Arınç: Öcalan'ı sevmiyoruz, istifade ediyoruz
Arınç, CNN Türk televizyonunda yayınlanan "Eğrisi Doğrusu" programında gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, MİT tarafından terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın, teröre silah bıraktırmaya doğru gidecek bir başlangıç noktası olabileceğinin tespit edildiğini belirterek, "Bu onu sevdiğimiz anlamına gelmez ama akıllı olan siyaset, ondan istifade etmeye çalışır. Eğer ona inanmış kitleler varsa ve'Senin iraden bizim irademizdir'diyerek açık senet imzalamışlarsa bu insan, bu sürecin başarıyla sonuçlanmasına katkı sağlayacaksa şu veya bu şekilde, ondan istifade etmemek bence akılsızlıktır" dedi.
Arınç, "Son zamanlarda TBMM'de siyasi tansiyon yüksek olduğu için mi kaba ve incitici konuşmaların önceki dönemlerden fazla" olduğuna ilişkin ifadelerin kısmen doğru olduğunu, bunu kimsenin tasvip edemeyeceğini söyledi.
Arınç, "Şüphesiz bir milletvekilimizin fevri bir hareketle, çok öfkelenerek ağzından kaçırdığı bu kelimeler, çok üzücü oldu, kendisi de partimiz de bunun farkında" dedi.
TBMM başkanlığı döneminde bu kadar yoğun, kaba, incitici konuşmaların olmadığını anımsatan Arınç, seçilmiş kişilerin hal, tavır ve sözlerine toplumda, herkesten çok daha özenli olması gerektiğinin altını çizdi.
Geçmiş dönemde en ağır eleştirileri yapanların harika üslupları olduğunu belirten Arınç, Bülent Ecevit'in konuşmalarının buna örnek gösterdi.
TBMM'de 1 Mart tezkeresinin gibi konuların görüşüldüğü kapalı oturumlarda, çok sert tartışmaların yaşandığını bildiren Arınç, "Oradaki konuşmalarda bile bir zarafet vardır, bir nezaket vardır, bugünkü gibi gelişigüzel,'vatan hainleri, işbirlikçiler, bölücüler, şunu satanlar, bunu atanlar'bir tek cümle sarf edilmemiştir, bu örnek bir davranıştır" diye konuştu.
Bülent Arınç, 2007'den itibaren tablonun değiştiğini, cumhurbaşkanlığı seçimi ile AK Parti'nin kapatılması noktasında Anayasa Mahkemesinin kararının kırılma noktaları olduğunu ifade etti.
AK Parti'den cumhurbaşkanı seçilmemesi için siyasi mücadele başlatıldığını anımsatan Arınç, "CHP, 2007'de emellerine ulaşamadı. Çünkü onların tek hedefi AK Parti'yi yıpratmak, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemekti, bunda başarılı olamadılar, ümitlerini Anayasa Mahkemesine bağlamışlardı bir ölçüde" dedi.
2007 seçimlerinden sonra CHP'nin Meclis'teki tavrının değiştiğine işaret eden Arınç, demokrasiye bağlı olduğunu gördükleri, üslubuna dikkat eden partinin kavgacı, hırçın ve suçlayıcı hale geldiğini kaydetti.
Arınç, 2011 seçimlerinde yüzde 50'yi yakaladıklarını, 12 Eylül referandumu sürecinde de meydanlarda ağıza alınmayacak hakaretlere maruz kaldıklarını söyledi.
Arınç, "Bu düşmanlık körüklene körüklene adeta siyasi partiler birbirinin rakibi olmaktan çıktı düşmanı haline geldi" değerlendirmesinde bulundu.
Eskiden cinayet sebebi olacak pek çok şeyin kanıksanmaya başladığını vurgulayan Arınç, CHP'nin de MHP'nin de "sorunlar çözülüyor, elde kalan kronik sorunlar da çözüme doğru gidiyor, biz ne olacağız, ne anlama geliyoruz, bundan sonra niçin oy isteyeceğiz" düşüncesiyle telaşa kapıldığını, cumhurbaşkanına, başbakana ve kendilerine hakaret edecek insanları "yürüyün aslanlarım" diyerek meydana sürdüğünü söyledi.
"Partinizin hiç mi kusuru yok? İktidar olarak Türkiye'yi sakinleştirmek konusunda size hiç görev düşmüyor mu" sorusuna Arınç, gerginliklerin iktidarın işine yaramayacağı cevabını verdi.
Arınç, "Sayın Başbakan özenle yumuşak olmaya, kişileri hedef almamaya, sert davranmamaya çalışıyor, Allah için ben buna inanıyorum. Fakat o gün duyduğu bir şey, yaşadığı bir olay ve maalesef buna karşı bir tepki vermek ihtiyacı onu bu noktaya getiriyor ama bu bir çare değil şüphesiz. Yani bizim üslup konusuna örnek olmamız lazım" dedi.
-Çözüm Süreci-
Başbakan Yardımcısı Arınç, terör örgütü PKK'nın silah bırakmasına ilişkin farklı takvimlerin olduğu yönündeki değerlendirmeye ilişkin, çözüm sürecini madde madde anlatacak, ne şekilde son bulacağı sorusuna yanıt verecek Türkiye'de kimsenin olmadığını dile getirdi.
Arınç, şöyle devam etti:
"Terör konusunda, konvansiyonel silah ve usullerle bir kavga, savaş yapmıyoruz, bir savaş içerisinde değiliz. Bize tamamen yabancı, farklı argümanları elinde taşıyan, yerelleşmiş bir kötü işle karşı karşıyayız. Asimetrik, nerede ne zaman çıkacağı belli değil, nereye gizlendiği belli değil, Dersim de değil, Şeyh Said de değil, başkası da değil. Orada hedefler belli, yapılanlar belli, tasvip ettiğim için söylemiyorum, yapılan noktasında söylüyorum.
Siyasallaşma var, başka şeyler var, yerel unsurların desteği var, dışarıdan girişler var, içeriden yukarıya çıkışlar var, kendi insanın sabah okulda öğretmen olarak görüyorsunuz akşam poşuyu sarıyor eylem yapıyor. Söylenecek çok şey var da yeri değil. Bütün bunlara karşı yapabildiğimiz yaptık bugüne kadar, geçmişi de kötülemek için söylemiyorum."
KCK operasyonlarıyla insanların eziyetten kurtulduğunu, şehirleri de rahatlattığını söyleyen Arınç, şu bilgileri verdi:
"Ben, operasyonlar noktasında iyi sonuç alınmaya başladığını ve kendi hedeflerine ulaşamadıklarını çok iyi biliyorum. 2011 hedefti; sıfır. 2012; artık son, final yılıydı, kendilerinin final yılı oldu bir noktada. Halkın da onlardan sıtkı sıyrıldı, ihbar etmeye başladı, yaşatmamaya başladı, imkan vermemeye başladı. Yani vatandaştan da yüz bulamaz oldular. Bu Şemdinli'de yaşanan olaylar yarın filmlere konu olacak olaylardır. Yani halkın orada terör örgütüne karşı olan direnişini 75 milyon alkışlamalıdır. Camilerde dualar edilmiştir, evlerde dualar okunmuştur, asker korusun diye, güvenlik korusun diye. Zannetmeyelim ki Şemdinli halkı bu PKK örgütünün arkasındadır, peşindedir.
Dört kadının cenazesi taksinin içerisinden çıktı, 218 tane mermi saydılar. Batman'da kadıncağız karnında çocuğuyla şehit oldu, Bingöl meydanında alışverişe giden kadın çocuklarının üzerinde bombayla parçalandı. Bu kadar vahşeti irtikap etti bu örgüt ama bunun karşılığı verildi, Amanos'takilere de verildi, oradakilere de verildi ve yıllarca girilemeyen Ali Boğazı'na ilk defa askerler, güvenlik güçleri girdi. Bu komutanlara ne kadar teşekkür etsek, güvenlik güçlerine ne kadar teşekkür etsek azdır."
Mücadeleyi anladıkları dilden yapmaya başladıklarını ancak kesin sonuç alınamadığını ifade eden Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Başka şeyler yapmamız da gerektiğine biz hükümet olarak ikna olduk. Bu yüzden 13-14 yıldan beri cezaevinde bulunan, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum insanın, bir şekilde bu sürecin, teröre silah bıraktırmaya doğru gidecek bir başlangıç noktası olabileceği MİT tarafından tespit edildi.
'Onun da düşüncelerinde bu istikamette birtakım değişiklikler olduğu'ifade edildi, hem mektupları hem talimatları hem sözleriyle. Bu onu sevdiğimiz anlamına gelmez ama akıllı olan siyaset, ondan istifade etmeye çalışır. Eğer ona inanmış kitleler varsa ve'Senin iraden bizim irademizdir'diyerek açık senet imzalamışlarsa bu insan, bu sürecin başarıyla sonuçlanmasına katkı sağlayacaksa şu veya bu şekilde, ondan istifade etmemek bence akılsızlıktır."
Arınç, "Son zamanlarda TBMM'de siyasi tansiyon yüksek olduğu için mi kaba ve incitici konuşmaların önceki dönemlerden fazla" olduğuna ilişkin ifadelerin kısmen doğru olduğunu, bunu kimsenin tasvip edemeyeceğini söyledi.
Arınç, "Şüphesiz bir milletvekilimizin fevri bir hareketle, çok öfkelenerek ağzından kaçırdığı bu kelimeler, çok üzücü oldu, kendisi de partimiz de bunun farkında" dedi.
TBMM başkanlığı döneminde bu kadar yoğun, kaba, incitici konuşmaların olmadığını anımsatan Arınç, seçilmiş kişilerin hal, tavır ve sözlerine toplumda, herkesten çok daha özenli olması gerektiğinin altını çizdi.
Geçmiş dönemde en ağır eleştirileri yapanların harika üslupları olduğunu belirten Arınç, Bülent Ecevit'in konuşmalarının buna örnek gösterdi.
TBMM'de 1 Mart tezkeresinin gibi konuların görüşüldüğü kapalı oturumlarda, çok sert tartışmaların yaşandığını bildiren Arınç, "Oradaki konuşmalarda bile bir zarafet vardır, bir nezaket vardır, bugünkü gibi gelişigüzel,'vatan hainleri, işbirlikçiler, bölücüler, şunu satanlar, bunu atanlar'bir tek cümle sarf edilmemiştir, bu örnek bir davranıştır" diye konuştu.
Bülent Arınç, 2007'den itibaren tablonun değiştiğini, cumhurbaşkanlığı seçimi ile AK Parti'nin kapatılması noktasında Anayasa Mahkemesinin kararının kırılma noktaları olduğunu ifade etti.
AK Parti'den cumhurbaşkanı seçilmemesi için siyasi mücadele başlatıldığını anımsatan Arınç, "CHP, 2007'de emellerine ulaşamadı. Çünkü onların tek hedefi AK Parti'yi yıpratmak, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemekti, bunda başarılı olamadılar, ümitlerini Anayasa Mahkemesine bağlamışlardı bir ölçüde" dedi.
2007 seçimlerinden sonra CHP'nin Meclis'teki tavrının değiştiğine işaret eden Arınç, demokrasiye bağlı olduğunu gördükleri, üslubuna dikkat eden partinin kavgacı, hırçın ve suçlayıcı hale geldiğini kaydetti.
Arınç, 2011 seçimlerinde yüzde 50'yi yakaladıklarını, 12 Eylül referandumu sürecinde de meydanlarda ağıza alınmayacak hakaretlere maruz kaldıklarını söyledi.
Arınç, "Bu düşmanlık körüklene körüklene adeta siyasi partiler birbirinin rakibi olmaktan çıktı düşmanı haline geldi" değerlendirmesinde bulundu.
Eskiden cinayet sebebi olacak pek çok şeyin kanıksanmaya başladığını vurgulayan Arınç, CHP'nin de MHP'nin de "sorunlar çözülüyor, elde kalan kronik sorunlar da çözüme doğru gidiyor, biz ne olacağız, ne anlama geliyoruz, bundan sonra niçin oy isteyeceğiz" düşüncesiyle telaşa kapıldığını, cumhurbaşkanına, başbakana ve kendilerine hakaret edecek insanları "yürüyün aslanlarım" diyerek meydana sürdüğünü söyledi.
"Partinizin hiç mi kusuru yok? İktidar olarak Türkiye'yi sakinleştirmek konusunda size hiç görev düşmüyor mu" sorusuna Arınç, gerginliklerin iktidarın işine yaramayacağı cevabını verdi.
Arınç, "Sayın Başbakan özenle yumuşak olmaya, kişileri hedef almamaya, sert davranmamaya çalışıyor, Allah için ben buna inanıyorum. Fakat o gün duyduğu bir şey, yaşadığı bir olay ve maalesef buna karşı bir tepki vermek ihtiyacı onu bu noktaya getiriyor ama bu bir çare değil şüphesiz. Yani bizim üslup konusuna örnek olmamız lazım" dedi.
-Çözüm Süreci-
Başbakan Yardımcısı Arınç, terör örgütü PKK'nın silah bırakmasına ilişkin farklı takvimlerin olduğu yönündeki değerlendirmeye ilişkin, çözüm sürecini madde madde anlatacak, ne şekilde son bulacağı sorusuna yanıt verecek Türkiye'de kimsenin olmadığını dile getirdi.
Arınç, şöyle devam etti:
"Terör konusunda, konvansiyonel silah ve usullerle bir kavga, savaş yapmıyoruz, bir savaş içerisinde değiliz. Bize tamamen yabancı, farklı argümanları elinde taşıyan, yerelleşmiş bir kötü işle karşı karşıyayız. Asimetrik, nerede ne zaman çıkacağı belli değil, nereye gizlendiği belli değil, Dersim de değil, Şeyh Said de değil, başkası da değil. Orada hedefler belli, yapılanlar belli, tasvip ettiğim için söylemiyorum, yapılan noktasında söylüyorum.
Siyasallaşma var, başka şeyler var, yerel unsurların desteği var, dışarıdan girişler var, içeriden yukarıya çıkışlar var, kendi insanın sabah okulda öğretmen olarak görüyorsunuz akşam poşuyu sarıyor eylem yapıyor. Söylenecek çok şey var da yeri değil. Bütün bunlara karşı yapabildiğimiz yaptık bugüne kadar, geçmişi de kötülemek için söylemiyorum."
KCK operasyonlarıyla insanların eziyetten kurtulduğunu, şehirleri de rahatlattığını söyleyen Arınç, şu bilgileri verdi:
"Ben, operasyonlar noktasında iyi sonuç alınmaya başladığını ve kendi hedeflerine ulaşamadıklarını çok iyi biliyorum. 2011 hedefti; sıfır. 2012; artık son, final yılıydı, kendilerinin final yılı oldu bir noktada. Halkın da onlardan sıtkı sıyrıldı, ihbar etmeye başladı, yaşatmamaya başladı, imkan vermemeye başladı. Yani vatandaştan da yüz bulamaz oldular. Bu Şemdinli'de yaşanan olaylar yarın filmlere konu olacak olaylardır. Yani halkın orada terör örgütüne karşı olan direnişini 75 milyon alkışlamalıdır. Camilerde dualar edilmiştir, evlerde dualar okunmuştur, asker korusun diye, güvenlik korusun diye. Zannetmeyelim ki Şemdinli halkı bu PKK örgütünün arkasındadır, peşindedir.
Dört kadının cenazesi taksinin içerisinden çıktı, 218 tane mermi saydılar. Batman'da kadıncağız karnında çocuğuyla şehit oldu, Bingöl meydanında alışverişe giden kadın çocuklarının üzerinde bombayla parçalandı. Bu kadar vahşeti irtikap etti bu örgüt ama bunun karşılığı verildi, Amanos'takilere de verildi, oradakilere de verildi ve yıllarca girilemeyen Ali Boğazı'na ilk defa askerler, güvenlik güçleri girdi. Bu komutanlara ne kadar teşekkür etsek, güvenlik güçlerine ne kadar teşekkür etsek azdır."
Mücadeleyi anladıkları dilden yapmaya başladıklarını ancak kesin sonuç alınamadığını ifade eden Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Başka şeyler yapmamız da gerektiğine biz hükümet olarak ikna olduk. Bu yüzden 13-14 yıldan beri cezaevinde bulunan, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum insanın, bir şekilde bu sürecin, teröre silah bıraktırmaya doğru gidecek bir başlangıç noktası olabileceği MİT tarafından tespit edildi.
'Onun da düşüncelerinde bu istikamette birtakım değişiklikler olduğu'ifade edildi, hem mektupları hem talimatları hem sözleriyle. Bu onu sevdiğimiz anlamına gelmez ama akıllı olan siyaset, ondan istifade etmeye çalışır. Eğer ona inanmış kitleler varsa ve'Senin iraden bizim irademizdir'diyerek açık senet imzalamışlarsa bu insan, bu sürecin başarıyla sonuçlanmasına katkı sağlayacaksa şu veya bu şekilde, ondan istifade etmemek bence akılsızlıktır."