Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu Başkanı Arıboğan Açıklaması
Akil İnsanlar Heyeti Marmara Bölgesi Grubu Başkanı Deniz Ülke Arıboğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile dün akşam yaptıkları görüşmeye ilişkin, "Başbakan'ın bize söylediği kadarıyla heyetin barış sürecine olan katkısı gözle görünür nitelikte" dedi.
Arıboğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, görüşmede, Başbakan Erdoğan'ın tahmin etmediği ya da bilmediği bir şeyle karşılaştığını sanmadığını belirterek, genellikle eleştiri ve uyarıları not almayı tercih ettiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın, çok az konuştuğunu, çok dinlediğini, görüşmenin dostça bir sohbet havasında geçtiğini anlatan Arıboğan, Erdoğan'ın bazı eleştirilere yanıt vermenin dışında fazla konuşmadığını kaydetti.
Arıboğan, Erdoğan'ın zaman zaman bazı açıklamalar yapmak durumunda kaldığını dile getirerek, "Bize iletilen tüm eleştiri ve endişeleri kendisine aktarınca kimisini haksız buldu, kimisini not aldı. Başbakan'ın bize söylediği kadarıyla heyetin barış sürecine olan katkısı gözle görünür nitelikte" ifadelerini kullandı.
Heyet başkanlarının daha çok bölgedeki deneyim ve gözlemlerini anlattıklarını aktaran Arıboğan, şöyle devam etti:
"Endişelerin genelde hangi konularda toplandığı, sürecin en eleştirilen bölümlerinin neler olduğu, en çok hangi soruların sorulduğu gibi konular ön plana çıktı. Sürecin başlangıcında, ilerleyişinde ve geleceğinde temel kaygıların neler olduğuna değinildi."
-"Çok kritik bir süreçteyiz"-
Toplantıda kendisinin de daha çok siyasi ve sosyolojik risklere dikkati çektiğini anlatan Arıboğan, zira süreç ilerlerken toplumsal dokudaki kırılganlığın ve hassasiyetlerin arttığını, bir fay hattını sağlamlaştırırken, başka hatlarda kırılmaların ortaya çıkma riski olduğunu kaydetti.
Arıboğan, beklenmedik gelişmelerin, beklenir ve önlenebilir hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kürt kimliğinin ve Türk kimliğinin birlikte güçlendiği, birbirini beslediği bir dönemdeyiz. Kürtçü harekete uzak duran, merkez partilere oy veren ve asimile olduğu düşünülen Kürtlerde bile güçlü bir kimliğine sahip çıkma arayışı var. Kimsenin bir başkasının ya da devletin kendisini ezmesine izin vermeye niyeti yok. Bunun diyalektik karşılığı olarak da Türklük kimliği daha fazla vurgulanıyor. Türkler de bir yandan haklar eşitlenirken, diğer yandan sahip olduklarından geri adım atmaya, fedakarlık etmeye niyetli değil. Bu bir ilk yüzleşme süreci. Normalleşme aşamasına geçene kadar riskli ve tepkisel bir dönem geçecektir. Bu dönemi çok akıllıca ve partiler üstü bir destekle geçmek gerekiyor. Yapıştırıcı bir üst ideolojinin kurgulanması lazım. Küçük siyasal ihtiraslar büyük kayıplar yaratabilir. Çok kritik bir süreçteyiz. Bunları anlatmaya çalıştım" değerlendirmesinde bulundu.
Her bölgenin kendine özgü sıkıntıları olduğunu ifade eden Arıboğan, Türkiye'nin bütününde insanların, devletle vatandaş arasındaki ilişkiye dair sorunları olduğunu söyledi.
Arıboğan, konunun Kürtlerden ibaret olmadığını belirterek, "Çözüm sürecinin daha güçlü, daha demokratik bir Türkiye'ye ulaşma projesine dönüşmesi lazım. Aksi halde sorunların biri biter, diğeri başlar. Çünkü sorunun özünde devletin vatandaşına karşı hoyratlığı yatıyor. İslamcısı, Alevisi, Çerkezi, Romanı, solcusu, ülkücüsü fark etmeksizin herkes dertli. İşlerin iyi gitmesinin en zor yanı herkesin daha da iyisini talep etme vizyonuna sahip hale gelmesidir. Türkiye bu noktaya gelebildiyse buradan daha ileriye de gidebilir duygusu taşınıyor" diye konuştu.
Muhabir: Salih Bilici
Yayıncı: Nurhan Çorlu
Kaynak: AA
Başbakan Erdoğan'ın, çok az konuştuğunu, çok dinlediğini, görüşmenin dostça bir sohbet havasında geçtiğini anlatan Arıboğan, Erdoğan'ın bazı eleştirilere yanıt vermenin dışında fazla konuşmadığını kaydetti.
Arıboğan, Erdoğan'ın zaman zaman bazı açıklamalar yapmak durumunda kaldığını dile getirerek, "Bize iletilen tüm eleştiri ve endişeleri kendisine aktarınca kimisini haksız buldu, kimisini not aldı. Başbakan'ın bize söylediği kadarıyla heyetin barış sürecine olan katkısı gözle görünür nitelikte" ifadelerini kullandı.
Heyet başkanlarının daha çok bölgedeki deneyim ve gözlemlerini anlattıklarını aktaran Arıboğan, şöyle devam etti:
"Endişelerin genelde hangi konularda toplandığı, sürecin en eleştirilen bölümlerinin neler olduğu, en çok hangi soruların sorulduğu gibi konular ön plana çıktı. Sürecin başlangıcında, ilerleyişinde ve geleceğinde temel kaygıların neler olduğuna değinildi."
-"Çok kritik bir süreçteyiz"-
Toplantıda kendisinin de daha çok siyasi ve sosyolojik risklere dikkati çektiğini anlatan Arıboğan, zira süreç ilerlerken toplumsal dokudaki kırılganlığın ve hassasiyetlerin arttığını, bir fay hattını sağlamlaştırırken, başka hatlarda kırılmaların ortaya çıkma riski olduğunu kaydetti.
Arıboğan, beklenmedik gelişmelerin, beklenir ve önlenebilir hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kürt kimliğinin ve Türk kimliğinin birlikte güçlendiği, birbirini beslediği bir dönemdeyiz. Kürtçü harekete uzak duran, merkez partilere oy veren ve asimile olduğu düşünülen Kürtlerde bile güçlü bir kimliğine sahip çıkma arayışı var. Kimsenin bir başkasının ya da devletin kendisini ezmesine izin vermeye niyeti yok. Bunun diyalektik karşılığı olarak da Türklük kimliği daha fazla vurgulanıyor. Türkler de bir yandan haklar eşitlenirken, diğer yandan sahip olduklarından geri adım atmaya, fedakarlık etmeye niyetli değil. Bu bir ilk yüzleşme süreci. Normalleşme aşamasına geçene kadar riskli ve tepkisel bir dönem geçecektir. Bu dönemi çok akıllıca ve partiler üstü bir destekle geçmek gerekiyor. Yapıştırıcı bir üst ideolojinin kurgulanması lazım. Küçük siyasal ihtiraslar büyük kayıplar yaratabilir. Çok kritik bir süreçteyiz. Bunları anlatmaya çalıştım" değerlendirmesinde bulundu.
Her bölgenin kendine özgü sıkıntıları olduğunu ifade eden Arıboğan, Türkiye'nin bütününde insanların, devletle vatandaş arasındaki ilişkiye dair sorunları olduğunu söyledi.
Arıboğan, konunun Kürtlerden ibaret olmadığını belirterek, "Çözüm sürecinin daha güçlü, daha demokratik bir Türkiye'ye ulaşma projesine dönüşmesi lazım. Aksi halde sorunların biri biter, diğeri başlar. Çünkü sorunun özünde devletin vatandaşına karşı hoyratlığı yatıyor. İslamcısı, Alevisi, Çerkezi, Romanı, solcusu, ülkücüsü fark etmeksizin herkes dertli. İşlerin iyi gitmesinin en zor yanı herkesin daha da iyisini talep etme vizyonuna sahip hale gelmesidir. Türkiye bu noktaya gelebildiyse buradan daha ileriye de gidebilir duygusu taşınıyor" diye konuştu.
Muhabir: Salih Bilici
Yayıncı: Nurhan Çorlu