Ak Parti 20. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı (1)

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP'nin yönetimde olduğu 1999 yılında İmralı ile görüşmelerin gerçekleştirildiğini söyleyerek, "Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı bu ihanet midir? Başbakan Yardımcısı olduğun dönemde İmralı ile müzakereler yapıldı bu bölücülük müdür? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan Bahçeli'ye soruyorum; biz hiçbir pazarlığın içinde değiliz peki siz o dönem hangi pazarlığı yaptınız lütfen bunu bize açıklayın" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam'da 20'ncisi düzenlenen İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılış konuşmasını yaparak, önemli açıklamalarda bulundu. Birçok önemli konuya değinen Başbakan Erdoğan, konuşmasının büyük bir bölümünde ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye yüklendi. Bahçeli'nin çözüm sürecini eleştirmesine tepki gösteren Başbakan Erdoğan, Bahçeli'ye 1999 yılı ve sonrasında İmralı ile yapılan görüşmeleri hatırlatarak sorular yöneltti. Terörist başı Öcalan'ın yakalanmasının ardından DSP-ANAP-MHP hükümetinin de İmralı ile görüştüğünü söyleyen Başbakan Erdoğan Bahçeli'ye şu sözlerle yüklendi:
"Terör örgütünün ele başısı İmralı'ya konduktan sonra bir yandan sorgulama yapılırken bir yandan da terörü sona erdirmek hususunda görüşmeler yapılıyor. 28 Mayıs 1999'da merhum Bülent Ecevit başbakanlığında MHP'nin yani Bahçeli'nin ve ANAP'ın ortaklığında 57. hükümet kuruluyor. İmralı ile 57. hükümet döneminde de görüşmeler devam ediyor. Şimdi burada bir parantez açmamız lazım. Terörün sona ermesi için terör örgütünün ele başlarıyla ilk temas aslında merhum Turgut Özal zamanında gerçekleşiyor ve merhum tam bu sırada hayatını kaybediyor, Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun Erbakan hocamızın Başbakanlığında da, 54. hükümet döneminde aynı şekilde yine temas yoluyla terörü sonlandırma çalışmaları yapılıyor. Zaman zaman bunu İmralı'nın mektuplarında görüyoruz, okuyoruz. Ancak 28 Şubat süreci bunu da akamete uğratıyor.

Bunların ardından 56. ve 57. hükümetler döneminde terörü sonlandırmak için İmralı ile görüşmeler yapılıyor. Arşivler geçmişte yaşananları bütün boyutlarıyla muhafaza ediyor, bunlar elimizde mevcut. Bakın altını çizerek ifade ediyorum, tıpkı Merhum Özal döneminde, tıpkı merhum Erbakan döneminde olduğu gibi 56. ve 57. hükümet dönemlerinde de İmralı ile temas edilmiş terörün sona erdirilmesi için uzun görüşmeler yapılmıştır. Bugün istihbarat örgütünün İmralı ile görüşmesinden dolayı bizi kıyasıya eleştiren MHP Genel Başkanı 1999 ve sonrasında yapılan görüşmelerde iktidardadır. Yanında da CHP'nin yavrusu DSP vardır. Onların birbirinden farkı yok. Ve nitekim Merhum Ecevit'in eşi şuanda CHP'dedir. Ölümünün hemen ardından CHP'de yerini almıştır ve DSP'den de kopmuştur, hatırlayın... Şuanda AK Parti'ye, bize ağıza alınmayacak hakaretler sarf eden Bahçeli ve arkadaşları 1999'da yapılan görüşmeler nedeniyle aslında bize değil kendilerine hakaret etmektedirler. Açık açık soruyorum; ey Devlet Bahçeli, hükümet ortağı olduğun dönemde İmralı ile görüşmeler yapıldı bu ihanet midir? Başbakan Yardımcısı olduğun dönemde İmralı ile müzakereler yapıldı bu bölücülük müdür? Bizi pazarlık yapmakla suçlayan Bahçeli'ye soruyorum; biz hiçbir pazarlığın içinde değiliz peki siz o dönem hangi pazarlığı yaptınız lütfen bunu bize açıklayın.

İdamın kaldırılması tartışmasına ya da pazarlığına hiç girmiyorum. Devlet Bahçeli İmralı görüşmelerinden dolayı birini suçlayacaksa bir zahmet iğneyi kendisine batırsın ondan sonra çuvaldızı başkasına yöneltsin. Şimdi çıkıyorlar 'biz görüşmedik' diyorlar. Eğer Devlet Bahçeli iktidar ortağı olduğu dönemde İmralı ile yapılan görüşmelerden habersizse bu daha da vahimdir. özrü kabahatinden büyük; 'biz görüşmedik...' Devletin kurumları görüştü diyen Bahçeli ve avanesine soruyorum; 1999'da Genelkurmay mı size bağlıydı, yoksa hükümetiniz mi Genelkurmay'a bağlıydı? 1999'da jandarma mı size bağlıydı yoksa siz mi jandarmaya bağlıydınız? 1999'da MİT mi size bağlıydı yoksa siz mi MİT' bağlıydınız? 1999'da Adalet Bakanlığı mı size bağlıydı yoksa hükümetiniz mi Adalet Bakanlığı'na bağlıydı? Devlet Bahçeli sürekli küfür ederek, sürekli hakaret ederek tarihinden kaçamaz, bu sorulardan kaçamaz.

Bitmedi değerli kardeşlerim, 1999'da MHP'nin iktidar ortağı olduğu, Devlet Bahçeli'nin de Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde İmralı ile yapılan görüşmelerin ardından İmralı örgüte çağrı yapıyor, demokratik cumhuriyet sürecinin başladığını söylüyor. Bunlar hep kayıtlarda var. Ülke içindeki terörist unsurların derhal ülke dışına çıkması çağrısı yapıyor. Türkiye içindeki teröristler sınır dışına çekilmeye başlıyor ama ne oluyor biliyor musunuz, birileri yurt dışına çıkan teröristlere operasyon düzenliyor. 500 terörist etkisiz hale getiriliyor. Çekilme süreci tam anlamıyla sabote ediliyor. Yine bitmedi terör örgütü bu çekilmenin ardından Kandil'de yeniden toparlanmaya çalışırken fırsat değerlendirilmiyor, gerekli adımlar atılmıyor, gerekli tedbirler alınmıyor ve reformlar yapılmıyor. MHP'nin içinde bulunduğu hükümet adeta terör örgütüne yeniden toparlanması için imkan sağlıyor, fırsat sağlıyor."

"MHP'LİLERLE İŞÇİ PARTİLİLERİN NASIL YAN YANA GELDİĞİ ÇOK NET GÖRÜLÜYOR"
Başbakan Erdoğan, geçmişte yaşananları herkesin hatırlamasını isteyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Medyadan, yazarlardan 1999 sürecinde yaşananları, oradaki soru işaretlerini, oradaki karanlık noktaları gündeme taşımalarını özellikle rica ediyorum. 2002 yılında terör örgütünün mensupları 20 yıl boyunca kullanılan güzargahlardan, yollardan ülkeye tekrar giriş yapıyorlar. AK Parti'nin reformları, AK Partinin Doğu ve Güneydoğu'ya yaptığı reformlar karşısında terör örgütü 2004 yılında yeniden eylemlere başlıyor ve yeniden kanlı bir süreci başlatıyor. Ah benim sevgili kardeşlerim, ah benim sevgili vatandaşlarım; kan kusuyoruz ama 'kızılcık şerbeti içtik' diyoruz. Sırf kan akmasın diye sırf kardeşliğimize halel gelmesin, sırf bu huzur ortamı bozulmasın diye bazı meseleleri, bazı karanlık noktaları, bazı soru işaretlerini hep şimdilik kaydıyla içimize attık, içimize atıyoruz. İşin içinde iş var, işin içinde karanlık bir tezgah var. Yoksul halk çocukları, gariban halk çocukları dağlarda şehit olurken, fidan gibi delikanlıların naaşları gelirken maalesef birileri o kurdukları tezgahta kan alıp kan sattılar. Al gülüm, ver gülüm geçinip gittiler.

Şimdi burada bir duracağız burada bir durup düşüneceğiz. Bu ülkede terör hiçbir zaman sadece bir terör olmadı. Millete bugüne kadar hep terörü gösterdiler, millete hep bugüne kadar terörün kanlı yüzünü gösterdiler. Terör üzerinden milleti milleti dizayn etmek, siyasete yön vermek istediler. Bugün biz de aziz milletimiz de artık buna 'dur' diyoruz. Terörün kanlı yüzünü gösterecek ve görecek, terörle amansız bir şekilde, kesintisiz şekilde, kesintisiz şekilde mücadele ediyoruz, ettik. Ama şimdi bundan sonrasının yol haritası çizildi ve bu süreç başladı.

Artık terörü doğuran sebepleri de konuşacağız, artık kara delikleri de konuşacağız, artık soru işaretlerine cevap arayacağız. Şu Diyarbakır Cezaevi'ni, kanlı baskınları, tahrikleri, müdahaleleri daha yüksek sesle konuşacak, bunların peşine düşeceğiz. Bu ülkede yıllarca terör konuşuldu. Terörün kanlı eylemleri konuşuldu. Terörün kanlı yüzü konuşuldu ama bu ülkede terörden büyük paralar kazananlar, terörden güç devşirenler, terörden siyasi rant devşirenler konuşulmadı. İşte ben maskeler tek tek düşüyor derken bunları kastediyorum.

Ya Allah aşkına kim derdi ki MHP ile İşçi Partisi aynı safta buluşacak? İşte görüyorsunuz, ortak çıkarlar, ortak rantlar, en sağ uçtaki Devlet Bahçeli ile en sol uçtaki İşçi Partisi'ni bir araya getirdi, birleştirdi, kucaklaştırdı. Bayramınız kutlu olsun. Kim derdi ki yıllarca sağda merkezde siyaset yapanlar ile merhum Adnan Menderes'in mirası üzerine oturanlarla, merhum Menderes'i idama gönderen CHP bir araya gelecek. Ama ortak çıkarlar işte bu uçları emekli siyasetçilerle CHP'yi, emekli siyasetçilerle İşçi Partisi'ni ayın safta bir tespihin taneleri gibi dizilmiş halde buluşturdu.

MHP Genel Başkanı bir yandan 'biz işçi parti'sinin yedeği değiliz' diyor, çok komik ya. Bir diğer yandan da İşçi Partisi'nin Genel Başkanı'nın Silivri'den çıkarılması çağrısı yapıyor. Türkiye genelinde akil insanlar heyetine karşı yapılan eylemlerin tamamının fotoğrafları, görüntüleri elimizde. Bir avuç sözde MHP'linin İşçi Partili'lerle nasıl yan yana olduğu çok net görülüyor. İsimlere varıncaya kadar hepsi tespitimizdir. TGB diye bir grup var, bunların yöneticileriyle MHP il başkanlarının nasıl yan yana aynı fotoğraf karesi içinde yer aldıkları çok net olarak görülüyor. MHP Genel Başkanı bize hakaret edeceği, bize iftira atacağı yerde gitsin MHP tabanına bu durumu eğer izah edebiliyorsa, izah etsin.

Biz bu tezgahı 10 buçuk yıl boyunca defalarca gördük. Biz bu tezgahı müdahale senaryolarında, müdahale girişimlerinde, partimizin kapatılma davasında, cumhurbaşkanı seçilme sürecinde, danıştaya yapılan saldırıda, 22 Temmuz seçimlerinde, halk oylamasında ve son seçimlerde de gördük. Emin olun bu tezgah Kahramanmaraş'ta kurulan tezgahla aynıdır. Bu tezgah bize karşı kurulan tezgah Çorum'daki, Sivas'taki, Gaziosman Paşa'daki Taksim Meydanı'ndaki tezgahla aynıdır. Bu tezgah ve bu tezgahın sahipleri terör üzerinden kan ticareti yapılan gençlerin canının alınıp satıldığı tezgahla, o tezgahın sahipleriyle aynıdır, aynı kişilerdir, aynı gruplardır.

Şuanda çözüm sürecine karşı gösterilen direnci, akil insanlar heyetine karşı yapılan eylemleri dikkatle izleyin. Bunlar çok büyük gruplar değil. Daha önce söyledim bugün de söylüyorum, statükonun elinde kalan tek sığınak terördür. Statüko partilerinin artık tek dayanağı vardır o da terördür. CHP'nin, MHP'nin, diğerlerinin ayakta durabilmek için tutunabilecekleri tek dal vardır, terördür. Geçmişte merhum Özal'ın, merhum Erbakan'ın çabaları nasıl engellendiyse, 1999 süreci, nasıl engellendiyse bugün de bu süreç aynı tezgahla engellenmek isteniyor. Biz bu tezgahı, bu oyunu bozarız ve bozuyoruz."
Kaynak: İHA