Yazar Musa Anter Cinayeti Davası
DİYARBAKIR - Diyarbakır'da 21 yıl önce yazar Musa Anter'in öldürülmesi ve yazar Orhan Miroğlu'nun da yaralanması olayıyla ilgili davanın görülmesine başlandı.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki görülen duruşmaya, tutuklu sanık Hamit Yıldırım Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile mahkemeye dahil edilirken, tutuksuz sanık emekli albay Savaş Gevrekçi ve avukatlar hazır bulundu. Sanıklar, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım ve Aziz Turan duruşmaya katılmadı.
Mahkeme başkanı duruşmaya Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 30 sayfalık iddianamenin okunmasıyla başladı.
Olayda mağdur olan Musa Anter'in eşi, çocukları ile Miroğlu duruşmaya müdahil olmak istedi. Cumhuriyet savcısı, Anter'in eşi Rahşan Anter, çocukları Anter ve Dicle Anter ile Miroğlu'nun olayda zarar gördükleri dolayısıyla mahkemeye müdahil olma talebini kabul edilmesi yönünde görüşünü bildirdi.
Mahkeme başkanı tutuksuz sanık Savaş Gevrekçi'ye olayın yaşandığı dönemde bölgede görevli olduğunu ve üzerine isnat edilen suçlamaları hatırlatarak savunma yapması için söz verdi. Cinayetin yaşandığı dönemde Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutan Vekilliği yaptığını anlatan Gevrekçi, asıl görevlisinin ise Diyarbakır 3. İstihbarat Tim Komutanlığı olduğunu söyledi.
Gevrekçi, 1991-1993 döneminde Jandarma Binbaşı olarak Jandarma İstihbarat TİM Komutanlığı'na atandığını anlatarak, şöyle devam etti:
Jandarma İstihbarat, Diyarbakır Şehitlik semtindeydi. İtirafçı sivil memurlar ve biz orada bulunuyorduk. Anter cinayeti için Aygan'a talimat verdiğim doğru değildir. Anter olayını bilmiyorum. Görev bölgemde işlenen bir adli vakaydı. Ben Anter'i tanımıyordum. Olaydan sonra ismini duydum. İtirafçılar Abdulkadir Aygan, Adil Timurtaş, Adem Yakin çevre esnafına olan borçları ve iç çamaşırlarını görünecek bir şekilde balkona astıkları için ve sorumsuz davranışları olduğu için onları uyardım. Aygan, benim bu uyarılarıma çok kızmıştı. Bana kızdığından dolayı Anter cinayeti ile ilgili olarak olayda, hakkımda ifade vermiş. Aygan'ın söyledikleri tamamen yalandır. Hakkımda iftara atmıştır. Üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatımı istiyorum."
-"Yakin, Aygan ve Timurtaş'tan çektiğimi kimseden çekmedim"
Mahkeme başkanı sanık Gevrekçi'ye çalıştığı kurumda her şeyin kuralına göre uygulanıp uygulanmadığını sordu.
Gevrekçi de o dönemde çalıştığı kurumda her şeyin kurallarına göre uygulandıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"İtirafçılara gel dediğimizde hangi gün olursa olsun gelirlerdi. İtirafçılar telsiz odasına giremezdi. Hatta karargaha bile girmeleri yasaktı. İtirafçılar, Kürtçe olan dinlemeleri çözüyorlardı. Çözdükleri dinleme olaylarını bize sunarlardı. Çözümlerine güveniyorduk ancak itirafçılardan Yakin, Aygan ve Timurtaş'tan çektiğimi kimseden çekmedim. Sorumsuz davranışları vardı. Bu davranışlarından dolayı kendilerini uyardığım için bana kızmışlardı. 'Yeşil' kod isimli Mahmut Yıldırım'ı ise tanımıyorum. Bu nedenle Anter cinayeti hakkında benim ismimi vermişler. 10 tane itirafçı İstihbarat Grup Komutanlığında görevliydi. Buraya vekaletten baktığım dönemde itirafçıların masalarında 'JİTEM' yazılı levhalar gördüm. Bunların kaldırılmasını istedim ancak her seferinde sivil memurların koyduklarını söylüyorlardı."
-Miroğlu gözyaşlarını tutamadı
Mağdur olarak dinlenen yazar Orhan Miroğlu ise Anter'in öldüğü, kendisinin de yaralı olarak kurtulduğu saldırı anını anlatırken gözyaşlarını tutamadığı görüldü.
Miroğlu, 20 Eylül 1992 yılında Musa Anter'le uğradığı saldırıyı anlatarak, şöyle konuştu:
"Anter'le çok samimiydik. Anter, Diyarbakır Belediyesi'nce düzenlenen kültür şenliklerine katılmak üzere 15 Eylül 1992 tarihinde İstanbul'dan gelmişti. 20 Eylül 1992 tarihinde akşama doğru kaldığı Büyük Otel'e gittim. Burada oturup konuştuk. Kendisine eve ne zaman gideceğini sorduğumda misafirinin geleceğini söyledi.
Bu sırada otel görevlileri, Anter'e misafirinin geldiğini söyledi.
Gelen kişi kendisine 'Dıjwar' olarak tanıtmıştı. Birlikte ticari taksiye atlayıp görüşmenin yapılacağı yere gitmek için ayrıldık. Anter ile gelen kişi, taksinin arka koltuğuna oturdu. Seyrantepe'ye geçip DSİ istikametine doğru girdik. Ben bu sırada 'nereye gideceğiz' diye sordum. O kişi ise 'Silvan yolundaki peşmerge konutlarına' dedi.
Biraz döndük o bölgeye gittik. Dicle Üniversitesi'ne giden ana yoldan mahalleye giren tali yola girdik ve aracı durdurduk. Rampa olan yoldan yukarıya doğru yürümeye başladık. Anter görüşeceği kişileri göremeyince sinirledi. Bana 'biz 'dönelim dedi.
Sonra yine devam ettik. Bizi otelden alan şahıs önümüzde yürüyordu. Aniden geriye dönerek ikimize ateş etmeye başladı.
Silahı nereden çıkardığını görmedim. Ben yüz üstü düştüm. Kalkıp kaçmak isterken yanıma geldi bir el de sırtıma ateş etti. Anter ağabey de benim gibi yüz üstü düşmüştü. O sırada bir komiser geldi beni hastaneye yetiştirdi. Hayatımı kurtardı. Gerisini hatırlamıyorum."
Miroğlu, "Anter'e Seyrantepe'de taksiden indikten sonra neden buraya geldiğimiz bir kez daha sorduğumda, Musa ağabey, bana 'Çok samimi bir itirafçı grup gelmiş, PKK ile onlar barışmak istiyor' dedi" ifadelerini kullandı.
Anter'in bu konuyu kendisine baştan anlatması durumunda oraya gitmeye engel olacağını ifade eden Miroğlu, şunları söyledi:
"Çünkü tuzak kurmuşlardı. Tuzaktan haberimiz yoktu. Olaydan sonra 2009 yılında Ankara'da yanıma gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden bir komiser, Anter dosyasının yeniden açıldığını söyledi.
Bana şu an tutuklu olan Hamit Yıldırım'ın 2005 yılında çekilmiş fotoğrafını gösterdi. Bu kişinin tetikçi olduğunu söylediler. Ben ise daha eski fotoğrafları olmazsa teşhis edemeyeceğimi belirttim. Geçen yıl ise daha eski fotoğraflarını görünce olay tarihinde tutanaklara geçen eşkal tarifimle bu kişinin bire bir örtüştüğünü gördüm."
Mahkeme başkanının "Anter neden sizinle oraya gitti, sizi oraya götürdü" şeklindeki sorusu üzerine Miroğlu, Anter'i eve davet ettiğini ve birlikte eve yemeğe gideceklerini belirtti.
Tutuklu sanık Hamit Yıldırım ise üzerine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini, Anter cinayeti ile ilgili olayda kesinlikle yer almadığını ileri sürdü.
Yıldırım, "Olayla ilgili üzerime iftira edilmiş. Anter ve Miroğlu'nu kesinlikle tanımıyorum. Öldürmek benim işim değildir. Hakkımda iddialarda bulunan gazeteci Abdurrahman Şimşek ile Abdulkadir Aygan yalan beyanda bulunmuştur. Hazırlık bürosunda daha önce verdiğim ifadeler bana aittir. Suçlamaları kabul etmiyorum. Tahliyemi istiyorum" dedi.
-"Onları ben oraya bıraktım"
Olayın yaşandığı dönemde taksisiyle Anter ve Miroğlu ile "Dıjwar" kod adlı kişiyi taksisine alan tanık Mehmet Sinanoğlu da aracına 3 kişi bindiğini ve Seyrantepe'ye gittiklerini anlatarak, "Otogara gitmeden Ergani yoluna doğru gittik. Arka koltukta oturanlar 'sen bizi nereye götürüyorsun' diyerek tartıştılar. Daha sonra bana dön dediler. Silvan yoluna doğru döndük. Silvan yolunda indiler. Seyrantepe kavşağına gelirken bıraktığım 3 kişinin oraya doğru yürüdüğünü gördüm. Karanlık olduğu için eşkallerini hatırlamıyorum. Araç içerisinde hep Türkçe konuşuyorlardı. Sonradan çıkan olayda Musa Anter diye olan bir kişinin öldüğünü duydum. Onları ben oraya bıraktım. Olayla ilgili başka bilgim yoktur."
Mahkeme heyeti, sanıkların, mağdurların ve tanıkların ifadelerinin ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
İddianamede, sanıklar hakkında, "Taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "Halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye teşvik etmek" ile "Adam yaralamak" suçlarından da 20 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Kaynak: AA
Mahkeme başkanı duruşmaya Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 30 sayfalık iddianamenin okunmasıyla başladı.
Olayda mağdur olan Musa Anter'in eşi, çocukları ile Miroğlu duruşmaya müdahil olmak istedi. Cumhuriyet savcısı, Anter'in eşi Rahşan Anter, çocukları Anter ve Dicle Anter ile Miroğlu'nun olayda zarar gördükleri dolayısıyla mahkemeye müdahil olma talebini kabul edilmesi yönünde görüşünü bildirdi.
Mahkeme başkanı tutuksuz sanık Savaş Gevrekçi'ye olayın yaşandığı dönemde bölgede görevli olduğunu ve üzerine isnat edilen suçlamaları hatırlatarak savunma yapması için söz verdi. Cinayetin yaşandığı dönemde Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutan Vekilliği yaptığını anlatan Gevrekçi, asıl görevlisinin ise Diyarbakır 3. İstihbarat Tim Komutanlığı olduğunu söyledi.
Gevrekçi, 1991-1993 döneminde Jandarma Binbaşı olarak Jandarma İstihbarat TİM Komutanlığı'na atandığını anlatarak, şöyle devam etti:
Jandarma İstihbarat, Diyarbakır Şehitlik semtindeydi. İtirafçı sivil memurlar ve biz orada bulunuyorduk. Anter cinayeti için Aygan'a talimat verdiğim doğru değildir. Anter olayını bilmiyorum. Görev bölgemde işlenen bir adli vakaydı. Ben Anter'i tanımıyordum. Olaydan sonra ismini duydum. İtirafçılar Abdulkadir Aygan, Adil Timurtaş, Adem Yakin çevre esnafına olan borçları ve iç çamaşırlarını görünecek bir şekilde balkona astıkları için ve sorumsuz davranışları olduğu için onları uyardım. Aygan, benim bu uyarılarıma çok kızmıştı. Bana kızdığından dolayı Anter cinayeti ile ilgili olarak olayda, hakkımda ifade vermiş. Aygan'ın söyledikleri tamamen yalandır. Hakkımda iftara atmıştır. Üzerime isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatımı istiyorum."
-"Yakin, Aygan ve Timurtaş'tan çektiğimi kimseden çekmedim"
Mahkeme başkanı sanık Gevrekçi'ye çalıştığı kurumda her şeyin kuralına göre uygulanıp uygulanmadığını sordu.
Gevrekçi de o dönemde çalıştığı kurumda her şeyin kurallarına göre uygulandıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"İtirafçılara gel dediğimizde hangi gün olursa olsun gelirlerdi. İtirafçılar telsiz odasına giremezdi. Hatta karargaha bile girmeleri yasaktı. İtirafçılar, Kürtçe olan dinlemeleri çözüyorlardı. Çözdükleri dinleme olaylarını bize sunarlardı. Çözümlerine güveniyorduk ancak itirafçılardan Yakin, Aygan ve Timurtaş'tan çektiğimi kimseden çekmedim. Sorumsuz davranışları vardı. Bu davranışlarından dolayı kendilerini uyardığım için bana kızmışlardı. 'Yeşil' kod isimli Mahmut Yıldırım'ı ise tanımıyorum. Bu nedenle Anter cinayeti hakkında benim ismimi vermişler. 10 tane itirafçı İstihbarat Grup Komutanlığında görevliydi. Buraya vekaletten baktığım dönemde itirafçıların masalarında 'JİTEM' yazılı levhalar gördüm. Bunların kaldırılmasını istedim ancak her seferinde sivil memurların koyduklarını söylüyorlardı."
-Miroğlu gözyaşlarını tutamadı
Mağdur olarak dinlenen yazar Orhan Miroğlu ise Anter'in öldüğü, kendisinin de yaralı olarak kurtulduğu saldırı anını anlatırken gözyaşlarını tutamadığı görüldü.
Miroğlu, 20 Eylül 1992 yılında Musa Anter'le uğradığı saldırıyı anlatarak, şöyle konuştu:
"Anter'le çok samimiydik. Anter, Diyarbakır Belediyesi'nce düzenlenen kültür şenliklerine katılmak üzere 15 Eylül 1992 tarihinde İstanbul'dan gelmişti. 20 Eylül 1992 tarihinde akşama doğru kaldığı Büyük Otel'e gittim. Burada oturup konuştuk. Kendisine eve ne zaman gideceğini sorduğumda misafirinin geleceğini söyledi.
Bu sırada otel görevlileri, Anter'e misafirinin geldiğini söyledi.
Gelen kişi kendisine 'Dıjwar' olarak tanıtmıştı. Birlikte ticari taksiye atlayıp görüşmenin yapılacağı yere gitmek için ayrıldık. Anter ile gelen kişi, taksinin arka koltuğuna oturdu. Seyrantepe'ye geçip DSİ istikametine doğru girdik. Ben bu sırada 'nereye gideceğiz' diye sordum. O kişi ise 'Silvan yolundaki peşmerge konutlarına' dedi.
Biraz döndük o bölgeye gittik. Dicle Üniversitesi'ne giden ana yoldan mahalleye giren tali yola girdik ve aracı durdurduk. Rampa olan yoldan yukarıya doğru yürümeye başladık. Anter görüşeceği kişileri göremeyince sinirledi. Bana 'biz 'dönelim dedi.
Sonra yine devam ettik. Bizi otelden alan şahıs önümüzde yürüyordu. Aniden geriye dönerek ikimize ateş etmeye başladı.
Silahı nereden çıkardığını görmedim. Ben yüz üstü düştüm. Kalkıp kaçmak isterken yanıma geldi bir el de sırtıma ateş etti. Anter ağabey de benim gibi yüz üstü düşmüştü. O sırada bir komiser geldi beni hastaneye yetiştirdi. Hayatımı kurtardı. Gerisini hatırlamıyorum."
Miroğlu, "Anter'e Seyrantepe'de taksiden indikten sonra neden buraya geldiğimiz bir kez daha sorduğumda, Musa ağabey, bana 'Çok samimi bir itirafçı grup gelmiş, PKK ile onlar barışmak istiyor' dedi" ifadelerini kullandı.
Anter'in bu konuyu kendisine baştan anlatması durumunda oraya gitmeye engel olacağını ifade eden Miroğlu, şunları söyledi:
"Çünkü tuzak kurmuşlardı. Tuzaktan haberimiz yoktu. Olaydan sonra 2009 yılında Ankara'da yanıma gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden bir komiser, Anter dosyasının yeniden açıldığını söyledi.
Bana şu an tutuklu olan Hamit Yıldırım'ın 2005 yılında çekilmiş fotoğrafını gösterdi. Bu kişinin tetikçi olduğunu söylediler. Ben ise daha eski fotoğrafları olmazsa teşhis edemeyeceğimi belirttim. Geçen yıl ise daha eski fotoğraflarını görünce olay tarihinde tutanaklara geçen eşkal tarifimle bu kişinin bire bir örtüştüğünü gördüm."
Mahkeme başkanının "Anter neden sizinle oraya gitti, sizi oraya götürdü" şeklindeki sorusu üzerine Miroğlu, Anter'i eve davet ettiğini ve birlikte eve yemeğe gideceklerini belirtti.
Tutuklu sanık Hamit Yıldırım ise üzerine isnat edilen suçlamaları kabul etmediğini, Anter cinayeti ile ilgili olayda kesinlikle yer almadığını ileri sürdü.
Yıldırım, "Olayla ilgili üzerime iftira edilmiş. Anter ve Miroğlu'nu kesinlikle tanımıyorum. Öldürmek benim işim değildir. Hakkımda iddialarda bulunan gazeteci Abdurrahman Şimşek ile Abdulkadir Aygan yalan beyanda bulunmuştur. Hazırlık bürosunda daha önce verdiğim ifadeler bana aittir. Suçlamaları kabul etmiyorum. Tahliyemi istiyorum" dedi.
-"Onları ben oraya bıraktım"
Olayın yaşandığı dönemde taksisiyle Anter ve Miroğlu ile "Dıjwar" kod adlı kişiyi taksisine alan tanık Mehmet Sinanoğlu da aracına 3 kişi bindiğini ve Seyrantepe'ye gittiklerini anlatarak, "Otogara gitmeden Ergani yoluna doğru gittik. Arka koltukta oturanlar 'sen bizi nereye götürüyorsun' diyerek tartıştılar. Daha sonra bana dön dediler. Silvan yoluna doğru döndük. Silvan yolunda indiler. Seyrantepe kavşağına gelirken bıraktığım 3 kişinin oraya doğru yürüdüğünü gördüm. Karanlık olduğu için eşkallerini hatırlamıyorum. Araç içerisinde hep Türkçe konuşuyorlardı. Sonradan çıkan olayda Musa Anter diye olan bir kişinin öldüğünü duydum. Onları ben oraya bıraktım. Olayla ilgili başka bilgim yoktur."
Mahkeme heyeti, sanıkların, mağdurların ve tanıkların ifadelerinin ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
İddianamede, sanıklar hakkında, "Taammüden adam öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "Halkı isyana teşvik ve birbiri aleyhine silahlandırarak mukateleye teşvik etmek" ile "Adam yaralamak" suçlarından da 20 yıla kadar hapis cezası isteniyor.