'Kürt Sorununun Sosyo-Ekonomik Bir Problem Olduğu, Tamamen Hayal ve Uydurma'

Çözüm süreciyle birlikte kurulan İç Anadolu Bölgesi Akil İnsanlar Heyeti üyesi Prof. Dr. Erol Göka, kimliklerin insanların giysisi, cildi, ulusal derisi olduğunu söyledi.

" Güneydoğu'daki sorun, sosyo ekonomik bir problem olduğu, işsizlik bitse, feodal yapı kırılsa, toprak reformu olsa Kürt sorunu falan kalmaz" diye bir propaganda olduğunu hatırlatan Göka, bunun tamamen hayal ve uydurma olduğunu, kimlik meselesinin sanılandan çok daha önemli olduğunu gördüğünü ifade etti.

İç Anadolu'dan hali vakti yerinde olan Kürt vatandaşların dağa giden evlatları bulunduğuna dikkat çekerek bunun çok yakıcı bir şey olduğunu kaydetti.

Cihan TV Network'te yayınlanan Anadolu'da Sabah programında Başkent konuğu olan Prof. Dr. Erol Göka, bölgede yaptığı ziyaretlerde yaşadıklarını anlattı. Kimlik meselesiyle ilgili çok uğraştığını belirten Göka, kimliklerin insanların giysisi, cildi, ulusal derisi olduğunu vurguladı. Göka, şöyle devam etti: "Bir propaganda vardır: 'Güneydoğu, sosyo-ekonomik bir problemdir. İşsizlik bitse, feodal yapı kırılsa, toprak reformu olsa Kürt sorunu falan kalmaz' diye. Buna, benim de inanan bir yanımda varmış. Bunun tamamen hayal olduğunu, uydurma olduğunu; kimlik meselesinin bizim sandığımızdan çok daha önemli olduğunu gördüm. Çok yakıcı bir şey. İç Anadolu'dan Kürt vatandaşlarımızın dağa giden evlatları var. Bu Kürt vatandaşlarının hali vakti yerinde. Çoğu da iyi fakültelerde okuyor. Bunu ben bilmiyordum, çok münferit sanıyordum. Genç insan için kimliğin çok önemli olduğunu biliyorduk ama etnik kimliğin bu kadar örseleyici olabildiğini, etnik kimliği için bütün geleceğinden vazgeçebileceğini sahada gördüm. Bunu tekrar oturup düşünmem lazım. Bunu batılı akademisyenlerin de bildiğini sanmıyorum."
"AKİL İNSANLAR, TOPLUMU ÇİMDİKLEYEREK VAROLAN BARIŞ DUYGUSUNU UYANDIRIYOR"
Akademideki literatür nedeniyle demokrasiyle milliyetçiliğin yan yana gelebileceğini düşünmediğini dile getiren Göka, "Farkettim ki demokratik milliyetçilik diye bir şey olsaydı, insanların milliyetçiliğini kendi farklılıklarını yaşasın, etnik kimliklere saygı gösterelim topyekün Türkiye'den burada yaşamakla ilgili siyasi akım olsaydı şimdi çok daha rahat olurdu. Bunu niye dile getirmedim diye çok hayıflandım. Milliyetçilik, memlekette sulh, sukun adına yapılanlara karşı çıkmak olmamalıydı. Demokratik milliyetçilik gibi ara kavramlara ihtiyaç var." dedi.

Akil İnsanlar'ın toplumu çimdikleyerek varolan barış duygusunu uyandırdığını anlatan Göka, barış ve çözüm istendiğini belirterek milletin temsil yetkisi verdiği hükümetin böyle bir girişimde bulunduğunu ve bunun sağlanacağını vurguladı. Göka, "Akil heyetin bir şehre gelmesi, 'ey insanlar, siz çözüm açısından içinizde sulh sukun duygusu açısından nerdesiniz? Bunu biraz daha yukarı kaldırın. Komşun olan Kürt vatandaşa biraz daha sıcak bak. Biraz daha onunla sarıl'; bunu hatırlatmak. Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir yolu ilk defa deniyor. Bu aynı zamanda demokrasimizin geldiği olgunluk düzeyidir. Bu ülkede bütün siyaset, ekonomik ve sosyal hayat, devlet ve lider merkezli olarak gidiyor. Milletimiz sessiz ve sakin. Ama bunun olumsuzluğu organizasyona yansımıyor. Milletin içindeki sükun arzusu, Türklerle Kürtler buluşmalıydı. Kimlikler etrafında öbekleşmisiz. Milletin birbirinden haberi yok. Mütedeyyin sadece mütedeyyinlerle farklı mezhepten olan sadece kendileriyle bir araya gelmeye başlamış. Kürt Kürtle biraya gelmeye başlamış. Asıl tehlike buydu. Birilerinin araya girip müdahale etmesi gerekiyordu. Bunu sivil toplum yapamadı. Hükümet yapmak zorunda kaldı. Başka sorunların çözümünde Aksaray'da bir vatandaşımız önerdi. Niye başörtüsü için akiller heyeti toplanmıyor. Bakakaldım. İşte budur istediğimiz." şeklinde konuştu.