Cised’den ‘çocuk Gelinler’ Açıklaması
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Eskişehir Şube Başkanı Dr. M.
Akif Erdem, ataerkil ve geleneksel toplum yapısının, erken yaşta evlilikleri normalleştirip meşrulaştırdığını, oysa erken yaşta yapılan evliliklerin özellikle kız çocuklarının toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirip hayat tercihlerini azalttığını söyledi.
Dr. M. Akif Erdem, Çocuk Gelinler Projesi’ni desteklediklerini ve katkı sağlamaya hazır olduklarını ancak, yalnızca gönüllü gayretlerin eseri olan bu tür projelerle çocuk gelin sorununu çözmenin mümkün olamayacağı belirtti.
CİSED Eskişehir Şube Başkanı Dr. Erdem, erken yaşta evliliklerin ülke genelinde sorun olarak değerlendirilmediğini kaydederek, "Evliliğin en önemli meşruluk kaynaklarından birisinin toplumsal mutabakattır. Bu evliliklerin de daha çok bu mutabakat çerçevesinde gerçekleştiği görülmektedir. Ataerkil ve geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlilikleri normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştır. Oysa erken yaşta yapılan evlilikler özellikle kız çocuklarının toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirmekte ve hayat tercihlerini azaltmaktadır” şeklinde aktardı.
SORUN SADECE SOSYOKÜLTÜREL BİR MESELE DEĞİL
Yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan ailelerde çocuk evliliklerinin daha fazla yaptırıldığını vurgulayan Erdem, “Elimizdeki veriler, ülkemizde hem erkeklerin hem de kadınların büyük çoğunluğunun yoksul olduğunu ortaya koymaktadır. Kadınlar bu yoksulluktan daha fazla etkilenmekte ve yaşamlarının her alanında bunun sonuçlarını daha ağır bir şekilde yaşamaktadırlar. Özellikle açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan ailelerde bu durum çocuk yaşta yaptırılan evliliklerle kendini belli etmektedir. Soruna, sadece sosyokültürel bir meseleymiş gibi yaklaşıldığı takdirde her çaba yarım kalacaktır ve sorunu çözmeye yetmeyecektir. Bu toplumsal sorunu gerçekten çözmek istiyorsak yapmamız gereken ilk şey bu gerçeği baştan kabul etmek olmalıdır. Sorun, bir yoksullukla mücadele sorunudur, bir cinsel eğitimsizlik sorunudur. Ünzilelerin sayısı, bu ailelerin refah düzeyini arttırılmadan, sosyal devlet anlayışını egemen kılınmadan sadece günülülerin yürüttüğü etkinliği sınırlı bu tür sosyal projelerle azaltılamaz. Yine de iyimseriz ve bu projeye katkı sağlamaya hazırız. Fakat bu proje bir devlet projesi olmalıdır” diye belirtti.
EN UYGUN ORTAM ÖNCE AİLELER VE OKULLAR
Zorunlu eğitim süresinin 12 yıl olması gerektiğini, özellikle kız çocuklarının buna uymasının teşvik edilmesi gerektiğini öne süren CİSED Başkan Yardımcısı Psikolog Sami Aydoğdu ise, “Bu evlilikler, kadınlara yönelik toplumsal ve cinsel ayrımcılığın temelini oluşturmaktadır. Kadınları eğitimsizlik, yoksulluk, cahillik ve bağımlılık kısır döngüsüne hapseden bu evlilikler, onların cinselliğe dair haklarını da ellerinden almaktadır. Çocuk gelinler, cinsel özgürlük hakkı dediğimiz, cinsel baskının her türünü, her çeşit cinsel zorlamayı, cinsel istismarı ve cinsel tacizi reddeden bir temel hakkı kullanamaz hale gelmektedir. Evlenip evlenmemeyi, boşanıp boşanmamayı, çocuk sahibi olup olmamayı, çocuk sayısını ve hangi aralıklarla olacağını ve bütün bunları kiminle yapacağını kendi kişisel ve sosyal anlayışı çerçevesinde belirlemek ve gerçekleştirmek bu çocuklar için söz konusu olmamaktadır. Bunun yapılabileceği en uygun ortam önce aileler ve sonrasında okullarımızdır. Tüm çocuklarımız için zorunlu eğitim süresi hızla 12 yıla çıkarılmalıdır. Kız çocuklarımızın buna uyması özellikle teşvik edilmelidir. Kız öğrencilerin aileleri bu dönemde madden desteklenmelidir. Zorunlu eğitimin içerisinde cinsel eğitim anaokulundan başlayarak şart olmalıdır. Evlilik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri, doğum öncesi anne, baba ve eş eğitimleri yasal olarak şart olmalıdır’’ şeklinde değerlendirdi.
Kaynak: İHA
Dr. M. Akif Erdem, Çocuk Gelinler Projesi’ni desteklediklerini ve katkı sağlamaya hazır olduklarını ancak, yalnızca gönüllü gayretlerin eseri olan bu tür projelerle çocuk gelin sorununu çözmenin mümkün olamayacağı belirtti.
CİSED Eskişehir Şube Başkanı Dr. Erdem, erken yaşta evliliklerin ülke genelinde sorun olarak değerlendirilmediğini kaydederek, "Evliliğin en önemli meşruluk kaynaklarından birisinin toplumsal mutabakattır. Bu evliliklerin de daha çok bu mutabakat çerçevesinde gerçekleştiği görülmektedir. Ataerkil ve geleneksel toplum yapısı, erken yaşta evlilikleri normalleştirmiş ve meşrulaştırmıştır. Oysa erken yaşta yapılan evlilikler özellikle kız çocuklarının toplumdaki eşitsiz konumunu pekiştirmekte ve hayat tercihlerini azaltmaktadır” şeklinde aktardı.
SORUN SADECE SOSYOKÜLTÜREL BİR MESELE DEĞİL
Yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan ailelerde çocuk evliliklerinin daha fazla yaptırıldığını vurgulayan Erdem, “Elimizdeki veriler, ülkemizde hem erkeklerin hem de kadınların büyük çoğunluğunun yoksul olduğunu ortaya koymaktadır. Kadınlar bu yoksulluktan daha fazla etkilenmekte ve yaşamlarının her alanında bunun sonuçlarını daha ağır bir şekilde yaşamaktadırlar. Özellikle açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan ailelerde bu durum çocuk yaşta yaptırılan evliliklerle kendini belli etmektedir. Soruna, sadece sosyokültürel bir meseleymiş gibi yaklaşıldığı takdirde her çaba yarım kalacaktır ve sorunu çözmeye yetmeyecektir. Bu toplumsal sorunu gerçekten çözmek istiyorsak yapmamız gereken ilk şey bu gerçeği baştan kabul etmek olmalıdır. Sorun, bir yoksullukla mücadele sorunudur, bir cinsel eğitimsizlik sorunudur. Ünzilelerin sayısı, bu ailelerin refah düzeyini arttırılmadan, sosyal devlet anlayışını egemen kılınmadan sadece günülülerin yürüttüğü etkinliği sınırlı bu tür sosyal projelerle azaltılamaz. Yine de iyimseriz ve bu projeye katkı sağlamaya hazırız. Fakat bu proje bir devlet projesi olmalıdır” diye belirtti.
EN UYGUN ORTAM ÖNCE AİLELER VE OKULLAR
Zorunlu eğitim süresinin 12 yıl olması gerektiğini, özellikle kız çocuklarının buna uymasının teşvik edilmesi gerektiğini öne süren CİSED Başkan Yardımcısı Psikolog Sami Aydoğdu ise, “Bu evlilikler, kadınlara yönelik toplumsal ve cinsel ayrımcılığın temelini oluşturmaktadır. Kadınları eğitimsizlik, yoksulluk, cahillik ve bağımlılık kısır döngüsüne hapseden bu evlilikler, onların cinselliğe dair haklarını da ellerinden almaktadır. Çocuk gelinler, cinsel özgürlük hakkı dediğimiz, cinsel baskının her türünü, her çeşit cinsel zorlamayı, cinsel istismarı ve cinsel tacizi reddeden bir temel hakkı kullanamaz hale gelmektedir. Evlenip evlenmemeyi, boşanıp boşanmamayı, çocuk sahibi olup olmamayı, çocuk sayısını ve hangi aralıklarla olacağını ve bütün bunları kiminle yapacağını kendi kişisel ve sosyal anlayışı çerçevesinde belirlemek ve gerçekleştirmek bu çocuklar için söz konusu olmamaktadır. Bunun yapılabileceği en uygun ortam önce aileler ve sonrasında okullarımızdır. Tüm çocuklarımız için zorunlu eğitim süresi hızla 12 yıla çıkarılmalıdır. Kız çocuklarımızın buna uyması özellikle teşvik edilmelidir. Kız öğrencilerin aileleri bu dönemde madden desteklenmelidir. Zorunlu eğitimin içerisinde cinsel eğitim anaokulundan başlayarak şart olmalıdır. Evlilik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri, doğum öncesi anne, baba ve eş eğitimleri yasal olarak şart olmalıdır’’ şeklinde değerlendirdi.