Kadın ve Çocuklar Şiddet Haberlerinin De "mağduru"
Ankara - Sağlık Bakanlığınca yapılan çalışmaya göre, şiddet ve istismara uğrayan kadın ve çocuklara ilişkin haberlerde, hakların korunmasına yönelik yeterli dikkat ve özen gösterilmiyor, cinsiyetçi bir tutum izleniyor.
Sağlık Bakanlığınca 4 ulusal gazete ve 7 televizyon kanalında yer alan çocuk ve kadına yönelik şiddet haberlerinin incelendiği analiz çalışması yapıldı.
Çalışmaya göre, incelenen gazetelerdeki çocuk konulu şiddet haberlerinin dili, hakların korunması noktasında son derece dikkatsiz ve özensiz. Haberlerde mağdur çocukların fotoğrafları kullanılıyor, bilgileri gizlenmiyor. Çocukların sadece isim ve soyisimlerinin haberlerde yer almamasının yeterli olmadığı belirtilen çalışmaya göre, haberlerde aile üyelerinin isimlerine, çocuğun devam ettiği okul, oturduğu mahalle ve sokağın ismi ile adresine yer verilerek dolaylı yoldan kimlik açık ediliyor.
Çocuğa yönelik şiddet haberlerinin bir diğer dikkat çekici yanı ise kız çocuklarına yönelik cinsiyetçi tutum. Yaşı kaç olursa olsun haberde "kız" olduğu vurgulanan mağdurun "çocuk" olduğu bilgisi silikleştirilerek cinsiyeti öne çıkarılıyor.
Haberde çocuğun cinsel ilişkinin bir tarafı gibi gösterilmesi ve cinsel objeye dönüştürülmesinin önemli bir sorun olduğu belirtilen çalışmada, çocuklara yönelik taciz ve tecavüzün çok özel bir durum olduğu, istismarı normalleştirecek bütün ifade ve anlatımlardan kaçınılması gerektiği bildirildi.
Çalışmada, "Tecavüz ve tacizin bireysel olduğu kadar toplumsal bir sorun olduğunun haberlerde mutlaka vurgulanması gerektiği" belirtildi.
-"Kadın haberleri de sorunlu"-
Bakanlığın çalışmasına göre incelenen gazetelerdeki kadına yönelik şiddet haberleri de sorunlu.
Pek çok haberde şiddete maruz kalan kadına ilişkin, şiddet uygulayanı mazur görmeye ve göstermeye dayalı bir anlatım benimseniyor. Kadının hayat biçimine, toplumsal rollerine uyum düzeyine, giyim kuşamına ilişkin vurgular, uygulanan şiddetle illiyet bağı kurularak haberleştiriliyor. Şiddeti uygulayan taraf, anlatım içinde belirsizleştirilirken bir anlık öfke, namus, cinnet, aşk gibi saiklerle suç soyutlaştırılıp hafifletiliyor.
Cinsel şiddete maruz kalan kadın, haberin detaylarında kullanılan dilin sonucu olarak "pornografik röntgenciliği" besleyecek şekilde izlenirlik malzemesine dönüştürülüyor. Bazı zamanlarda kadına yönelik şiddet magazinleştirilerek bir taraftan kadınların bedensel, zihinsel ve ruhsal bütünlüğüne zarar veriliyor, diğer taraftan da bu tip suçlara eğilimi olanları besleyerek destekliyor.
-Televizyondaki şiddet haberleri-
Bakanlığın çalışmasında 7 televizyon kanalındaki 18.00-20.00 saatleri arasında yayınlanan ana haber bültenleri incelendi.
İncelenen ana haber bültenlerinde haberlerin dramatize edildiği, olumsuz niteliktekilerin ön plana çıkarıldığı tespitine yer verilen çalışmaya göre, haberlerin yüzde 58'i izleyiciyi hüzünlendiren, kaygılandıran veya sinirlendiren, yani "olumsuz duygular hissettiren" türden konular içeriyor.
Kaza, kapkaç, hırsızlık, iflas, dolandırıcılık, terör, kavga, siyasi polemik, doğal afet ve cinayet gibi negatif konuların işlendiği bültenlerdeki haberlerin yüzde 9'u pozitif duygular hissettiriyor, yüzde 33'ü ise bilgilendiriyor.
İncelenen televizyonlardan 5'inin ana haber bülteninde dramatik öğelere yüksek oranda yer veriliyor. Dramatik öğelere en fazla yer verilenler ise kaza, cinayet, hırsızlık, tecavüz, taciz ve kavga gibi "3. sayfa" haberleri.
Çalışmada, tecavüze uğrayan kadın ya da istismar edilen çocukla ilgili detayların veriliş şekli eleştirilerek, "İzleyicinin uğradığı bu ağır saldırının, zihinleri kirletip şiddeti normalleştirmekle kalmayıp mağduru metalaştırdığı" analizine yer verildi.
-"Cinsiyet vurgusu olmamalı"-
Bakanlığın çalışmasının öneriler bölümünde, şiddet içeren olayların haberleştirilmesi sürecinde, gazetecilere çocukların korunması ve ayrımcılığın önlenmesi konularında Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler hakkında yeterli bilgilendirme yapılmasının, en azından asgari ve etik kaygı düzeyinin oluşmasını sağlayabileceği belirtildi.
Haberlerde, ısrarla çocukların cinsiyetine vurgu yapıldığı ifade edilen çalışmada, bu vurguyu önlemeye yönelik farkındalık yaratılmasının bir başlangıç olabileceği, RTÜK'ün, eleştirel medya okur yazarlığı konusunda eğitim işlevini de üstlenerek geniş kitlelerin bilinçlendirilmesini sağlayabileceği kaydedildi.
Kaynak: AA
Çalışmaya göre, incelenen gazetelerdeki çocuk konulu şiddet haberlerinin dili, hakların korunması noktasında son derece dikkatsiz ve özensiz. Haberlerde mağdur çocukların fotoğrafları kullanılıyor, bilgileri gizlenmiyor. Çocukların sadece isim ve soyisimlerinin haberlerde yer almamasının yeterli olmadığı belirtilen çalışmaya göre, haberlerde aile üyelerinin isimlerine, çocuğun devam ettiği okul, oturduğu mahalle ve sokağın ismi ile adresine yer verilerek dolaylı yoldan kimlik açık ediliyor.
Çocuğa yönelik şiddet haberlerinin bir diğer dikkat çekici yanı ise kız çocuklarına yönelik cinsiyetçi tutum. Yaşı kaç olursa olsun haberde "kız" olduğu vurgulanan mağdurun "çocuk" olduğu bilgisi silikleştirilerek cinsiyeti öne çıkarılıyor.
Haberde çocuğun cinsel ilişkinin bir tarafı gibi gösterilmesi ve cinsel objeye dönüştürülmesinin önemli bir sorun olduğu belirtilen çalışmada, çocuklara yönelik taciz ve tecavüzün çok özel bir durum olduğu, istismarı normalleştirecek bütün ifade ve anlatımlardan kaçınılması gerektiği bildirildi.
Çalışmada, "Tecavüz ve tacizin bireysel olduğu kadar toplumsal bir sorun olduğunun haberlerde mutlaka vurgulanması gerektiği" belirtildi.
-"Kadın haberleri de sorunlu"-
Bakanlığın çalışmasına göre incelenen gazetelerdeki kadına yönelik şiddet haberleri de sorunlu.
Pek çok haberde şiddete maruz kalan kadına ilişkin, şiddet uygulayanı mazur görmeye ve göstermeye dayalı bir anlatım benimseniyor. Kadının hayat biçimine, toplumsal rollerine uyum düzeyine, giyim kuşamına ilişkin vurgular, uygulanan şiddetle illiyet bağı kurularak haberleştiriliyor. Şiddeti uygulayan taraf, anlatım içinde belirsizleştirilirken bir anlık öfke, namus, cinnet, aşk gibi saiklerle suç soyutlaştırılıp hafifletiliyor.
Cinsel şiddete maruz kalan kadın, haberin detaylarında kullanılan dilin sonucu olarak "pornografik röntgenciliği" besleyecek şekilde izlenirlik malzemesine dönüştürülüyor. Bazı zamanlarda kadına yönelik şiddet magazinleştirilerek bir taraftan kadınların bedensel, zihinsel ve ruhsal bütünlüğüne zarar veriliyor, diğer taraftan da bu tip suçlara eğilimi olanları besleyerek destekliyor.
-Televizyondaki şiddet haberleri-
Bakanlığın çalışmasında 7 televizyon kanalındaki 18.00-20.00 saatleri arasında yayınlanan ana haber bültenleri incelendi.
İncelenen ana haber bültenlerinde haberlerin dramatize edildiği, olumsuz niteliktekilerin ön plana çıkarıldığı tespitine yer verilen çalışmaya göre, haberlerin yüzde 58'i izleyiciyi hüzünlendiren, kaygılandıran veya sinirlendiren, yani "olumsuz duygular hissettiren" türden konular içeriyor.
Kaza, kapkaç, hırsızlık, iflas, dolandırıcılık, terör, kavga, siyasi polemik, doğal afet ve cinayet gibi negatif konuların işlendiği bültenlerdeki haberlerin yüzde 9'u pozitif duygular hissettiriyor, yüzde 33'ü ise bilgilendiriyor.
İncelenen televizyonlardan 5'inin ana haber bülteninde dramatik öğelere yüksek oranda yer veriliyor. Dramatik öğelere en fazla yer verilenler ise kaza, cinayet, hırsızlık, tecavüz, taciz ve kavga gibi "3. sayfa" haberleri.
Çalışmada, tecavüze uğrayan kadın ya da istismar edilen çocukla ilgili detayların veriliş şekli eleştirilerek, "İzleyicinin uğradığı bu ağır saldırının, zihinleri kirletip şiddeti normalleştirmekle kalmayıp mağduru metalaştırdığı" analizine yer verildi.
-"Cinsiyet vurgusu olmamalı"-
Bakanlığın çalışmasının öneriler bölümünde, şiddet içeren olayların haberleştirilmesi sürecinde, gazetecilere çocukların korunması ve ayrımcılığın önlenmesi konularında Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler hakkında yeterli bilgilendirme yapılmasının, en azından asgari ve etik kaygı düzeyinin oluşmasını sağlayabileceği belirtildi.
Haberlerde, ısrarla çocukların cinsiyetine vurgu yapıldığı ifade edilen çalışmada, bu vurguyu önlemeye yönelik farkındalık yaratılmasının bir başlangıç olabileceği, RTÜK'ün, eleştirel medya okur yazarlığı konusunda eğitim işlevini de üstlenerek geniş kitlelerin bilinçlendirilmesini sağlayabileceği kaydedildi.