Recep Bozlağan’dan Başbakan Erdoğan’a 'İstanbul” Mektubu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazan Prof. Dr. Recep Bozlağan, “İstanbul'u bütün yönleriyle çalışan, İstanbul üzerine uzmanlaşmış, İstanbul’u araştıran bir üniversite kurulmalı ve bu üniversitenin adı Mimar Turgut Cansever olmalı” dedi.
Geçtiğimiz günlerde Hayat Yayınları’ndan çıkan “İstanbul 2053 Vizyonu” isimli kitabı büyük ses getiren Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı ve İstanbul Araştırmaları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Bozlağan, Başbakan Erdoğan’a açık mektup yazarak, yalnızca İstanbul’u çalışan bir devlet üniversitesi kurulması gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Bozlağan, yazısında, Başbakan Erdoğan’ın Başkanlığı döneminde okul haline getirilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadrolarının milli eğitimde önemli yatırımlar yaptığının da altını çizerken, İstanbul’da bulunan ve adında İstanbul ibaresi bulunan üniversitelerin hiçbirinde bu kutlu şehre yönelik bütünlüklü bir yaklaşım ve bunun gereği olan ilmî-entelektüel altyapının bulunmadığını belirtti.
Prof. Bozlağan’ın mektubunda, “Adında İstanbul geçen bazı üniversitelerimizde bırakın İstanbul’u, ‘şehir’ ve ‘yerel yönetim’ disiplinlerine bile yeterince ilgi gösterilmemekte” dedi.
“MİMAR TURGUT CANSEVER İSMİ VERİLSİN”
Prof. Dr. Recep Bozlağan, mektubun devamında, “İstanbul’u sosyal, ekonomik, tarihî, kültürel, sanatsal, mimarî, estetik, idarî ve benzeri açılardan çalışacak bu yeni üniversitenin ağırlıklı olarak lisansüstü eğitim programlarına odaklanması gerekiyor. Araştırma ve uygulama merkezleri üzerinden İstanbul’u her yönü ile inceleyen araştırmaların yapılması, İstanbul’a dair bütün yazılı ve görsel nitelikli ilmî ve tarihî eserlerin bir araya getirildiği bir kütüphanenin kurulması büyük önem taşımakta. Böylesi bir üniversitenin kurulması hâlinde, dünyanın önde gelen şehirlerini tasnif eden ‘küresel şehir endeksleri’, ‘finans şehirleri endeksleri’, ‘yaşanabilir şehirler endeksleri’ gibi karşılaştırmalı ilmi çalışmalar da İstanbul merkezli olarak yapılabilecektir. Şehrin avantajları, dezavantajları diğer küresel şehirler ile karşılaştırmalı olarak analiz edilecek ve İstanbul’u yöneten kadrolara ‘think-tank’ hizmeti verilebilecektir. Ömrünü İstanbul’a adayan bilge mimar Turgut Cansever’in adının, kurulmasını teklif ettiğimiz bu üniversiteye verilmesi, üniversitenin misyonuyla bire bir örtüşmesi açısından çok anlamlı olacaktır” denildi.
Prof. Dr. Recep Bozlağan mektubunun tamamında şunlara yer verdi;
“İstanbul’a olan sevdanızı ve tutkunuzu bilerek, İstanbul için hayatî önem taşıdığına inandığım bir hususu size arz etme ihtiyacı hissettim. Sayın Başbakanım Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s.) “İstanbul elbet bir gün fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel asker” sözü ile kutlu bir müjdeye mazhar olan İstanbul, yaklaşık altı asırdır İslâm medeniyetinin hâkimiyeti altında.
Romalıların “caput mundi”si Osmanlıların elinde “Dersaadet”e dönüştü. İstanbul Osmanlı Devleti’ne başşehir olduktan sonra yeni bir medeniyetin merkezi hâline geldi. Yönetimden mimarîye, kültür-sanattan zanaate, giyim-kuşamdan yeme-içmeye, toplum düzeninden din ve ahlâk kurallarına kadar yeni bir dünya görüşü, hayat tarzı ve inanç sistemi şehre hâkim oldu.
Fatih Sultan Mehmet’in söylediği ve sizin de İstanbul’a dair konuşmalarınızda yer verdiğiniz “hüner, bir şehir bünyâd etmektir; reâyâ kalbin âbâd etmektir” sözü Osmanlı sultanlarının şehirlere ve bilhassa da İstanbul’a bakış açısının özetidir. Bu sebepledir ki her sultan bu şehre güzellikler katacak eserler bıraktı.
Osmanlı döneminde İstanbul’da birkaç asır içinde oluşturulan mimarî üslup ve ölçekler düzeni muhtemelen dünya tarihinde bir daha asla yakalanamayacak bir medenî olgunluğun ifadesi oldu. Bütün mimarî eserlerin, taşıdıkları fonksiyona uygun bir ölçekte, sâde ve zarif bir yaklaşımla inşa edildiği İstanbul’da manevî değerlere, insana, topluma ve tabiata saygı esas tutuldu.
Şehrin siluetini sonsuzluğun ve tevhidin sembolü kubbeler, ululuğun sembolü minareler, cennetin sembolü ulu ağaçlar, Yaradan’ın emâneti olarak kabul edilen ve bu sebeple hüsnü muhâfaza altına alınan tabiî unsurlar tâyin etmekteydi. Her mimarî eser etraftaki diğer mimarî eserlerle ve bulunduğu topografik mekânla uyum içinde inşa edilirdi. Dolayısıyla, tıpkı Ekrem Hakkı Ayverdi’nin ifade ettiği gibi Osmanlı İstanbul’unda tabiat nerede bitiyor, mimarî nerede başlıyor pek fark edilmezdi.
Cumhuriyet döneminde de Adnan Menderes ve Turgut Özal gibi millî ve manevî değerlerimize bağlı devlet adamlarımız İstanbul’a ayrı bir önem verdi. Şehrin imarı için önemli gayretler sarfetti.
İstanbul’un yakın tarihinin dönüm noktalarından biri hiç şüphesiz sizin belediye başkanlığı yaptığınız dönemdir. Beş yıldan daha kısa bir zaman dilimi içinde şehrin temel sorunlarının çözümlenmesi adına verdiğiniz mücadele, İstanbul halkının kalbinde müstesna bir yer edindi.
Bir muhalefet belediye başkanı olarak, önünüze çıkarılan bütün engellere rağmen, büyükşehir belediyesi tarihinin en yüksek yatırım oranına sizin döneminizde ulaşıldı. Kurduğunuz sistem ve yetiştirdiğiniz kadrolar yaklaşık yirmi yıldır şehri kesintisiz olarak yönetmekte. Sizin zamanınızda âdeta bir okul hâline gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kadroları on bir yıldır ülkemizi olağanüstü bir performansla yönetmekte.
Sizin hem belediye başkanı hem de başbakan olarak on beş yıldan fazla hizmet ettiğiniz İstanbul, tarihinin en önemli dönüşüm süreçlerinden birine girmiş bulunmakta. Şehrin geleceğine dair çalışmaların, evrensel ilkelere dayanan küresel bir vizyonla sürdürülmesi elzemdir. Bu ise her aşaması ilmî verilerle desteklenen gerçekçi bir uygulama programı ile mümkün.
Sizin İstanbul’u geleceğe taşıma adına geliştirdiğiniz projelerin 2023 sonrasında da devamlılığının temin edilmesi için kurumsal bir akademik yapının oluşturulması ve karar alma makamında bulunan siyasetçilere gerekli ilmî-entelektüel desteğin sağlanması hayatî önem taşımakta. Diğer bir ifade ile 2053 vizyonunun gerçekleştirilmesi için güçlü bir akademik destek şart.
Mâzisi târih kadar derin, mîrası insanlık kadar zengin, ikbâli güneş kadar parlak İstanbul’un, yeniden dünyanın zirvesine taşınması için münhasıran İstanbul üzerine odaklanmış, İstanbul üzerine uzmanlaşmış, disiplinler arası çalışan bir üniversitenin kurulmasının büyük bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
On bir yıla dayanan AK Parti iktidarında ülkemiz yükseköğretim sisteminde büyük atılımlar gerçekleştirildi.
Üniversite sayısı 76’dan 175’e çıkarılırken, günün ihtiyaçlarına uygun yeni fakülteler kuruldu, müfredatta köklü değişiklikler yapıldı, kontenjanlar ihtiyaca uygun şekilde artırıldı, katsayı ayrımcılığına ve başörtüsü zulmüne son verildi, öğrenci yurtları çağın gereklerine uygun hâle getirildi, öğrencilere verilen burslar ve krediler neredeyse 10 kat artırıldı. Üniversitelere onbinlerce kadro tahsis edildi, milyarlarca liralık altyapı yatırımı gerçekleştirildi.
Bilimsel araştırma fonlarına aktarılan kaynakların yanı sıra TÜBİTAK ve bakanlıkları verdiği araştırma destekleri Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir düzeye çıkarıldı. Mevlâna, Fârâbi ve diğer değişim programlarının yanı sıra, diğer finansal destek programları ile yalnızca ulusal değil, uluslararası tecrübeye de sahip öğrencilerin ve akademisyenlerin yetiştirilmesine imkân tanındı.
Ülke yükseköğretimine emsalsiz yatırım ve katkı sağlayan AK Parti iktidarı ve sizin Başbakanlığınızın İstanbul konusunda uzmanlaşmış bir üniversitenin kurulmasına yönelik teklifi ciddiyetle değerlendireceğinden eminiz.
Hâlihazırda İstanbul’da bulunan ve adında “İstanbul” ibaresi bulunan üniversitelerin hiç birinde bu kutlu şehre yönelik bütünlüklü bir yaklaşım ve bunun gereği olan ilmî-entelektüel altyapının olduğunu söylemek mümkün görünmemekte. Bu üniversitelerin bünyesindeki eğitim ve araştırma birimlerinin çeşitliliği, İstanbul’un ihtiyaç duyduğu ilmî odaklanmayı ve dolayısıyla da uzmanlaşmayı engelleyecek türdendir. Hatta bu üniversitelerin bazısında bırakın İstanbul’u, “şehir” ve “yerel yönetim” disiplinlerine bile yeterince ilgi gösterilmemekte.
İstanbul’u sosyal, ekonomik, tarihî, kültürel, sanatsal, mimarî, estetik, idarî ve benzeri açılardan çalışacak bu yeni üniversitenin ağırlıklı olarak lisansüstü eğitim programlarına odaklanması, araştırma ve uygulama merkezleri üzerinden İstanbul’u her yönü ile inceleyen araştırmaların yapılması, İstanbul’a dair bütün yazılı ve görsel nitelikli ilmî ve tarihî eserlerin bir araya getirildiği bir kütüphanenin kurulması büyük önem taşımakta.
Böylesi bir üniversitenin kurulması hâlinde, dünyanın önde gelen şehirlerini tasnif eden “küresel şehir endeksleri”, “finans şehirleri endeksleri”, “yaşanabilir şehirler endeksleri” gibi karşılaştırmalı ilmî çalışmalar da İstanbul merkezli olarak yapılabilecektir. Şehrin avantajları, dezavantajları diğer küresel şehirler ile karşılaştırmalı olarak analiz edilecek ve İstanbul’u yöneten kadrolara “think-tank” hizmeti verilebilecektir.
Yine İstanbul’a dair her türlü ilmî istatistikî veri de üniversite bünyesinde güvenilir bir şekilde üretilecek, analiz edilerek kullanıma sunulacaktır.
Bu üniversite yalnızca İstanbul uzmanları yetiştirmeyecek, aynı zamanda Üsküdar, Fatih, Eyüp, Beyoğlu, Beykoz, Beşiktaş, Bakırköy, Şişli, Sarıyer ve Adalar gibi ilçelerin yanı sıra Boğaziçi, Haliç ve hatta İstanbul’un tarihî ve kültürel önem taşıyan her bir mahallesi üzerine uzmanlaşmış ilim insanları yetişebilecektir. İstanbul tarihi, dönemler halinde derinlemesine araştırılacaktır. İstanbul estetiği, mimarî eserler, İstanbul Türkçesi, İstanbul mutfağı, şehrin gelenekleri, görenekleri, törenleri, ritüelleri kapsamlı bir şekilde çalışılacaktır. Şehrin ekonomik yapısı sektörler hâlinde geniş bir perspektifle ve diğer küresel şehirlerle karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir.
Bu üniversitenin İstanbul’un herhangi bir yerinde, şehrin tarihî merkezinden uzak bir kampusta değil, şehrin tarihî merkezindeki uygun mekânlarda çalışması ve tam anlamıyla bir “şehir üniversitesi” konseptinde faaliyetlerini sürdürmesi büyük fayda sağlayacaktır.
Ömrünü İstanbul’a adayan bilge mimar Turgut Cansever’in adının, kurulmasını teklif ettiğimiz bu üniversiteye verilmesi, üniversitenin misyonuyla bire bir örtüşmesi açısından çok anlamlı olacaktır.
Sayın Başbakanım
İstanbul’u bütün yönleriyle inceleyecek, araştıracak ve bilimsel çözümler üretecek böylesi bir üniversitenin şehrin ve ülkemizin hissettiği en temel ihtiyaçlardan biri olduğu kanaatindeyiz.
Bu vesileyle konuyu takdirlerinize arz eder, saygılar sunarım.”
Kaynak: İHA
Prof. Dr. Bozlağan, yazısında, Başbakan Erdoğan’ın Başkanlığı döneminde okul haline getirilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadrolarının milli eğitimde önemli yatırımlar yaptığının da altını çizerken, İstanbul’da bulunan ve adında İstanbul ibaresi bulunan üniversitelerin hiçbirinde bu kutlu şehre yönelik bütünlüklü bir yaklaşım ve bunun gereği olan ilmî-entelektüel altyapının bulunmadığını belirtti.
Prof. Bozlağan’ın mektubunda, “Adında İstanbul geçen bazı üniversitelerimizde bırakın İstanbul’u, ‘şehir’ ve ‘yerel yönetim’ disiplinlerine bile yeterince ilgi gösterilmemekte” dedi.
“MİMAR TURGUT CANSEVER İSMİ VERİLSİN”
Prof. Dr. Recep Bozlağan, mektubun devamında, “İstanbul’u sosyal, ekonomik, tarihî, kültürel, sanatsal, mimarî, estetik, idarî ve benzeri açılardan çalışacak bu yeni üniversitenin ağırlıklı olarak lisansüstü eğitim programlarına odaklanması gerekiyor. Araştırma ve uygulama merkezleri üzerinden İstanbul’u her yönü ile inceleyen araştırmaların yapılması, İstanbul’a dair bütün yazılı ve görsel nitelikli ilmî ve tarihî eserlerin bir araya getirildiği bir kütüphanenin kurulması büyük önem taşımakta. Böylesi bir üniversitenin kurulması hâlinde, dünyanın önde gelen şehirlerini tasnif eden ‘küresel şehir endeksleri’, ‘finans şehirleri endeksleri’, ‘yaşanabilir şehirler endeksleri’ gibi karşılaştırmalı ilmi çalışmalar da İstanbul merkezli olarak yapılabilecektir. Şehrin avantajları, dezavantajları diğer küresel şehirler ile karşılaştırmalı olarak analiz edilecek ve İstanbul’u yöneten kadrolara ‘think-tank’ hizmeti verilebilecektir. Ömrünü İstanbul’a adayan bilge mimar Turgut Cansever’in adının, kurulmasını teklif ettiğimiz bu üniversiteye verilmesi, üniversitenin misyonuyla bire bir örtüşmesi açısından çok anlamlı olacaktır” denildi.
Prof. Dr. Recep Bozlağan mektubunun tamamında şunlara yer verdi;
“İstanbul’a olan sevdanızı ve tutkunuzu bilerek, İstanbul için hayatî önem taşıdığına inandığım bir hususu size arz etme ihtiyacı hissettim. Sayın Başbakanım Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s.) “İstanbul elbet bir gün fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel asker” sözü ile kutlu bir müjdeye mazhar olan İstanbul, yaklaşık altı asırdır İslâm medeniyetinin hâkimiyeti altında.
Romalıların “caput mundi”si Osmanlıların elinde “Dersaadet”e dönüştü. İstanbul Osmanlı Devleti’ne başşehir olduktan sonra yeni bir medeniyetin merkezi hâline geldi. Yönetimden mimarîye, kültür-sanattan zanaate, giyim-kuşamdan yeme-içmeye, toplum düzeninden din ve ahlâk kurallarına kadar yeni bir dünya görüşü, hayat tarzı ve inanç sistemi şehre hâkim oldu.
Fatih Sultan Mehmet’in söylediği ve sizin de İstanbul’a dair konuşmalarınızda yer verdiğiniz “hüner, bir şehir bünyâd etmektir; reâyâ kalbin âbâd etmektir” sözü Osmanlı sultanlarının şehirlere ve bilhassa da İstanbul’a bakış açısının özetidir. Bu sebepledir ki her sultan bu şehre güzellikler katacak eserler bıraktı.
Osmanlı döneminde İstanbul’da birkaç asır içinde oluşturulan mimarî üslup ve ölçekler düzeni muhtemelen dünya tarihinde bir daha asla yakalanamayacak bir medenî olgunluğun ifadesi oldu. Bütün mimarî eserlerin, taşıdıkları fonksiyona uygun bir ölçekte, sâde ve zarif bir yaklaşımla inşa edildiği İstanbul’da manevî değerlere, insana, topluma ve tabiata saygı esas tutuldu.
Şehrin siluetini sonsuzluğun ve tevhidin sembolü kubbeler, ululuğun sembolü minareler, cennetin sembolü ulu ağaçlar, Yaradan’ın emâneti olarak kabul edilen ve bu sebeple hüsnü muhâfaza altına alınan tabiî unsurlar tâyin etmekteydi. Her mimarî eser etraftaki diğer mimarî eserlerle ve bulunduğu topografik mekânla uyum içinde inşa edilirdi. Dolayısıyla, tıpkı Ekrem Hakkı Ayverdi’nin ifade ettiği gibi Osmanlı İstanbul’unda tabiat nerede bitiyor, mimarî nerede başlıyor pek fark edilmezdi.
Cumhuriyet döneminde de Adnan Menderes ve Turgut Özal gibi millî ve manevî değerlerimize bağlı devlet adamlarımız İstanbul’a ayrı bir önem verdi. Şehrin imarı için önemli gayretler sarfetti.
İstanbul’un yakın tarihinin dönüm noktalarından biri hiç şüphesiz sizin belediye başkanlığı yaptığınız dönemdir. Beş yıldan daha kısa bir zaman dilimi içinde şehrin temel sorunlarının çözümlenmesi adına verdiğiniz mücadele, İstanbul halkının kalbinde müstesna bir yer edindi.
Bir muhalefet belediye başkanı olarak, önünüze çıkarılan bütün engellere rağmen, büyükşehir belediyesi tarihinin en yüksek yatırım oranına sizin döneminizde ulaşıldı. Kurduğunuz sistem ve yetiştirdiğiniz kadrolar yaklaşık yirmi yıldır şehri kesintisiz olarak yönetmekte. Sizin zamanınızda âdeta bir okul hâline gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kadroları on bir yıldır ülkemizi olağanüstü bir performansla yönetmekte.
Sizin hem belediye başkanı hem de başbakan olarak on beş yıldan fazla hizmet ettiğiniz İstanbul, tarihinin en önemli dönüşüm süreçlerinden birine girmiş bulunmakta. Şehrin geleceğine dair çalışmaların, evrensel ilkelere dayanan küresel bir vizyonla sürdürülmesi elzemdir. Bu ise her aşaması ilmî verilerle desteklenen gerçekçi bir uygulama programı ile mümkün.
Sizin İstanbul’u geleceğe taşıma adına geliştirdiğiniz projelerin 2023 sonrasında da devamlılığının temin edilmesi için kurumsal bir akademik yapının oluşturulması ve karar alma makamında bulunan siyasetçilere gerekli ilmî-entelektüel desteğin sağlanması hayatî önem taşımakta. Diğer bir ifade ile 2053 vizyonunun gerçekleştirilmesi için güçlü bir akademik destek şart.
Mâzisi târih kadar derin, mîrası insanlık kadar zengin, ikbâli güneş kadar parlak İstanbul’un, yeniden dünyanın zirvesine taşınması için münhasıran İstanbul üzerine odaklanmış, İstanbul üzerine uzmanlaşmış, disiplinler arası çalışan bir üniversitenin kurulmasının büyük bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
On bir yıla dayanan AK Parti iktidarında ülkemiz yükseköğretim sisteminde büyük atılımlar gerçekleştirildi.
Üniversite sayısı 76’dan 175’e çıkarılırken, günün ihtiyaçlarına uygun yeni fakülteler kuruldu, müfredatta köklü değişiklikler yapıldı, kontenjanlar ihtiyaca uygun şekilde artırıldı, katsayı ayrımcılığına ve başörtüsü zulmüne son verildi, öğrenci yurtları çağın gereklerine uygun hâle getirildi, öğrencilere verilen burslar ve krediler neredeyse 10 kat artırıldı. Üniversitelere onbinlerce kadro tahsis edildi, milyarlarca liralık altyapı yatırımı gerçekleştirildi.
Bilimsel araştırma fonlarına aktarılan kaynakların yanı sıra TÜBİTAK ve bakanlıkları verdiği araştırma destekleri Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir düzeye çıkarıldı. Mevlâna, Fârâbi ve diğer değişim programlarının yanı sıra, diğer finansal destek programları ile yalnızca ulusal değil, uluslararası tecrübeye de sahip öğrencilerin ve akademisyenlerin yetiştirilmesine imkân tanındı.
Ülke yükseköğretimine emsalsiz yatırım ve katkı sağlayan AK Parti iktidarı ve sizin Başbakanlığınızın İstanbul konusunda uzmanlaşmış bir üniversitenin kurulmasına yönelik teklifi ciddiyetle değerlendireceğinden eminiz.
Hâlihazırda İstanbul’da bulunan ve adında “İstanbul” ibaresi bulunan üniversitelerin hiç birinde bu kutlu şehre yönelik bütünlüklü bir yaklaşım ve bunun gereği olan ilmî-entelektüel altyapının olduğunu söylemek mümkün görünmemekte. Bu üniversitelerin bünyesindeki eğitim ve araştırma birimlerinin çeşitliliği, İstanbul’un ihtiyaç duyduğu ilmî odaklanmayı ve dolayısıyla da uzmanlaşmayı engelleyecek türdendir. Hatta bu üniversitelerin bazısında bırakın İstanbul’u, “şehir” ve “yerel yönetim” disiplinlerine bile yeterince ilgi gösterilmemekte.
İstanbul’u sosyal, ekonomik, tarihî, kültürel, sanatsal, mimarî, estetik, idarî ve benzeri açılardan çalışacak bu yeni üniversitenin ağırlıklı olarak lisansüstü eğitim programlarına odaklanması, araştırma ve uygulama merkezleri üzerinden İstanbul’u her yönü ile inceleyen araştırmaların yapılması, İstanbul’a dair bütün yazılı ve görsel nitelikli ilmî ve tarihî eserlerin bir araya getirildiği bir kütüphanenin kurulması büyük önem taşımakta.
Böylesi bir üniversitenin kurulması hâlinde, dünyanın önde gelen şehirlerini tasnif eden “küresel şehir endeksleri”, “finans şehirleri endeksleri”, “yaşanabilir şehirler endeksleri” gibi karşılaştırmalı ilmî çalışmalar da İstanbul merkezli olarak yapılabilecektir. Şehrin avantajları, dezavantajları diğer küresel şehirler ile karşılaştırmalı olarak analiz edilecek ve İstanbul’u yöneten kadrolara “think-tank” hizmeti verilebilecektir.
Yine İstanbul’a dair her türlü ilmî istatistikî veri de üniversite bünyesinde güvenilir bir şekilde üretilecek, analiz edilerek kullanıma sunulacaktır.
Bu üniversite yalnızca İstanbul uzmanları yetiştirmeyecek, aynı zamanda Üsküdar, Fatih, Eyüp, Beyoğlu, Beykoz, Beşiktaş, Bakırköy, Şişli, Sarıyer ve Adalar gibi ilçelerin yanı sıra Boğaziçi, Haliç ve hatta İstanbul’un tarihî ve kültürel önem taşıyan her bir mahallesi üzerine uzmanlaşmış ilim insanları yetişebilecektir. İstanbul tarihi, dönemler halinde derinlemesine araştırılacaktır. İstanbul estetiği, mimarî eserler, İstanbul Türkçesi, İstanbul mutfağı, şehrin gelenekleri, görenekleri, törenleri, ritüelleri kapsamlı bir şekilde çalışılacaktır. Şehrin ekonomik yapısı sektörler hâlinde geniş bir perspektifle ve diğer küresel şehirlerle karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir.
Bu üniversitenin İstanbul’un herhangi bir yerinde, şehrin tarihî merkezinden uzak bir kampusta değil, şehrin tarihî merkezindeki uygun mekânlarda çalışması ve tam anlamıyla bir “şehir üniversitesi” konseptinde faaliyetlerini sürdürmesi büyük fayda sağlayacaktır.
Ömrünü İstanbul’a adayan bilge mimar Turgut Cansever’in adının, kurulmasını teklif ettiğimiz bu üniversiteye verilmesi, üniversitenin misyonuyla bire bir örtüşmesi açısından çok anlamlı olacaktır.
Sayın Başbakanım
İstanbul’u bütün yönleriyle inceleyecek, araştıracak ve bilimsel çözümler üretecek böylesi bir üniversitenin şehrin ve ülkemizin hissettiği en temel ihtiyaçlardan biri olduğu kanaatindeyiz.
Bu vesileyle konuyu takdirlerinize arz eder, saygılar sunarım.”