Müsiad Genel Başkanı Olpak, Aydın’da Anılarını Tazeledi
Müstakil Sanayici ve İşadamları (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD’ın 36. Şube açılışı için geldiği Aydın’da anılarını yeniden tazeledi.
Nazilli’de katıldığı MÜSİAD Aydın Şubesi açılışında konuşan Nail Oplak, Aydın ile ilgili anılarını davetlilerle paylaşarak, “Ben, ortaokulu, yeni açılan okulun ilk yatılı öğrencilerinden biri olarak, 1974 yılında, 13 yaşında, Nazilli, Sümer Ortaokulunda, Liseyi de yine yatılı olarak, 16 yaşında bir delikanlı olarak, Aydın Lisesi'nde bitirdim. Bugün, mutlulukla Aydın Şubemizi açtığımız Nazilli’de; Yatılı Ortaokulumuzun hemen altındaki, o dönemin büyük tesisi Sümerbank’ın Basma Fabrikasına giden trenin raylarına koyup ezerek kocaman hale getirdiğimiz bakır 5 kuruşlukları, televizyonla yeni tanışan Türkiye’nin siyah-beyaz televizyon yıllarında, Dünya Kupası maçlarının başlangıcını izleyip, sonra yaz gelince okul kapandığı için finalleri ve Müller’in gollerini kendi köyümde radyodan takip edebildiğim günleri, hafta sonu çarşı iznimizi uzatma şansı bulduğumuzda, bugün artık unutulan tahta sandalyelerin üzerinde çekirdek yiyerek film seyrettiğimiz yazlık sinemaları, okulda saç kontrolünde saçlarımızı uzun bulduğu için makasla haşince ortadan kesen Müdür Yardımcımıza tepki olarak, bize saçlarımızı usturayla kazıtma izni veren diğer Müdür yardımcımız Halil Hoca'yı, bütün derslerim çok iyi ve takdirlik bir öğrenci iken, hayatımda ilk defa Beden Eğitimi dersinden karneme zayıf gelmesi sebebiyle, sınıf hocamızın beni teselli ederken, Beden Eğitimi Hocamıza gösterdiği anlamlı tepkiyi, yeni açılmış okulumuzda geceleri belletmen olmadığı için, bu görevi de yapan, bugün muhtarlık yaptığını öğrendiğim, Kalorifercimiz Hüseyin Abi’yi ve Gece Bekçimizi, Anne ve Babam’ın beni ziyarete geldiklerinde kaldıkları tren yolunun hemen altındaki Otel’in sahibi ve benim hayalimde Yeşilçam'dan Kenan Pars’a benzeyen, daha sonra bana 20-TL borç bile veren Beyefendiyi, bazılarını uzunca bir süre kaybetsem de bir kısmıyla hala haberleşebildiğim, 40 yıl önceki arkadaşlarımın görüntülerini ve değerli öğretmenlerimizi hatırlıyorum” dedi.
Olpak, Aydın Lisesi’ndeyken yaşağını bir anıyı yaşadığı anısını ise şöyle aktardı: “Liselere anarşinin yeni yeni yayılmaya başladığı ve maalesef o yıl ilk defa Aydın’da bir Lise öğrencisinin bıçaklanarak öldürüldüğü acı günlerin başlangıcında, son sınıfların bizi yönlendirdikleri ama kendilerini ele vermemek için dışarıda tuttukları Yemek Boykotumuzu ve Okulumuzun bahçesindeki lojmanında kalan zannederim değerli Müdürümüzün, o boykot sebebiyle adeta bütün mahalleyi ayağa kaldıran naralarını, o yılların Mr ve Mrs Brown’lı İngilizce kitaplarımızın klasik kalıplarına takılmadan, bize İngilizce öğretmek için çırpınan ve bin kelimeyi ezberleten Bekir Hocamızı, okulumuzun bahçesindeki, 2 basketbol, 2 voleybol, 1 futbol sahasıyla, uzun atlama, yüksek atlama, cirit, disk ve gülle atma dahil, her türlü spor altyapımızı ve yine takıldığım Beden Eğitimi dersini, okul kütüphanesinde yeterince sakin yer bulamayınca ders çalışmaya gittiğimiz şehir kütüphanesini, hocalarımızdan izinsiz olarak bazen hafta sonu yüzmeye kaçtığımız Menderes Nehri’ni, edebiyat dersimizde, hiç görmediğimiz İstanbul’a köprü mü yapılsın, yoksa birkaç tane daha arabalı vapur mu alınsın konulu, ideolojik kompozisyon sınavlarımızı, 37 kişilik Matematik sınıfımızdan, 7 kişisi İTÜ olmak üzere tüm arkadaşlarımı, Türkiye’nin en güzel Üniversitelerine gönderen altyapısıyla, güzel lisemi ve değerli hocalarımı hatırlıyorum”
“AYDIN HAVASI” DEĞİL, “AYDIN ABASI”
Aydın’da ilgili olarak günlük hayatta sıkça kullanılan “Kısa kes Aydın havası olsun” deyimiyle ilgili olarak edindiği bir bilgiyide paylaşan Olpak, sözlerini şöyle tamamladı: “Aba, yünden dövülerek yapılan, kalın ve kaba bir kumaş cinsi biliyorsunuz. Bu kumaştan yapılan yakasız ve uzun üstlüğe de, aynı ad veriliyor. ‘Aba Altından Sopa Göstermek’, ‘Abayı Sermek’ ve ‘Abayı Yakmak’ deyimleri buradan geliyor. Aydınlı, elbise diktirmek için terzisine gitmiş. Terzi, adamın ölçüsünü aldıktan sonra; ‘Bu aba, hem üstlük, hem de şalvar dikmeye yetmez’ deyince, kızmış ve ‘Yetmezse, etekleri kısa olsunç Kısa kes, Aydın Abası olsun’demiş. ‘Kısa kes, Aydın havası olsun’ diye bildiğimiz, aslında hava değil, Aba'ymış”
Kaynak: İHA
Olpak, Aydın Lisesi’ndeyken yaşağını bir anıyı yaşadığı anısını ise şöyle aktardı: “Liselere anarşinin yeni yeni yayılmaya başladığı ve maalesef o yıl ilk defa Aydın’da bir Lise öğrencisinin bıçaklanarak öldürüldüğü acı günlerin başlangıcında, son sınıfların bizi yönlendirdikleri ama kendilerini ele vermemek için dışarıda tuttukları Yemek Boykotumuzu ve Okulumuzun bahçesindeki lojmanında kalan zannederim değerli Müdürümüzün, o boykot sebebiyle adeta bütün mahalleyi ayağa kaldıran naralarını, o yılların Mr ve Mrs Brown’lı İngilizce kitaplarımızın klasik kalıplarına takılmadan, bize İngilizce öğretmek için çırpınan ve bin kelimeyi ezberleten Bekir Hocamızı, okulumuzun bahçesindeki, 2 basketbol, 2 voleybol, 1 futbol sahasıyla, uzun atlama, yüksek atlama, cirit, disk ve gülle atma dahil, her türlü spor altyapımızı ve yine takıldığım Beden Eğitimi dersini, okul kütüphanesinde yeterince sakin yer bulamayınca ders çalışmaya gittiğimiz şehir kütüphanesini, hocalarımızdan izinsiz olarak bazen hafta sonu yüzmeye kaçtığımız Menderes Nehri’ni, edebiyat dersimizde, hiç görmediğimiz İstanbul’a köprü mü yapılsın, yoksa birkaç tane daha arabalı vapur mu alınsın konulu, ideolojik kompozisyon sınavlarımızı, 37 kişilik Matematik sınıfımızdan, 7 kişisi İTÜ olmak üzere tüm arkadaşlarımı, Türkiye’nin en güzel Üniversitelerine gönderen altyapısıyla, güzel lisemi ve değerli hocalarımı hatırlıyorum”
“AYDIN HAVASI” DEĞİL, “AYDIN ABASI”
Aydın’da ilgili olarak günlük hayatta sıkça kullanılan “Kısa kes Aydın havası olsun” deyimiyle ilgili olarak edindiği bir bilgiyide paylaşan Olpak, sözlerini şöyle tamamladı: “Aba, yünden dövülerek yapılan, kalın ve kaba bir kumaş cinsi biliyorsunuz. Bu kumaştan yapılan yakasız ve uzun üstlüğe de, aynı ad veriliyor. ‘Aba Altından Sopa Göstermek’, ‘Abayı Sermek’ ve ‘Abayı Yakmak’ deyimleri buradan geliyor. Aydınlı, elbise diktirmek için terzisine gitmiş. Terzi, adamın ölçüsünü aldıktan sonra; ‘Bu aba, hem üstlük, hem de şalvar dikmeye yetmez’ deyince, kızmış ve ‘Yetmezse, etekleri kısa olsunç Kısa kes, Aydın Abası olsun’demiş. ‘Kısa kes, Aydın havası olsun’ diye bildiğimiz, aslında hava değil, Aba'ymış”