Türkiye'de Her Yıl Yaklaşık 400 Talasemili Çocuk Doğuyor
İçel Halk Sağlığı Müdürü Dr. Aytekin Kemik, Türkiye’de yaklaşık 1 milyon 300 bin talasemi taşıyıcısı bulunduğunu ve her yıl 300-400 talasemili hasta çocuk doğduğunu bildirdi.
Dr. Kemik, evlilik öncesinde çiftlerin mutlaka talasemi testi yaptırmaları uyarısında bulundu.
Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemik, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Kemik, Akdeniz anemisi, Akdeniz kansızlığı olarak bilinen ve önemli halk sağlığı sorunlarından biri olan talaseminin, genel olarak Akdeniz ülkelerinde görülmekle birlikte göç yoluyla dünyanın birçok ülkesinde rastlanan ve doğacak çocuğa anne-babasından "Beta Talasemi" geninin kalıtımsal olarak aktarılması sonucu ortaya çıkan bir tür “kansızlık” hastalığı olduğunu belirtti.
Taşıyıcı olan anne ve babanın her doğumda hasta çocuk sahibi olma riskinin 1/4 olduğunu ifade eden Kemik, talasemili bir çocuk doğduktan sonra bile her gebelikte yüzde 25 olasılıkla hasta çocuk sahibi olma riskinin devam ettiğini kaydetti.
Taşıyıcılığın irsi olduğuna dikkat çeken Kemik, “Taşıyıcılık, anne ve babadan çocuklara geçebilir ve hayat boyu devam eder. Taşıyıcılar hasta değillerdir. Hafif derecede kansızlık ve soluk görünüm dışında bir rahatsızlıkları olmaz. Taşıyıcılar bunu ancak özel bir kan testi ile öğrenebilirler” dedi.
“TALASEMİDE KESİN TEDAVİ KEMİK İLİĞİ NAKLİDİR”
Açıklamasında hastalık hakkında bilgiler veren Dr. Kemik, talasemili çocukların doğumda normal olduklarını, belirtilerin 3-4 aydan sonra ortaya çıktığını dile getirerek, “Çocuklarda renk solukluğu, iştahsızlık, huzursuzluk, karaciğer ve dalak büyümesi sonucu karın şişliği, sık sık ateşlenme, gelişme geriliği, önce yüz ve kafa kemikleri ardından da diğer kemiklerde değişiklikler başlar. Bu çocukların yaşam boyu ortalama 3-4 haftada bir kan transfüzyonlarına ihtiyaçları vardır. İleri yaşlarda dalak alınarak, hastanın kan ihtiyacı geçici olarak azaltılır, fakat kesin çözüm değildir. Kemik iliği nakli, hastalığı tamamen düzelten bir tedavi yöntemidir. Çok pahalı bir tedavi yöntemi olmasına rağmen, son 15 yıldır kemik iliği nakli konusunda yapılan çalışmalarda özellikle uygun verici kardeşi olan küçük hastalarda başarılı sonuçlar alınabilmektedir” ifadelerini kullandı.
“EVLİLİK ÖNCESİNDE HER GENÇ TEST YAPTIRMALI”
Talaseminin önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Kemik, toplum eğitimi ve bilinçlendirme, taşıyıcıların saptanması, genetik danışma ve doğum öncesi tanı yöntemlerinin talaseminin önlenmesinde önem taşıdığını vurguladı. Taşıyıcıların saptanabilmeleri için her gencin evlilik öncesinde talaseminin tespitine dair test yaptırması gerektiğini kaydeden Dr. Kemik, bu test ile amacın evlenmeyi engellemek değil, taşıyıcıları saptayıp hasta çocuk sahibi olma ihtimali hakkında aileleri bilgilendirmek olduğuna vurgu yaptı.
Talasemili çocuk sahibi olma riski ve Türkiye’deki hastalıkla ilgili verileri de aktaran Kemik, şu bilgileri verdi: “Genetik danışmanlık yoluyla talesemi hakkında iki taşıyıcının evlenmesi halinde yüzde 25 hasta, yüzde 50 taşıyıcı, yüzde 25 normal çocuk sahibi olma ihtimali olduğu konusunda anne ve baba adayları bilgilendirilmektedir. Doğum öncesi tanı konulması amacıyla bebek doğmadan önce gebeliğin 8-22 haftaları arasında değişik yöntemlerle alınan örnekle DNA incelemesi yapılır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de talasemi sıklığı yüzde 2,1’dir. Ülkemizde yaklaşık 1 milyon 300 bin taşıyıcı ve 4 bin civarında hasta olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de her yıl 300-400 talasemili hasta çocuk doğmaktadır.”
“MERSİN’DE 558 RİSKLİ AİLE VAR”
Dr. Kemik, Türkiye’de ilk talasemi ve orak hücreli anemi alanında çalışmalarının Prof. Dr. Muzaffer Aksoy tarafından yapıldığı, 1947-1957 yılları arasında İçel Memleket Hastanesi’nde Dahiliye Uzmanı olarak çalışan Prof. Dr. Aksoy’un bu bölgede yaygın olan orak hücre anemisi ve Akdeniz anemisi hastalığını klinik olarak tanımladığı bilgisini verdi. Kalıtsal kan hastalıklarından olan talasemiyle mücadelede evlilik öncesi çiftlerin tarama testlerinin yapılması ve taşıyıcıların belirlenmesinin çok önemli olduğunu belirten Kemik, İçel’de Prof. Dr. Muzaffer Aksoy Kalıtsal Kan Hastalıkları Tanı Merkezi’nde evlilik öncesi çiftlere tarama testleri yapılarak danışmanlık verildiğini, genetik danışmanlık, prenatal tanı gereken çiftlerin ilgili merkezlere yönlendirildiklerini anlattı. Tanı merkezine 2013 yılında 27 bin 117 kişinin başvurduğunu bildiren Kemik, şöyle devam etti: “Merkezimizin açıldığı tarih olan 2 Şubat 1999 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında 345 bin 377 kişi başvurmuştur. 2013 yılı sonuna kadar 558 riskli aile tespit edilmiştir. Orak hücreli anemi taşıyıcısı olarak 4 bin 468 kişi, Akdeniz anemisi taşıyıcısı olarak 7 bin 737 kişi, talasemi veya demir eksikliği yönünden ileri inceleme önerilen 27 bin 577 kişi saptanmıştır.”
Kaynak: İHA
Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemik, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Kemik, Akdeniz anemisi, Akdeniz kansızlığı olarak bilinen ve önemli halk sağlığı sorunlarından biri olan talaseminin, genel olarak Akdeniz ülkelerinde görülmekle birlikte göç yoluyla dünyanın birçok ülkesinde rastlanan ve doğacak çocuğa anne-babasından "Beta Talasemi" geninin kalıtımsal olarak aktarılması sonucu ortaya çıkan bir tür “kansızlık” hastalığı olduğunu belirtti.
Taşıyıcı olan anne ve babanın her doğumda hasta çocuk sahibi olma riskinin 1/4 olduğunu ifade eden Kemik, talasemili bir çocuk doğduktan sonra bile her gebelikte yüzde 25 olasılıkla hasta çocuk sahibi olma riskinin devam ettiğini kaydetti.
Taşıyıcılığın irsi olduğuna dikkat çeken Kemik, “Taşıyıcılık, anne ve babadan çocuklara geçebilir ve hayat boyu devam eder. Taşıyıcılar hasta değillerdir. Hafif derecede kansızlık ve soluk görünüm dışında bir rahatsızlıkları olmaz. Taşıyıcılar bunu ancak özel bir kan testi ile öğrenebilirler” dedi.
“TALASEMİDE KESİN TEDAVİ KEMİK İLİĞİ NAKLİDİR”
Açıklamasında hastalık hakkında bilgiler veren Dr. Kemik, talasemili çocukların doğumda normal olduklarını, belirtilerin 3-4 aydan sonra ortaya çıktığını dile getirerek, “Çocuklarda renk solukluğu, iştahsızlık, huzursuzluk, karaciğer ve dalak büyümesi sonucu karın şişliği, sık sık ateşlenme, gelişme geriliği, önce yüz ve kafa kemikleri ardından da diğer kemiklerde değişiklikler başlar. Bu çocukların yaşam boyu ortalama 3-4 haftada bir kan transfüzyonlarına ihtiyaçları vardır. İleri yaşlarda dalak alınarak, hastanın kan ihtiyacı geçici olarak azaltılır, fakat kesin çözüm değildir. Kemik iliği nakli, hastalığı tamamen düzelten bir tedavi yöntemidir. Çok pahalı bir tedavi yöntemi olmasına rağmen, son 15 yıldır kemik iliği nakli konusunda yapılan çalışmalarda özellikle uygun verici kardeşi olan küçük hastalarda başarılı sonuçlar alınabilmektedir” ifadelerini kullandı.
“EVLİLİK ÖNCESİNDE HER GENÇ TEST YAPTIRMALI”
Talaseminin önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Kemik, toplum eğitimi ve bilinçlendirme, taşıyıcıların saptanması, genetik danışma ve doğum öncesi tanı yöntemlerinin talaseminin önlenmesinde önem taşıdığını vurguladı. Taşıyıcıların saptanabilmeleri için her gencin evlilik öncesinde talaseminin tespitine dair test yaptırması gerektiğini kaydeden Dr. Kemik, bu test ile amacın evlenmeyi engellemek değil, taşıyıcıları saptayıp hasta çocuk sahibi olma ihtimali hakkında aileleri bilgilendirmek olduğuna vurgu yaptı.
Talasemili çocuk sahibi olma riski ve Türkiye’deki hastalıkla ilgili verileri de aktaran Kemik, şu bilgileri verdi: “Genetik danışmanlık yoluyla talesemi hakkında iki taşıyıcının evlenmesi halinde yüzde 25 hasta, yüzde 50 taşıyıcı, yüzde 25 normal çocuk sahibi olma ihtimali olduğu konusunda anne ve baba adayları bilgilendirilmektedir. Doğum öncesi tanı konulması amacıyla bebek doğmadan önce gebeliğin 8-22 haftaları arasında değişik yöntemlerle alınan örnekle DNA incelemesi yapılır. Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de talasemi sıklığı yüzde 2,1’dir. Ülkemizde yaklaşık 1 milyon 300 bin taşıyıcı ve 4 bin civarında hasta olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye'de her yıl 300-400 talasemili hasta çocuk doğmaktadır.”
“MERSİN’DE 558 RİSKLİ AİLE VAR”
Dr. Kemik, Türkiye’de ilk talasemi ve orak hücreli anemi alanında çalışmalarının Prof. Dr. Muzaffer Aksoy tarafından yapıldığı, 1947-1957 yılları arasında İçel Memleket Hastanesi’nde Dahiliye Uzmanı olarak çalışan Prof. Dr. Aksoy’un bu bölgede yaygın olan orak hücre anemisi ve Akdeniz anemisi hastalığını klinik olarak tanımladığı bilgisini verdi. Kalıtsal kan hastalıklarından olan talasemiyle mücadelede evlilik öncesi çiftlerin tarama testlerinin yapılması ve taşıyıcıların belirlenmesinin çok önemli olduğunu belirten Kemik, İçel’de Prof. Dr. Muzaffer Aksoy Kalıtsal Kan Hastalıkları Tanı Merkezi’nde evlilik öncesi çiftlere tarama testleri yapılarak danışmanlık verildiğini, genetik danışmanlık, prenatal tanı gereken çiftlerin ilgili merkezlere yönlendirildiklerini anlattı. Tanı merkezine 2013 yılında 27 bin 117 kişinin başvurduğunu bildiren Kemik, şöyle devam etti: “Merkezimizin açıldığı tarih olan 2 Şubat 1999 ile 31 Aralık 2013 tarihleri arasında 345 bin 377 kişi başvurmuştur. 2013 yılı sonuna kadar 558 riskli aile tespit edilmiştir. Orak hücreli anemi taşıyıcısı olarak 4 bin 468 kişi, Akdeniz anemisi taşıyıcısı olarak 7 bin 737 kişi, talasemi veya demir eksikliği yönünden ileri inceleme önerilen 27 bin 577 kişi saptanmıştır.”