'Hedef 2023' Açıklaması
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu kapattığını belirterek, "Aslında buna bir borç kapatmak olarak bakmak doğru değil. 30 milyar dolar civarındaki parayı 10 yıl içinde ödemişiz. Türkiye'yi IMF'ye götüren süreçler tasfiye edildi, asıl mesele bu. Türkiye'yi diz çöktüren süreçler tasfiye edildi" dedi.
Bakan Ergün, Yıldız Teknik Üniversitesi tarafından Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Hedef 2023: Lider Ülke Genç Türkiye" adlı zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, son 10 yıl içerisinde Türkiye'deki bir çok kronolojik sorunun çözüme kavuştuğunu söyledi.
Bugün hangi göstergeye bakılırsa bakılsın 10 yıl öncesine göre Türkiye'nin çok daha güçlü bir ekonomi, çok daha iyi bir demokratik sistem içinde ilerlendiğini aktaran Ergün, Türkiye'nin 10 yıl içerisinde bir sıçrama yaptığını ve 152 milyar dolar ihracat yapan bir ülke olduğunu kaydetti.
Bugün Türkiye'nin 800 milyar dolarlık bir üretim gücüne sahip olduğunu anlatan Ergün, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu kapattığını anımsatarak, "Aslında buna bir borç kapatmak olarak bakmak doğru değil. 30 milyar dolar civarındaki parayı 10 yıl içinde ödemişiz" diye konuştu.
Türkiye'yi IMF'ye götüren süreçlerin tasfiye edildiğini, asıl meselenin bu olduğunu, Türkiye'yi diz çöktüren süreçlerin tasfiye edildiğini dile getiren Ergün, 14 Mayıs tarihinin bu anlamda önemli vurguladı.
Ergün, sözlerine şöyle devam etti:
"14 Mayıs tarihi çok partili hayata geçişten dolayı nasıl demokrasi açısından önemli bir tarih ise 14 Mayıs 2013 tarihi de Türkiye'nin ekonomisi açısından önemli bir tarihtir. 2 tane 14 Mayıs'ı Türkiye unutmayacaktır. Çok partili hayata geçtiğimizde, bu tarih çok önemli bir tarihti. Ekonomik tarihimizde de 14 Mayıs 2013 tarihi önemli bir tarihtir.
Bu hafta gecikmeli de olsa Moody's tarafından Türkiye'nin notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılmıştır. Bu önemli gelişmeleri dikkate aldığımızda artık Türkiye hakkında bir takım tereddütleri bulunan yatırımcılar, kendi menfaatleri gereği ülkemize gelmekte geciken yatırımcılar da Türkiye'yi bir yatırım merkezi olarak görmeye devam edecekler ve Türkiye bu açıdan çok kritik bir eşiği daha aşmış olacaktır. Çünkü biz her ne kadar önem vermesek de bazı yatırımcılar bunlara önem vermekte ve buna göre adım atmaktadır.
Türkiye adeta bazı yerlerde blokaja uğruyordu. Türkiye'den durumu çok çok daha vahim olan, borç batağında olan, bütçe dengelerini tutturamayan, paraların nereye gittiği belli olmayan ülkelerin kredi notları çok yüksek tutulurken Türkiye'nin kredi notunun düşük tutulması aslında Türkiye'ye uluslararası alanda bir örtülü blokajın var olduğunu görmemizi bize sağlamalıdır. Bu blokajlar da kalkmaktadır artık yavaş yavaş. Önümüzdeki süreçte bu açıdan daha istikrarlı ve uzun süreli fonların gelmesini bekliyoruz."
-"Bugün 2 milyar dolar Türkiye'nin yıllık hayır hesanatı"-
Ergün, geçtiğimiz haftalarda Türkiye'de 2 önemli ihalenin olduğunu hatırlatarak, bunların 3. havalimanı ve nükleer santral ihalesi olduğunu söyledi.
On yıl önce, "Türkiye 1 milyar dolar serbest bıraktı" haberlerinin gazetelerin manşetlerini süslediğini aktaran Ergün, "IMF 1 milyar dolar serbest bırakmış. Allah, ortalık paraya boğulacak şimdi. Esnaf, sanayi, herkes rahatlayacak. Öyle bir hava eserdi" değerlendirmesini yaptı.
Şimdi 20-30 milyar dolarlık ihalelerin yapıldığını ama bunların her gün olan işler haline gelmeye başladığını belirten Ergün, eskiden 1 milyar doların büyük para olduğunu ama bugün 2 milyar doların Türkiye'nin yıllık hayır hesanatı olduğunu aktardı.
Bugün Türkiye'nin en önemli ekonomik sorununun işsizlik, siyasi sorununun ise terör olarak görüldüğünü anlatan Ergün, şimdi Türkiye'nin terör denilen ayağındaki son prangayı da atacağını, o zaman Türkiye'nin hızına hız katacağını ifade etti.
Başarının bireyler, firmalar ve ülkeler için çok önemli olduğunu vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:
"Ama aynı zamanda riskler, tuzaklar barındıran bir şey. İçindeki tuzakları da görmeliyiz. Başarılı olmanın meydana getireceği tatmin duygusu, bizim gelecekteki yeni başarılarımıza set çekmemeli. Tatmin duygusuna, onun sarhoşluğuna kapılmamalıyız. O zaman bırakın yeni başarılar elde etmeyi, pozisyonu bile koruyamayız. 'IMF'ye borcumuz bitti, 800 milyar dolarlık ekonomi olduk' diye rahatlamamalıyız. Bunları gelecek başarılar için bir sıçrama tahtasına dönüştürmemiz gerekiyor. Başarıyı bir sonuç olarak değerlendirmiyoruz, başarıyı yeni başarıların başlangıcı olarak değerlendiriyoruz. O yüzden bugüne kadar başardıklarımızı milletimiz adına yeterli görmüyoruz."
-"Türkiye eskiden burnunun ucunu göremeyen ülkeler arasında sayılıyordu"-
Ergün, Türkiye'nin ekonomide, demokraside, hukukta ve sosyal devlette çok gerilerde bir ülke olarak sayıldığını belirterek, "Şimdi neredeyiz- Bunların hepsinde orta seviyedeyiz" dedi.
Artık Türkiye'nin bir hedefi olması gerektiğini, bunun da orta gelir tuzağına düşmeden yüksek gelir hedeflenmesi gerektiğini aktaran Ergün, Türkiye'nin yüksek teknoloji, ileri demokrasi hedeflemesi gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'ye bugün bulunduğu yerin yetmeyeceğini vurgulayan Ergün, herkesin bunun farkında olduğunu ama asıl Türkiye'nin bunun farkında olup olmadığının önemli olduğunu ifade etti.
Hükümet olarak Türkiye adına 2023 hedefleri koyduklarını, 2071'de Türkiye nerede olmalı diye öteye bakmaya başladıklarını anlatan Ergün, Türkiye'nin eskiden burnunun ucunu göremeyen ülkeler arasında sayıldığının altını çizdi.
İlk iktidara geldikleri zaman ekonomideki arkadaşlarının en genel sorusunun 'ayın 15'inde, pazartesi günü maaşların nasıl ödenecek sorusu' olduğunu söyleyen Ergün, şöyle konuştu:
"Şimdi 2023'te Türkiye'nin milli geliri nereye gelecek, 2071'de Türkiye nerede olacak sorusunu soruyor ve bunun cevabını alıyoruz. Ekonomik gelişmenin yolu üretimden geçer. Sanayi üretimi yok ise o ekonomi gerçek bir ekonomi değildir. İşin merkezine üretimi, sanayi üretimini almamız gerekiyor. Her sektör önemli, ama üretime dayanmayan ülkelerin orta ve uzun vadede ciddi zaaflara düştüğünü görüyoruz.
Bugün krizden en çok etkilenen ülkeler, sanayinin zayıfladığı, rekabet gücünün zayıfladığı ülkeler olduğunu görüyoruz. Türkiye kriz dönemini başarıyla yönettiyse bir taraftan sağlam finansal yapımız kadar öbür taraftan da sanayicilerimizin büyük payı var."
Türkiye'nin yaptığı ihracatın yüzde 95'ini sanayi ürünlerinin oluşturduğuna işaret eden Ergün, şöyle devam etti:
"Türkiye eskiden fındık, fıstık, üzüm, incir ihraç eden ülkeler arasında sayılırdı. Türkiye'nin en önemli ihraç kalemleri ne idi dediğinizde, eskiden bunlardı. Şimdi de tabi ki bunları ihraç ediyor ve üretiyoruz ama sanayi ürünleri birinci sıraya oturdu. Bunu tercih etmekle doğru bir şey yapmışız ama geldiğimiz kritik noktada soracağımız soru şudur; Bundan sonra Türkiye ne üretecek ve bunu nasıl üretecek- 10 yıl önce Türkiye'nin üretiminin yaklaşık yarısı, yüzde 47'si düşük teknoloji ürünlerdi. İhracat da böyleydi. 10 yıl sonra bugün düşük teknolojinin payı yarı yarıya azaldı.
Orta teknolojilerde yoğunlaştık. Demek ki demokraside, gelirde orta seviyeye geldiğimiz gibi teknolojide de orta düzeye gelmişiz. 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalayabilmek için mevcut yapı ile devam edemeyiz. Esas artırmamız gereken şey sürümden kazanma mantığı değil, üretim yapımızı ve ürün grubumuzu değiştirmemiz gerekiyor."
Muhabir: Sümeyye Dalkılınç
Yayıncı: Zekeriya Gülün
Kaynak: AA
Bugün hangi göstergeye bakılırsa bakılsın 10 yıl öncesine göre Türkiye'nin çok daha güçlü bir ekonomi, çok daha iyi bir demokratik sistem içinde ilerlendiğini aktaran Ergün, Türkiye'nin 10 yıl içerisinde bir sıçrama yaptığını ve 152 milyar dolar ihracat yapan bir ülke olduğunu kaydetti.
Bugün Türkiye'nin 800 milyar dolarlık bir üretim gücüne sahip olduğunu anlatan Ergün, Türkiye'nin IMF'ye olan borcunu kapattığını anımsatarak, "Aslında buna bir borç kapatmak olarak bakmak doğru değil. 30 milyar dolar civarındaki parayı 10 yıl içinde ödemişiz" diye konuştu.
Türkiye'yi IMF'ye götüren süreçlerin tasfiye edildiğini, asıl meselenin bu olduğunu, Türkiye'yi diz çöktüren süreçlerin tasfiye edildiğini dile getiren Ergün, 14 Mayıs tarihinin bu anlamda önemli vurguladı.
Ergün, sözlerine şöyle devam etti:
"14 Mayıs tarihi çok partili hayata geçişten dolayı nasıl demokrasi açısından önemli bir tarih ise 14 Mayıs 2013 tarihi de Türkiye'nin ekonomisi açısından önemli bir tarihtir. 2 tane 14 Mayıs'ı Türkiye unutmayacaktır. Çok partili hayata geçtiğimizde, bu tarih çok önemli bir tarihti. Ekonomik tarihimizde de 14 Mayıs 2013 tarihi önemli bir tarihtir.
Bu hafta gecikmeli de olsa Moody's tarafından Türkiye'nin notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılmıştır. Bu önemli gelişmeleri dikkate aldığımızda artık Türkiye hakkında bir takım tereddütleri bulunan yatırımcılar, kendi menfaatleri gereği ülkemize gelmekte geciken yatırımcılar da Türkiye'yi bir yatırım merkezi olarak görmeye devam edecekler ve Türkiye bu açıdan çok kritik bir eşiği daha aşmış olacaktır. Çünkü biz her ne kadar önem vermesek de bazı yatırımcılar bunlara önem vermekte ve buna göre adım atmaktadır.
Türkiye adeta bazı yerlerde blokaja uğruyordu. Türkiye'den durumu çok çok daha vahim olan, borç batağında olan, bütçe dengelerini tutturamayan, paraların nereye gittiği belli olmayan ülkelerin kredi notları çok yüksek tutulurken Türkiye'nin kredi notunun düşük tutulması aslında Türkiye'ye uluslararası alanda bir örtülü blokajın var olduğunu görmemizi bize sağlamalıdır. Bu blokajlar da kalkmaktadır artık yavaş yavaş. Önümüzdeki süreçte bu açıdan daha istikrarlı ve uzun süreli fonların gelmesini bekliyoruz."
-"Bugün 2 milyar dolar Türkiye'nin yıllık hayır hesanatı"-
Ergün, geçtiğimiz haftalarda Türkiye'de 2 önemli ihalenin olduğunu hatırlatarak, bunların 3. havalimanı ve nükleer santral ihalesi olduğunu söyledi.
On yıl önce, "Türkiye 1 milyar dolar serbest bıraktı" haberlerinin gazetelerin manşetlerini süslediğini aktaran Ergün, "IMF 1 milyar dolar serbest bırakmış. Allah, ortalık paraya boğulacak şimdi. Esnaf, sanayi, herkes rahatlayacak. Öyle bir hava eserdi" değerlendirmesini yaptı.
Şimdi 20-30 milyar dolarlık ihalelerin yapıldığını ama bunların her gün olan işler haline gelmeye başladığını belirten Ergün, eskiden 1 milyar doların büyük para olduğunu ama bugün 2 milyar doların Türkiye'nin yıllık hayır hesanatı olduğunu aktardı.
Bugün Türkiye'nin en önemli ekonomik sorununun işsizlik, siyasi sorununun ise terör olarak görüldüğünü anlatan Ergün, şimdi Türkiye'nin terör denilen ayağındaki son prangayı da atacağını, o zaman Türkiye'nin hızına hız katacağını ifade etti.
Başarının bireyler, firmalar ve ülkeler için çok önemli olduğunu vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:
"Ama aynı zamanda riskler, tuzaklar barındıran bir şey. İçindeki tuzakları da görmeliyiz. Başarılı olmanın meydana getireceği tatmin duygusu, bizim gelecekteki yeni başarılarımıza set çekmemeli. Tatmin duygusuna, onun sarhoşluğuna kapılmamalıyız. O zaman bırakın yeni başarılar elde etmeyi, pozisyonu bile koruyamayız. 'IMF'ye borcumuz bitti, 800 milyar dolarlık ekonomi olduk' diye rahatlamamalıyız. Bunları gelecek başarılar için bir sıçrama tahtasına dönüştürmemiz gerekiyor. Başarıyı bir sonuç olarak değerlendirmiyoruz, başarıyı yeni başarıların başlangıcı olarak değerlendiriyoruz. O yüzden bugüne kadar başardıklarımızı milletimiz adına yeterli görmüyoruz."
-"Türkiye eskiden burnunun ucunu göremeyen ülkeler arasında sayılıyordu"-
Ergün, Türkiye'nin ekonomide, demokraside, hukukta ve sosyal devlette çok gerilerde bir ülke olarak sayıldığını belirterek, "Şimdi neredeyiz- Bunların hepsinde orta seviyedeyiz" dedi.
Artık Türkiye'nin bir hedefi olması gerektiğini, bunun da orta gelir tuzağına düşmeden yüksek gelir hedeflenmesi gerektiğini aktaran Ergün, Türkiye'nin yüksek teknoloji, ileri demokrasi hedeflemesi gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'ye bugün bulunduğu yerin yetmeyeceğini vurgulayan Ergün, herkesin bunun farkında olduğunu ama asıl Türkiye'nin bunun farkında olup olmadığının önemli olduğunu ifade etti.
Hükümet olarak Türkiye adına 2023 hedefleri koyduklarını, 2071'de Türkiye nerede olmalı diye öteye bakmaya başladıklarını anlatan Ergün, Türkiye'nin eskiden burnunun ucunu göremeyen ülkeler arasında sayıldığının altını çizdi.
İlk iktidara geldikleri zaman ekonomideki arkadaşlarının en genel sorusunun 'ayın 15'inde, pazartesi günü maaşların nasıl ödenecek sorusu' olduğunu söyleyen Ergün, şöyle konuştu:
"Şimdi 2023'te Türkiye'nin milli geliri nereye gelecek, 2071'de Türkiye nerede olacak sorusunu soruyor ve bunun cevabını alıyoruz. Ekonomik gelişmenin yolu üretimden geçer. Sanayi üretimi yok ise o ekonomi gerçek bir ekonomi değildir. İşin merkezine üretimi, sanayi üretimini almamız gerekiyor. Her sektör önemli, ama üretime dayanmayan ülkelerin orta ve uzun vadede ciddi zaaflara düştüğünü görüyoruz.
Bugün krizden en çok etkilenen ülkeler, sanayinin zayıfladığı, rekabet gücünün zayıfladığı ülkeler olduğunu görüyoruz. Türkiye kriz dönemini başarıyla yönettiyse bir taraftan sağlam finansal yapımız kadar öbür taraftan da sanayicilerimizin büyük payı var."
Türkiye'nin yaptığı ihracatın yüzde 95'ini sanayi ürünlerinin oluşturduğuna işaret eden Ergün, şöyle devam etti:
"Türkiye eskiden fındık, fıstık, üzüm, incir ihraç eden ülkeler arasında sayılırdı. Türkiye'nin en önemli ihraç kalemleri ne idi dediğinizde, eskiden bunlardı. Şimdi de tabi ki bunları ihraç ediyor ve üretiyoruz ama sanayi ürünleri birinci sıraya oturdu. Bunu tercih etmekle doğru bir şey yapmışız ama geldiğimiz kritik noktada soracağımız soru şudur; Bundan sonra Türkiye ne üretecek ve bunu nasıl üretecek- 10 yıl önce Türkiye'nin üretiminin yaklaşık yarısı, yüzde 47'si düşük teknoloji ürünlerdi. İhracat da böyleydi. 10 yıl sonra bugün düşük teknolojinin payı yarı yarıya azaldı.
Orta teknolojilerde yoğunlaştık. Demek ki demokraside, gelirde orta seviyeye geldiğimiz gibi teknolojide de orta düzeye gelmişiz. 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalayabilmek için mevcut yapı ile devam edemeyiz. Esas artırmamız gereken şey sürümden kazanma mantığı değil, üretim yapımızı ve ürün grubumuzu değiştirmemiz gerekiyor."
Muhabir: Sümeyye Dalkılınç
Yayıncı: Zekeriya Gülün