Anayasa Mahkemesinin, Mit Mensupları veya Bazı Kamu Görevlileri Hakkında Ceza Soruşturması Yapılmasını Başbakanın İznine Bağlayan Kanun'un İptal İsteminin Reddine İlişkin Çoğunluk Görüşüne, 2 Üye Katılmad�
Anayasa Mahkemesinin, MİT mensupları veya görevlendirilen bazı kamu görevlileri hakkındaki ceza soruşturmalarında Başbakanın izni şartını yeniden düzenleyen 6278 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptal isteminin reddine ilişkin çoğunluk görüşüne 2 üye katılmadı.
Karara katılmayan Anayasa Mahkemesi Üyeleri Mehmet Erten ve Zehra Ayla Perktaş'ın karşı oy gerekçeleri de Resmi Gazete'de yayımlandı.
Mehmet Erten'in karşı oy gerekçesinde, "2937 sayılı MİT Kanunu'nun 26. maddesinde değişiklik yapma ihtiyacı duyulmasının temel nedenin, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığınca daha önce kamu görevlisi iken Milli İstihbarat Teşkilatına intisap eden müsteşarın her iki görev yerindeki eylemleri nedeniyle ve çalışma arkadaşları da dahil olmak üzere haklarında başlatılan soruşturmanın yapılabilmesini Başbakanın iznine tabi kılarak, bu kişilerin yargı önüne çıkmalarını engellemek suretiyle korunmalarını sağlanmak olduğunun, Kanun TBMM görüşülmesi sırasında Adalet Komisyonu raporlarına konan muhalefet şerhlerinden ve tutanaklara yansıyan konuşmalardan anlaşıldığı" görüşüne yer verildi.
Bu belirlemenin, 2937 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesindeki "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen devam eden soruşturma ve kovuşturmalar hakkında da 26. madde hükümleri uygulanır" şeklindeki düzenleme ve teklifin süratle Kanun haline getirilmesi ile de doğruluk kazandığı belirtilen karşı oy gerekçesinde şu ifadeye yer verildi:
"Yapılan Kanun değişikliğinin asıl amacının, kanunların genelliği ilkesinden yararlanılmak suretiyle onun gölgesinde belli kişiler yararına kanun değişikliği yapmak olduğu ortaya çıkmaktadır. Geçici Madde 4'de yer alan düzenleme de, söz konusu değişikliğin anılan kişilerin değişiklik öncesi soruşturması başlatılıp devam eden eylemleri için de uygulanacağının öngörülmesi bu hususu teyit etmektedir. Başka bir anlatımla değişiklikle elde edilmek istenen gayenin, kamu yararından çok haklarında soruşturma başlatılan kişilerin izin korumasına alınmak olduğu ve bu haliyle de yalnızca belli kişilere yarar sağlamak amacıyla bu değişikliğin yapıldığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır."
Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin, kanunlarda yapılan değişikliklerin toplumsal gerçeklerle uyumlu olmasını ve adaletli kurallar içermesini gerekli kıldığına işaret edilen karşı oy gerekçesinde, şunlar kaydedildi:
"Hukuk devletinin unsurları arasında, kanunların kamu yararına dayanması ilkesi de vardır. Bunun anlamı, kamu yararı düşüncesi olmaksızın, yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli kişiler yararına herhangi bir kanun kuralının konulamayacağıdır. İptali istenilen kuralların yasalaşma sürecinden ve belirtilen olgulardan, yapılan değişiklikle güdülen asıl amacın, yalnızca belli kişilerin özel çıkarlarının korunmasını sağlamak olduğu ve bu nedenle de kamu yararına dayanmadığı sonucuna varılmaktadır. Yalnızca kişi yararına yapılan kanunlar, kamu yararı kavramı ile bağdaşmadığı gibi hukuk devleti anlayışı ile de ters düşer. İptali istenilen kurallar bu yönden Anayasa'da öngörülen hukuk devleti ilkesine aykırıdır."
-"Hukuki güvenlik sağlamayan kurallar, hukuk devleti ile bağdaşmaz"-
Üye Zehra Ayla Perktaş da karşı oy gerekçesinde, yeni düzenlemede MİT mensupları yanında belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin de Başbakanın iznine bağlı olarak soruşturma yapılabilecek olanlardan sayıldığı, diğer taraftan bu görevlilerin 5271 sayılı Kanunun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre, kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılmasının da Başbakanın iznine tabi tutulduğu hatırlatıldı.
Böylece "soruşturma izninin" hem kişiler hem de olası suç unsuru yönünden kapsamının belirsiz hale geldiğinin anlaşıldığı belirtilen gerekçede, Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyetinin, demokratik bir hukuk devleti olup, buna göre Devletin tüm organlarının Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı olması görev ve yetkilerinin bu çerçevede konulan yasalarla belirlenmesi, yürütme organına bırakılan yetkilerin açıkça gösterilmesi gerektiği kaydedildi.
Hukuk devleti ilkesi gereği yürütme organının faaliyetlerinin, belirlilik dolayısıyla öngörülebilir olmasını gerektirdiği ifade edilen gerekçede, "Bu ilkeye göre yasanın uygulamasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. "Belirlilik" kişilerin hukuki güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar. Belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısıyla hukuki güvenlik sağlamayan kurallar Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. maddesi ile bağdaşmaz" görüşüne yer verildi.
Muhabir: Aylin Sırıklı Dal
Yayıncı: Ebubekir Gülüm
Kaynak: AA
Mehmet Erten'in karşı oy gerekçesinde, "2937 sayılı MİT Kanunu'nun 26. maddesinde değişiklik yapma ihtiyacı duyulmasının temel nedenin, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığınca daha önce kamu görevlisi iken Milli İstihbarat Teşkilatına intisap eden müsteşarın her iki görev yerindeki eylemleri nedeniyle ve çalışma arkadaşları da dahil olmak üzere haklarında başlatılan soruşturmanın yapılabilmesini Başbakanın iznine tabi kılarak, bu kişilerin yargı önüne çıkmalarını engellemek suretiyle korunmalarını sağlanmak olduğunun, Kanun TBMM görüşülmesi sırasında Adalet Komisyonu raporlarına konan muhalefet şerhlerinden ve tutanaklara yansıyan konuşmalardan anlaşıldığı" görüşüne yer verildi.
Bu belirlemenin, 2937 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesindeki "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen devam eden soruşturma ve kovuşturmalar hakkında da 26. madde hükümleri uygulanır" şeklindeki düzenleme ve teklifin süratle Kanun haline getirilmesi ile de doğruluk kazandığı belirtilen karşı oy gerekçesinde şu ifadeye yer verildi:
"Yapılan Kanun değişikliğinin asıl amacının, kanunların genelliği ilkesinden yararlanılmak suretiyle onun gölgesinde belli kişiler yararına kanun değişikliği yapmak olduğu ortaya çıkmaktadır. Geçici Madde 4'de yer alan düzenleme de, söz konusu değişikliğin anılan kişilerin değişiklik öncesi soruşturması başlatılıp devam eden eylemleri için de uygulanacağının öngörülmesi bu hususu teyit etmektedir. Başka bir anlatımla değişiklikle elde edilmek istenen gayenin, kamu yararından çok haklarında soruşturma başlatılan kişilerin izin korumasına alınmak olduğu ve bu haliyle de yalnızca belli kişilere yarar sağlamak amacıyla bu değişikliğin yapıldığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır."
Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin, kanunlarda yapılan değişikliklerin toplumsal gerçeklerle uyumlu olmasını ve adaletli kurallar içermesini gerekli kıldığına işaret edilen karşı oy gerekçesinde, şunlar kaydedildi:
"Hukuk devletinin unsurları arasında, kanunların kamu yararına dayanması ilkesi de vardır. Bunun anlamı, kamu yararı düşüncesi olmaksızın, yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli kişiler yararına herhangi bir kanun kuralının konulamayacağıdır. İptali istenilen kuralların yasalaşma sürecinden ve belirtilen olgulardan, yapılan değişiklikle güdülen asıl amacın, yalnızca belli kişilerin özel çıkarlarının korunmasını sağlamak olduğu ve bu nedenle de kamu yararına dayanmadığı sonucuna varılmaktadır. Yalnızca kişi yararına yapılan kanunlar, kamu yararı kavramı ile bağdaşmadığı gibi hukuk devleti anlayışı ile de ters düşer. İptali istenilen kurallar bu yönden Anayasa'da öngörülen hukuk devleti ilkesine aykırıdır."
-"Hukuki güvenlik sağlamayan kurallar, hukuk devleti ile bağdaşmaz"-
Üye Zehra Ayla Perktaş da karşı oy gerekçesinde, yeni düzenlemede MİT mensupları yanında belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin de Başbakanın iznine bağlı olarak soruşturma yapılabilecek olanlardan sayıldığı, diğer taraftan bu görevlilerin 5271 sayılı Kanunun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre, kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işledikleri iddiasıyla haklarında soruşturma yapılmasının da Başbakanın iznine tabi tutulduğu hatırlatıldı.
Böylece "soruşturma izninin" hem kişiler hem de olası suç unsuru yönünden kapsamının belirsiz hale geldiğinin anlaşıldığı belirtilen gerekçede, Anayasanın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyetinin, demokratik bir hukuk devleti olup, buna göre Devletin tüm organlarının Anayasa ve hukukun üstün kuralları ile bağlı olması görev ve yetkilerinin bu çerçevede konulan yasalarla belirlenmesi, yürütme organına bırakılan yetkilerin açıkça gösterilmesi gerektiği kaydedildi.
Hukuk devleti ilkesi gereği yürütme organının faaliyetlerinin, belirlilik dolayısıyla öngörülebilir olmasını gerektirdiği ifade edilen gerekçede, "Bu ilkeye göre yasanın uygulamasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. "Belirlilik" kişilerin hukuki güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlar. Belirlilik ve öngörülebilirlik özellikleri taşımayan ve dolayısıyla hukuki güvenlik sağlamayan kurallar Anayasanın Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğunu ifade eden 2. maddesi ile bağdaşmaz" görüşüne yer verildi.
Muhabir: Aylin Sırıklı Dal
Yayıncı: Ebubekir Gülüm