Hakim ve Savcıların Kura Heyecanı

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, yargı mensubunun oturduğu kürsünün, giydiği cübbenin, yaradılışındaki eksiklikleri tamamlayan mucizevi araçlar olmadığını belirterek, “Adeta bir tribün amigosu edasıyla, kendi kuralları içinde işleyen yargılama süreçlerine müdahale hevesleri, gün gelecek belki bir miktar iştiyakınızı kıracak” dedi.

15. Dönem Adli Yargı Hakim ve Cumhuriyet savcıları ile 8. Dönem İdari Yargı hakim adaylarının kura töreni Danıştay Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Törene, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, HSYK ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin, HSYK Daire başkanları ve yüksek yargı organlarını başkanları ve üyeleri katıldı.

Törende bir konuşma yapan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, çekilecek kura ile ilk görev yerleri belirlenecek olan hakim ve Cumhuriyet savcılarının tüm meslek hayatlarının başarılarla dolu geçmesini dilediğini söyledi.

Ergin, “Başarıdan kastettiğim şey sadece parlak sicil ve terfiler, sayısal olarak yüksek iş yüzdeleri, yıldan yıla artan ek gösterge ve yüzdelik dilimler değildir” dedi.

“HAYATİ DEĞER TAŞIMAKTADIR”
Hakimlik ve savcılığın hem itibar ve saygınlığı en yüksek, hem de meşakkati ve sorumlulukları en ağır uğraşların başında geldiği ifade eden Ergin, hukuk devletinin, kendi meşruiyetini de üretecek biçimde bireylere sunduğu, sunmak zorunda olduğu temel çerçeve, toplumda baş göstermesi muhakkak olan ihtilaflara nihai çözümler üretmeye elverişli bir yargı sisteminin varlığı olduğunu belirten Ergin, “Çatışan çıkarların hukuk terazisinde hakça tartımı yoluyla, taraflar arasında göreceli de olsa bir uzlaşı sağlanması, toplumsal düzen ve barışın sürdürülebilir kılınması için hayati değer taşımaktadır” diye konuştu.

“YARGI MENSUBUNUN OTURDUĞU KÜRSÜ, GİYDİĞİ CÜBBE MUCİZEVİ ARAÇLAR DEĞİLDİR”
Hayatın olağan akışının bozulduğu hallerde devreye giren yargının, “hukukun son söz”ünü söyleyecek, bir bakıma “hukukun hakikati”ni belirleyeceğini kaydeden Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:
“Buna karşın, yargı mensupları, yanılgı nedir bilmeyen hakikat avcıları, hükmün tefhim anı ise muhakemenin hakikat anı elbette değildir. Hüküm, her ne kadar hâkimin hükmü ise de, aslında bir karma etkinliktir ve hakikatle teması, bu etkinliğe katılan bütün tarafların kolektif çabasıyla şekillenecektir. Adalet, yargı mensubunun bağışladığı bir değer veya bahşettiği bir lütuf değil, ona ulaşmada en fazla nezaret ettiği, yol gösterdiği ortak bir çabanın ürünü olabilir. Çünkü yargı mensubunun oturduğu kürsü, giydiği cübbe, yaradılışındaki eksiklikleri tamamlayan mucizevi araçlar değildir.Her sosyal uğraş gibi yargılama da beşeri zaaf ve hatalarla yüklü kişilerce yapılmaktadır.Bu yalın gerçeğe rağmen, adaletle yargı mensubunun varlığını eş tutan toplumsal algı, hâkim ve savcıyı muhakemenin merkezi aktörü haline getirmiştir.”

“ADALET ADINA DAHA VAHİM SONUÇLAR ORTAYA ÇIKABİLMEKTEDİR”
Ergin, “Yargı mensubunun, bu toplumsal algının yarattığı yüksek beklentilerin cazibesine kapılarak ‘nezaret’ görevini ihmal etmesi, yani hakem olma vasfını unutarak nesnel bir adalet anlayışının hazırlayıcısı ve tamamlayıcısı olma rolünü üstlenmesi halinde daha büyük sosyal yaralar, adalet adına daha vahim sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. İşte bu mesleğin en zorlu, yüklediği sorumluluğun en ağır tarafı, işaret ettiğim bu ikilemde yatmaktadır” şeklinde konuştu.

İkilemi aşmanın, uygulama için her zaman kolay olmadığını, teoride tarifinin de zor olmadığını belirten Ergin, hukuku kendi tabi mecrası içinde işler kılmak, diğer taraftan onu toplumsal değerlerle birlikte yaşayan ve tüm bu değerleri yaşatan canlı bir organizma olarak ayakta tutmak zorunda olunduğunu söyledi.

“HAKİMİN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE KULLANABİLECEĞİ ANLAMINA GELMEZ”
Bu sancılı sürecin en önemli unsurunun, kuşkusuz ‘yorum’ faaliyeti olduğunu kaydeden Ergin, “Ancak yargı mensubunun bu tabi ve en büyük zihinsel faaliyetinin, hukuku keyfi bir egemenlik alanına hapsetmemesi için bazı asgari ölçülerle sürdürülmesi gerekir. Yargının bağımsızlığı, hukukun sağladığı yetki ve otoriteyi hâkimin istediği şekilde kullanabileceği anlamına gelmemelidir. Yorum faaliyeti de, hâkimin vicdani kanaati de, kişisel ön yargılara, varsayımlara, harici etkilere değil, hukukun temel prensiplerine, evrensel değerlerine dayanmalıdır. Mitolojide adaleti temsil eden Themis’in gözlerinin kapalı oluşu boşuna değildir. O bağ, hâkimin gerçeklere kayıtsızlığını değil, gözünü adalet dışı mülahazalara, içinde bulunduğu egemenlik yapısının işaret ettiklerine kapalı tutmasını, kısacası tarafsızlığını simgelemektedir” diye konuştu.

“TRİBÜN AMİGOSU EDASIYLA YARGILAMA SÜREÇLERİNE MÜDAHALE HEVESLERİ İŞTİYAKINIZI KIRACAK”
Hakim ve savcılara nasihatlerde bulunan Ergin, konuşmasına şöyle devam etti:
“Çıktığınız bu anlamlı yolculukta, günlük çıkara ve rüzgârın estiği yöne göre sizi sebepsiz yücelten veya haksızca eleştirenler de olacak. Adeta bir tribün amigosu edasıyla, kendi kuralları içinde işleyen yargılama süreçlerine müdahale hevesleri, gün gelecek belki bir miktar iştiyakınızı kıracak. İşini yapan ve ancak kararıyla konuşan yargı mensuplarının, vakur sükûnetini istismar etmek isteyenler de olacak. Aldırmayacak ve hukukun istikametinden sapmayacaksınız. Demokratik bir hukuk devletinde, yargı ve yargısal tasarruflar, elbette eleştiriden münezzeh değildir. Bu eleştirilerle beslenecek, güçlenecek ve istikametinizi keskinleştireceksiniz.”

“SEVİNÇ VE HÜZÜN GÖZ YAŞLARI SEL OLDU”
Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in konuşmasının ardından kura çekim törenine geçildi. Büyük heyecanın yaşandığı kura çekim töreninde 323 Adli Yargı ve 89 İdari Yargı Hakim ve Cumhuriyet Savcısı’nın görev yerleri kurayla belirlendi. Kura çekim töreninde görev yerleri doğuya çıkan bazı adaylar göz yaşlarını tutamadı. Kura çekim törenin ardından bazı ailelerde sevinç gözyaşlarına boğuldu.
Kaynak: İHA