Başbakan Davutoğlu'nun Açıklamaları (1)
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Bu seçimde tek soru, ’AK Parti tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı?’ Neredeyse bu anlamda referandumvari bir seçime gidiyoruz. Oylar buna göre kullanılacak. Ben halka, ‘Beni onlara muhtaç etmeyin’ derken, koalisyonlara muhtaç etmeyin diyorum” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV ekranlarında yayınlanan bir programın canlı yayın konuğu oldu. Davutoğlu, 29 Ekim Cumhuriyet’in kuruluşunun 92. yıldönümünde, eski TBMM binasının karşısında bulunan Ankara Palas’ta, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Koza-İpek Grubu’na ilişkin kayyum atanmasıyla ilgili açıklama yapan Davutoğlu, “Herhangi bir şekilde sanki yargıya müdahale ediliyormuş gibi eleştirilirse ve bütün bedel yürütmeye ödetilirse, yargının aldığı kararlar her zaman tartışma konusu yapılır. Bu süreç, tamamıyla hukuki bir süreçtir. Bizim tarafımızdan herhangi bir müdahale söz konusu olmamıştır. Eğer ben Başbakan olarak seçime giderken, böyle bir hukuki sürecin sonuçları itibariyle müdahale edilme gibi bir durum olsaydı, herhalde zamanlamayı başka türlü düşünebilirdim ama böyle bir müdahale söz konusu değil. Hukuki süreç kendi doğası içerisinde seyir ediyor. Herkes bu hukuki sürece saygı göstermek durumundadır. İtiraz varsa, itiraz yolları da hukuk içerisinde gösterilmiş. Artık bizim hukuk sistemi üzerinde bir tartışma ortamından süratle çıkmamız lazım. Daha önce birçok hukuki dava üst mahkemelere götürüldü, tartışıldı, konuşuldu, başka gelişmeler de oldu ama başkalarına söz konusu olduğunda ses çıkarmayanlar, birden kendilerine bu tür hukuki sonuçlar doğuran kararlar alındığında feryat etmeleri de doğru değil. Vaktinde bu çevrelerin nasıl hukuk ihlalleri yaptığını ve oralardan nerelere gelindiğini hepimiz biliyoruz” diye konuştu.
“HESAP VEREBİLİR KONUMDA OLDUĞUMUZU BİLMEMİZ LAZIM”
Basın özgürlüğü konusunda yöneltilen eleştirilere cevap veren Davutoğlu, her meslek grubunun hukuk kurallarına uyması gerektiğini belirterek, “Yargının her kararını bulunduğunuz yerden değerlendirmeye başlarsanız, sanki bazı meslek grupları dokunulmaz gibi idrak edilirse bu doğru değil. Tabi ki Türkiye’de basın özgürlüğü var, buna mutlak saygı göstermek gerekir. Ben herhangi bir şekilde basın özgürlüğü üzerinde tartışma yapılmasını bile doğru görmem. Ben de 90’lı yıllarda köşe yazarlığı yaptım. O günlerde yazdığım yazılar dolayısıyla, 28 Şubat sürecinde karşılaştığım zorlukları hepimiz biliyoruz. Ama gazeteciler de, işadamları da, siyasetçiler de, hepimiz hesap verebilir konumda olduğumuzu bilmemiz lazım. Hukuk dışı bir durum varsa, meslek grubunun mahiyetine bakmaksızın hukuki işleme muhatap olması lazım. Tamamıyla meseleyi yargı ve hukuk sistemi içerisinde değerlendirmekte fayda var. Siyasi olarak yapılacak her spekülasyon bu davanın özüne de Türkiye’deki sisteme de zarar verir” ifadelerini kullandı.
“TOPLUMUN HER KESİMİNE NEREDEYSE VİRÜS GİBİ SİRAYET ETMİŞ BİR YAPIDAN BAHSEDİYORUZ”
Kayyumların atanma yöntemleriyle ve isimleriyle hükümetin herhangi bir ilgisinin bulunmadığını dile getiren Davutoğlu, şunları ifade etti:
“Ben AK Parti Genel Başkanı’yım. Bu kayyumların atanma yöntemi itibariyle ve kimlikleri itibariyle, ne herhangi bir müdahalemiz söz konusu oldu, ne de onların kimlikleri bizim için önem taşıdı. Bu tamamen hukuk içerisinde verilen bir karar. Bu anlamda herhangi bir eleştiri varsa bu da tartışılabilir. Mahkemenin aldığı bir kararı uygulama esnasında sanki onu bir kahramanlık gösterisi gibi bir provokasyon haline dönüştürmek doğru değil. Varsa itirazlar, bu itirazlar kendi doğası içerisinde yapılır.
Paralel yapı hususuna gelince; zaten bütün problem buradan kaynaklanıyor. Bu yapı, yargıyı geçmişte öylesine hoyratça kullandı ki, yargı üzerinden sıradan vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu o kadar ihlal etti ki, yargıyla bürokrasinin bir kesiminin yani polis ile yargı kesiminin bir araya gelmesi suretiyle öylesine baskılar oluşturuldu ki… Toplumun her kesimine neredeyse virüs gibi sirayet etmiş bir yapıdan bahsediyoruz. Bu yapı, hesap vermeden hükmetmeye kalktı. Biz hesap veriyoruz. Ben bugün Diyarbakır’daydım, halkın önüne çıkıyorum hesap veriyorum. Yarın Konya’dayım, ertesi gün Ankara’da, sonra da 1 Kasım seçimlerine gideceğiz. Herkes bana istediği şeyi sorabilir. Siyaseten de hukuken de her an hesap verme konumundayım. Bu yapının yöntemi, aynen 27 Mayıs İhtilali’nde olduğu gibi, hesap sorulamaz milli birlik komitesi gibi, hesap verme makamında olmayan ve sistemin tamamıyla dışında olan isimleri ‘imam’ diye adlandırılan, dışarıdan bürokrasi yöneterek, siyaseti de bürokrasiye mahkum kılarak, her türlü şantaj yöntemini de deneyerek ülkede hükmetmeye kalktı. Basın yayın da bunun için yoğun bir şekilde kullanıldı, finans kaynakları da kullanıldı. Ortada çok masum bir basın faaliyeti, bunun üzerine masum bir finans faaliyeti varmış da bunun üzerine gidiliyormuş gibi bir kanaat varsa, bu kanaat de doğru değil. Bütün bu dosyaların tekamül ettiği yer yargıdır. Bunu hukuki bir süreç olarak değerlendirmek gerekir.”
“BENİ TEKRAR BU PARTİLERE MUHTAÇ ETMEYİN”
“ Hepimiz tek başına iktidar olmak isteriz. Maalesef şuanda bu konuda tek iddia sahibi olan biziz” diyen Davutoğlu, “Gerçek anlamda bir siyasi rekabet oluşacak kadar bir alternatifimiz yok. AK Parti’nin nihayet performansı bu seçimin ana sorusudur. Geçen seçimin ana sorusu, HDP’nin barajı geçip geçmeyeceği sorusuydu. Bu seçimlerde CHP’nin ne alacağı belli, Türkiye’deki siyasetin kaderini değiştirecek bir rolü yok. MHP’nin aynı şekilde, HDP’nin de öyle. Bu seçimde tek soru; AK Parti tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı? Neredeyse bu anlamda referandumvari bir seçime gidiyoruz. Oylar buna göre kullanılacak. Ben halka, ‘Beni onlara muhtaç etmeyin’ derken, koalisyonlara muhtaç etmeyin diyorum. Evet liderlere de diyorum; çünkü acı tecrübelerimiz oldu” değerlendirmelerinde bulundu.
7 Haziran gecesi halka verdiği bütün sözleri tuttuğunu belirten Davutoğlu, “7 Haziran gecesi ben çıktım, ve halka 3 söz verdim. 1; ‘Sizin mesajınızı aldım, gerekirse özeleştiri yapacağız, sizin istediğinizi yapacağız.’ 2; ‘Bu mesajın bir unsuru da, bize koalisyon kurun diyorsunuz. Bunun için herkese açık olacağız. 3; ‘Bir an dahi ülkeyi yönetimsiz bırakmayacağız.’ Bu üç sözün de gereğini yaptım. Partimizde özeleştiri mekanizmaları dahi her şeyi çalıştırdım. Bütün liderlere açık davrandım. Artık bir blok var. Bütün senaryo AK Parti’yi dışlamaya dayalı. Bahçeli zaten bütün denklemin dışına çıkardı kendisini. HDP de ‘AK Parti ile olmaz’ dedi.
Biz dedik, ‘hepsiyle görüşürüz.’ Hepsiyle görüştüm. Ağır hakaretler yapmış olmalarına rağmen, HDP’yle koalisyon imkansız olmasına rağmen görüştüm; çünkü bu Demirtaş’a duyduğum saygıdan veya onların doğru adım atacağından değil, oraya oy veren vatandaşlarıma duyduğum saygıdan. Demirtaş ve o zihniyettekiler, Kandil’den, HDP’li bazı unsurlar Türkiye’den ayaklanma çağrısı yaptılar. Bir muhatap olma niteliğini zaten kaybettiler” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Koza-İpek Grubu’na ilişkin kayyum atanmasıyla ilgili açıklama yapan Davutoğlu, “Herhangi bir şekilde sanki yargıya müdahale ediliyormuş gibi eleştirilirse ve bütün bedel yürütmeye ödetilirse, yargının aldığı kararlar her zaman tartışma konusu yapılır. Bu süreç, tamamıyla hukuki bir süreçtir. Bizim tarafımızdan herhangi bir müdahale söz konusu olmamıştır. Eğer ben Başbakan olarak seçime giderken, böyle bir hukuki sürecin sonuçları itibariyle müdahale edilme gibi bir durum olsaydı, herhalde zamanlamayı başka türlü düşünebilirdim ama böyle bir müdahale söz konusu değil. Hukuki süreç kendi doğası içerisinde seyir ediyor. Herkes bu hukuki sürece saygı göstermek durumundadır. İtiraz varsa, itiraz yolları da hukuk içerisinde gösterilmiş. Artık bizim hukuk sistemi üzerinde bir tartışma ortamından süratle çıkmamız lazım. Daha önce birçok hukuki dava üst mahkemelere götürüldü, tartışıldı, konuşuldu, başka gelişmeler de oldu ama başkalarına söz konusu olduğunda ses çıkarmayanlar, birden kendilerine bu tür hukuki sonuçlar doğuran kararlar alındığında feryat etmeleri de doğru değil. Vaktinde bu çevrelerin nasıl hukuk ihlalleri yaptığını ve oralardan nerelere gelindiğini hepimiz biliyoruz” diye konuştu.
“HESAP VEREBİLİR KONUMDA OLDUĞUMUZU BİLMEMİZ LAZIM”
Basın özgürlüğü konusunda yöneltilen eleştirilere cevap veren Davutoğlu, her meslek grubunun hukuk kurallarına uyması gerektiğini belirterek, “Yargının her kararını bulunduğunuz yerden değerlendirmeye başlarsanız, sanki bazı meslek grupları dokunulmaz gibi idrak edilirse bu doğru değil. Tabi ki Türkiye’de basın özgürlüğü var, buna mutlak saygı göstermek gerekir. Ben herhangi bir şekilde basın özgürlüğü üzerinde tartışma yapılmasını bile doğru görmem. Ben de 90’lı yıllarda köşe yazarlığı yaptım. O günlerde yazdığım yazılar dolayısıyla, 28 Şubat sürecinde karşılaştığım zorlukları hepimiz biliyoruz. Ama gazeteciler de, işadamları da, siyasetçiler de, hepimiz hesap verebilir konumda olduğumuzu bilmemiz lazım. Hukuk dışı bir durum varsa, meslek grubunun mahiyetine bakmaksızın hukuki işleme muhatap olması lazım. Tamamıyla meseleyi yargı ve hukuk sistemi içerisinde değerlendirmekte fayda var. Siyasi olarak yapılacak her spekülasyon bu davanın özüne de Türkiye’deki sisteme de zarar verir” ifadelerini kullandı.
“TOPLUMUN HER KESİMİNE NEREDEYSE VİRÜS GİBİ SİRAYET ETMİŞ BİR YAPIDAN BAHSEDİYORUZ”
Kayyumların atanma yöntemleriyle ve isimleriyle hükümetin herhangi bir ilgisinin bulunmadığını dile getiren Davutoğlu, şunları ifade etti:
“Ben AK Parti Genel Başkanı’yım. Bu kayyumların atanma yöntemi itibariyle ve kimlikleri itibariyle, ne herhangi bir müdahalemiz söz konusu oldu, ne de onların kimlikleri bizim için önem taşıdı. Bu tamamen hukuk içerisinde verilen bir karar. Bu anlamda herhangi bir eleştiri varsa bu da tartışılabilir. Mahkemenin aldığı bir kararı uygulama esnasında sanki onu bir kahramanlık gösterisi gibi bir provokasyon haline dönüştürmek doğru değil. Varsa itirazlar, bu itirazlar kendi doğası içerisinde yapılır.
Paralel yapı hususuna gelince; zaten bütün problem buradan kaynaklanıyor. Bu yapı, yargıyı geçmişte öylesine hoyratça kullandı ki, yargı üzerinden sıradan vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu o kadar ihlal etti ki, yargıyla bürokrasinin bir kesiminin yani polis ile yargı kesiminin bir araya gelmesi suretiyle öylesine baskılar oluşturuldu ki… Toplumun her kesimine neredeyse virüs gibi sirayet etmiş bir yapıdan bahsediyoruz. Bu yapı, hesap vermeden hükmetmeye kalktı. Biz hesap veriyoruz. Ben bugün Diyarbakır’daydım, halkın önüne çıkıyorum hesap veriyorum. Yarın Konya’dayım, ertesi gün Ankara’da, sonra da 1 Kasım seçimlerine gideceğiz. Herkes bana istediği şeyi sorabilir. Siyaseten de hukuken de her an hesap verme konumundayım. Bu yapının yöntemi, aynen 27 Mayıs İhtilali’nde olduğu gibi, hesap sorulamaz milli birlik komitesi gibi, hesap verme makamında olmayan ve sistemin tamamıyla dışında olan isimleri ‘imam’ diye adlandırılan, dışarıdan bürokrasi yöneterek, siyaseti de bürokrasiye mahkum kılarak, her türlü şantaj yöntemini de deneyerek ülkede hükmetmeye kalktı. Basın yayın da bunun için yoğun bir şekilde kullanıldı, finans kaynakları da kullanıldı. Ortada çok masum bir basın faaliyeti, bunun üzerine masum bir finans faaliyeti varmış da bunun üzerine gidiliyormuş gibi bir kanaat varsa, bu kanaat de doğru değil. Bütün bu dosyaların tekamül ettiği yer yargıdır. Bunu hukuki bir süreç olarak değerlendirmek gerekir.”
“BENİ TEKRAR BU PARTİLERE MUHTAÇ ETMEYİN”
“ Hepimiz tek başına iktidar olmak isteriz. Maalesef şuanda bu konuda tek iddia sahibi olan biziz” diyen Davutoğlu, “Gerçek anlamda bir siyasi rekabet oluşacak kadar bir alternatifimiz yok. AK Parti’nin nihayet performansı bu seçimin ana sorusudur. Geçen seçimin ana sorusu, HDP’nin barajı geçip geçmeyeceği sorusuydu. Bu seçimlerde CHP’nin ne alacağı belli, Türkiye’deki siyasetin kaderini değiştirecek bir rolü yok. MHP’nin aynı şekilde, HDP’nin de öyle. Bu seçimde tek soru; AK Parti tek başına iktidar olacak mı olmayacak mı? Neredeyse bu anlamda referandumvari bir seçime gidiyoruz. Oylar buna göre kullanılacak. Ben halka, ‘Beni onlara muhtaç etmeyin’ derken, koalisyonlara muhtaç etmeyin diyorum. Evet liderlere de diyorum; çünkü acı tecrübelerimiz oldu” değerlendirmelerinde bulundu.
7 Haziran gecesi halka verdiği bütün sözleri tuttuğunu belirten Davutoğlu, “7 Haziran gecesi ben çıktım, ve halka 3 söz verdim. 1; ‘Sizin mesajınızı aldım, gerekirse özeleştiri yapacağız, sizin istediğinizi yapacağız.’ 2; ‘Bu mesajın bir unsuru da, bize koalisyon kurun diyorsunuz. Bunun için herkese açık olacağız. 3; ‘Bir an dahi ülkeyi yönetimsiz bırakmayacağız.’ Bu üç sözün de gereğini yaptım. Partimizde özeleştiri mekanizmaları dahi her şeyi çalıştırdım. Bütün liderlere açık davrandım. Artık bir blok var. Bütün senaryo AK Parti’yi dışlamaya dayalı. Bahçeli zaten bütün denklemin dışına çıkardı kendisini. HDP de ‘AK Parti ile olmaz’ dedi.
Biz dedik, ‘hepsiyle görüşürüz.’ Hepsiyle görüştüm. Ağır hakaretler yapmış olmalarına rağmen, HDP’yle koalisyon imkansız olmasına rağmen görüştüm; çünkü bu Demirtaş’a duyduğum saygıdan veya onların doğru adım atacağından değil, oraya oy veren vatandaşlarıma duyduğum saygıdan. Demirtaş ve o zihniyettekiler, Kandil’den, HDP’li bazı unsurlar Türkiye’den ayaklanma çağrısı yaptılar. Bir muhatap olma niteliğini zaten kaybettiler” şeklinde konuştu.