GRAFİKLİ - Avrupa'daki Siyasi Çalkantılar

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana tarihinin en büyük sığınmacı sorunuyla karşı karşıya olan Avrupa'da, AB liderleri yaz başından beri bu soruna çözüm bulmaya çalışırken, kıtanın doğusundan batısına birçok ülke, ekonomiden ayrılıkçılığa uzanan yelpazedeki kendi iç sorunlarıyla boğuşuyor.

Portekiz'de sağ ittifakın kurduğu azınlık hükümeti, "kemer sıkma" politikalarına karşı çıkan radikal sol partilerin güvensizlik önergesinin kabul edilmesiyle düştü. 4 Ekim'de düzenlenen genel seçimi kazanmasına rağmen tek başına iktidar olmak için mecliste yeterli çoğunluğu yakalayamayan sağ partilerden oluşan "Portekiz Cephesi"nin azınlık hükümeti, kurulduktan 10 gün sonra düştü.

"Portekiz Cephesi"nin lideri ve Başbakan Pedro Passos Coelho'nun sunduğu hükümet programı meclisten onay almazken, aralarında radikal görüşlülerinin de bulunduğu sol partilerin sunduğu güvensizlik önergesi 107 "hayır"a karşı 123 "evet" oyuyla kabul edildi.

Ülkenin geleceğini Cumhurbaşkanı Anibal Cavaco Silva'nın vereceği karar belirleyecek. Silva'nın hükümeti kurma görevini seçimlerden ikinci büyük parti olarak çıkan Sosyalist Parti (PS) lideri Antonio Costa'ya vermesi bekleniyor. 6 aylık seçim hükümeti için Coelho'yu başbakan olarak atama seçeneği de cumhurbaşkanının atabileceği adımlardan biri olarak duruyor.

- Seçime giden İspanya'da ayrılıkçı hareketler hızlandı

İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, 27 Ekim'de "parlamentoyu fesih" kararnamesini imzaladı. Ülkede 20 Aralık'ta genel seçime gidilecek.

İspanya'da ekonomik krizin etkisiyle ortaya çıkan halk hareketi "öfkeliler"in siyasi uzantısı olan Podemos partisi de 20 Aralık’ta ilk kez seçime girecek. Podemos, yayımlanan son anketlere göre, iktidardaki Halk Partisi (PP) ve ana muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) ardından üçüncü sırada yer alabilecek görünüyor.

Ekonomik sorunlarla çalkantıda olan İspanya'da Katalonya'daki bağımsızlık girişimleri de krize dönüşme eğiliminde.

İspanya'nın doğusundaki Katalonya Özerk Yönetimi'nde de 4 yıldır devam eden bağımsızlık yanlısı girişimler hızlandı.

Katalonya Özerk Yönetimi, merkezi hükümetin karşı çıkmasına rağmen İspanya'dan ayrılıp bağımsız bir devlet olma sürecini 9 Kasım’da parlamentoda yapılan oylamayla başlattı.

Katalonya'nın 18 ay içinde bağımsız olmasının öngörüldüğü metinde, tam bağımsızlığı güvence altına alabilmek için 30 gün içinde ayrı bir sosyal güvenlik ve hazine sistemi kurulması isteniyor.

Tasarı, 27 Eylül'de yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkan Junts pel Si (Evet için Birlik) ittifakı ve hükümet kurma görüşmeleri yaptığı Halk Birliği Koalisyonu (CUP) tarafından sunuldu.

Katalonya'daki bağımsızlık sürecinin Anayasa Mahkemesinin kararıyla en çok 3 gün sürmesi öngörülüyor.

Anayasa Mahkemesi, 2010 yılında Katalonya'nın yeni özerklik statüsünü iptal etmiş, bunun ardından başlayan bağımsızlık yanlısı girişimler Anayasa Mahkemesinin iptallerine takılmıştı.

Katalonya'da bağımsızlık yanlısı girişimlerin siyasi mimarı olarak bilinen ve Aralık 2010'dan bu yana Katalonya başkanı olan Artur Mas, 27 Eylül'de düzenlenen seçimlerin ardından parlamentoda yapılan oylamada güvenoyu almayı başaramamıştı. Mas'ın Katalonya başkanı olabilmesi için Katalan parlamentosunda ikinci oylama perşembe günü yapılacak.

İspanya'nın bir diğer sorunlu bölgesi Bask'ta da bağımsızlık yanlısı siyasi gruplar, bağımsızlık talebiyle halk oylaması için girişim başlatacaklarını duyurdu.

- Romanya'da gece kulübü yangını siyasete sirayet etti

Romanya’da Başbakan Victor Ponta, başkent Bükreş'teki bir gece kulübünde 30 Ekim'de çıkan ve 48 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan yangının ardından düzenlenen protesto gösterileri üzerine istifa etti. Ponta'nın istifasının ardından eski Eğitim Bakanı Sorin Campeanu, geçici başbakan olarak atandı.

Ancak Romanya Cumhurbaşkanı Klaus Iohannis, Avrupa Komisyonu'nun eski üyesi Dacian Ciolos’a yeni hükümet kurması için görev verdi.

Ciolos'un parlamentodan güvenoyu alamaması durumunda, cumhurbaşkanı hükümeti kurma görevini başkasına verecek. İkinci adayın da güvenoyu alamaması halinde erken seçime gidilecek.

Romanya’da seçim normal koşullarda Aralık 2016'da yapılacak.

- Karadağ'da NATO çalkantısı

Balkan ülkesi Karadağ'da muhalefetteki Demokratik Cephe, hükümetin istifa etmesini ve erken seçime gidilmesini talep ediyor.

Demokratik Cephe, 27 Eylül'de meclis binası önünde çadırlı eylem başlatmış, eyleme 17 Ekim'de polisin müdahale etmesi üzerine başkent Podgorica'da olaylar çıkmış, çok sayıda polis ve gösterici yaralanmıştı.

Muhalefet aradığı halk desteğini bulamamış, protestolar ülke geneline yayılmadan son bulmuştu.

Ancak olayların ardından gösterilere liderlik ettikleri gerekçesiyle Demokratik Cephe milletvekilleri Andrija Mandic, Slaven Radunovic ve Milan Knezevic'in dokunulmazlıklarının kaldırılması meclis gündemine alındı.

Bazı siyasi gözlemcilere göre, Karadağ'daki gösteriler, ülkenin NATO üyeliğine karşı Rusya'nın desteğiyle gerçekleştiriliyor.

- Kosova meclisinde yumurtalı, gazlı eylemler

Kosova'da da muhalefetteki "Kendin Karar Al" hareketi, AB arabuluculuğunda devam eden Belgrad-Priştine diyalog sürecinde geçen ağustos ayında imzalanan anlaşmadan vazgeçilmesini talep ediyor.

Brüksel'de imzalanan anlaşma, Kosova'nın kuzeyinde Sırp Belediyeler Birliği kurulmasını ve Kosova-Karadağ sınırının yeniden düzenlenmesini öngörüyor.

Anlaşmadan dolayı Başbakan İsa Mustafa'yı suçlayan muhalefet, anlaşmayla ilgili meclis çalışmalarını da boykot ediyor. 22 Eylül'deki meclis genel kurulunda konuşmak üzere kürsüye çıkan Mustafa'ya yumurta atan muhalefet milletvekilleri, anlaşmadan geri adım atılmadıkça eylemlerine devam edeceklerini açıkladı.

Muhalefet, meclisteki eylemlerine ekim ayı içinde de iktidar ortağı milletvekillerine su ve göz yaşartıcı gaz atarak sürdürdü. Muhalefetin meclis önünde düzenlediği gösterilerde de polislerin yaralandığı ve göstericilerin gözaltına alındığı olaylar çıktı.

- Hırvatistan'da koalisyon gözüküyor

Hırvatistan'da 8 Kasım'da yapılan genel seçimde ülkedeki en büyük iki siyasi parti, Hırvat Demokratik Partisi (HDZ) ve Sosyal Demokrat Parti (SDP) hükümet kuracak çoğunluğu elde edemedi.

HDZ öncülüğünde kurulan "Vatansever" ittifakının 59,  SDP öncülüğünde kurulan "Hırvatistan Büyüyor" ittifakının 56 milletvekili çıkarabildiği ülkede, 151 sandalyeli mecliste hükümeti kurabilmek için en az 76 milletvekili gerekiyor.

Koalisyon görüşmeleri öncesinde gözler 19 milletvekili çıkaran "Most" ittifakına çevrildi. Mecliste 8 sandalyesi bulunan azınlık milletvekilleri de hükümet kurma aşamasında önemli rol oynayacağa benziyor.

- Makedonya'da AB arabuluculuğuyla erken seçim

Makedonya da 2010'da hükümet aleyhine yayın yapan bir televizyon kanalının kapatılması ve kanal sahibinin tutuklanmasıyla başlayan çalkantı, 2012 sonunda bütçe görüşmeleriyle derinleşmişti.

Yaklaşık 20 binanın inşa edilmesi ve kırktan fazla anıtın dikilmesini içeren milyonlarca avroluk Üsküp 2014 Projesi'ni desteklemeyen muhalefet, bütçede projeye ayrılan paya karşı çıkmıştı. Muhalefet, bütçe görüşmelerinin ardından meclis oturumlarını boykot etmeye başladı.

Ülke son bir yıldır sınavlardan sağlık hizmetine kadar pek çok konuda protestolara sahne oldu.

Makedonya'daki siyasi çalkantı, ana muhalefet lideri Zoran Zaev'in, aralarında Başbakan Nikola Gruevski'nin de bulunduğu hükümet üyelerinin telefon görüşmelerini kamuoyuyla paylaşmasıyla büyüdü.

Zaev, hükümeti yolsuzluk, görevi kötüye kullanmak ve bazı suçların üzerini kapatmakla suçladı.

Ülkede düzenlenen gösterilerde muhalefet ve iktidar yanlıları karşı karşıya geldi. Siyasi çalkantıya son vermek için AB de arabuluculuğa soyundu.

AB Komiseri Johannes Hahn'ın arabulucuğundaki toplantıda 4 Nisan 2016'da erken seçime gidilmesi üzerinde uzlaşıldı.

- Avusturya hükümetinde "sığınmacı” krizi

Avusturya’da koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) arasında sığınmacılar konusundaki anlaşmazlık büyüyor. Demokratlar, sığınmacıların ülkeye girişine sıcak bakarken, muhafazakarlar sığınmacıların girişinin sınırlandırılmasını hatta sınırların kaçak geçişlere tamamen kapatılmasını savunuyor.

Sosyal Demokrat Partili Başbakan Werner Faymann, sığınmacıların girişi konusunda daha esnek davranılmasını savunurken, koalisyon ortağı Başbakan Yardımcısı Reinhold Mitterlehner, sığınmacıların geçişlerine göz yumulması halinde hükümetten çekilebileceklerini açıkladı.

ÖVP'li İçişleri Bakanı Johanna Mikl-Leitner de Almanya’nın sınırları kapatması halinde kendilerinin de derhal sınırları kapatacaklarını söyledi.

Sosyal Demokratlar, sığınmacıların geçişine izin verilmesini ve Türkiye ile anlaşma yapılarak sığınmacıların ülkelerine yakın bölgelerde kalmalarının sağlanmasını savunurken, muhafazakarlar Türkiye ile yapılacak işbirliğinin maliyetinin yüksek olacağını ileri sürerek AB sınırlarını kendi imkanlarıyla kontrol altına alması gerektiğini savunuyor.

Öte yandan aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), sığınmacıların geçişine izin veren hükümet aleyhine "insan kaçakçılığı" suçlamasıyla dava açtı. Ülkedeki sığınmacı korkusu aşırı sağcıların yükselişine neden oluyor. Birçok eyalette yapılan seçimlerde yaklaşık yüzde 10 artışla ikinci parti konumuna yükselen sağcılar, sınırlara tel örgü çekilmesini istiyor.

Kaynak: AA