Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’ndan Açıklama

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil hukukun üstünlüğü vurgusu yaparak, “Hukuksuzluğun üzerinden yine hukukla gelmek durumundasınız.

Toplumsal barışın sağlanmasında yöneticilerimizin duyarlı olması, kusur ve eksiklikleri telafi ederken hukuk çerçevesinde kalmaları, devlet bünyemiz içinde telakki edilen her ne yapı varsa bütün delileri ile hukuk çerçevesinde üzerine gidilmeli ve hakkından gelinmeli” dedi.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil, basın toplantısı düzenleyerek son günlerde yaşananları değerlendirdi.

Mustafa Yeşil, Ak Parti iktidarı döneminde Türkiye’nin attığı demokratik adımlarla ciddi mesafeler kat edildiğini belirterek, “Hizmetin bu güne kadar sahip olduğu siyasi ilişkilerinin hepsinde ilkesel duruş belirleyici olmuştur. Burada da demokratikleşme elbette ki harkların önceliği, inanç ve fikir özgülüklerinin altlarının çizilmesi, Ak Parti’yi desteklememizin en temel sebepleri başında gelir. 7-8 yıl önce bu ilkelerle başlamış olan kamuoyunda bu ilkelerle kazanılmış olan önemli değerlerin özellikle dershanelerle bizi endişeye düşüren boyutu bir iktidarın bir sektörü kararı ile kapatması, lav etme anlayışı, sadece kurumların kapatılması açısından bir kayıp olarak değil, ‘geriye mi gidiyoruz’ kaygı ve endişesini tetikleyen bir yaklaşımdır. Hizmet bu güne kadar tepkilerini demokratik çerçevelere sadık kalarak yapmıştır” dedi.

17 Aralık operasyonlarına da değinen Yeşil, “17 Aralık’ta meydana gelen yolsuzluk operasyonlarının direkt olarak camia ile ilişkilendirilmesi asla kabul edilemez olduğunun altını çizmek durumundayız. Elbette ki 11 yıllık iktidarları sürecinde gerek AK Parti iktidarında gerek geçmiş dönemde yolsuzluklar zaman zaman olmuştur. Yolsuzlukların ortaya çıkış ile birlikte ortaya sunulan söylem fevkalade yaralayıcı, kutuplaştırıcı, inciticidir. Hizmet bu güne kadar kendi sivil çerçevesinde kalmak ile hareket ederek farklı ithamlara maruz kalmıştır ama 50 yıllık hizmetin gerek eğitim, gerek insani yardımla ilgili ürettiği bu kadar katma değerle birlikte belirli çevrelerin kasıtlı itham ve iddiaları 8 yıl yargılama konusu yapılmıştır. 2008’e kadar süren bu süreçte gerek paralel devlet, gerek yargıya ve emniyete sızma iddiaları gündeme getirilmiş, hem de 28 Şubat döneminde bu iddialar ifade edilmiş ve yargılama sonucunda bu iddiaların hepsinden beraat edilmiştir. Bu kadar meseleler açık ve net iken yolsuzluk operasyonu ardından benzer iddiaların gündeme getirilmesini biz gündem saptırması olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.

Mustafa Yeşil hizmet hareketinin 50 yıllık süreçte her yaptığı ile halka ve gönüllülerine hesap verdiğini belirterek, “Hiçbir zaman haşhaşiler diye tabir edilen karanlık örgüt olarak tarihe geçmiş olan, hedefleri cinayet olan ve uyuşturucu kaçakçılığı olan, bütünüyle toplumda bir virüs olarak tarihe geçmiş olan bu katiller topluluğuyla hizmetin telif edilmesi söz konusu olamaz. Eğer hizmet 50 yıllık yolculuğu sırasında, iddia edilen örgüt gibi çete gibi karanlık ve çirkin işlerden bir tekiyle yargılanıp bununla alakalı ispata muhatap olsaydı, bugün bu hareket 160 ülkede gönüllüleriyle Türkiye’nin gönüllü lobisini yapan bir kurum haline gelemezdi. Bu hareket gönüllülerin fili fikri finansal desteği ile yürümekte. En ufak bir güvensizlik size yapılan desteklerin bütününü keser ve yürüdüğünüz yolda sizi yalnız hale getirir” şeklinde konuştu.

Ülkede herkese büyük sorumluluklar düştüğünün altını çizen Yeşil, “Ülkemizi idare eden idarecilerin sorumluluğu önemlidir. Ağızımızdan çıkan her sözün bu ülkenin bütünlüğüne zarar verecek özellik taşıması kendi bindiğimiz gemiyi delmekten farkı yoktur. Biz yolsuzluk soruşturmasının akabinde başlayan, hukukun askıya alınma meselesi, iki bin beş yüz emniyet mensubunun yerlerinin değiştirilmesi meselesi, yargıya müdahale edilmesi ve yine siyasi dilin fevkalade kutuplaştırıcı öteleyici kamplaştırıcı bir üslupla devam etmesi bizim açımızdan endişe verici kaygı verici, bu ülkede fırsat bekleyenlere altın tepsi içinde fırsat sunma manasına gelmektedir. Ülkemizin en sorumluluğu zirvesinde temsil edenden bütün vatandaşlarına kadar, hepimizin birleştirici, kaynaştırıcı, yeniden el ele gönül gönüle söylemlerle birbirimizi bağrımıza basıcı bir dönemi inşa edemez isek, yarın bir araya gelemeyen, konuşamayan, alabildiğine kontrolsüz, her türlü mihrakların oyununa gelebilen parçalanmış bir yapı arz etme riskinin alabildiğine öne çıktığını görmekteyiz. Ne olursa olsun bu ülkede hukukun üstünlüğü noktasında ittifak etmek durumundayız. Hukuksuzluğun üzerinde yine hukukla gelmek durumundasınız. Hukuku askıya almış ülkede önce ifade özgürlüğünüzü kaybeder, ardından can güvenliğiniz kaybolur ve toplumsal barışınız fevkalade tehlikeye girer. Toplumsal barışın sağlanmasında yöneticilerimizin duyarlı olması, kusur ve eksiklikleri telafi ederken hukuk çerçevesinde kalmaları, ülke birliğimizi tehdit eden, devlet bünyemiz içinde telakki edilen her ne yapı varsa bütün delileri ile hukuk çerçevesinde üzerine gidilmeli ve hakkından gelinmeli ancak elde bir delil olmadın bir kitleyi itham eden söylem üretmek, milyonlarca gönüldaşı olan bir hareketi çete ile örgüt ile itham etmek, alabildiğine yanlış tarihi tanımları referans vermek fevkalade üzücüdür” ifadelerini kullandı.

28 Şubat döneminde irtica merkeze konularak toplumda yapılmaya çalışılan kamplaşmasını bugün ise hizmet hareketi merkezli yürütüldüğünü savunan Yeşil, şunları söyledi:
“Bu yıpratma sürecinin bu ülke açısından ciddi tahrip edici bir süreç olduğunun unutulmaması lazım. Biz bunu ifade ederken camia içinde örgüt var, paralel yapı var iddialarının tamamen bir iftira olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun iddia edenler bu söylemlerini kamuoyu ile paylaşmadan en azında hukuk normları açısından yargıdan bir bilgi, belge ortaya koymaları gerekmez miydi. Siz dosyalarla yargıya intikal etmiş konularla ilgili hukuki süreç ile ilgili kaygıları ifade ederken, hiç yargıya intikal etmemiş iddiaları hangi sebeple seslendiriyorsunuz. Bunlar ciddi kaygı oluşturan yaklaşımlardır. Biz bu sorumluluğu, yerine getiremezsek gerek Başbakan, gerek Cumhurbaşkanı sahip oldukları sorumlulukları gereği bu dağılmanın önüne geçemezlerse bu ülkede bazı şeyleri yerine getirmenin çok geç olacağı endişesini taşıyoruz. Gerek Avrupa Birliği süreci, gerek reformlar gerek demokratikleşme sürecinin yeniden merkeze alınsa tek kurtuluşumuz olduğu kanaatindeyiz”
Kaynak: İHA