Avrupa Parlamentosunda Türkiye Raporu Tartışıldı
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Kati Piri, acil reformlar için yargı ve temel haklar ile ilgili fasılların müzakerelere açılması çağrısı yaptı.
Hollandalı Sosyalist Piri, tarafından hazırlanan Türkiye taslak raporu AP Dışişleri Komisyonu'nda tartışıldı.
Kati Piri, oturumda yaptığı konuşmada AB'nin 23'üncü fasıl olan yargı ve temel haklar ile 24'üncü fasıl olan adalet, özgürlük ve güvenliği açarak Türkiye ile daha fazla angajmana girilmesi gerektiğini vurguladı.
Piri, "AP'nin uzunca bir süredir yaptığı 23'üncü ve 24'üncü fasılların açılması çağrısına bu raporda da yer verdim çünkü yargı, temel haklar, özgürlükler ve güvenlikle ilgili reformların acil olduğuna hepimiz inanıyoruz" dedi.
Piri'nin kaleme aldığı taslak raporda, 23'üncü ve 24'üncü fasıllara ilaveten müzakerelerin kamu alımları, rekabet, ekonomik ve parasal politika, sosyal politika ve istihdam ve dış, güvenlik ve savunma politikası fasıllarında ilerletilmesi talep edildi.
Hükümetin AB üyelik hedefine bağlılığını teyit etmesi ve bu amaçla yeni bir strateji hazırlamasının memnuniyetle karşılandığı ifade edilen taslak raporda, vize muafiyeti hedefi doğrultusunda ilerlenmesi, bu süreçte iş dünyasına vize kolaylığı getirilmesi ve öğrencilerle akademisyenlerin değişim programlarının teşvik edilmesi istendi.
Çözüm Süreci'ne güçlü destek verilen raporda "Kürt meselesinin başarılı bir şekilde çözülmesinin Türkiye'de istikrara ve insan haklarının korunmasına olumlu katkı yapacağı" belirtilerek tüm siyasi partilere bu süreci desteklemeleri çağrısında bulunuldu.
Yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve etkinliğiyle ilgili endişelerden bahsedilen raporda, Avrupa standartlarına uygun yargı reformu stratejisinin ilgili taraflarla işbirliği içinde hazırlanması, hükümete medya özgürlüğüne öncelik vermesi istenerek, uluslararası standartlara uygun şekilde çoğulculuğu garanti altına alacak bir yasal çerçevenin oluşturulması tavsiye edildi
Raporda Türkiye, uyguladığı insani açık kapı politikası ve Suriyeli sığınmacılara devam eden yardımları nedeniyle takdir edildi.
-"Hristiyan terörü demedik, neden İslami terör diyelim?"-
Bu arada raporun Dışişleri Komisyonu'nda görüşülmesi sırasında "İslami terör" tartışması yaşandı. Hristiyan Demokratların gölge raportörü Renate Sommer, "Türkiye'de üst düzey politikacılar (Paris saldırılarına) 'terör' diyor ama 'İslamcı terör' demiyor. İslamcı terör kavramını kabul etmiyorlar" diyerek bu tutumu eleştirdi.
Portekizli Sosyalist Ana Gomes, Sommer'e tepki göstererek "Bence Türkler veya herhangi bir Müslüman ya da ilim sahibi herhangi bir Hristiyan bu kelimelere karşı çıkmalı. Bu şekilde her Müslümanı terörist gibi gösteriyorsunuz. İslam, Hristiyanlık ya da Musevilik kadar terörün karşısındadır. İrlanda'da (IRA'ya) Katolik terörü, Hristiyan terörü demedik. Şimdi neden İslami terör diyecek mişiz? Terörist teröristtir ve İslam'la terörü birbirine karıştırmak için sinsice tuzak kuran, İslam'ı kötü niyetle sapıkça kullanan insanlar vardır. İslam terörü tasvip etmez, tam aksine (lanetler)" dedi.
AB üyelerinin 2007'de oybirliğiyle onayladığı, radikalleşmeyle mücadele amaçlı medya iletişim stratejisinde, "AB bir din ya da medeniyeti terörle özdeşleştirmeye dönük her türlü girişimi açıkça reddeder" denilerek İslam'ı terörle ilişkilendiren kavramların lügattan çıkarılması isteniyor.
Buna rağmen Paris saldırılarının ardından birçok Avrupalı yetkilinin ve medya kuruluşlarının "İslamcı terör" ifadesini yaygın şekilde kullandıkları görülüyor.
Kaynak: AA
Kati Piri, oturumda yaptığı konuşmada AB'nin 23'üncü fasıl olan yargı ve temel haklar ile 24'üncü fasıl olan adalet, özgürlük ve güvenliği açarak Türkiye ile daha fazla angajmana girilmesi gerektiğini vurguladı.
Piri, "AP'nin uzunca bir süredir yaptığı 23'üncü ve 24'üncü fasılların açılması çağrısına bu raporda da yer verdim çünkü yargı, temel haklar, özgürlükler ve güvenlikle ilgili reformların acil olduğuna hepimiz inanıyoruz" dedi.
Piri'nin kaleme aldığı taslak raporda, 23'üncü ve 24'üncü fasıllara ilaveten müzakerelerin kamu alımları, rekabet, ekonomik ve parasal politika, sosyal politika ve istihdam ve dış, güvenlik ve savunma politikası fasıllarında ilerletilmesi talep edildi.
Hükümetin AB üyelik hedefine bağlılığını teyit etmesi ve bu amaçla yeni bir strateji hazırlamasının memnuniyetle karşılandığı ifade edilen taslak raporda, vize muafiyeti hedefi doğrultusunda ilerlenmesi, bu süreçte iş dünyasına vize kolaylığı getirilmesi ve öğrencilerle akademisyenlerin değişim programlarının teşvik edilmesi istendi.
Çözüm Süreci'ne güçlü destek verilen raporda "Kürt meselesinin başarılı bir şekilde çözülmesinin Türkiye'de istikrara ve insan haklarının korunmasına olumlu katkı yapacağı" belirtilerek tüm siyasi partilere bu süreci desteklemeleri çağrısında bulunuldu.
Yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve etkinliğiyle ilgili endişelerden bahsedilen raporda, Avrupa standartlarına uygun yargı reformu stratejisinin ilgili taraflarla işbirliği içinde hazırlanması, hükümete medya özgürlüğüne öncelik vermesi istenerek, uluslararası standartlara uygun şekilde çoğulculuğu garanti altına alacak bir yasal çerçevenin oluşturulması tavsiye edildi
Raporda Türkiye, uyguladığı insani açık kapı politikası ve Suriyeli sığınmacılara devam eden yardımları nedeniyle takdir edildi.
-"Hristiyan terörü demedik, neden İslami terör diyelim?"-
Bu arada raporun Dışişleri Komisyonu'nda görüşülmesi sırasında "İslami terör" tartışması yaşandı. Hristiyan Demokratların gölge raportörü Renate Sommer, "Türkiye'de üst düzey politikacılar (Paris saldırılarına) 'terör' diyor ama 'İslamcı terör' demiyor. İslamcı terör kavramını kabul etmiyorlar" diyerek bu tutumu eleştirdi.
Portekizli Sosyalist Ana Gomes, Sommer'e tepki göstererek "Bence Türkler veya herhangi bir Müslüman ya da ilim sahibi herhangi bir Hristiyan bu kelimelere karşı çıkmalı. Bu şekilde her Müslümanı terörist gibi gösteriyorsunuz. İslam, Hristiyanlık ya da Musevilik kadar terörün karşısındadır. İrlanda'da (IRA'ya) Katolik terörü, Hristiyan terörü demedik. Şimdi neden İslami terör diyecek mişiz? Terörist teröristtir ve İslam'la terörü birbirine karıştırmak için sinsice tuzak kuran, İslam'ı kötü niyetle sapıkça kullanan insanlar vardır. İslam terörü tasvip etmez, tam aksine (lanetler)" dedi.
AB üyelerinin 2007'de oybirliğiyle onayladığı, radikalleşmeyle mücadele amaçlı medya iletişim stratejisinde, "AB bir din ya da medeniyeti terörle özdeşleştirmeye dönük her türlü girişimi açıkça reddeder" denilerek İslam'ı terörle ilişkilendiren kavramların lügattan çıkarılması isteniyor.
Buna rağmen Paris saldırılarının ardından birçok Avrupalı yetkilinin ve medya kuruluşlarının "İslamcı terör" ifadesini yaygın şekilde kullandıkları görülüyor.