AK Parti Mardin Milletvekili Miroğlu Açıklaması
AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, "IŞİD yapmış olsa bile, bence hem Suruç hem de Ankara katliamı Kürt meselesini çatışma alanı olarak kullanan ve halada bu vaziyeti sürdüren PKK ile ilgilidir' diye düşünmek lazım" dedi.
Miroğlu, beraberinde bazı partililerle Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybeden TCDD Ankara Müdürlüğü çalışanı İbrahim Atılgan (55) ile 9 yaşındaki oğlu Veysel Deniz Atılgan'ın Batman'ın Gercüş ilçesinde yaşayan yakınlarını ziyaret ederek, başsağlığı dileklerini iletti.
Burada konuşan Miroğlu, katliamdan duyduğu üzüntüyü ifade ederek, "Böylesi büyük bir katliam büyük bir ülkede nasıl oluyor diye yorumlamak lazım. Bombayı oraya gönderen örgüt kim? Bu örgütü bilelim, tanıyalım. Ama sonuçta bu ülkede kimin bir savaş alanına, bir çatışma alnına sahip olduğunun hatırlanması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
- "İdeal düşmanlar"
"IŞİD'in Türkiye'deki siyasi faaliyetleri, onu güçlendiren hatta onun için cephe ve savaş alanı gibi gören bir düzeyde olmadığını görüyoruz" diyen Miroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün şiddetin tekelini, şiddetin imkanlarını kullanabilen yegane örgüt PKK'dır. Dolayısıyla Türkiye PKK için aslında bir çatışma alanıdır. Bu büyük çaplı hadiseleri ve katliamları yorumlarken, bu çatışma alanını yaratan örgütü de hatırlamamız lazım. Dolayısıyla IŞİD ve PKK arasında bir düşmanlık var. Evet Suriye'de bu güçler birbirleriyle savaşıyor. Ama ben, bu güçlerin sonuçta bir yerde birbirlerinin ideal düşmanları olduklarını düşünüyorum. İdeal düşmanlar yani birbirlerinin işini kolaylaştıran düşmanlar demek istiyorum."
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun daha önce bu kapsamda verdiği bilgilerin bunu doğruladığını anlatan Miroğlu, "Yani Türkiye'ye karşı bir sorunu olan, düşmanlık besleyen örgütlerin Ortadoğu'da zaman zaman kendi aralarında nasıl işbirliği içinde olduklarını biliyoruz. Diyarbakır'daki katliam için de aynı durum söz konusu" diye konuştu.
Miroğlu, katliam girişimlerinin her şeyden önce siyasi bakımdan kimin işine yaradığının hep sorulduğunu vurgulayarak, "Suruç'ta, Diyarbakır'da patlayan bomba, yine HDP'nin İçel, Adana bürolarına konulan ama şans eseri patlamayan bombalar bir sürekliliğin olduğunu gösteriyor. Bu sürekliliği sağlayan örgütlerin kendi aralarında bir dayanışma içerisinde oldukları muhtemel bir bilgi" dedi.
- "Bir katliam asla siyasete alet edilmemelidir"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Ankara'daki katliamın yaşandığı meydandaki konuşmasını eleştiren Miroğlu, "Selahattin Demirtaş o meydana gitti ve verdiği ilk mesajda halktan oy istedi. Bir katliam asla siyasete alet edilmemelidir" dedi.
Miroğlu, şunları kaydetti:
"Birileri bu ülkede başta HDP yöneticileri olmak üzere demeçlerini, açıklamalarını halka anlatabilmek için, 'bu türden katliamları bekliyorlar' gibi bir hava da doğuyor maalesef. Suruç katliamında da aynı şeyi yaşadık. Seçimlerden sonra PKK, 'baraj yapılıyor, yol yapılıyor o halde ben ateşkesi bitiriyorum' demişti. Bu çok inandırıcı olmamıştı. Ama suruç katliamından sonra, 'Suruç katliamı oldu, o halde benim yeniden çatışmaya dönmeye hakkım var' gibi bir mantıkla hareket edilmişti. Yani IŞİD yapmış olsa bile, bence hem Suruç hem de Ankara katliamı Kürt meselesini çatışma alanı olarak kullanan ve hala da bu vaziyeti sürdüren PKK ile ilgilidir' diye düşünmek lazım."
- "Leyla Zana ve Dilek Öcalan'ın yolu bence doğru yoldur"
1990'lı yıllarda demokratik siyasetin yolunun Kürt halkına açık olmadığını, 20-25 yılını siyasi yasaklı olarak geçiren kişilerin bulunduğunu anlatan Miroğlu, "Şimdi parlamentodayım. Demokratik siyasetin yolu Kürt halkına açıktır. Bu iyi bir kazanımdır. Leyla Zana ve Dilek Öcalan'ın yolu bence doğru yoldur. Abdullah Öcalan'ın yeğeni parlamentoda milletvekili olarak çalışabiliyorsa o zaman bu gençlerimizin dağda ne işi var? Eğer dağın yolu doğru ise, o zaman Dilek Öcalan ve Leyla Zana'nın parlamentodaki yolu doğru değildir. İkisi bir arada yürümüyor bu ülkede" diye konuştu.
Miroğlu daha sonra İbrahim Atılgan ile oğlu Veysel Atılgan'ın mezarını ziyaret ederek, karanfil bıraktı.
Kaynak: AA
Burada konuşan Miroğlu, katliamdan duyduğu üzüntüyü ifade ederek, "Böylesi büyük bir katliam büyük bir ülkede nasıl oluyor diye yorumlamak lazım. Bombayı oraya gönderen örgüt kim? Bu örgütü bilelim, tanıyalım. Ama sonuçta bu ülkede kimin bir savaş alanına, bir çatışma alnına sahip olduğunun hatırlanması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
- "İdeal düşmanlar"
"IŞİD'in Türkiye'deki siyasi faaliyetleri, onu güçlendiren hatta onun için cephe ve savaş alanı gibi gören bir düzeyde olmadığını görüyoruz" diyen Miroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bugün şiddetin tekelini, şiddetin imkanlarını kullanabilen yegane örgüt PKK'dır. Dolayısıyla Türkiye PKK için aslında bir çatışma alanıdır. Bu büyük çaplı hadiseleri ve katliamları yorumlarken, bu çatışma alanını yaratan örgütü de hatırlamamız lazım. Dolayısıyla IŞİD ve PKK arasında bir düşmanlık var. Evet Suriye'de bu güçler birbirleriyle savaşıyor. Ama ben, bu güçlerin sonuçta bir yerde birbirlerinin ideal düşmanları olduklarını düşünüyorum. İdeal düşmanlar yani birbirlerinin işini kolaylaştıran düşmanlar demek istiyorum."
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun daha önce bu kapsamda verdiği bilgilerin bunu doğruladığını anlatan Miroğlu, "Yani Türkiye'ye karşı bir sorunu olan, düşmanlık besleyen örgütlerin Ortadoğu'da zaman zaman kendi aralarında nasıl işbirliği içinde olduklarını biliyoruz. Diyarbakır'daki katliam için de aynı durum söz konusu" diye konuştu.
Miroğlu, katliam girişimlerinin her şeyden önce siyasi bakımdan kimin işine yaradığının hep sorulduğunu vurgulayarak, "Suruç'ta, Diyarbakır'da patlayan bomba, yine HDP'nin İçel, Adana bürolarına konulan ama şans eseri patlamayan bombalar bir sürekliliğin olduğunu gösteriyor. Bu sürekliliği sağlayan örgütlerin kendi aralarında bir dayanışma içerisinde oldukları muhtemel bir bilgi" dedi.
- "Bir katliam asla siyasete alet edilmemelidir"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Ankara'daki katliamın yaşandığı meydandaki konuşmasını eleştiren Miroğlu, "Selahattin Demirtaş o meydana gitti ve verdiği ilk mesajda halktan oy istedi. Bir katliam asla siyasete alet edilmemelidir" dedi.
Miroğlu, şunları kaydetti:
"Birileri bu ülkede başta HDP yöneticileri olmak üzere demeçlerini, açıklamalarını halka anlatabilmek için, 'bu türden katliamları bekliyorlar' gibi bir hava da doğuyor maalesef. Suruç katliamında da aynı şeyi yaşadık. Seçimlerden sonra PKK, 'baraj yapılıyor, yol yapılıyor o halde ben ateşkesi bitiriyorum' demişti. Bu çok inandırıcı olmamıştı. Ama suruç katliamından sonra, 'Suruç katliamı oldu, o halde benim yeniden çatışmaya dönmeye hakkım var' gibi bir mantıkla hareket edilmişti. Yani IŞİD yapmış olsa bile, bence hem Suruç hem de Ankara katliamı Kürt meselesini çatışma alanı olarak kullanan ve hala da bu vaziyeti sürdüren PKK ile ilgilidir' diye düşünmek lazım."
- "Leyla Zana ve Dilek Öcalan'ın yolu bence doğru yoldur"
1990'lı yıllarda demokratik siyasetin yolunun Kürt halkına açık olmadığını, 20-25 yılını siyasi yasaklı olarak geçiren kişilerin bulunduğunu anlatan Miroğlu, "Şimdi parlamentodayım. Demokratik siyasetin yolu Kürt halkına açıktır. Bu iyi bir kazanımdır. Leyla Zana ve Dilek Öcalan'ın yolu bence doğru yoldur. Abdullah Öcalan'ın yeğeni parlamentoda milletvekili olarak çalışabiliyorsa o zaman bu gençlerimizin dağda ne işi var? Eğer dağın yolu doğru ise, o zaman Dilek Öcalan ve Leyla Zana'nın parlamentodaki yolu doğru değildir. İkisi bir arada yürümüyor bu ülkede" diye konuştu.
Miroğlu daha sonra İbrahim Atılgan ile oğlu Veysel Atılgan'ın mezarını ziyaret ederek, karanfil bıraktı.