Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın Açıklaması
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şam'daki kimyasal silah saldırısına ilişkin, "Dünkü olaylarla alakalı olarak orada bu yavruların o cansız bedenlerini gördüğümüz zaman hakikaten göz yaşlarınızı dindirebilmek mümkün değil. Bunu o kimyasal silahlarla nasıl öldürülür. Bazıları buna hala yorum getiriyor, şöyle mi, böyle mi? Nesi şöyle böyle canım burada ne mermi var, ne kan izi var, ne barut var, hiçbir şey yok. Çok açık, net her şey ortada" dedi.
Erdoğan, Ülke TV'nin canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
"Dün Suriye'de adeta balık gibi çırpına çırpına can veren çocukları, bebekleri gördük. Yeni güne başlayamayan yüzlerce çocuk gördük. Bu gerçekten hem toplumumuzu, hem dünyayı, insafı ve vicdanı olanları ciddi derecede rahatsız etti. Nereye gidiyor Suriye?" sorusu üzerine Erdoğan, öncelikle Suriye'deki bu sürecin 2,5 yılı bulduğunu ve gelişmelerin gerçekten insan havsalasının alacağı bir çerçeve içerisinde yürümediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Esed denilen bu adam babasının yaptığı zulmü şu anda üçe, dörde katlamış vaziyette. Hama, Humus'ta babası bir zalim olarak tarihin kayıtlarına geçti, bir diktatör olarak, bir katil olarak tarihin kayıtlarına geçti ama evladı şu anda babasını aratır hale geldi. Hama, Humus tarihte bir kayıttır. Şimdi artık Suriye'nin her tarafında havadan bombalamadan tutunuz da füzelere varıncaya kadar çok ciddi ölümler söz konusu. Hama, Humus'ta malum 40 bin insan öldürülmüştü. Burada ise şu anda 100 bini aşmış durumda. Bu 100 bini dün sabahki olay bize adeta unutturur gibi oldu. Çünkü onların bu denli resimlerini, kayıtlarını gerçekten görememiştik. Dün o çocukların halini gördüğümüzde biz evimizde nasıl perişan olduysak gerek eşim, gerek çocuğum hepberaber, aynı şekilde inanıyorum ki zerre kadar vicdanı olan, zerre kadar insanlıktan nasibini almış olanlar da herhalde bu tablodan onlar da bir şeyler çıkarması lazım."
"Dünyada ben şu anda iki değerlendirme ile karşı karşıyayım" diyen Erdoğan, bunlardan birisinin dünyayı yönetenler, ikincisinin yönetilenler olduğunu belirtti.
Yönetenlerin ve yönetilenlerin tavrının ne olduğuna bakılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, buna Türkiye'de de böyle bakıldığını, onların da durumlarının dünya ile zaman zaman örtüştüğünü gördüğünü anlattı.
Erdoğan, "Dünkü olaylarla alakalı olarak orada bu yavruların o cansız bedenlerini gördüğümüz zaman hakikaten göz yaşlarınızı dindirebilmek mümkün değil. Bunu o kimyasal silahlarla nasıl öldürülür. Bazıları buna hala yorum getiriyor, şöyle mi, böyle mi? Nesi şöyle böyle canım burada ne mermi var, ne kan izi var, ne barut var, hiç bir şey yok. Çok açık, net her şey ortada" diye konuştu.
Birleşmiş Milletler'in çeşitli uyarılardan sonra İngiltere'nin de başvurusuyla dün toplandığını anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herhangi bir açıklama ciddi manada yok. Aynı şey Mısır için de oldu. Sağdan soldan değişik yerlerden sıkıştırarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin toplantıya çağrılmasını sağlayabildik. Orada da yine Mısır ile ilgili bir kınama dahi çıkmadı. Bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kesinlikle bir reforma tabidir. İşe nereden başlayacak dersek, başlamamız gereken yer aslında dünyada hakikaten Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden şikayetçi olanlar varsa bunun üzerinde çok değişik kampanyalar yürütmek suretiyle bir defa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin adil bir çizgiye getirilmesi gerekir."
"Biliyorsunuz birkaç yıldır reforme edilmesine yönelik başlattığım bir uluslararası kampanya var" diyen Erdoğan, gittiği her demokrasi konferansında bunu anlattığını, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmalarda bunu defaatle dile getirdiğini anımsattı. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Geçenlerde gazeteci arkadaşlardan iki kardeş beni ziyarete geldi. Turgay ve Yıldıray kardeşler, bir kampanya başlattıklarını söylediler, 'dünya 5'ten büyüktür' diye. Ben de gayet güzel bir slogan dedim. Şu anda dünya 5'ten değil dünya 1'den büyüktür. Çünkü bir kişi dahi bütün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini kilitleyebiliyor. Şu anda iki kişinin kilitlediği gibi. Yani Rusya ve Çin malum kilitliyor. 'Hayır' dedi mi bitti iş, yapabilecek hiçbir şey yok. Bir taraftan bakıyorsunuz dünyanın işte 5 daimi üyesinin bir tanesinin lideri diyor ki 'ben Beşşar'ın avukatı değilim, değiliz' öyle diyor. Tamam ama görüyorsunuz ortada bir gerçek var, 100 bini aşkın insan öldürülmüş vaziyette. Buna karşı bir duruş olmayacak mı? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Birleşmiş Milletlerin görevi dünya barışına katkı değil midir, bunun için kurulmadı mı, aslolan bu değil mi? 'Savaşlara son' diyen kuruluş atılması gereken adımlar için burası öncü olmayacak mı. Hem bunu söylüyorsunuz hem bu adımları atmıyorsunuz. Bu nasıl insaftır, bu nasıl vicdandır? Doğrusu ben dün sabahtan itibaren birçok ülkenin liderlerini aradım, hala aramaya devam ediyorum aynı şekilde Dışişleri Bakanı'mı Avrupa'ya gönderdim. Bu sabahtan itibaren Almanya'dan başladı.
"
"Konuştuğunuz liderler ne diyor" sorusuna Erdoğan, "Şu ana kadar bize hayır diyen yok" karşılığını verdi.
"Beş daimi üyeyi mahfuz tutacak mekanizma nedir ya da 5 daimi üyeye eklenebilecek herhangi bir ülke olabilir mi ya da gayrimemnunların çoğalması oradaki mekanizmayı ne ölçüde değiştirir, bunun yolu nedir? Bunun yolu itirazların çoğalması mıdır" sorusu üzerine, Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Bu kolay bir yol değil. İtirazların çoğalması ve dünyada tabii şu anda 196 üyesi var yanılmıyorsam. Bu üyelerin ekseriyetinin burada bir direniş ortaya koyması lazım. Eğer bu direniş ortaya konulursa ancak böyle bir adım atılabilir. Hatta ve hatta belki daha da ileri gidilebilir. Gerçekten dünya 5'ten büyük diyorsak o zaman diğer ülkeler ortaya gelmek suretiyle kendi Birleşmiş Milletlerini kurar. Böyle bir çıkış yapılabilir. Böyle bir çıkışın yapılması kendilerini reforme etmeye doğru götürür. Çekiliyoruz dediği zaman ne olacak, ne yapacak? Şu anda bir çok kuruluşlar var. ASEAN gibi, Şangay İşbirliği Teşkilatı gibi. Avrupa Birliği kurulduğu zaman Avrupa Birliği diye kurulmadı ki, Demirçelik İşbirliği diye kuruldu. Ondan sonra Avrupa Ekonomik Topluğu oldu, ondan sonra Avrupa Topluluğu Avrupa Birliği ve şimdi hem siyasi hem sosyal birlik olarak ortada duruyor. Böyle bir durum var. Gelişme bu. Yani burada ortaya çok daha farklı bir çıkış konulabilir. Neden? Çünkü siz dünya barışına katkıda bulunamıyorsunuz.
Afrika gidiyor. Orada fakirlik aldı başını gidiyor Somali'ye Birleşmiş Milletlerin bir dahli olabildi mi? Olamadı. Eritre'de, Etiyopya'da, nerede? Yok. Her yerde, Nijer'de bakıyorsun, Gana'da bakıyorsun, gittik, gezdik, gördük oraların halini felaket. Hiçbir yerde bunları görmek mümkün değil. Sudan'da orada da aynı şeyler oldu. Sudan'ı ikiye böldüler hala Sudan'a yaptırım uyguluyorlar ama aynı şeyi Filistin'de yapmadılar. Sudan'a uyguluyorsunuz da Filistin'e niye uygulamıyorsunuz? Gelin Filistin'de de bu adımı atın ve İsrail ile Filistin arasında adil bir tavır ortaya koyun. Koyamadılar. Filistin'de hala ayrıldığı halde, ayrılmayı kabul ettikleri halde kuzeye ambargo uygulamaya devam ediyorlar. Aynı şeyi İran için de yapıyorlar. Ama İran'ın da buradan bir şey çıkarması lazım çıkarmıyor ki başından beri İran'ın yanında olan biz olduk, dünyaya karşı biz direndik ama İran bizi anlamadı hala da anlamıyor. Şimdi Suriye meselesinde biz İran'ın böyle bir yaklaşım içinde olmasını doğrusu istemezdik. Burada enteresan bir şey söyleyeyim, Hama Humus katliamında merhum Humeyni aylarca Hafız Esad'a randevu vermedi. Çok enteresandır bu. Vermeyişinin sebebi katliamdır. Fakat şu andaki bakış aynı bakış değil."
Kaynak: AA
"Dün Suriye'de adeta balık gibi çırpına çırpına can veren çocukları, bebekleri gördük. Yeni güne başlayamayan yüzlerce çocuk gördük. Bu gerçekten hem toplumumuzu, hem dünyayı, insafı ve vicdanı olanları ciddi derecede rahatsız etti. Nereye gidiyor Suriye?" sorusu üzerine Erdoğan, öncelikle Suriye'deki bu sürecin 2,5 yılı bulduğunu ve gelişmelerin gerçekten insan havsalasının alacağı bir çerçeve içerisinde yürümediğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Esed denilen bu adam babasının yaptığı zulmü şu anda üçe, dörde katlamış vaziyette. Hama, Humus'ta babası bir zalim olarak tarihin kayıtlarına geçti, bir diktatör olarak, bir katil olarak tarihin kayıtlarına geçti ama evladı şu anda babasını aratır hale geldi. Hama, Humus tarihte bir kayıttır. Şimdi artık Suriye'nin her tarafında havadan bombalamadan tutunuz da füzelere varıncaya kadar çok ciddi ölümler söz konusu. Hama, Humus'ta malum 40 bin insan öldürülmüştü. Burada ise şu anda 100 bini aşmış durumda. Bu 100 bini dün sabahki olay bize adeta unutturur gibi oldu. Çünkü onların bu denli resimlerini, kayıtlarını gerçekten görememiştik. Dün o çocukların halini gördüğümüzde biz evimizde nasıl perişan olduysak gerek eşim, gerek çocuğum hepberaber, aynı şekilde inanıyorum ki zerre kadar vicdanı olan, zerre kadar insanlıktan nasibini almış olanlar da herhalde bu tablodan onlar da bir şeyler çıkarması lazım."
"Dünyada ben şu anda iki değerlendirme ile karşı karşıyayım" diyen Erdoğan, bunlardan birisinin dünyayı yönetenler, ikincisinin yönetilenler olduğunu belirtti.
Yönetenlerin ve yönetilenlerin tavrının ne olduğuna bakılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, buna Türkiye'de de böyle bakıldığını, onların da durumlarının dünya ile zaman zaman örtüştüğünü gördüğünü anlattı.
Erdoğan, "Dünkü olaylarla alakalı olarak orada bu yavruların o cansız bedenlerini gördüğümüz zaman hakikaten göz yaşlarınızı dindirebilmek mümkün değil. Bunu o kimyasal silahlarla nasıl öldürülür. Bazıları buna hala yorum getiriyor, şöyle mi, böyle mi? Nesi şöyle böyle canım burada ne mermi var, ne kan izi var, ne barut var, hiç bir şey yok. Çok açık, net her şey ortada" diye konuştu.
Birleşmiş Milletler'in çeşitli uyarılardan sonra İngiltere'nin de başvurusuyla dün toplandığını anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herhangi bir açıklama ciddi manada yok. Aynı şey Mısır için de oldu. Sağdan soldan değişik yerlerden sıkıştırarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin toplantıya çağrılmasını sağlayabildik. Orada da yine Mısır ile ilgili bir kınama dahi çıkmadı. Bu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kesinlikle bir reforma tabidir. İşe nereden başlayacak dersek, başlamamız gereken yer aslında dünyada hakikaten Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden şikayetçi olanlar varsa bunun üzerinde çok değişik kampanyalar yürütmek suretiyle bir defa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin adil bir çizgiye getirilmesi gerekir."
"Biliyorsunuz birkaç yıldır reforme edilmesine yönelik başlattığım bir uluslararası kampanya var" diyen Erdoğan, gittiği her demokrasi konferansında bunu anlattığını, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmalarda bunu defaatle dile getirdiğini anımsattı. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Geçenlerde gazeteci arkadaşlardan iki kardeş beni ziyarete geldi. Turgay ve Yıldıray kardeşler, bir kampanya başlattıklarını söylediler, 'dünya 5'ten büyüktür' diye. Ben de gayet güzel bir slogan dedim. Şu anda dünya 5'ten değil dünya 1'den büyüktür. Çünkü bir kişi dahi bütün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini kilitleyebiliyor. Şu anda iki kişinin kilitlediği gibi. Yani Rusya ve Çin malum kilitliyor. 'Hayır' dedi mi bitti iş, yapabilecek hiçbir şey yok. Bir taraftan bakıyorsunuz dünyanın işte 5 daimi üyesinin bir tanesinin lideri diyor ki 'ben Beşşar'ın avukatı değilim, değiliz' öyle diyor. Tamam ama görüyorsunuz ortada bir gerçek var, 100 bini aşkın insan öldürülmüş vaziyette. Buna karşı bir duruş olmayacak mı? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, Birleşmiş Milletlerin görevi dünya barışına katkı değil midir, bunun için kurulmadı mı, aslolan bu değil mi? 'Savaşlara son' diyen kuruluş atılması gereken adımlar için burası öncü olmayacak mı. Hem bunu söylüyorsunuz hem bu adımları atmıyorsunuz. Bu nasıl insaftır, bu nasıl vicdandır? Doğrusu ben dün sabahtan itibaren birçok ülkenin liderlerini aradım, hala aramaya devam ediyorum aynı şekilde Dışişleri Bakanı'mı Avrupa'ya gönderdim. Bu sabahtan itibaren Almanya'dan başladı.
"
"Konuştuğunuz liderler ne diyor" sorusuna Erdoğan, "Şu ana kadar bize hayır diyen yok" karşılığını verdi.
"Beş daimi üyeyi mahfuz tutacak mekanizma nedir ya da 5 daimi üyeye eklenebilecek herhangi bir ülke olabilir mi ya da gayrimemnunların çoğalması oradaki mekanizmayı ne ölçüde değiştirir, bunun yolu nedir? Bunun yolu itirazların çoğalması mıdır" sorusu üzerine, Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Bu kolay bir yol değil. İtirazların çoğalması ve dünyada tabii şu anda 196 üyesi var yanılmıyorsam. Bu üyelerin ekseriyetinin burada bir direniş ortaya koyması lazım. Eğer bu direniş ortaya konulursa ancak böyle bir adım atılabilir. Hatta ve hatta belki daha da ileri gidilebilir. Gerçekten dünya 5'ten büyük diyorsak o zaman diğer ülkeler ortaya gelmek suretiyle kendi Birleşmiş Milletlerini kurar. Böyle bir çıkış yapılabilir. Böyle bir çıkışın yapılması kendilerini reforme etmeye doğru götürür. Çekiliyoruz dediği zaman ne olacak, ne yapacak? Şu anda bir çok kuruluşlar var. ASEAN gibi, Şangay İşbirliği Teşkilatı gibi. Avrupa Birliği kurulduğu zaman Avrupa Birliği diye kurulmadı ki, Demirçelik İşbirliği diye kuruldu. Ondan sonra Avrupa Ekonomik Topluğu oldu, ondan sonra Avrupa Topluluğu Avrupa Birliği ve şimdi hem siyasi hem sosyal birlik olarak ortada duruyor. Böyle bir durum var. Gelişme bu. Yani burada ortaya çok daha farklı bir çıkış konulabilir. Neden? Çünkü siz dünya barışına katkıda bulunamıyorsunuz.
Afrika gidiyor. Orada fakirlik aldı başını gidiyor Somali'ye Birleşmiş Milletlerin bir dahli olabildi mi? Olamadı. Eritre'de, Etiyopya'da, nerede? Yok. Her yerde, Nijer'de bakıyorsun, Gana'da bakıyorsun, gittik, gezdik, gördük oraların halini felaket. Hiçbir yerde bunları görmek mümkün değil. Sudan'da orada da aynı şeyler oldu. Sudan'ı ikiye böldüler hala Sudan'a yaptırım uyguluyorlar ama aynı şeyi Filistin'de yapmadılar. Sudan'a uyguluyorsunuz da Filistin'e niye uygulamıyorsunuz? Gelin Filistin'de de bu adımı atın ve İsrail ile Filistin arasında adil bir tavır ortaya koyun. Koyamadılar. Filistin'de hala ayrıldığı halde, ayrılmayı kabul ettikleri halde kuzeye ambargo uygulamaya devam ediyorlar. Aynı şeyi İran için de yapıyorlar. Ama İran'ın da buradan bir şey çıkarması lazım çıkarmıyor ki başından beri İran'ın yanında olan biz olduk, dünyaya karşı biz direndik ama İran bizi anlamadı hala da anlamıyor. Şimdi Suriye meselesinde biz İran'ın böyle bir yaklaşım içinde olmasını doğrusu istemezdik. Burada enteresan bir şey söyleyeyim, Hama Humus katliamında merhum Humeyni aylarca Hafız Esad'a randevu vermedi. Çok enteresandır bu. Vermeyişinin sebebi katliamdır. Fakat şu andaki bakış aynı bakış değil."