'Gençlerden Ecdada Mektup' Yarışmasında İlk Üçe Girenler Belli Oldu

Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Türkiye genelinden düzenlenen "Gençlerden Ecdada Mektup" konulu yarışma sonuçlandı.

Soma ilçesinde eğitimini sürdüren Deniz Şahine Berber, üçüncü olarak Manisa'ya gurur yaşattı.

Yarışma kapsamında gönderilen 25 bin 523 mektup, 20 kişilik Gençlik ve Spor Uzmanından oluşan jüri tarafından tek tek okunarak puanlandırıldı. Bunun neticesinde 3. olarak yarışmayı kazanan Deniz Şahine Berber, Manisa’ya ve Manisa gençliğine gurur verdi. Soma Ticaret Meslek Lisesi'nde okuyan Berber'i ilk tebrik eden de, İl Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü oldu. Berber'in Türkiye üçüncüsü olan mektubu ise şöyle:

"BİTANECİK DEDEME
Merhaba dede! Adını, yaşını, nereli olduğunu bilmeden ama Anafartalar’da, Conkbayırı’nda, Seddülbahir’de bir hiç uğruna şehit düşmediğini söylemek için yazıyorum bu mektubu sana. Dünyanın en güçlü, en gelişmiş, başka milletlerin özgürlüklerine ve kaynaklarına ipotek koyarak genişleyen, üzerinde güneş batmamakla övünen devletlerine karşı hasta adam olarak görülen Osmanlıyı, ama daha da ötesinde ecdadının şerefini, onurunu, karının kızının bacının namusunu korumak için düştün yollara. Kim bilir hangi ananın kuzusuydun, hangi yavuklunun sevdiğiydin, belki de daha bıyıkları bile terlememiş bir vatan yiğidiydin. Söyler misin sevdiklerinle bir daha görüşmemek üzere helalleştiğinde neler hissettin dede?
Aldık haberini bin bir zorlukla varmışsın şahadet garantisi verilen kanlı cephelere. Devrin güçlü devletleri tüm imkanlarıyla, yenilmez bildikleri donanmalarıyla bir milletin bağrını delmek için Çanakkale Boğazına yol aldığında, hangi güç, hangi dirayet, nasıl bir vatan sevgisiydi seni korkusuzca düşmana karşı koyduran dede? Adını bile bilmesek de kahramanlıklarını, cephe gerisine yazdığın mektuplarını, annenin niye saçına kına yakarak seni cepheye uğurladığını, Seddülbahir’de Ezineli Yahya Çavuş komutasında bir avuç askerle neler başardığınızı, bundan tam 98 yıl önce bir hiç uğruna şehit düşmediğinizi öğrendik. Öğrendikçe daha da çok sarıldık memleketimize. Bugün dünya üzerindeki nimetlerin en güzelinden yararlanabiliyorsak ve tadına varabiliyorsak doya doya, bunun bir zamanlar buğday çorbası ve üzüm hoşafından başka yiyecek erzağı olmayan, cephanesi kıt olduğu için çoğu kez süngü takıp beklemek zorunda kalan, öleceğini bile bile o son adımı inançla atan sizler sayesinde olduğu biliyoruz dede. Ama buna layık olmak, bu fedakarlıkların hakkını verebilmek ve ahirette onurla, gururla, şerefle yüzünüze bakabilmek için mücadele ediyoruz ve etmemiz gerektiğini de biliyoruz. İşte bu şuur ile geride kalan 98 yılda çok geliştik biz dede. Hatırlar mısın İngilizler parasını verdiğimiz halde iki gemimizi teslim etmemişlerdi bize. Kim bilir sırf bu yüzden bile ne zorluklar çektiniz cephede. Düşman Queen Elizabeth, Majestic, Agamennon, Ocean ve diğer pek çok gemiyle saldırırken, siz gövdesi çağın gerisinde ama ruhu bugün hala savaşan Mesudiye, Muavenet-i Milliye ve küçük devimiz Nusret ile mücadele verdiniz dede. Peki ya kara savaşları. Düşman bitip tükenmek bilmeyen cephanesini acımasızca yakarken üzerinize siz bazen Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethederken döktürdüğü havan toplarını bile kullanmak zorunda kalmışsınız. Biz bunu da öğrendik dede.

Ama sana güzel haberlerim var. Hani mektubumun başında demiştim ya boşuna şehit düşmediniz diye. Siz yokken biz hiç unutmadık sizi. Hep yücelttik gönlümüzde. Arkanızdan şiirler yazıp, methiyeler düzdük. Ama hak etmiştiniz hepsini. Çünkü şairin de dediği gibi ''Bedir’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.'' O gün çektiğiniz zorlukları bir kez daha çekmemek, bir daha aynı darboğazlarda var olma savaşı vermemek için çalıştık ve çalışıyoruz. Conkbayırı’nda “Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” diyen mavi gözlü kurmay yarbayın önderliğinde kurduğumuz cumhuriyette sen ve senden sonra şehit düşen binlerce Mehmedimiz sayesinde insan gibi yaşadık. Allah bir daha bu millete böyle acılar yaşatmasın diyerek sizlerin 98 yıl önce yarattığı vatan bilincini unutmadık. Yıllardır unutturmadık. Hani olur ya tarih bilinci gelişmemiş bazı devletler yıllar önce küçümseyerek geldikleri ve yedikleri şamarla geri döndükleri topraklarımıza düşmanca emellerle tekrar gelemesinler diye kendi milli savaş gemimizi, savunma sistemlerimizi ve daha nicelerini yaptık. Ama kimsenin de egemenlik hakkına göz koymadık. Yıllar önce çektiğiniz zorlukları, savaşın yüzünü ve ağır yükünü bilen bir nesil olarak “Yurtta sulh, cihanda sulh” dedik ve sözümüze sadık kaldık. Sadece kendi topraklarımızda değil dünyanın neresinde olursa olsun mazlumu ezen zalimin karşısına bu bilinçle çıktık.

Ve kardeşçe yaşamaya devam ettik bu topraklarda. Tıpkı 98 yıl önce Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi ve kendini bu toprakların birer ferdi hisseden her kesimi nasıl sırt sırta vererek savaştınız ise, bizler de aynı dostluk, kardeşlik duygularıyla yaşıyoruz şimdi el ele. Nasıl bir kardeşlik duygusuymuş ki sizinki dede, bugün aramıza nifak tohumları ekmeye çalışanların suratına sizin kardeşliğinizi vuruyoruz tokat niyetine.

Mektubum bu dünyada asla gelmeyecek eline dede. Ama içim rahat çünkü sen bugün bu mektupları özgürce yazabilelim diye toprağa düştün bile bile. Bir hilal uğruna batan güneş oldunuz ve olacaksınız gönlümüzde. Bu vatan uğruna gözünü kırpmadan batan tüm güneşlere sevgi, saygı ve şükran dileklerimle."
Kaynak: İHA