"732. Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri"

BİLECİK - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bize düşen, bize öfke duyanlara, uysallıkla cevap vermektir. Devlete uzun süredir gücenen, dışlanan ve gönül koyanların tekrar gönlüne girmektir. Bu insanları tekrar devletle barıştırmak, bir idealde buluşturmaktır. Bize düşen, hakkın ve hukukun üstünlüğünü esas alan adaletin varlığını tesis etmektir. Biz milletimizi büyük saydık, kendimizi milletin hizmetkarı bildik. Hizmet etme azmimiz arttıkça sınandık ama vazgeçmedik" dedi.

Arınç, Bilecik'in Söğüt ilçesinde bu yıl 732'ncisi düzenlenen ''Ertuğrul Gazi'yi Anma ve Yörük Şenlikleri''nde yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın selamlarını getirdiğini belirterek, "Bugün yüzyıllardır gölgesi altında yaşadığımız ulu çınar Ertuğrul Gazi'yi anmak ve Söğüt ruhunu baki kılmak için yeniden bir araya geldik.Tam 732 yıldır, bir başlangıç noktası olarak, bir nüve olarak Ertuğrul Gazi'yi ve yol arkadaşlarını bildik ve tanıdık. Ne mutlu bize ki, 7 yüzyıl sonra yine burada, her şeyin başladığı yerde, her zamankinden daha güçlü bir şekilde bir araya geliyor, hatıralarımızı tazeliyoruz. Tüm nesillerin bu isimleri bilmesi ve tanıması için anma şenliklerinde buluşuyoruz" diye konuştu.

"Bu topraklara asırlar önce gelen büyüklerimiz, bize iki önemli değeri miras bıraktılar" diyen Arınç, bunların, yaşam biçimleri ve kültürleriyle Oğuz geleneği, inançlarıyla ve düşünceleriyle İslam dini olduğunu bildirdi.

Oğuz geleneğinin cesareti, gururu ve azmi getirirken, İslam inancının da huzuru, merhameti ve adaleti getirdiğine dikkati çeken Arınç, şunları kaydetti:

"Oğuz olmak ne kadar şerefli, Müslüman olmak ne kadar yüce ise bizim gibi olmayanlarla birlikte yaşamak, onları gönülden sevmek, saygı duymak, büyüklüğün bir nişanesidir. İşte, 'Neden Anadolu topraklarında ırkçılık ve etnik ayrımcılık kavramları gelişmiyor?' diye soranlara, bu kardeşliğin başladığı yerden Söğüt'ten cevap veriyorum; Oğuz geleneğinde ve İslam'da, ayrımcılık ve dışlama yoktur. Zorlama yoktur, hak, hukuk, sevgi ve saygı vardır. Bizim cesurluğumuz zalimlere, hak ve hukuku ihlal edenlere, mütevaziliğimiz ise kardeşlerimize ve insana insan gibi muamele edenlere karşıdır."

-"7 yüzyıl sonra Söğüt'ün bıraktığı hatıra bugün ile sınırlı kalmamalıdır"

Söğüt'e gelen Ertuğrul Gazi ve arkadaşları gibi, birçok boyun Anadolu'nun başka yerlerine gelip yerleşmesiyle Osmanlı Devleti'nin kurulduğunu anımsatan Arınç, şöyle konuştu:

"Ertuğrul Gazi'nin, yol arkadaşlarının ve evlatlarının diğerlerinden farkı neydi? Diğerleri kendi içinde birbirlerini yerken, bu güzel insanlar nasıl oldu da büyük bir imparatorluk kurdu? Bu soruları kendimize sormak zorundayız. Zorundayız ki, Söğüt ruhunun ne olduğunu anlayabilelim" diyen Arınç, bu insanlar kardeşleriyle, akrabalarıyla ve paydaşlarıyla kavga etmek yerine, gözlerini Peygamberin müjdelediği, Bizans'a, İstanbul'a dikti. Kendisi ile kardeş, dost olanlarla mücadele yerine, o günün şartlarında güçlü ve büyük devlet nasıl olunur ise onun gereklerini yaptılar. Diğerleri birbirlerini yerken, Osman Gazi ve evlatları 600 yıllık devletin planlarını yapıyordu. Ben inanıyorum ki, Ertuğrul Gazi Söğüt'e geldiğinde aklında fütuhat, gönlünde İstanbul'un sahibi olmak vardı. Yine inanıyorum ki, o gün 400 çadırın hepsinde tüm Yörüklerin aklında İstanbul fatihinin ordusunun neferi olmak vardı. İşte öyle bir sevda ve inanç bıraktılar ki, Söğüt'ün torunları İstanbul'u fethetti. Söğüt, İstanbul'un ilk kapısı, Yörükler bu milletin kahramanları oldu. Bu ruh ve şuurun bugün içinde bir karşılığı olmalıdır. 7 yüzyıl sonra Söğüt'ün bıraktığı hatıra bugün ile sınırlı kalmamalıdır. Ertuğrul Gazi'nin ve arkadaşlarının azmi, cesareti ve niyetleri bizlere örnek olmalıdır."

Ertuğrul Gazi ve arkadaşlarının, bizimle aynı inanç ikliminde olanların hukukunu korumakla yetinmediklerini, bizim gibi düşünmeyen, milliyeti ayrı, kıblesi ayrı olanların bile can ve mal güvenliğini de sağladıklarını bildiren Arınç, "O gün büyük devletin şartları ne ise büyüklerimiz onun gereğini yaptılar. Bugün biz de, ülkemizi nasıl daha güçlü ve etkin yaparız ona göre hareket ediyoruz. Zaman, konum ve kişiler değişse de, ilk tohum 'Söğüt ruhu' değişmemiştir. Bu ruh, bu topraklarda yaşayan her kim ise onu sevmeyi, onunla bir olmayı, beraber olmayı öğütlemektedir. Varsa cesaretin ve hırsın, milletin sorunlarını çözmek için çalışmanı beklemektedir" diye konuştu.

-"Biz milletimizi büyük saydık, kendimizi milletin hizmetkarı bildik"

Şeyh Edebali'nin Osman Bey'e öğütlerini kulaklarına küpe yaptıklarını aktaran Arınç, şöyle devam etti:

"Bize düşen bize öfke duyanlara, uysallıkla cevap vermektir. Devlete uzun süredir gücenen, dışlanan ve gönül koyanların tekrar gönlüne girmektir. Bu insanları tekrar devletle barıştırmak, bir idealde buluşturmaktır. Bize düşen, hakkın ve hukukun üstünlüğünü esas alan adaletin varlığını tesis etmektir. Biz milletimizi büyük saydık, kendimizi milletin hizmetkarı bildik. Hizmet etme azmimiz arttıkça sınandık ama vazgeçmedik. Çok çalıştık ve ekonomide bereketi bulduk. Hem milletimize hem de Rabbimize inancımız tamdır, bu ruh olmadan yalnız kalacağımızın da bilincindeyiz. İnsanımızın, insanlığın huzur, refah ve adalet içinde yaşaması için, devletimizin tüm imkanlarını seferber ediyoruz. Söğüt'ün ve sizlerin 7 yüzyıldır bu topraklarda devleti yönetenler üzerinde bir hakkı varsa, bu hak, bu ülkeyi kalkındırmak, dünya devletleri arasında kat be kat yükseltmek ve güçlü kılmaktır. Hamasetin ve kavganın Söğüt ve Yörüklerle işi olmaz."

-"Ağlayan bir çocuğun feryadına sırtını dönüp gidecek yapıda millet değiliz"

"Büyüklerimiz, bize öylesine büyük bir dayanışma ve cesaret bıraktı ki, etrafımızda yaşanan acı tabloları gördükçe bunu daha iyi anlayabiliyoruz" ifadelerini kullanan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gururla söylemeliyim ki, bu büyük milletin mensupları olarak dün olduğu gibi bugün de, bütün değerlerin ayaklar altına alındığı bu dönemde, yine adaletin, onurun, ahlakın sahibi ve emanetçisiyiz. Dün nasıl her gittiğimiz yere sevgiyi, adaleti ve muhabbeti götürdüysek, bugün de aynı kararlılıktayız. Bu kararlığımızı, Söğütten, İznik'ten, Karakeçili'den, Alanya'dan ve Siverek'ten alıyoruz. Biz başkaları gibi, ağlayan bir çocuğun feryadına sırtını dönüp gidecek yapıda bir millet değiliz. Biz tarihimizin her anında olduğu gibi bugün de, yarın da o gözyaşını dindirmek için çırpınacağız. Bize miras kalan irfan terazisinde, bir damla gözyaşına denk gelebilecek hiçbir karşılık yoktur. Her yıl burada iktidarı ve muhalefetiyle, çok farklı siyasi tercihlere sahip insanlar olarak bir araya geliyoruz. Bizim siyasi farklılıklarımıza rağmen, lisanımız bir, gayemiz bir olmalıdır. Millet, memleket dendiğinde hepimizin yüreğindeki hissiyat aynıdır. Ülkemizde sırtımız pek ise, dışarıda başımız dik olacaktır. Allah'ın izni ile yürüyüşümüz bu yolda ve istikamet üzerine olacaktır. Hiçbir kuvvet, milletimizin başını önüne eğdirmeye muktedir olamayacaktır. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da bu kutlu insanların yolu yolumuz, ülküsü ülkümüz olacaktır. Ertuğrul Gazi Atamızın manevi huzurlarında onun sulbünden gelerek tarihimize şan veren, bizi onurlandıran, dünya insanlığına müstesna bir medeniyet hediye eden tüm ecdadımızın aziz hatırası önünde saygı ile eğiliyorum. Allah, kardeşlik ruhumuzu yaralamak isteyen, fitne tohumları ekerek bizleri birbirimize düşürmek isteyenlere fırsat vermesin."

Kaynak: AA