Mazlum-Dder’den 12 Eylül Açıklaması

İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Diyarbakır Şubesi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıldönümü nedeniyle basın açıklaması düzenledi.

Mazlum-Dder’den 12 Eylül Açıklaması
Mazlum-Der Diyarbakır Şubesi adına açıklama yapan Av. Cihan Ülsen, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden bugün itibari ile 33 yıl geçtiğini, geçen bu 33 yıl içerisinde askeri darbenin kalıntılarının görüldüğünü dile getirdi. 12 Eylül darbesi ile tam bir yüzleşmenin yaşanmadığını aktaran Ülsen, “Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden bugün itibari ile 33 yıl geçti. Toplumsal, siyasal, ekonomik kalıntılarının halen mevcudiyetini koruyor olması bu topraklarda yaşayan herkes için zulmün de devam ettiğinin açık göstergesi olarak görülmelidir. Türkiye toplumu 12 Eylül askeri darbesi ile tam manası ile yüzleşememiştir. Geçmiş ile hesaplaşmanın geçmişi görmezden gelerek yapılamayacağı açıktır. Ancak bu pratik, geçen yıllar içinde bütün toplum kesimlerinin zımnen kabul ettiği bir gerçeğe dönüşmüştür” dedi.

12 Eylül askeri darbesini yapanların yargılanmasının umut verici olduğunu belirten Ülsen, darbe yapıcıların isimleri halen ülkenin çeşitli eğitim kurumlarında ve şehirlerin cadde, meydan ve sokaklara verilmiş olmasına tepki gösterdi. Taleplerinin bir an önce 12 Eylül askeri darbesini yapanların adlarının bulunduğu cadde, meydan ve sokaklardan isimlerin silinmesi olduğunu dile getiren Ülsen, silinen isimlerin yerine darbe mağdurlarının isimlerinin verilmesini istediklerini kaydetti.

1982 anayasasının değiştirilmeye çalışılmış olmasına rağmen darbeci ruhu yansıttığını savunan Ülsen, "Siyasal iktidarın, muhalefet partilerinin ve toplumun diğer bütün kesimlerinin yeni anayasa çalışmalarına gerekli özeni ve dikkati göstermeleri gerekmektedir. Halen bu topraklarda darbe mahsulü bir anayasanın mevcudiyeti ancak bir kayıp ve utanç olarak görülmelidir. Yine 12 Eylül askeri darbesi denilince akla gelen Diyarbakır Cezaevi ve burada yaşanılan işkence ve ölümlerdir. Baskı, kötü muamele, işkence ve ölümlere tanıklık eden Diyarbakır Cezaevi insan hakları müzesi haline getirilmelidir. Siyasal iktidarın cezaevini yıkılıp yerine eğitim kampüsü yapmak istenmesi tarihi ve yaşanan acıları zihinlerden silmekten başka bir şey değildir. Devlet ve toplum korkularıyla, acılarıyla, utançlarıyla yüzleşmek zorundadır. Geçmişte yaşananları görmezden gelerek, yaşanan katliam ve ölümleri bir kenara bırakarak bir gelecek inşası söz konusu olamayacaktır. Bundan dolayı özellikle siyasal iktidarlar ve devlet aklı bu gerçeğin farkına varmalı ve topyekun bir yüzleşme ile yaşananların üzerine gidilerek geçmişin izleri silinmeye çalışılmalıdır" şeklinde konuştu

Kaynak: İHA