Ekmek İsrafından Kaçınılması İstendi

Malatya’da Cuma hutbesinde , “Atılan ekmeklerin ve dökülen yemeklerin milyonlarca aç ve açıkta olan insanlara yetecek miktardadır” denildi.

Malatya’da Cuma hutbesinde, Hekimhan İlçesi Karşıyaka Cami İmam Hatibi Cemalettin Aslan ‘ın hazırladığı “Tüketim ve İsraf” konulu hutbe okundu. Hutbede, “ İsraf; herhangi bir konuda aşırı gitmek, doğru ve gerçek olandan sapma, meşru sınırların ötesine geçme; imkanları ve sahip olunan değerleri, gerekli görülen yerler dışında veya gereğinden fazla harcama anlamına gelmektedir.

Her insan günlük hayatını sürdürebilmesi için belli ölçüde ekonomik değerlere muhtaçtır. Tarihin hiçbir döneminde dünya nimetlerinden uzak, yalın bir hayat tarzı yaşamak mümkün olmamıştır. Özellikle çağımızdaki gelişmelere bakıldığında fert ve toplum hayatının maddi değerlerle kuşatıldığı görülmektedir.

İnananların her davranışının sorgulanacağı bilinciyle, Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak durmaya özen göstererek yaşaması gerekmektedir. Günümüz toplumlarında lüks, gösteriş ve israf haddi-hesabı belli olmayan seviyelere ulaşmıştır. Atılan ekmeklerin ve dökülen yemeklerin milyonlarca aç ve açıkta olan insanlara yetecek miktardadır. Muhtaç durumda olan insanlara yardımcı olmak yerine, müsrifliği tercih etmek, Müslümana yakışan bir davranış değildir. Lüks ve gösteriş uğruna yapılan harcamalar, toplumların çöküşünde ve geri kalmasında önde gelen sebeplerdendir. Efendimiz bu hususa dikkat çekerek şöyle buyurmuştur: “İsraf etmeksizin ve kibre kapılmaksızın yiyiniz, içiniz ve tasadduk ediniz” ifadeleri kullanıldı.

“Cimrilik ve savurganlık kınanmıştır. Her iki hasletin sonucu da mutsuzluk, hüzün ve hüsrandır. Bu alışkanlığa düşenler, toplum içindeki saygınlıklarını giderek kaybederler. Çünkü cimri, halkın içine rahatça giremez. Onların hal ve hatırını soramaz. Varsa problemlerini kendileriyle paylaşamaz. Diğer taraftan gereksiz yere malını ve servetini harcayıp tüketen de, bir gün başkasına muhtaç olacaktır. Çünkü savurganlık dengeyi bozar. Aile ve toplum düzenini sarsar. Bu da fesat ve bozgunculuğa yol açar. Sonuçta her iki halde de üzüntü ve pişmanlık kaçınılmazdır. Ancak akrabaya, yoksula, yetime, yolcuya ve kimsesizlere yapılan yardım ve bağış, israf değil cömertliktir. Bu tutum, Allah ve kul yanında son derece makbul ve geçerli bir davranıştır.

İnsanlara her ne kadar özel mülkiyet hakkı tanınmış ise de, kişiler mülklerinde veya sahip oldukları değerlerde sınırsız tasarruf hakkına sahip değillerdir Başka bir ifade ile kişinin, “nasıl olsa bunların hepsi bana aittir, istediğim gibi kullanma hakkına sahibim” deme özgürlüğü yoktur Bu noktada İslâm’ın iktisadî hayata belli ölçüler çerçevesinde müdahale ettiğini görmekteyiz Bu ölçüleri kabul etmeyen Medyen, Ad, Semud gibi kavimlerin helak edilişleri Kuran-ı Kerim’de ibret olarak gösterilmiştir” denilen hutbenin sön bölümünde şunlar belirtildi:
“Bir ülkenin ekonomik değerleri, vücudumuza hayat veren kan gibidir. Kan, damarlarda dolaşırsa vücut gelişir ve sağlıklı olur. Şayet damarların dışına çıkar da boşa akarsa, beden zayıf düşer. Tıpkı bunun gibi ülkenin malî kaynaklarının da kendi sistemi içinde adil ve usulüne uygun bir şekilde akışı ve dolaşımı gerekmektedir. Aksi halde israf ve lüks tüketimin artmasıyla kayıplar ve boşluklar meydana gelecektir. Bu cümleden olarak gelip geçmiş milletlerin tarihi incelendiğinde; gerileme ve çökme nedenleri arasında genel olarak zevk, eğlence, israf ve lüks tüketimin çok önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Bugün de, çevremizdeki gelişmelere baktığımızda israf ve lüks tüketimin; sınırları ne kadar zorladığını görüyoruz. Bu savurganlıkları saymaya kalksak sayamayız.

Huzurla yaşamak, gelecek nesillere güzel şeyler bırakmak istiyorsak devlet ve millet olarak israfın her türlüsünden kurtulmanın çarelerini aramalı ve bulmalıyız.

Yüce Rabbim, verdiği nimetleri helal yoldan kazanmayı ve helal yolda kullanmayı, israf edenlerden değil, hayır yolunda infak eden kullarından olmayı hepimize lütfeylesin.”
Kaynak: İHA