Ayhan Çarkın'a tahliye

Bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar'ın da arasında bulunduğu 19 sanığın yargılandığı davanın tek tutuklu sanığı Ayhan Çarkın'ın tahliyesi kararlaştırıldı.

Ayhan Çarkın'a tahliye
Bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da arasında bulunduğu 19 kişinin yargılandığı davada savunmasını yapan eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın, 'Bunlar, dönemin cumhurbaşkanının, başbakanlarının, MGK'nın, İçişleri Bakanlığının, bakanlığa bağlı İstihbarat ve Özel Harekat Daire Başkanlıklarının ve MİT'in içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığının ve kurumlarının talimatları, bilgileri ve koordinasyonları vasıtasıyla, yani o dönemki devletin yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir' dedi.

Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Ayhan Çarkın, tutuksuz sanıklar Korkut Eken, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Lokman Külünk, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Uğur Şahin, Abbas Semih Sueri, Yusuf Yüksel, Enver Ulu, maktullerden Savaş Buldan'ın eşi HDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan'ın da arasında bulunduğu bazı müştekiler ile tarafların avukatları katıldı.

19 sanığın yargılandığı davanın tek tutuklu sanığı Ayhan Çarkın'ın tahliyesi kararlaştırıldı.

Hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini bildiren Çarkın, huzurda bulunanlar ile bulunması gerekenlerin, olaylarda farklı farklı konumlarda yer aldıklarını söyledi. Önceki ifadesinde isimlerini karıştırdığı sanıklar Ziya Bandırmalıoğlu ile Alper Tekdemir'den özür dileyen Çarkın, şunları kaydetti:

'Bunlar, dönemin cumhurbaşkanının, başbakanlarının, MGK'nın, İçişleri Bakanlığının, bakanlığa bağlı İstihbarat ve Özel Harekat Daire Başkanlıklarının ve MİT'in içinde bulunan Kontrterör Daire Başkanlığının ve kurumlarının talimatları, bilgileri ve koordinasyonları vasıtasıyla, yani o dönemki devletin yöneticilerinin bilgileri dahilinde işlenmiş cinayetlerdir. Yoksa hiç kimse pervasızca böyle cinayetler işleyemez. Herkes bilgi sahibi, fakat nedense hiç kimse bugüne kadar kılını dahi kıpırdatmamış. Olayların üzerine gitmek yerine, sadece kendi egolarının peşlerine düşerek ekonomik rant elde etmişlerdir. Ben, bu gidişata son vermek adına yıllar önce ettiğim yemin üzerine bu süreci başlattım.'

Çarkın, kötülere ve yalancılara nefreti yüzünden başına gelmeyen kalmadığını söyleyerek, olaylara neden olan zihniyetin temsilcilerinin yargılanıp hesap vermelerini istediğini bildirdi. Çarkın, 'Yoksa durduk yerde kendini cezaevine sokan birinin ya aklından zoru olması ya da bir amacı olması gerekir. Benim amacım bu olayların tamamının açığa çıkarılmasıdır. Azmettiricilerin sanık olarak yargılanmalarıdır. Hata yapan bedelini ödesin, suç işleyen cezasını çeksin' diye konuştu.

Katillerin kimler olduğuna mahkemenin karar vereceğini söyleyen Çarkın, şöyle devam etti:

'Evlatlarını, sevenlerini kaybedenlerin; yargısız infazlara, faili meçhullere, gözaltında kayıplara kurban gidenlerin, işkencelerle hayatlarını kaybedenlerin hesapları, nedenleriyle beraber adalet huzurunda görülsün. Şimdi yüzleşme zamanı. Bu kanlar neden aktı, canlar neden yandı, ortaya çıksın. Bedenler, yüzler karşılaşsın. Canı yanan, can yakan, yalan söyleyen, kullanan, kullanılan, satan, satılan, ihanet edenleri görelim. Vatan, millet, bayrak adına yola çıkıp da yoldan çıkanları, kutsal duyguları kendilerine rant kapısı yapanları görelim. Aradan geçen 18 senede yaşadığım baskılara, tahriklere bugüne kadar sesim çıkmadıysa, amacım doğrultusunda dayanmam ve sabretmem gerektiğini bilmemdendir. Şimdi de çıkmış utanmadan, sıkılmadan kahramanlık yaptıklarını söylüyorlar.'
-'EYMÜR, BU CİNAYETLERİN BAŞ AKTÖRLERİNDEN'

Çarkın, o dönemde devlet makamını işgal eden vicdansızlara yıllarca inandıklarını bildirerek, şunları söyledi:

'Gel, polis ol, Güneydoğu'da tertemiz bir halk ile tanış. 'Başım, gözüm üstüne' deyip de söz veren, sözünden dönmeyen, misafirperver, onurlu; kendine öz, hoş bir yaşantısı olan, kimseye bulaşmayan, namuslu bir toplum olan Kürt toplumunun baskı, zulüm, işkence, şiddet, aşağılama ve benzeri en ağır tahriklere bile yıllarca katlanan onurlu bir halkı başımıza bölücü, vatan haini, eşkıya ve benzeri söylemlerle bizi birbirimize kırdırtan zihniyetin kurbanları yaptılar. Kendi halkına dışkı yediren ve onların acılarını artıran, dillerini yasaklayan, faili meçhuller ile işkenceler ve daha bir sürü pislikle bizleri baş başa bırakan, kendi askerlerimizi kendi mayınları ile öldürten, şehitlerimizin tabutlarında uyuşturucu kaçıran, her istediğini yapan, halklar arasında kin ve nefret duygularının devamı için bir sürü akla hayale gelmeyen pisliklerle bizleri baş başa bırakan, gece gündüz yalan söyleyen, kendi ulusumuzun şanlı bayrağını kendi provokasyonları ile yaktırıp da halklarımızı karşı karşıya getirip kan döktüren zihniyetin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ile alakası yoktur. Adalet huzurunda bu kirli yüzler aydınlanmalıdır.'

Hakkındaki suçlamaları reddeden Çarkın, 'Soruşturmanın genişletilmesini ve 'Devlet rutin dışına çıkmıştır diyen' dönemin cumhurbaşkanının, 'Elimde PKK'ya yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var. Bunlardan hesap soracağım' diyen ve bu olayların fitilini ateşleyen dönemin başbakanının, 'Elimde kaset, bilgi var' diyen, daha sonra adalete vermeyip kendilerini Yüce Divan'da aklama için kullanan cinayet azmettiricisi Başbakan Mesut Yılmaz'ın, 1993-1996 arasındaki MGK kararlarının mahkeme tarafından elde edilip, o dönemde bu cinayetlerin işlenmesi için tavsiye kararı alanların tespit edilerek, sanık olmalarını talep ediyorum' diye konuştu.

Dönemin MİT Kontrterör Daire başkanı Mehmet Eymür'ün bu cinayetlerin baş aktörlerinden olduğunu öne süren Çarkın, daha önceki savunmasında anlattığı Altındağ İlçe Nüfus Müdürü Abdulmecit Baskın, Behçet Cantürk ve Avukat Faik Candan'ın öldürülmesine ilişkin beyanlarını tekrar okudu.

Çarkın, Cantürk'ü Fenerbahçe Orduevinin önünden aldıklarını, öldürülmesinin ardından çakmağının Korkut Eken'de kaldığını öne sürerek, bu çakmağın 'alınıp, satılacak' bir çakmak olmadığını söyledi ve Eken'in evinin aranması halinde bulunabileceğini iddia etti.
-'ALLAH'A ÇOK ŞÜKÜR Kİ ELİME KÜRT KANI BULAŞMADI'

İddianamede savcılığın kendisine karşı intikam duygusuyla hareket ettiğini öne süren Çarkın, o dönem bir anons üzerine Ümütköy kavşağına gittiklerini belirterek, 'Gittik, Avukat Yusuf Ekinci kurbanlık koyun gibi dizlerinin üzerine çökmüş, hazır duruyordu. Bana silahı uzattılar 'Al sık, siftahın olsun' dediler . 'Yok ya', dedim, silahı attım. Oğuz'la oradan ayrıldık. Ben, polislik hayatımda eli, kolu, gözü bağlı, savunmasız hiç kimseyi öldürmedim. Ülkenin doğusunda, batısında, Allaha çok şükür ki elime Kürt kanı bulaşmadı. Üzerime kanlar sıçradı şimdi onları temizliyorum' diye konuştu.

Diğer faili meçhul cinayetlere ilişkin bildiklerinin duyumdan ibaret olduğunu ifade eden Çarkın, pişmanlığı, itirafları ve beyanlarına karşın, 37 aydır cezaevinde bulunduğunu kaydetti ve tahliyesini istedi.