Başbakan Erdoğan: “Belki De Üçüncü Nükleer Santrali Biz İnşa Edeceğiz”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artan enerji ihtiyacı ve dışarıya ödenen kaynak düşünüldüğünde nükleer santrallerle adeta sessiz devrim gerçekleştirildiğini belirterek, “Üçüncü santrali yaparken Türkiye’nin payını daha da artırmış olacağız ve belki de onu biz kendimiz inşa edeceğiz” dedi.
Başbakan Erdoğan, Green Park Pendik Otel’de gerçekleştirilen “Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler Kongresi”ne katıldı.
Kongrede konuşan Erdoğan, enerji ve enerji politikalarının bugün dünya siyasetinde ağırlıklı bir yer teşkil ettiğini belirterek, “Enerjinin dünya siyasetinde bu kadar ağılıklı bir role sahip olması kapitalizmin ortaya çıkışıyla başlamıştır. İnsana sadede tüketici olarak bakan, sadece sınırsız ihtiyaç sahibi olarak bakan bu kapitalizm bu zaafları sürekli olarak körükledi. Bugün vazgeçilmez birer ihtiyacımız olan eşyalar, bundan 200 yıl öncesinde bırakın ihtiyacı hayal bile değildi.
İnsanlık milyonlarca yıl boyunca çamaşır makinesi olmadan, motorlu araçları, bilgisayarı, telefonu olmadan yaşadı. Milyarlarca insan, binlerce yıl boyunca tek çeşit ekmekle, sınırlı çeşit yemekle, sınırlı sayıda araç ve gereçle hayatını huzur içinde idame ettirmeyi başardı” diye konuştu.
Sanayi devrimiyle birlikte üretimin ihtiyaca göre değil, ihtiyacın üretilene göre belirlendiği bir sürecin ortaya çıktığını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bugünün nesilleri için bilgisayarsız, televizyonsuz, telefonsuz bir hayatı teadül etmek bile mümkün değil. Bugünün insanları için arabasız, uçaksız, trensiz bir seyahati düşünmek mümkün değil. Bugünün insanları ve bugünün sistem tek çeşit ekmeği, içeceği, krakeri tasavvur etmek mümkün değil. 200 yıl önce var olmayan araçların, hayali bile mevcut olmayan ürünlerin bugün hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelmesi dünya ekonomisini, dünya siyasetini belirliyor ve şekillendiriyor.”
Erdoğan, şanda dünyada hayatında hiç ‘alo’ dememiş, telefon kullanmamış 1 milyara yakın insan bulunduğunu belirterek, “Gelişmiş ülkelerde artık 8-9 yaşında çocuklar bile telefonsuz hayatı düşünemezken, Afrika’nın, Asya’nın derinliklerinde hiç telefon görmemiş, hiç telefona dokunmamış, konuşmamış insan bulunuyor. Böyle bir düzen içerisinde enerji de vazgeçilmez bir ihtiyaç, bu sistemi ayakta tutan önemli bir güç olarak önümüze geliyor. Bugün gücün ekonomik büyüklükle, askeri büyüklükle, bölgesel ve küresel etkinlikle ifade edildiği bir çağda yaşıyoruz. Hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun egemen olduğu bir zaman diliminden geçiyoruz” dedi.
“PETROLÜN ACIMASIZ BEDELLERİNİ YÜZBİNLERCE İNSANIN ÖLÜMÜYLE GÖRÜYORUZ”
Enerjinin, kullanan ülkeler tarafından kendi ülkeleri içinde refaha, kalkınmaya, huzura, güvenliğe, demokrasi ve çoğulculuğa hizmet ederken, geldiği ülkelerde baskının, diktanın, zulmün gerekçesi olabildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti;
“Demokrasi enerjiyle mümkün hale getirilirken, aynı enerji başka coğrafyalarda diktanın gerekçesi olabiliyor. Çelişkilerin had safhaya çıktığı, uçurumların derinleştiği, adaletin artık yadsınamaz hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Bir bakıyorsunuz geçmişte, geleceğe yönelik petrol kavgalarının yakın olduğunu düşündüğümüz günlerden bugüne geldiğimizde bunun açık ve net yaşandığını görüyoruz. İşte çevremizde yaşadığımız tüm olaylar, savaşlar aslında budur. İşte o petrolün acımasız bedellerini yüzbinlerce insanın ölümüyle bizzat görüyor ve yaşıyoruz. Bunun önüne geçmek mümkün değil. Zira o kapitalizmin acımasız uygulamalarını burada yaşıyoruz. Eşitsizlik ve adaletliğin küresel güvenliği ve küresel refahı, en önemlisi de gelecekte yaşabilir bir dünya imkanını yok ettiğini şahitlik ediyoruz. Bunun yanında fosil kaynakların tükendiği bir dünyanın nasıl bir dünya olacağını tahayyül etmek zor. Enerjinin de daha adil ve yaşanabilir bir dünya inşa etmek için kullanılması gerekiyor. Bunun üzerine acilen düşünmek, kafa yormak zorundayız. Bu dünya aslında hepimize yeter. Bu enerji kaynakları tüm insanlığa yeter. Yeter ki birbirimize karşı olan bu yaklaşımda adil olalım, insanca düşünelim. Enerjiyi başkasına karşı bir güç olarak kullanan bir dünyadan, enerjiyi paylaşan, ortak bir sinerjiye tahvil eden bir sisteme geçiş yapmak zorundayız.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın enerji ve enerji arz güvenliği üzerine düşündüğü kadar enerji israfına kafa yormadığına da dikkat çekerek, “Enerji kadar enerjinin yol açtığı tahribata yoğunlaşılmıyor. Sürdürülebilir enerji kaynakları, dost enerji yöntemleri hala dünya gündemini yeterince meşgul etmiyor. Dünyanın bilim ve teknolojide ulaştığı seviye tam anlamıyla insanlığın hayrı için kullanılmıyor. İşte böyle bir dünyada enerjinin paylaşımına, enerji israfının önüne geçilmesine, enerji arz ve güvenliğinin tesis edilmesine yönelik çabaları önemli buluyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız için, insanlığın ve dünyanın geleceği için, enerjiden ziyade enerjinin verimli kullanımına dikkat kesilmek durumundayız. Temiz, tehdit içermeyen, çevreye tehdit teşkil etmeyen enerji kaynaklarına daha fazla yönelmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de her yıl büyüyen ekonominin ihtiyaçlarını karşılamak üzere enerjide çok önemli yatırımlar gerçekleştirdiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, “2002 yılında 130 milyar kilovat/saat olan elektrik tüketimi şu anda 240 milyar kilovat/saate ulaştı. Buna paralele olarak 2002’de 300 olan santral sayımızı 743 adede çıkardık. Kurulu gücümüz 10 yıl önce 32 bin megavat idi, şu anda 58 bin megavata çıktı. Rüzgar santrallerimizi, jeotermal santrallerimizi, güneş enerjisi imkanlarımızı bu süreçte mukayese edilemeyecek seviyede, kat kat artırdık. Türkiye genelinde 4510 kilometre olan doğal boru hatlarımız şu anda 12 bin 290 kilometreye ulaştı. 2002 yılında 9 ilimizde doğalgaz vardı. Şu anda 71 ilimizde doğalgaz var. Petrol ve doğalgaz sondajında aynı şekilde önemli başarılar elde ettik. Türkiye enerji üretiminde önemli mesafe kat ederken, enerji iletiminde de kilit bir ülke konumuna yükseldi. Ceyhan dünyanın şu anda en önemli enerji limanlarından biri konumuna geldi. Artık Ceyhan’a bir enerji havzası diyebiliriz. Daha da güçlenecek ve inanıyorum ki dağıtım havzası olarak görev ifa edecek” dedi.
“BELKİ DE ÜÇÜNCÜ SANTRALİ BİZ İNŞA EDECEĞİZ”
Türkiye’de yapılacak nükleer santrallerden de bahseden Erdoğan, “Sinop’ta nükleer santral inşaatı için anlaşmaya vardık. Bu ikinci nükleer santral anlaşmamız. İçel Akkuyu’ya Rusya yapıyor. Sinop’a yapılacak ikinci santral de Türkiye’nin belli bir payı var. Üçüncü santrali yaparken Türkiye’nin payını daha da artırmış olacağız ve belki de onu biz kendimiz inşa edeceğiz. Mühendislerimizi bu noktada eğitmeye başladık. Kendi kalifiye işgücümüzü geleceğe hazırlama çalışmalarını başlattık.
Türkiye 10 yıl öncesine göre neredeyse iki kat elektrik tüketiyor. Dünyanın belki de birinci olacak 100 milyon yolcu kapasiteli havalimanını maliyeti ve 25 yıllık kirasıyla birlikte hesapladığınızda yaklaşık 35-40 milyar Avro’ya ortaya koyan irade, evelallah kendi nükleer enerjisini de rahatlıkla yapabilir. Artık bu potansiyel bu güç var” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 10 yıl sonra bugünkünün iki katı fazla elektriğe ihtiyaç olacağını ifade ederek, şöyle devam etti;
“Şu anda biz enerji ihtiyacımızın yüzde 72’sini yurt dışından karşılıyoruz. Nükleer santrallerimiz devreye girdiğinde şu an ithal ettiğimiz doğalgazın üçte birini ithal etmemize gerek kalmayacak. Yani yıllık 7.2 milyar dolarlık doğalgaz ithalatının önüne geçmiş olacağız. Güvenlikle ilgili her tedbir alınacak ve en modern, en ileri teknoloji bu nükleer santrallerde bulunacak. Dünyada meydana gelen özellikle de Japonya’da en son depremden meydana gelen kaza göz önünde bulundurularak azami güvenlik önlemi sağlanacak. Bütün tedbiri alacağız ama diyeceğiz ki ‘binde bir, milyonda bir hepsinin böyle bir riski vardır.’ Hangi alanda olursa olsun böyle bir riski göreceğiz, bileceğiz. Tüm mesele tedbirleri aklın, bilimin, tecrübenin bizlere kazandırdığı tüm o vasıflarla yerine getirmektir.”
“Ülkemizin artan enerji ihtiyacı, ve dışarıya ödediğimiz kaynak düşünüldüğünde nükleer santral ile biz adeta sessiz devrim gerçekleştiriyoruz” diyen Başbakan Erdoğan, ayrıca nükleer santrallerin inşaatında 10 bin kişinin çalışacağını söyledi.
Erdoğan, “450’si mühendis olmak üzere 2 bin kişi sürekli istihdam edilecek. Bu santrallerin bulunduğu iller daha da canlanacak, daha da büyüyecek. Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olma yolundaki 2023 hedefimiz inşallah bu nükleer santrallerle daha da gerçekçi bir hal alacak. Her türlü tedbiri aldık. Ne çevreye, ne insana hiçbir zarar gelmemesi için en modern sistemleri uygulayacak ve umuyorum ki temiz bir enerji kaynağına sahip olacağız” dedi.
Kaynak: İHA
Kongrede konuşan Erdoğan, enerji ve enerji politikalarının bugün dünya siyasetinde ağırlıklı bir yer teşkil ettiğini belirterek, “Enerjinin dünya siyasetinde bu kadar ağılıklı bir role sahip olması kapitalizmin ortaya çıkışıyla başlamıştır. İnsana sadede tüketici olarak bakan, sadece sınırsız ihtiyaç sahibi olarak bakan bu kapitalizm bu zaafları sürekli olarak körükledi. Bugün vazgeçilmez birer ihtiyacımız olan eşyalar, bundan 200 yıl öncesinde bırakın ihtiyacı hayal bile değildi.
İnsanlık milyonlarca yıl boyunca çamaşır makinesi olmadan, motorlu araçları, bilgisayarı, telefonu olmadan yaşadı. Milyarlarca insan, binlerce yıl boyunca tek çeşit ekmekle, sınırlı çeşit yemekle, sınırlı sayıda araç ve gereçle hayatını huzur içinde idame ettirmeyi başardı” diye konuştu.
Sanayi devrimiyle birlikte üretimin ihtiyaca göre değil, ihtiyacın üretilene göre belirlendiği bir sürecin ortaya çıktığını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bugünün nesilleri için bilgisayarsız, televizyonsuz, telefonsuz bir hayatı teadül etmek bile mümkün değil. Bugünün insanları için arabasız, uçaksız, trensiz bir seyahati düşünmek mümkün değil. Bugünün insanları ve bugünün sistem tek çeşit ekmeği, içeceği, krakeri tasavvur etmek mümkün değil. 200 yıl önce var olmayan araçların, hayali bile mevcut olmayan ürünlerin bugün hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelmesi dünya ekonomisini, dünya siyasetini belirliyor ve şekillendiriyor.”
Erdoğan, şanda dünyada hayatında hiç ‘alo’ dememiş, telefon kullanmamış 1 milyara yakın insan bulunduğunu belirterek, “Gelişmiş ülkelerde artık 8-9 yaşında çocuklar bile telefonsuz hayatı düşünemezken, Afrika’nın, Asya’nın derinliklerinde hiç telefon görmemiş, hiç telefona dokunmamış, konuşmamış insan bulunuyor. Böyle bir düzen içerisinde enerji de vazgeçilmez bir ihtiyaç, bu sistemi ayakta tutan önemli bir güç olarak önümüze geliyor. Bugün gücün ekonomik büyüklükle, askeri büyüklükle, bölgesel ve küresel etkinlikle ifade edildiği bir çağda yaşıyoruz. Hukukun üstünlüğünün değil, üstünlerin hukukunun egemen olduğu bir zaman diliminden geçiyoruz” dedi.
“PETROLÜN ACIMASIZ BEDELLERİNİ YÜZBİNLERCE İNSANIN ÖLÜMÜYLE GÖRÜYORUZ”
Enerjinin, kullanan ülkeler tarafından kendi ülkeleri içinde refaha, kalkınmaya, huzura, güvenliğe, demokrasi ve çoğulculuğa hizmet ederken, geldiği ülkelerde baskının, diktanın, zulmün gerekçesi olabildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti;
“Demokrasi enerjiyle mümkün hale getirilirken, aynı enerji başka coğrafyalarda diktanın gerekçesi olabiliyor. Çelişkilerin had safhaya çıktığı, uçurumların derinleştiği, adaletin artık yadsınamaz hale geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Bir bakıyorsunuz geçmişte, geleceğe yönelik petrol kavgalarının yakın olduğunu düşündüğümüz günlerden bugüne geldiğimizde bunun açık ve net yaşandığını görüyoruz. İşte çevremizde yaşadığımız tüm olaylar, savaşlar aslında budur. İşte o petrolün acımasız bedellerini yüzbinlerce insanın ölümüyle bizzat görüyor ve yaşıyoruz. Bunun önüne geçmek mümkün değil. Zira o kapitalizmin acımasız uygulamalarını burada yaşıyoruz. Eşitsizlik ve adaletliğin küresel güvenliği ve küresel refahı, en önemlisi de gelecekte yaşabilir bir dünya imkanını yok ettiğini şahitlik ediyoruz. Bunun yanında fosil kaynakların tükendiği bir dünyanın nasıl bir dünya olacağını tahayyül etmek zor. Enerjinin de daha adil ve yaşanabilir bir dünya inşa etmek için kullanılması gerekiyor. Bunun üzerine acilen düşünmek, kafa yormak zorundayız. Bu dünya aslında hepimize yeter. Bu enerji kaynakları tüm insanlığa yeter. Yeter ki birbirimize karşı olan bu yaklaşımda adil olalım, insanca düşünelim. Enerjiyi başkasına karşı bir güç olarak kullanan bir dünyadan, enerjiyi paylaşan, ortak bir sinerjiye tahvil eden bir sisteme geçiş yapmak zorundayız.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünyanın enerji ve enerji arz güvenliği üzerine düşündüğü kadar enerji israfına kafa yormadığına da dikkat çekerek, “Enerji kadar enerjinin yol açtığı tahribata yoğunlaşılmıyor. Sürdürülebilir enerji kaynakları, dost enerji yöntemleri hala dünya gündemini yeterince meşgul etmiyor. Dünyanın bilim ve teknolojide ulaştığı seviye tam anlamıyla insanlığın hayrı için kullanılmıyor. İşte böyle bir dünyada enerjinin paylaşımına, enerji israfının önüne geçilmesine, enerji arz ve güvenliğinin tesis edilmesine yönelik çabaları önemli buluyoruz. Çocuklarımız, torunlarımız için, insanlığın ve dünyanın geleceği için, enerjiden ziyade enerjinin verimli kullanımına dikkat kesilmek durumundayız. Temiz, tehdit içermeyen, çevreye tehdit teşkil etmeyen enerji kaynaklarına daha fazla yönelmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de her yıl büyüyen ekonominin ihtiyaçlarını karşılamak üzere enerjide çok önemli yatırımlar gerçekleştirdiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, “2002 yılında 130 milyar kilovat/saat olan elektrik tüketimi şu anda 240 milyar kilovat/saate ulaştı. Buna paralele olarak 2002’de 300 olan santral sayımızı 743 adede çıkardık. Kurulu gücümüz 10 yıl önce 32 bin megavat idi, şu anda 58 bin megavata çıktı. Rüzgar santrallerimizi, jeotermal santrallerimizi, güneş enerjisi imkanlarımızı bu süreçte mukayese edilemeyecek seviyede, kat kat artırdık. Türkiye genelinde 4510 kilometre olan doğal boru hatlarımız şu anda 12 bin 290 kilometreye ulaştı. 2002 yılında 9 ilimizde doğalgaz vardı. Şu anda 71 ilimizde doğalgaz var. Petrol ve doğalgaz sondajında aynı şekilde önemli başarılar elde ettik. Türkiye enerji üretiminde önemli mesafe kat ederken, enerji iletiminde de kilit bir ülke konumuna yükseldi. Ceyhan dünyanın şu anda en önemli enerji limanlarından biri konumuna geldi. Artık Ceyhan’a bir enerji havzası diyebiliriz. Daha da güçlenecek ve inanıyorum ki dağıtım havzası olarak görev ifa edecek” dedi.
“BELKİ DE ÜÇÜNCÜ SANTRALİ BİZ İNŞA EDECEĞİZ”
Türkiye’de yapılacak nükleer santrallerden de bahseden Erdoğan, “Sinop’ta nükleer santral inşaatı için anlaşmaya vardık. Bu ikinci nükleer santral anlaşmamız. İçel Akkuyu’ya Rusya yapıyor. Sinop’a yapılacak ikinci santral de Türkiye’nin belli bir payı var. Üçüncü santrali yaparken Türkiye’nin payını daha da artırmış olacağız ve belki de onu biz kendimiz inşa edeceğiz. Mühendislerimizi bu noktada eğitmeye başladık. Kendi kalifiye işgücümüzü geleceğe hazırlama çalışmalarını başlattık.
Türkiye 10 yıl öncesine göre neredeyse iki kat elektrik tüketiyor. Dünyanın belki de birinci olacak 100 milyon yolcu kapasiteli havalimanını maliyeti ve 25 yıllık kirasıyla birlikte hesapladığınızda yaklaşık 35-40 milyar Avro’ya ortaya koyan irade, evelallah kendi nükleer enerjisini de rahatlıkla yapabilir. Artık bu potansiyel bu güç var” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 10 yıl sonra bugünkünün iki katı fazla elektriğe ihtiyaç olacağını ifade ederek, şöyle devam etti;
“Şu anda biz enerji ihtiyacımızın yüzde 72’sini yurt dışından karşılıyoruz. Nükleer santrallerimiz devreye girdiğinde şu an ithal ettiğimiz doğalgazın üçte birini ithal etmemize gerek kalmayacak. Yani yıllık 7.2 milyar dolarlık doğalgaz ithalatının önüne geçmiş olacağız. Güvenlikle ilgili her tedbir alınacak ve en modern, en ileri teknoloji bu nükleer santrallerde bulunacak. Dünyada meydana gelen özellikle de Japonya’da en son depremden meydana gelen kaza göz önünde bulundurularak azami güvenlik önlemi sağlanacak. Bütün tedbiri alacağız ama diyeceğiz ki ‘binde bir, milyonda bir hepsinin böyle bir riski vardır.’ Hangi alanda olursa olsun böyle bir riski göreceğiz, bileceğiz. Tüm mesele tedbirleri aklın, bilimin, tecrübenin bizlere kazandırdığı tüm o vasıflarla yerine getirmektir.”
“Ülkemizin artan enerji ihtiyacı, ve dışarıya ödediğimiz kaynak düşünüldüğünde nükleer santral ile biz adeta sessiz devrim gerçekleştiriyoruz” diyen Başbakan Erdoğan, ayrıca nükleer santrallerin inşaatında 10 bin kişinin çalışacağını söyledi.
Erdoğan, “450’si mühendis olmak üzere 2 bin kişi sürekli istihdam edilecek. Bu santrallerin bulunduğu iller daha da canlanacak, daha da büyüyecek. Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi olma yolundaki 2023 hedefimiz inşallah bu nükleer santrallerle daha da gerçekçi bir hal alacak. Her türlü tedbiri aldık. Ne çevreye, ne insana hiçbir zarar gelmemesi için en modern sistemleri uygulayacak ve umuyorum ki temiz bir enerji kaynağına sahip olacağız” dedi.