Yaşayan Ustalara Saygı Gecesi Büyüledi

Şanlıurfa Anadolu Yazarlar Birliği tarafından organize edilen Sembol Ofset Matbaacılık Limitet Şirketi sponsorluğuyla ‘Yaşayan Ustalara Saygı Gecesi’ düzenlendi.

Yaşayan Ustalara Saygı Gecesi Büyüledi
Şair Nabi Kültür Merkezi’nde düzenlenen geceye; Anadolu Yazarlar Birliği Başkanı Necdet Karasevda, Vakıflar İl Müdürü Müslüm Tüysüz, Kent Konseyi Başkanı Sabri Dişli, 75. Yıl Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü Abdulkadir Acar’ın yanı sıra çok sayıda vatandaş katıldı.

Gecede konuşma yapan Anadolu Yazarlar Birliği Başkanı Necdet Karasevda, “Hepinizi şahsım ve kurumum adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bugün burada güzel şiirler için bir araya geldik. Kavgaların, sıkıntıların ve yüksek ses tonlarının hakim olduğu bir ortamda şiirin evrenselliği, kaynaştırıcılığı ve birleştiriciliği içerisinde bir araya geldik. Bu güzel gecenin hepimize hayırlar getirmesine Yüce Allah’tan diliyorum” dedi.

Karasevda, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şiir kelimesi Arapça bir kelime ve şuur kelimesinden geliyor. Şiirin içerisinde eğer şuur varsa bir medeniyet algısı varsa o şiir sonsuza kanatlanan bir şiirdir. Zaten böyle bir kıymeti ve içeriği yoksa bunun adı sadece şiir olarak kalır ve unutulup gider.

Bugün yüzyıllar öncesinden bize seslenen Fuzuli’nin şair olduğunu şiirleri bize ifade ediyor. Nedim’in, Nabi’nin, Şeyh Galib’in, Yahya Kemal’in, Cahit Sıtkı’nın ve diğer ustalarımızın yapıtları bu esenle mütalaa edilebilir. Birde şiir kelimesinin şuur kelimesinin inşa ettiği başka bir şey var, şehir dolayısıyla şehirlere aslında sadece imarlar, şehir planlayıcıları, sadece onları fetih eden veya işgal eden komutanlar oluşturmazlar. Aslında şehirlerin bir yönüyle gerçek sahipleri şairlerdir. Bugün siz İstanbul’u Nedim’siz, Baki’siz, Yahya Kemal’siz düşünemezsiniz. Konya bugün biraz Hz. Pir’dir Hz. Mevlana’dır. Erzurum’dan bahsederseniz Nefi’i dile getirmeseniz sözlerini eksik kalır. Diğer taraftan Bursa’yı dile getirseniz ve Ahmet Hamdi Tampınar’ı anmazsanız yine o şehir eksik kalır. Urfa deyince Hz. Nabi, Misbah Hicri’yi, Mehmet Oymak’ı, Şükrü Algın’ı ve diğer üstatlarımızı anmazsanız Urfa biraz eksik kalır. Dolayısıyla şehri şehir yapan gerçekten şairlerdir.

Bugün burada bu salonda kendileri daha yaşarken Gök kubbe altında o güzel sesleriyle kanat çırparken üstatlarımız yad edelim istiyoruz. Onların böyle bir şeye haşa ve kelle ihtiyacı yok. Belki onları bizim yad etmeye ihtiyacımız var. Çünkü tek tipleşmenin hakim olduğu bir zaman diliminde bütün insanların birbirine benzemeye bütün tüketim araçlarının birbirine benzemeye başladığı bir zamanda belki bu farkındalığımızı bu ustaların ortaya koymuş olduğu şiirlerle biraz fark edebiliriz.

Değil midir bugün yemek şekillerimiz bile aynı, kaşık tutuşlarımız, gittiğimiz restoranlar, giydiğimiz kıyafetler birbirine benziyor. Oysa insan vip bir varlıktır. Özel yaratılmıştır ve kendine mahsustur. Bugün Cemil Meriç kendi kulvarında yalnız ve tekse nevi şahsına münhasır oluşu ile ilgilidir. Bugün bu salondaki üstatlarımız Şanlıurfa’ya kendi kıymetlerince bir şeyler katmışlardır. Bu salondaki üstatlarımızı ve diğer bütün üstatlarımızı çıkartırsak bu skaladan emin olun Urfa çok şey kaybeder ve eksik kalır. Dolayısıyla bu güzelliği var eden bütün üstatlarımızın varlığı bizim için çok önemli ve kıymettardır, büyük yaşamsal önem arz etmektedir. Anadolu Yazarlar Birliği olarak temel sloganımız olan gelenekten geleceğe sloganı ile yol çıkmıştık. Bugün geldiğimiz noktada yapmış olduğumuz faaliyetleri aynı hızla devam ettiriyoruz. Geleceğe açılacak olan pencere ve köprülerin kimden geçtiğini bilen insanlarız. Geçmişin aksakallılarını dinlemeyen geleceğin gençleri asla bir gelecek meydana getiremezler. Geçmişin mutlaka deneyimlerinden birikimlerinden istifade ederek günü inşa edip geleceğe böyle bakabiliriz.

Üstat Yahya Kemal, bunu ne güzel ifade etmişti değil mi? Ben kökü mazide olan nafi, kökü mazide olmayan bir gelecek olamaz. Geleceğin kökü ancak geçmişte olursa o gelecek bir gelecek ifade eder. İşte biz bugün aramızda genç arkadaşlarımızda var görüyorum onların ufkunda bu üstatlarımızın geçmişi ait damalarını alarak günü inşa edebilmelerine belki biraz katkı yapmak istiyoruz. Şuanda televizyonlarda hangi diziler var bilmiyorum, o dizi terk edip salona gelen bütün arkadaşlarımıza dostlarımıza ben yürekten teşekkür ediyorum. Bugün bu salona gelen dostlarımızla şunu paylaşmış oluyoruz. Sadece bu ülkede pop starlar, şarkıcılar ve mankenler değil bu ülkede üreten düşünen bir şeyler katan estetik değerler üreten şairlerde büyük bir kıymettir. İşte o zaman çocuklar belki şair olmak isterler. Biz insanların önüne nasıl rol modeller koyarsak yeni kuşak bu rol modellere göre kendilerine rota çizecekler. O bakımdan üstatlarımızın bu varlığını çok değerli buluyorum. Dünyanın en zengin alanlarından birinde bulunuyoruz ve asaletimizin ve büyüklüğümüzün temel nedeni de aslında bu geçiş sürecinde olan coğrafyanın üzerinde bulunuşumuzdur. Bütün ırkların hükmünü yitirdiği bir zaman dilimindeyiz, Anadolu’da yaşayan insanlar üzerinden yapılan bir araştırmada Anadolu insanın içerisinde 12 tane ırk tespit edilmiştir. Dolayısıyla artık ırklar üzerinden kullanma dilim dönemi bitmiştir, bitmiş olmalıdır. İşte bugün bu salon bu çığlığı ifade edecek. Bu salon duran adamlardan çok yürüyen adamlara hatta koşan adamlara ihtiyaç olduğunu ifade edecek. Bu koşmak bu yürümek şiirle olacak, sanatın evrensel diliyle olacak ve kuşatıcılığıyla olacak.”
Öte yandan gecede şiir okuyan şairlere ve geceye katkı sunanlara plaket ve şükran belgeleri verildi.

Gecede, Abdullah Arif İnan, Abdullah Rezzak Elçi, Abdulkadir Açar, Abdulkadir İkbal, Bekir Urfalı, İbrahim Tezölmez, Mehmet Adil Saraç, Mehmet Faruk Habiboğlu, Mehmet Hulusi Öcal, Mehmet Göncü, Mehmet Oymak, Misbah Hicri, Naci İpek, Nejat Karagöz, Şükrü Algın, Salih Bencik ve Ahmet Akarslan plaket aldı.
Kaynak: İHA