden biri değildir. Hatta eğer devrim günlerine bakacak olursanız, ABD Büyükelçiliğine kaç kez girilmek istendiğini görürsünüz. Halkın Fedaileri veya başka gruplar kaç kere oraya gittiler, gösteri yaptılar. Her seferinde İmam Humeyni yetkililere, 'Onları oradan uzaklaştırın. Bir şey yapmalarına izin vermeyin' dedi. O dönemde (dışişleri bakanı olan) İbrahim Yezdi de o dönemle ilgili, "Ben İmam Humeyni'ye bir keresinde ABD'nin yeni gönderilen maslahatgüzarını kabul edelim mi, yoksa ilişkilerimizi askıya mı alalım? diye sorduğumda, Humeyni, 'Hayır, askıya almayın. Aynı seviyede devam etsin' dediğini nakleder."

Devrim sonrasında ABD büyükelçiliğe giren İranlı üniversite öğrencilerinden bazılarının pişman olduklarını beyan eden açıklamalarına işaret eden Zibakelam, "Öğrencilerden bazıları sembolik bir faaliyette bulunduklarını hatta ilk saatlerde gelip birilerinin kendilerini dışarı çıkartacaklarını düşündüklerini" açıkladılar dedi.

-Bu sürece İran'ı Marksistler zorladı

Devrimden sonra dahi bir süre İran-ABD ilişkilerinin olağan şekliyle devam ettiğini belirten Zibakelam, bu sürecin Marksist ve solcu gruplar tarafından bozulduğunu ifade etti.

Zibakelam o dönemle ilgili şunları anlattı:

"Dönemin Başbakanı Mehdi Bazargan, Savunma Bakanı Mustafa Çamran ve (Dışişleri Bakanı) İbrahim Yezdi, Cezayir'in kurtuluş yıl dönümü kutlamaları münasebetiyle Cezayir'e gittiler. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Cyrus Roberts Vance ve Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski de oradaydı. Cezayir'de İran heyetinin ABD heyetiyle görüşmesi aynı şu anki Dışişleri Bakanı Cevat Zarif'in John Kerry'le yürümesi ve Obama'yla tokalaşması gibi gündem oluşturmuştu. İran heyeti o günlerde şiddetle eleştirilmişti. Zamanın Tudeh Partisi, Halkın Mücahitleri, Halkın Fedaileri gibi bir çok solcu Marksist grup bu konuyu yüksek sesle dillendirdiler, 'Hani siz emperyalizm karşıtıydınız' diye İslamcıları eleştirmeye başladılar. ABD büyükelçiliğine üniversite öğrencilerinin girdiğinde bu tartışmalar yaşanıyordu. Yezdi, öğrencilerin büyükelçiliğe girdiği aynı gün Cezayir seferinden Tahran'a dönmüş ve Humeyni'ye ziyaretle ilgili raporunu sunuyordu. Humeyni, 'Bu elçiliğe girenler kimler' diye Yezdi'ye sordu. O da, devrimci Müslüman öğrenciler olduklarını söyledi. Humeyni, Yezdi'ye daha önceki beyanlarında olduğu gibi gençlerin oradan çıkartılmasını söylemişti. Fakat Marksistler ve radikal bazı İslamcıların o günkü baskıları karşısında mecburiyet hasıl oldu ve kendilerini ispat için büyükelçiliğe girilme olayı yeni kurulan rejim tarafından kabul gördü. Humeyni ancak dört gün sonra 'bu ikinci devrimimizdir' dedi."

Zibakelam, "Şunu söylemek istiyorum; mesele büyükelçiliğe girilip girilmemesi meselesi değildir. Mesele toplumsal bir düşüncenin nasıl değiştiği meselesidir. Devrim, insan hakları, demokrasi ve özgürlükler çerçevesinden çıktı, salt Amerika karşıtlığına dönüştü" ifadelerini kullandı.

İran’da 4 Kasım 1979 tarihinde, ülkede "casus yuvası" olarak adlandırılan ABD Büyükelçiliği, üniversite öğrencileri tarafından kuşatılmış, bazı elçilik çalışanları rehin alınmıştı. Bu olayın ardından iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler kopmuştu. Söz konusu gün "13 Aban Küresel Emperyalizme Karşı Milli Mücadele Günü" adı altında her yıl kutlanıyor.

Kaynak: AA