Dağıstanlılar Köylerinde 140 Yıldır Geleneklerini Yaşatıyor
Yalova'da, Dağıstan'dan yaklaşık 140 yıl önce gelip yerleşen Kafkas kökenli aileler, düğün, bayram, yemek gibi geleneklerini aradan seneler geçmesine karşı aynen koruyor.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, merkeze bağlı, eski adı Reşadiye olan Güneyköy'ün nüfusu, Şeyh Şamil gibi Avar kökenli Dağıstanlıların yanı sıra az sayıda Lezgi ve Dargiden oluşuyor.
Köy, Dağıstan'dan 1874-1875'te Osmanlı topraklarına halkıyla göç eden dönemin Nakşibendi şeyhlerinden Muhammed Medeni tarafından kuruldu.
Göçler nedeniyle kurulduğu döneme göre nüfusu neredeyse yarı yarıya azalan Güneyköy'de genellikle yaşlılar ikamet ediyor. Köy sakinleri, ataları Dağıstan'dan ayrılmasının üzerinden seneler geçmesine karşı geleneklerini yaşatıyor.
Köyün eski muhtarlarından, Muhammed Medeni'nin torunu Alpay Tekin (70), Dağıstan'dan göçlerin, 1874-1875'te başladığını söyledi.
Büyüklerinin anlattığına göre, dedesinin, halkıyla önce İstanbul'a geldiğini belirten Tekin, "Dönemin padişahlarından Sultan Reşad tarafından onlara öncelikle Çiftlikköy ilçesi Sultaniye köyünün bulunduğu alan gösterilmiş. Tapusu da verilmiş ancak dedem, sivrisinek çok olduğundan orayı kabul etmemiş. Daha sonra 'Köyüme benziyor' diye buraya yerleşmişler" dedi.
Tekin, kuruluşunda köyde 700 hane bulunduğunu anlattı.
Kurtuluş Savaşı'nda, Yunan askerlerinin köyü işgal ettiğini aktaran Tekin, şöyle devam etti:
"Dedem, 1917'de vefat etmiş. Onun yerine damadı Şeyh Şerafettin (Şerafettin Bingöl) geçmiş. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlar burayı işgal edince köy ahalisi göç etmiş. Buradan Kurtköy ve diğer köylerde yaşayanlarla şimdi Sakarya'nın Geyve ilçesinin olduğu yere gitmişler. Geyve'de 1,5-2 sene kalmışlar. Savaş bitince bazıları döndüğü zaman köyün yakılıp yıkıldığını görmüşler. Hatta camimizi de yıkmaya çalışmışlar ancak başarılı olamamışlar. Bu savaştan sonraki gelişlerinde köydeki hane sayısı 200'e kadar düşmüş. Köyümüz şu anda 314 haneden oluşuyor ancak pek çoğu hemen hemen boştur. Yaşlılarımız rahmetli olduktan sonra çocuklar İstanbul'da yaşamaya başladı.
Yazları ise doluluk yaşarız."
Köyde, dedesi ve Şeyh Şerafettin'in türbelerinin yanı sıra Sultan Reşad anısına yaptırılan çeşmenin bulunduğu bilgisini veren Tekin, bu çeşmenin geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığınca restore edildiğini belirtti.
- "Köyümüzde çocuk sayısı çok azaldı"
Kültürlerini yaşatmaya devam ettiklerini anlatan Tekin, şunları kaydetti:
"Köyümüzde çocuk sayısı çok azaldı. Bu yüzden eğitimde taşımalı sistem var. Kafkasya'dan gelen kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz. Tatlımızı, yemeklerimizi koruyoruz. Düğünlerde oynanan oyunlarımız var. Oyunlarımız, Çerkezlerin oyunlarından farklı. Sadece kıyafetlerimiz aynıdır. Kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz ancak göç nedeniyle nüfusumuz gitgide azalıyor. İki evladım var, ikisi de dışarıda yaşıyor. Eskiden köy dışından kız alınıp dışarıya verilmezdi, artık yapılıyor. Damatlarımıza, gelinlerimize geleneklerimizi öğretmeye çalışıyoruz."
Köyde, yöresel yemeklerin pişirilip servis edildiği işletmenin sahibi Ayşe Yaman ise kültürlerinde çeşit sayısı çok olsa da sadece hamur işi üzerine çalıştıklarını dile getirdi.
Hinkal ve pidenin, önemli yemekleri arasında yer aldığına değinen Yaman, "Hinkal dediğimiz yemeğin kıyması ekşidir. Kıymalı, otlu, peynirli, patatesli, kabaklı çeşitleri var. Dağıstan helvamız var. Tatlı olarak adı cevizli, fıstıklı, susamlı olarak ayrı yapılan pakuk var. Değişik, güzel bir helvadır. Bu da bize özgü bir şeydir. Bunu da sadece biz yapıyoruz. Atalarımız buraya geldiğinden beri bu yemekleri yapmaya devam ediyoruz" diye konuştu.
Kaynak: AA
Köy, Dağıstan'dan 1874-1875'te Osmanlı topraklarına halkıyla göç eden dönemin Nakşibendi şeyhlerinden Muhammed Medeni tarafından kuruldu.
Göçler nedeniyle kurulduğu döneme göre nüfusu neredeyse yarı yarıya azalan Güneyköy'de genellikle yaşlılar ikamet ediyor. Köy sakinleri, ataları Dağıstan'dan ayrılmasının üzerinden seneler geçmesine karşı geleneklerini yaşatıyor.
Köyün eski muhtarlarından, Muhammed Medeni'nin torunu Alpay Tekin (70), Dağıstan'dan göçlerin, 1874-1875'te başladığını söyledi.
Büyüklerinin anlattığına göre, dedesinin, halkıyla önce İstanbul'a geldiğini belirten Tekin, "Dönemin padişahlarından Sultan Reşad tarafından onlara öncelikle Çiftlikköy ilçesi Sultaniye köyünün bulunduğu alan gösterilmiş. Tapusu da verilmiş ancak dedem, sivrisinek çok olduğundan orayı kabul etmemiş. Daha sonra 'Köyüme benziyor' diye buraya yerleşmişler" dedi.
Tekin, kuruluşunda köyde 700 hane bulunduğunu anlattı.
Kurtuluş Savaşı'nda, Yunan askerlerinin köyü işgal ettiğini aktaran Tekin, şöyle devam etti:
"Dedem, 1917'de vefat etmiş. Onun yerine damadı Şeyh Şerafettin (Şerafettin Bingöl) geçmiş. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlar burayı işgal edince köy ahalisi göç etmiş. Buradan Kurtköy ve diğer köylerde yaşayanlarla şimdi Sakarya'nın Geyve ilçesinin olduğu yere gitmişler. Geyve'de 1,5-2 sene kalmışlar. Savaş bitince bazıları döndüğü zaman köyün yakılıp yıkıldığını görmüşler. Hatta camimizi de yıkmaya çalışmışlar ancak başarılı olamamışlar. Bu savaştan sonraki gelişlerinde köydeki hane sayısı 200'e kadar düşmüş. Köyümüz şu anda 314 haneden oluşuyor ancak pek çoğu hemen hemen boştur. Yaşlılarımız rahmetli olduktan sonra çocuklar İstanbul'da yaşamaya başladı.
Yazları ise doluluk yaşarız."
Köyde, dedesi ve Şeyh Şerafettin'in türbelerinin yanı sıra Sultan Reşad anısına yaptırılan çeşmenin bulunduğu bilgisini veren Tekin, bu çeşmenin geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığınca restore edildiğini belirtti.
- "Köyümüzde çocuk sayısı çok azaldı"
Kültürlerini yaşatmaya devam ettiklerini anlatan Tekin, şunları kaydetti:
"Köyümüzde çocuk sayısı çok azaldı. Bu yüzden eğitimde taşımalı sistem var. Kafkasya'dan gelen kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz. Tatlımızı, yemeklerimizi koruyoruz. Düğünlerde oynanan oyunlarımız var. Oyunlarımız, Çerkezlerin oyunlarından farklı. Sadece kıyafetlerimiz aynıdır. Kültürümüzü yaşatmaya çalışıyoruz ancak göç nedeniyle nüfusumuz gitgide azalıyor. İki evladım var, ikisi de dışarıda yaşıyor. Eskiden köy dışından kız alınıp dışarıya verilmezdi, artık yapılıyor. Damatlarımıza, gelinlerimize geleneklerimizi öğretmeye çalışıyoruz."
Köyde, yöresel yemeklerin pişirilip servis edildiği işletmenin sahibi Ayşe Yaman ise kültürlerinde çeşit sayısı çok olsa da sadece hamur işi üzerine çalıştıklarını dile getirdi.
Hinkal ve pidenin, önemli yemekleri arasında yer aldığına değinen Yaman, "Hinkal dediğimiz yemeğin kıyması ekşidir. Kıymalı, otlu, peynirli, patatesli, kabaklı çeşitleri var. Dağıstan helvamız var. Tatlı olarak adı cevizli, fıstıklı, susamlı olarak ayrı yapılan pakuk var. Değişik, güzel bir helvadır. Bu da bize özgü bir şeydir. Bunu da sadece biz yapıyoruz. Atalarımız buraya geldiğinden beri bu yemekleri yapmaya devam ediyoruz" diye konuştu.