Kültür ve Turizm Bakanı Çelik Açıklaması
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, kültürel hayat üzerinde ideolojik baskının çok büyük oranda devam ettiğini belirterek, "Türkiye'nin demokratikleşmemiş alanlarının başında kültür-sanat mahallesi geliyor. Kültür sanat mahallesinde oligarşik cemaatler, ideolojik dukalıklar var. Genç insanlar, bu otoriter kültür sanat mahallesinin ideolojik muhtarlarından ikametgah ilmühaberi almadan, bu mahalleye giremiyorlar. Bakanlık olarak ikametgah ilmühaberi alma prosedürünü kaldırmakla mükellefiz" dedi.
Çelik, AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Yerel Yönetimlerde Kültür-Sanat Politikaları Çalıştayı"nda konuştu.
Coğrafyanın kader olduğunu, insanın coğrafyayla ilişkisini iki türlü kurabileceğini ifade eden Çelik, bunlardan birinde insanın kültürel ve jeopolitik açıdan içe kapandığını, kendini dünyadan izole ettiğini, diğerinde ise dünyayı diyalektikle anlamaya çalıştığını anlattı.
Bağdat, Halep, Şam ve Erbil'in herhangi bir şehir değil, felsefi duruşun bir parçası olduğunu vurgulayan Çelik, "Dolayısıyla bu şehirlerin yok ve yerle bir edilmesi bir organımızın yok edilmesi anlamına geliyor" diye konuştu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemiyle coğrafya ufkunun yavaş yavaş geriye çekilmesi gibi bir tablonun ortaya çıktığını anlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Düşünebiliyor musunuz? Bundan 150 sene evvel 18 yaşındaki bir çocuk kendi coğrafyasına baktığı zaman, bizim ülkemizde yaşayan 18 yaşındaki bir çocuğun, Yozgat'tan, Erzurum'dan, Diyarbakır'dan bahsetmesi gibi Bağdat'tan, Şam'dan, Halep'ten, Fas'tan bahsediyor. Kuşkusuz, bugün biz bu sınırlara yeniden ulaşma gibi bir nostalji içerisinde değiliz. Ama bu sınırlar temel hafızamızın kodlarına işaret ediyor. Bu sınırlarla ilgili yeterli tefekküre sahip olmamız, bizim kendi insani varoluşumuzu gerçekleştirmemiz bakımından fevkalade önemli. 1914 koşulları, 2014 senesinde yeniden güncellenirken, yine geçmişte yok edilen şehirlerimiz bir kere daha yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya."
Bir strateji haritasında Libya'nın gösterilmediğini, üzerinde "Geçmişte burada bir ülke vardı ama artık Akdeniz sularına karıştı" şeklinde bir not yazdığını aktaran Çelik, jeopolitik ve siyasetin, ülkeleri hafızalardan silmek gibi bir durum yarattığını aktardı.
- "Kültür sokakta keşfedilmeli"
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, bugün kültürün, endüstriyle algılandığı için salonlara sıkıştığını ve konformizm olarak ortaya çıkan bir mesele olarak görüldüğünü söyledi.
Kültürün sokakta keşfedilmesi gereken bir şey olduğunu, salona değil, sokağa yaslanması gerektiğini dile getiren Çelik, "yeni bir medeniyet inşa etmemizin zamanı geldi" söylemlerini eleştirerek, "Oturup da ev inşa eder gibi medeniyet inşa edilmez" dedi.
Entelektüel, entelektüelin şehirle gerilimi, kavgası, hayatı dönüştürmekle ilgili iddiası yoksa medeniyet diye bir şeyden bahsedilemeyeceğini anlatan Çelik, medeniyeti, insanların bu gerilimin içerisinden yaptığı tartışmalara, 100-200 yüz yıl geriye dönüp baktığında adını koyduğu durum olarak tanımladı.
- "Kültürel hayat üzerinde ideolojik baskı devam ediyor"
Devlet eliyle kültür politikası oluşturmayı "çok otoriter bir yaklaşım" şeklinde tanımlayan Çelik, kültürün, tabiatı itibarıyla özgür, çoğulcu ve dinamik olduğunu anlattı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim yapabileceğimiz en fazla şey şudur; var olan kültür politikasının özgürlüklerini ve kendisini geliştirme konusunda imkansızlıkları varsa, o özgürlükleri temin etmek, o imkansızlıkların giderilmesini sağlamak. Devlet eliyle 'kültür politikası şudur, milli kültür politikamız budur' diye devreye girersek, o zaman kültürel hayata bir nefes üflemek yerine, kültürel hayatı felç etmiş oluruz. Kültürel hayat; adı üstünde, entelektüele aittir, tamamen sivildir. Devletin buradaki görevi sadece onu selamlamak ve onun özgürleşmesine katkıda bulunmaktır.
Kültürel hayat üzerinde hala ideolojik baskı çok büyük oranda devam ediyor. Türkiye'nin demokratikleşmemiş alanlarının başında kültür-sanat mahallesi geliyor. Kültür sanat mahallesinde oligarşik cemaatler, ideolojik dukalıklar var. Genç insanlar, bu otoriter kültür sanat mahallesinin ideolojik muhtarlarından ikametgah ilmühaberi almadan, bu mahalleye giremiyorlar. Bakanlık olarak ikametgah ilmühaberi alma prosedürünü kaldırmakla mükellefiz. Bu genç insanların, hiçbir ideolojik dukalığa tabi olmaksızın, hiçbir ideolojik muhtarlığa gidip, ikametgah ilmühaberi için sıraya girmeksizin kendilerini ifade edecek imkanları oluşturmakla görevliyiz."
- "Sivil değilse verimli olmayacaktır"
Siyasetle anılan birtakım belli noktaları tek renk haline getirerek, bazı insanların ideolojik ya da başka sebepler nedeniyle dışlanması gibi hususların en önemlilerinin kültür sanat hayatında bulunduğuna değinen Çelik, "Bu, en özgür, en bireysel olması gereken alanda gerçekleşmektedir" dedi.
Çelik, kültür-sanat alanında sivilliğin korunmasının önemine işaret ederek, "İsterse en yakın devlet kurumundan gelen bir destek söz konusu olsun, sivil değilse emin olun verimli olmayacaktır. Çünkü bu entelektüelin, şehirle geriliminden doğan bir meseledir. Eğer şehrin geriliminde bu yoksa, bu iş sokakta inşa edilmiyorsa hiç bir şekilde iz bırakacak bir sonuca bizi götürmeyecektir" ifadelerini kullandı.
İnsanların biraraya gelebileceği mekanların oluşturulması gerektiğini anlatan Çelik, şöyle konuştu:
"Biz kimlik travmalarını ağır yaşayan bir ülkeyiz. Kimlik problemlerini halletme konusunda çok büyük enerji sarf eden bir ülkeyiz. Agorafobi siyasi hayatımızın merkezine yerleşmiş durumda. En önemli meselemiz farklı kimlikler arasındaki bu kavganın bitirilmesi için ortak mekanlar oluşturmak, bir kamusal uzlaşma meydana gelmesini sağlamak. UNESCO raporları geliyor. Halep'te, Şam'da, Bağdat'ta, dünyanın en büyük tarihi eser kaçakçıları, o ülkelerin müzelerine girip o insanların hafızalarını çalıyorlar. Aynı şekilde biz böyle bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. 4-5 gün önceki bu barbar saldırılar karşısında müzelere, kültür merkezlerine saldırdılar. İnsanların hayatına hizmet götüren, hafızalarını tazelemelerine imkan tanıyan yerlere saldırdılar."
- "Çoğulculuk ve sivillik bizim önümüzü açacak"
Bakan Çelik, kültürün sağlam tutulmaması halinde yapılan işlerin hiçbir şekilde kalıcılığının olmayacağını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Tek renkli bir dünya oluşturmaya çalışıyor. Tek renkli bir dünyanın nasıl bir dünya olduğunu görüyoruz. Bugün başkalarına yaşam hakkı tanımayanlar, başkalarının kiliselerini, camilerini bombalayanlar, inanç merkezine saldıranlar ve bunu radikalizm adına yapanlar, hangi görüşten olursa olsun, onlar tek bir dünya istiyorlar. Tek bir dünya önümüze vahşet getiriyor. O sebeple kendi topraklarımız bakımından belki de dünyaya söyleyeceğimiz en büyük söz. Bu topraklarda ne varsa bunları çoğulcu bir şekilde korumak olmaktır. Çoğulculuk ve sivillik bizim önümüzü açacak, ufkumuzu geliştirecek ve şehirlerimizi, sadece yollarıyla köprüleriyle değil, insanların yaşam kalitesiyle anlamlı hale getirecek en önemli unsurdur. O sebeple bir şehre baktığımızda göreceğimiz şey şu olmalıdır. Bu şehirde aktör olan kimdir? Bu şehirde binalar mı? Ekonomi mi? Güç ilişkileri mi? Yoksa insan mı aktördür. Eğer bir şehirde insanın aktör olmasını istiyorsak, o şehirdeki kültür hayatının sivillik ve çoğulculuk üzerinden akması temel meselemiz olmalıdır."
Çalıştaya, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdulhamit Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu ile belediye başkanları katıldı.
Kaynak: AA
Coğrafyanın kader olduğunu, insanın coğrafyayla ilişkisini iki türlü kurabileceğini ifade eden Çelik, bunlardan birinde insanın kültürel ve jeopolitik açıdan içe kapandığını, kendini dünyadan izole ettiğini, diğerinde ise dünyayı diyalektikle anlamaya çalıştığını anlattı.
Bağdat, Halep, Şam ve Erbil'in herhangi bir şehir değil, felsefi duruşun bir parçası olduğunu vurgulayan Çelik, "Dolayısıyla bu şehirlerin yok ve yerle bir edilmesi bir organımızın yok edilmesi anlamına geliyor" diye konuştu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş dönemiyle coğrafya ufkunun yavaş yavaş geriye çekilmesi gibi bir tablonun ortaya çıktığını anlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Düşünebiliyor musunuz? Bundan 150 sene evvel 18 yaşındaki bir çocuk kendi coğrafyasına baktığı zaman, bizim ülkemizde yaşayan 18 yaşındaki bir çocuğun, Yozgat'tan, Erzurum'dan, Diyarbakır'dan bahsetmesi gibi Bağdat'tan, Şam'dan, Halep'ten, Fas'tan bahsediyor. Kuşkusuz, bugün biz bu sınırlara yeniden ulaşma gibi bir nostalji içerisinde değiliz. Ama bu sınırlar temel hafızamızın kodlarına işaret ediyor. Bu sınırlarla ilgili yeterli tefekküre sahip olmamız, bizim kendi insani varoluşumuzu gerçekleştirmemiz bakımından fevkalade önemli. 1914 koşulları, 2014 senesinde yeniden güncellenirken, yine geçmişte yok edilen şehirlerimiz bir kere daha yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya."
Bir strateji haritasında Libya'nın gösterilmediğini, üzerinde "Geçmişte burada bir ülke vardı ama artık Akdeniz sularına karıştı" şeklinde bir not yazdığını aktaran Çelik, jeopolitik ve siyasetin, ülkeleri hafızalardan silmek gibi bir durum yarattığını aktardı.
- "Kültür sokakta keşfedilmeli"
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, bugün kültürün, endüstriyle algılandığı için salonlara sıkıştığını ve konformizm olarak ortaya çıkan bir mesele olarak görüldüğünü söyledi.
Kültürün sokakta keşfedilmesi gereken bir şey olduğunu, salona değil, sokağa yaslanması gerektiğini dile getiren Çelik, "yeni bir medeniyet inşa etmemizin zamanı geldi" söylemlerini eleştirerek, "Oturup da ev inşa eder gibi medeniyet inşa edilmez" dedi.
Entelektüel, entelektüelin şehirle gerilimi, kavgası, hayatı dönüştürmekle ilgili iddiası yoksa medeniyet diye bir şeyden bahsedilemeyeceğini anlatan Çelik, medeniyeti, insanların bu gerilimin içerisinden yaptığı tartışmalara, 100-200 yüz yıl geriye dönüp baktığında adını koyduğu durum olarak tanımladı.
- "Kültürel hayat üzerinde ideolojik baskı devam ediyor"
Devlet eliyle kültür politikası oluşturmayı "çok otoriter bir yaklaşım" şeklinde tanımlayan Çelik, kültürün, tabiatı itibarıyla özgür, çoğulcu ve dinamik olduğunu anlattı.
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim yapabileceğimiz en fazla şey şudur; var olan kültür politikasının özgürlüklerini ve kendisini geliştirme konusunda imkansızlıkları varsa, o özgürlükleri temin etmek, o imkansızlıkların giderilmesini sağlamak. Devlet eliyle 'kültür politikası şudur, milli kültür politikamız budur' diye devreye girersek, o zaman kültürel hayata bir nefes üflemek yerine, kültürel hayatı felç etmiş oluruz. Kültürel hayat; adı üstünde, entelektüele aittir, tamamen sivildir. Devletin buradaki görevi sadece onu selamlamak ve onun özgürleşmesine katkıda bulunmaktır.
Kültürel hayat üzerinde hala ideolojik baskı çok büyük oranda devam ediyor. Türkiye'nin demokratikleşmemiş alanlarının başında kültür-sanat mahallesi geliyor. Kültür sanat mahallesinde oligarşik cemaatler, ideolojik dukalıklar var. Genç insanlar, bu otoriter kültür sanat mahallesinin ideolojik muhtarlarından ikametgah ilmühaberi almadan, bu mahalleye giremiyorlar. Bakanlık olarak ikametgah ilmühaberi alma prosedürünü kaldırmakla mükellefiz. Bu genç insanların, hiçbir ideolojik dukalığa tabi olmaksızın, hiçbir ideolojik muhtarlığa gidip, ikametgah ilmühaberi için sıraya girmeksizin kendilerini ifade edecek imkanları oluşturmakla görevliyiz."
- "Sivil değilse verimli olmayacaktır"
Siyasetle anılan birtakım belli noktaları tek renk haline getirerek, bazı insanların ideolojik ya da başka sebepler nedeniyle dışlanması gibi hususların en önemlilerinin kültür sanat hayatında bulunduğuna değinen Çelik, "Bu, en özgür, en bireysel olması gereken alanda gerçekleşmektedir" dedi.
Çelik, kültür-sanat alanında sivilliğin korunmasının önemine işaret ederek, "İsterse en yakın devlet kurumundan gelen bir destek söz konusu olsun, sivil değilse emin olun verimli olmayacaktır. Çünkü bu entelektüelin, şehirle geriliminden doğan bir meseledir. Eğer şehrin geriliminde bu yoksa, bu iş sokakta inşa edilmiyorsa hiç bir şekilde iz bırakacak bir sonuca bizi götürmeyecektir" ifadelerini kullandı.
İnsanların biraraya gelebileceği mekanların oluşturulması gerektiğini anlatan Çelik, şöyle konuştu:
"Biz kimlik travmalarını ağır yaşayan bir ülkeyiz. Kimlik problemlerini halletme konusunda çok büyük enerji sarf eden bir ülkeyiz. Agorafobi siyasi hayatımızın merkezine yerleşmiş durumda. En önemli meselemiz farklı kimlikler arasındaki bu kavganın bitirilmesi için ortak mekanlar oluşturmak, bir kamusal uzlaşma meydana gelmesini sağlamak. UNESCO raporları geliyor. Halep'te, Şam'da, Bağdat'ta, dünyanın en büyük tarihi eser kaçakçıları, o ülkelerin müzelerine girip o insanların hafızalarını çalıyorlar. Aynı şekilde biz böyle bir saldırıyla karşı karşıya kaldık. 4-5 gün önceki bu barbar saldırılar karşısında müzelere, kültür merkezlerine saldırdılar. İnsanların hayatına hizmet götüren, hafızalarını tazelemelerine imkan tanıyan yerlere saldırdılar."
- "Çoğulculuk ve sivillik bizim önümüzü açacak"
Bakan Çelik, kültürün sağlam tutulmaması halinde yapılan işlerin hiçbir şekilde kalıcılığının olmayacağını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Tek renkli bir dünya oluşturmaya çalışıyor. Tek renkli bir dünyanın nasıl bir dünya olduğunu görüyoruz. Bugün başkalarına yaşam hakkı tanımayanlar, başkalarının kiliselerini, camilerini bombalayanlar, inanç merkezine saldıranlar ve bunu radikalizm adına yapanlar, hangi görüşten olursa olsun, onlar tek bir dünya istiyorlar. Tek bir dünya önümüze vahşet getiriyor. O sebeple kendi topraklarımız bakımından belki de dünyaya söyleyeceğimiz en büyük söz. Bu topraklarda ne varsa bunları çoğulcu bir şekilde korumak olmaktır. Çoğulculuk ve sivillik bizim önümüzü açacak, ufkumuzu geliştirecek ve şehirlerimizi, sadece yollarıyla köprüleriyle değil, insanların yaşam kalitesiyle anlamlı hale getirecek en önemli unsurdur. O sebeple bir şehre baktığımızda göreceğimiz şey şu olmalıdır. Bu şehirde aktör olan kimdir? Bu şehirde binalar mı? Ekonomi mi? Güç ilişkileri mi? Yoksa insan mı aktördür. Eğer bir şehirde insanın aktör olmasını istiyorsak, o şehirdeki kültür hayatının sivillik ve çoğulculuk üzerinden akması temel meselemiz olmalıdır."
Çalıştaya, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdulhamit Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu ile belediye başkanları katıldı.