İzmir Barışı Konuşuyor
Eğitim Sen 2 No’lu şubenin düzenlediği Büşra Ersanlı, Ender İrmek, Ertuğrul Kürkçü ve Saruhan Oluç’un konuşmacı olduğu 4,5 saat süren panel yaklaşık 800 kişinin katılımıyla Çiğli Belediyesi Meclis salonunda gerçekleştirildi.
Moderatörlüğünü Türkan Karagöz’ün üstlendiği panele, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek, Gazeteci Yazar Saruhan Oluç, Prof.Dr. Büşra Ersanlı ve BDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü katıldı.
Panel, Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal’ın açılış konuşmasıyla başladı.
Beyazbal konuşmasında, “Bu toprakların halklarını birbirine kırdırtan kamplaşma yaratan, sivil toplum örgütü ve sendika adı altında bundan nemalanan birçok kuruluş varken, Eğitim Sen’in barış kardeşlik eşitlik talepleri ile yer alması taraf olması bizce çok önemli ve anlamlıdır” dedi.
Konuşmasında yıllardır bu coğrafyada yaşananlarla, tarihle yüzleşmenin zorunlu olduğunu vurgulayan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek, şunları söyledi: “29 yıllık iç savaşta 50 bin insanımızı kaybettiğimiz, maddi olarak büyük bedellerin ödendiği bir dönemin kapandığını görüyoruz. Bu süreç emekçiler, ezilenler, inançlar ve halklar açısından yeni bir sayfanın açılışı, yeni bir demokratik halk hareketinin başlangıcı olabilir. Tüm emekçilerin üzerine büyük bir sorumluluk düşüyor.” İrmek, konuşmasında, Kurtuluş Savaşı döneminde herkesin kimliğiyle, diniyle, diliyle ortak bir biçimde yaşayabileceği demokratik bir cumhuriyet tahayyülünün gerçekleşmediğini, 24 Anayasası’nın aynı zamanda resmi tarihin de yasallaşmasının başlangıcı olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE'DE KORKU YAYAN ULUSALCI MİLLİYETÇİ BİR ODAK VAR
Barış sürecinde solun yapması gerekenlere ve CHP’nin tutumuna ağırlık veren Gazeteci Yazar Saruhan Oluç, ilk kez müzakere sürecinin başladığı, bunun sadece PKK lideriyle devletin çeşitli kurullarının masada konuşması değil toplumun farklı kesimlerinden, farklı düşüncelere, önerilere, kaygılara sahip olan insanların konuşma halinin gelişmeye başlaması olarak düşündüğünü ifade etti.
Oluç, konuşmasını “Bugün Türkiye’de korku yayan ulusalcı milliyetçi bir odak var, bu odak toplumda var olan soru işaretleri yani anadilinde eğitim, anayasada ‘Türklük kavramı’, ‘üniter devlet’ ve ‘başkanlık sistemi’ gibi konularda korku yaratıyor” sözleriyle tamamladı.
Prof.Dr. Büşra Ersanlı da konuşmasına “Sorunlu çatışmalı durumlarda, anlaşmazlık koşullarında diyalog çerçevesinde kalmayı özendirmek için, barış için, öfkeden/intikamdan uzak durmak için ben ne isterim?” sorusuyla başladı.
Öncelikle tutsak, rehin olan arkadaşlarını özgür görmeyi istediğini anlatan Ersanlı, şunları söyledi: “İkincisi bu katılımı özendirmek ve siyasi tutsaklığı da ortadan kaldırmak için %10 barajının tamamen kaldırılmasını isterim. Üçüncüsü yerel katılımı, özyönetimi özendirmek için ciddi bir ademimerkeziyetçilik, özerklik,özyönetim, otonomi nasıl adlandırırsanız kendi koşullarında kendini yönetmek radikal bir ademi merkeziyetçilik isterim. Son olarak ve her şeyin üzerinde de bu çatışma ortamlarından en ağır bir biçimde etkilenen kadınların özgür ve aktif katılımını isterim.” Ersanlı, barış sürecinde medyaya da büyük iş düştüğünü fakat medyanın halkın görüşlerini, tepkisini yansıtan şeffaf bir çalışma yapmadığını belirtti.
Barış süreci ile ilgili konuşan BDP İçel Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de konuşmasına Türkçe ve Kürtçe selam vererek başladı.
“Tarihin yazıldığı günlerde yaşıyoruz” diyen Kürkçü, “Biz 30 yılın ardından nihayet Türkiye’nin tarihini dönüştürmeye başladığımız, mücadelemizin ürünlerini aldığımız bir dönemdeyiz. O yüzden bu tarih yazımı işinde şimdi eskisine göre daha aktif olarak sorumluluk almamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Henüz yolun başında olduklarını anlatan Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Artık tekçi bir rejimin paradigmasının hiçbir unsuru kendisine artık ne tarihten ne de toplumdan karşılık görmediği bir dönemdeyiz. Arkamızda bıraktığımız kan deryasından çıkışın asıl sorumluluğu Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, onunla birlikte sosyalistlerin, demokratların, emekçilerin sorumluluğundadır. Hiçbir şeyin sonuna gelmedik, yeni bir hayatın başına geldik. Silahlı mücadelenin günlük panaromayı çizmediği, karşıdakiyle bir ortaklık kurmanın mümkün olabileceği, tekçi olmayan yeni bir hayatı kurmaya uğraşıyoruz.”
Yaklaşık dört buçuk saat süren panelin ikinci bölümü salondan gelen soruların konuşmacılar tarafından cevaplanmasıyla sona erdi.
Kaynak: İHA
Panel, Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Beyazbal’ın açılış konuşmasıyla başladı.
Beyazbal konuşmasında, “Bu toprakların halklarını birbirine kırdırtan kamplaşma yaratan, sivil toplum örgütü ve sendika adı altında bundan nemalanan birçok kuruluş varken, Eğitim Sen’in barış kardeşlik eşitlik talepleri ile yer alması taraf olması bizce çok önemli ve anlamlıdır” dedi.
Konuşmasında yıllardır bu coğrafyada yaşananlarla, tarihle yüzleşmenin zorunlu olduğunu vurgulayan EMEP Genel Başkan Yardımcısı Ender İmrek, şunları söyledi: “29 yıllık iç savaşta 50 bin insanımızı kaybettiğimiz, maddi olarak büyük bedellerin ödendiği bir dönemin kapandığını görüyoruz. Bu süreç emekçiler, ezilenler, inançlar ve halklar açısından yeni bir sayfanın açılışı, yeni bir demokratik halk hareketinin başlangıcı olabilir. Tüm emekçilerin üzerine büyük bir sorumluluk düşüyor.” İrmek, konuşmasında, Kurtuluş Savaşı döneminde herkesin kimliğiyle, diniyle, diliyle ortak bir biçimde yaşayabileceği demokratik bir cumhuriyet tahayyülünün gerçekleşmediğini, 24 Anayasası’nın aynı zamanda resmi tarihin de yasallaşmasının başlangıcı olduğunu ifade etti.
TÜRKİYE'DE KORKU YAYAN ULUSALCI MİLLİYETÇİ BİR ODAK VAR
Barış sürecinde solun yapması gerekenlere ve CHP’nin tutumuna ağırlık veren Gazeteci Yazar Saruhan Oluç, ilk kez müzakere sürecinin başladığı, bunun sadece PKK lideriyle devletin çeşitli kurullarının masada konuşması değil toplumun farklı kesimlerinden, farklı düşüncelere, önerilere, kaygılara sahip olan insanların konuşma halinin gelişmeye başlaması olarak düşündüğünü ifade etti.
Oluç, konuşmasını “Bugün Türkiye’de korku yayan ulusalcı milliyetçi bir odak var, bu odak toplumda var olan soru işaretleri yani anadilinde eğitim, anayasada ‘Türklük kavramı’, ‘üniter devlet’ ve ‘başkanlık sistemi’ gibi konularda korku yaratıyor” sözleriyle tamamladı.
Prof.Dr. Büşra Ersanlı da konuşmasına “Sorunlu çatışmalı durumlarda, anlaşmazlık koşullarında diyalog çerçevesinde kalmayı özendirmek için, barış için, öfkeden/intikamdan uzak durmak için ben ne isterim?” sorusuyla başladı.
Öncelikle tutsak, rehin olan arkadaşlarını özgür görmeyi istediğini anlatan Ersanlı, şunları söyledi: “İkincisi bu katılımı özendirmek ve siyasi tutsaklığı da ortadan kaldırmak için %10 barajının tamamen kaldırılmasını isterim. Üçüncüsü yerel katılımı, özyönetimi özendirmek için ciddi bir ademimerkeziyetçilik, özerklik,özyönetim, otonomi nasıl adlandırırsanız kendi koşullarında kendini yönetmek radikal bir ademi merkeziyetçilik isterim. Son olarak ve her şeyin üzerinde de bu çatışma ortamlarından en ağır bir biçimde etkilenen kadınların özgür ve aktif katılımını isterim.” Ersanlı, barış sürecinde medyaya da büyük iş düştüğünü fakat medyanın halkın görüşlerini, tepkisini yansıtan şeffaf bir çalışma yapmadığını belirtti.
Barış süreci ile ilgili konuşan BDP İçel Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de konuşmasına Türkçe ve Kürtçe selam vererek başladı.
“Tarihin yazıldığı günlerde yaşıyoruz” diyen Kürkçü, “Biz 30 yılın ardından nihayet Türkiye’nin tarihini dönüştürmeye başladığımız, mücadelemizin ürünlerini aldığımız bir dönemdeyiz. O yüzden bu tarih yazımı işinde şimdi eskisine göre daha aktif olarak sorumluluk almamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Henüz yolun başında olduklarını anlatan Kürkçü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Artık tekçi bir rejimin paradigmasının hiçbir unsuru kendisine artık ne tarihten ne de toplumdan karşılık görmediği bir dönemdeyiz. Arkamızda bıraktığımız kan deryasından çıkışın asıl sorumluluğu Kürdistan Özgürlük Mücadelesi, onunla birlikte sosyalistlerin, demokratların, emekçilerin sorumluluğundadır. Hiçbir şeyin sonuna gelmedik, yeni bir hayatın başına geldik. Silahlı mücadelenin günlük panaromayı çizmediği, karşıdakiyle bir ortaklık kurmanın mümkün olabileceği, tekçi olmayan yeni bir hayatı kurmaya uğraşıyoruz.”
Yaklaşık dört buçuk saat süren panelin ikinci bölümü salondan gelen soruların konuşmacılar tarafından cevaplanmasıyla sona erdi.