Milletvekili Akdağ'dan Kürt Sorunu ve Uludere Açıklamaları
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Mardin İl Danışma Meclisi toplantısına katılan AK Parti Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ, Kürt sorunun çözüm süreci ve Uludere raporu ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Bir otelde AK Parti Mardin İl Başkanlığı tarafından düzenlenen toplantıya, AK Parti Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ, AK Parti Mardin İl Başkanı Vekili Bedrettin Ağalday, Belediye Başkan Vekili Murtaza Varlık, Merkez İlçe Başkanı Murat Bayar, il ve ilçe yönetim kurulu üyeleri katıldı.
Toplantının açılış konuşmalarının ardından katılımcılara hitap eden AK Parti Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürt sorununu çözmede çok kararlı olduğunu söyledi.
Akdağ, “Bugün Türkiye’de 90 yıldır milletin ayağında pranga olan ülkemizin hızını kesen, emeğini ve insan kaynağını tüketen bu sorunu çözmek isteyen güçlü bir irade var. Tabi burada yük birinci derece Sayın Başbakan’ın, hükümetin ve AK Parti’nin dolayısı ile bu güzel camianın omuzundadır. Bu sorunun çözümünde azimli, kararlı, istekli olduğunu bildirmesi için bir liderin daha ne söylemesi gerekiyor? 'Benim iktidarıma mal olsa da' demesi yeterli değil mi? Ya da 'bir zehir olsa da içerim' demesi acaba bu kararlılığın göstergesi değil midir? Bu samimiyetin, dürüstlüğün, bu sorunu çözmenin iradesinin göstergesidir” dedi.
Sorunun bölge insanı olarak daha çok kendi yüreklerini yaktığını ifade eden Akdağ, birilerine rağmen bunun çözüleceğini söyledi.
Akdağ, “Daha çok biz bu acıyı hissettik. Kangren hale gelmiş binlerce trajedi olaya sebebiyet vermiş olayların sonu da çözüm sürecine bağlıdır. Neye rağmen çözülüyor. Bu işe karşı olanlara rağmen bu sorun çözülüyor. Uluslararası silah kaçakçılarına rağmen, nüfus casuslarına rağmen, kan ve gözyaşı üzerinden kendine servet edinen makam çıkaranlara rağmen çözülüyor. İnanıyorum bizler ve çocuklarımız bu meselenin ehemmiyetini on yıl sonra daha iyi, daha net görme imkanına sahip olacağız. İnanıyorum sizler hepiniz bunun farkındasınız, böyle bir ekibin içerisinde olmanın sevabı çok büyük olur. Herhangi hayırlı bir işe sebep olan, o işte olanların sevabı diğerini eksiltmiyor, azaltmıyor. Çünkü Allah’ın rahmeti, bağışlaması, nimeti sonsuz ve sınırsızdır. Dolayısıyla herkese yetecek ve artacak derecededir” diye konuştu
"ORTAK ÖZELLİKLERİ LAİKÇİ OLMALARI" Çözüm sürecine destek vermeyenlerin ortak özelliğinin laikçi kesimden olmaları olduğunu ileri süren Akdağ, bunun anketlerle ortada olduğunu söyledi.
Akdağ, "Anketlere göre sorunun çözüm sürecine destek verenlerin oranı yüzde 58. Bu kadar mağduru olan, bu kadar zahmetini çekmiş, iki bölgede mağdur olan bir olayın çözülmesini istemeyenlerin başında 90 yıldır bu memleketin kaymağını yiyen, imkanlarını paylaşan, ama halka küçümseyici gözle tepeden bakan ekipler, gruplardır. Diğer grup ise Türk ulusalcılardır, mecliste açık açık yüzümüze söylüyorlar. Ağızlarına gelen her şeyi söylüyorlar. Ölçmeden, tartmadan, biçmeden konuşuyorlar, hakaret ediyorlar, ama huzurunuzda tenzih ederek söylüyorum. Bazen de küfrediyorlar. Ama bizim sineye çekmek gibi bir mecburiyetimiz var. Omuzumuzda yetmiş altı milyonun hak hukuku var. Adalet, barış güvenlik, hak noktasında sorumluluğumuz var. Sorunsuz insanlar çok rahat konuşurlar. Tartmadan, ölçemeden, biçmeden konuşurlar. Boğazlarında herhangi bir derecelendirme, herhangi bir basamak yoktur. Diğer grup maalesef onu da söylemek durumundayım. Kürt ırkçılarıdırlar. Yıllardır Kürtlerin mazlumiyetini sömüren suistimal eden, bunun üzerinden kendilerine bir rol biçmeye çalışan bir konum elde etmek isteyenlerdir. Peki bu üç grubun ortak özelliği nedir? Bu üç grubun ortak bir özelliği var. Bunlar laikçi kesimlerdir. Bunların maneviyatla ortak değerlerle bir ilgisi yoktur. Yani Marks’tan, Stalin’den Musa, İsa ve Muhammed’e evrilmeyi benimsemeyelim mi? Hepimizin sevilmesi gerekmiyor mu? Ama birileri sevilmiyor. Çünkü tek bir statüleri var, o da buna dayalıdır. Ama hamd olsun ayaklarının altındaki zemin kayboluyor. Türkiye’deki yığınların bilinç düzeyi siyasi vizyonu kaderlerine el koyacak düzeye geldi. Bu kardeşiniz, bu hizmetkarınız kendi adıma söylüyorum, her gün Salı gününü iple çekiyorum, ve sayın Başbakanı ortalama 1 saate yakın dinliyorum. Beynimi, gönlümü zihnimi o gün için yenilemeye çalışıyorum. Orada iki şey yapılıyor. Geçen haftanın muhasebesi ve gelecek haftanın programı ortaya çıkıyor. Biliyorum ki sizler de bu konuşmaları kaçırmıyorsunuz” şeklinde konuştu
Kurumlar arası çatışmaların artık geçmişte kaldığına işaret eden Akdağ, “Dikkatinizi bir şeye daha çekmek istiyorum. Kurumlararası çatışma da bitti. Bu ellerini ovuşturanlar, kurumlar üzerinden halkı birbirine çatıştırmak isteyenler, bugün Silivri’dedirler. Bugün Diyarbakır Cezaevi'nde insanlarımızın kemiklerini asit kuyularına atanlar, bugün adalet önünde hesap veriyorlar. Arkadaşlar bunlar kolay gerçekleşmedi. Soruyorum size güven, istikrar ve huzur konusunda bugün mü iyi yerdeyiz yoksa 10 yıl önce mi? Bu çabaların hayırlı çabalar olduğunu bilmenizi istiyorum. Çıtamız her gün biraz daha yükseliyor. Halkımızın tamamını kucakladık. Kürt, Türk, Arap, şehirliydi, köylüydü, şu mahalleliydi, bu mahalleliydi, elimizin tersi ile ittik bunları ve hepsini kucakladık. Biz değerler üzerinden giden bir partiyiz. Avantajımız o kadar çok ki, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda altyapıda sosyal yardımlarda devrim niteliğinde düzenlemelere imza atıldı” dedi
Uludere raporuna da değinen Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Benim de içinde olduğum ve sizin de merak ettiğiniz bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. 28 Aralık 2011 gecesi Uludere’de meydana gelen uçakların bombalaması sonucu 34 insanımızın ölmesi ile ilgili bölgeye gittik. Basında bu konuda bazı spekülasyonlar var. Rapor tam 88 sayfadan oluşuyor. İnsan hakları bünyesinde oluşan ekibin içinde kardeşiniz olarak ben de vardım. Hem köylerimizi ziyaret ettik, hem de oradaki yerel, askeri ve idari makamlarla görüştük. Ankara’ya gelirken 8 saatlik heron görüntülerini izledik. Genelkurmay’dan, MİT’ten, emniyetten, içişlerinden bilgiler topladık. Bu 88 sayfa içinde olayın meydana gelişi, olayın gerisindeki nedenleri, kaçakçılık, göç, sınır ticareti geçim, imkansızlıkları, hepsini raporda yazdık. Muhalif partiler bizden şunu istediler. Birilerini mahkum edin. Biz de dedik ki biz bir inceleme komisyonuyuz. Zaten Diyarbakır özel yetkili mahkeme bu konuda adli yönden olayı soruşturuyor. Biliyorum toplumun büyük bir kısmı o rapordan razı olmadı. Ama Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Fotoğrafın tamamını baktığımız zaman bir insanın ölümü bizim için çok önemlidir. İnancımıza göre haksız bir insanın ölümü insanlığın ölümüdür ve bir insanı yaşatmak da insanlığı yaşatmakla eşdeğerdir. Ama Türkiye'nin bir karar arifesinde eşiği geçmek üzereyken bir takım olaylara, bir takım hadislere takılıp sürece zarar vermemek gerektiğini düşündük ve Sayın Başbakanımız da zaten şunu demişti. Tazminatlar konusunda gerekeni yaptı. Eğer özür dilemek gerekiyorsa onu da dileriz demişti. Şahsi kanaatim ve görüşüm şu, onun da belki günü bugün değil, belki zaman ve şartlar müsait olursa, inşallah yaranın bu manevi tarafını tamir etme, giderme noktasında da bir deklarasyon olacağını umut ediyorum”.
Toplantı sonunda siyaset akademisinde dereceye girenlere ödülleri verildi.
Kaynak: İHA
Toplantının açılış konuşmalarının ardından katılımcılara hitap eden AK Parti Mardin Milletvekili Abdurrahim Akdağ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürt sorununu çözmede çok kararlı olduğunu söyledi.
Akdağ, “Bugün Türkiye’de 90 yıldır milletin ayağında pranga olan ülkemizin hızını kesen, emeğini ve insan kaynağını tüketen bu sorunu çözmek isteyen güçlü bir irade var. Tabi burada yük birinci derece Sayın Başbakan’ın, hükümetin ve AK Parti’nin dolayısı ile bu güzel camianın omuzundadır. Bu sorunun çözümünde azimli, kararlı, istekli olduğunu bildirmesi için bir liderin daha ne söylemesi gerekiyor? 'Benim iktidarıma mal olsa da' demesi yeterli değil mi? Ya da 'bir zehir olsa da içerim' demesi acaba bu kararlılığın göstergesi değil midir? Bu samimiyetin, dürüstlüğün, bu sorunu çözmenin iradesinin göstergesidir” dedi.
Sorunun bölge insanı olarak daha çok kendi yüreklerini yaktığını ifade eden Akdağ, birilerine rağmen bunun çözüleceğini söyledi.
Akdağ, “Daha çok biz bu acıyı hissettik. Kangren hale gelmiş binlerce trajedi olaya sebebiyet vermiş olayların sonu da çözüm sürecine bağlıdır. Neye rağmen çözülüyor. Bu işe karşı olanlara rağmen bu sorun çözülüyor. Uluslararası silah kaçakçılarına rağmen, nüfus casuslarına rağmen, kan ve gözyaşı üzerinden kendine servet edinen makam çıkaranlara rağmen çözülüyor. İnanıyorum bizler ve çocuklarımız bu meselenin ehemmiyetini on yıl sonra daha iyi, daha net görme imkanına sahip olacağız. İnanıyorum sizler hepiniz bunun farkındasınız, böyle bir ekibin içerisinde olmanın sevabı çok büyük olur. Herhangi hayırlı bir işe sebep olan, o işte olanların sevabı diğerini eksiltmiyor, azaltmıyor. Çünkü Allah’ın rahmeti, bağışlaması, nimeti sonsuz ve sınırsızdır. Dolayısıyla herkese yetecek ve artacak derecededir” diye konuştu
"ORTAK ÖZELLİKLERİ LAİKÇİ OLMALARI" Çözüm sürecine destek vermeyenlerin ortak özelliğinin laikçi kesimden olmaları olduğunu ileri süren Akdağ, bunun anketlerle ortada olduğunu söyledi.
Akdağ, "Anketlere göre sorunun çözüm sürecine destek verenlerin oranı yüzde 58. Bu kadar mağduru olan, bu kadar zahmetini çekmiş, iki bölgede mağdur olan bir olayın çözülmesini istemeyenlerin başında 90 yıldır bu memleketin kaymağını yiyen, imkanlarını paylaşan, ama halka küçümseyici gözle tepeden bakan ekipler, gruplardır. Diğer grup ise Türk ulusalcılardır, mecliste açık açık yüzümüze söylüyorlar. Ağızlarına gelen her şeyi söylüyorlar. Ölçmeden, tartmadan, biçmeden konuşuyorlar, hakaret ediyorlar, ama huzurunuzda tenzih ederek söylüyorum. Bazen de küfrediyorlar. Ama bizim sineye çekmek gibi bir mecburiyetimiz var. Omuzumuzda yetmiş altı milyonun hak hukuku var. Adalet, barış güvenlik, hak noktasında sorumluluğumuz var. Sorunsuz insanlar çok rahat konuşurlar. Tartmadan, ölçemeden, biçmeden konuşurlar. Boğazlarında herhangi bir derecelendirme, herhangi bir basamak yoktur. Diğer grup maalesef onu da söylemek durumundayım. Kürt ırkçılarıdırlar. Yıllardır Kürtlerin mazlumiyetini sömüren suistimal eden, bunun üzerinden kendilerine bir rol biçmeye çalışan bir konum elde etmek isteyenlerdir. Peki bu üç grubun ortak özelliği nedir? Bu üç grubun ortak bir özelliği var. Bunlar laikçi kesimlerdir. Bunların maneviyatla ortak değerlerle bir ilgisi yoktur. Yani Marks’tan, Stalin’den Musa, İsa ve Muhammed’e evrilmeyi benimsemeyelim mi? Hepimizin sevilmesi gerekmiyor mu? Ama birileri sevilmiyor. Çünkü tek bir statüleri var, o da buna dayalıdır. Ama hamd olsun ayaklarının altındaki zemin kayboluyor. Türkiye’deki yığınların bilinç düzeyi siyasi vizyonu kaderlerine el koyacak düzeye geldi. Bu kardeşiniz, bu hizmetkarınız kendi adıma söylüyorum, her gün Salı gününü iple çekiyorum, ve sayın Başbakanı ortalama 1 saate yakın dinliyorum. Beynimi, gönlümü zihnimi o gün için yenilemeye çalışıyorum. Orada iki şey yapılıyor. Geçen haftanın muhasebesi ve gelecek haftanın programı ortaya çıkıyor. Biliyorum ki sizler de bu konuşmaları kaçırmıyorsunuz” şeklinde konuştu
Kurumlar arası çatışmaların artık geçmişte kaldığına işaret eden Akdağ, “Dikkatinizi bir şeye daha çekmek istiyorum. Kurumlararası çatışma da bitti. Bu ellerini ovuşturanlar, kurumlar üzerinden halkı birbirine çatıştırmak isteyenler, bugün Silivri’dedirler. Bugün Diyarbakır Cezaevi'nde insanlarımızın kemiklerini asit kuyularına atanlar, bugün adalet önünde hesap veriyorlar. Arkadaşlar bunlar kolay gerçekleşmedi. Soruyorum size güven, istikrar ve huzur konusunda bugün mü iyi yerdeyiz yoksa 10 yıl önce mi? Bu çabaların hayırlı çabalar olduğunu bilmenizi istiyorum. Çıtamız her gün biraz daha yükseliyor. Halkımızın tamamını kucakladık. Kürt, Türk, Arap, şehirliydi, köylüydü, şu mahalleliydi, bu mahalleliydi, elimizin tersi ile ittik bunları ve hepsini kucakladık. Biz değerler üzerinden giden bir partiyiz. Avantajımız o kadar çok ki, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda altyapıda sosyal yardımlarda devrim niteliğinde düzenlemelere imza atıldı” dedi
Uludere raporuna da değinen Akdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Benim de içinde olduğum ve sizin de merak ettiğiniz bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. 28 Aralık 2011 gecesi Uludere’de meydana gelen uçakların bombalaması sonucu 34 insanımızın ölmesi ile ilgili bölgeye gittik. Basında bu konuda bazı spekülasyonlar var. Rapor tam 88 sayfadan oluşuyor. İnsan hakları bünyesinde oluşan ekibin içinde kardeşiniz olarak ben de vardım. Hem köylerimizi ziyaret ettik, hem de oradaki yerel, askeri ve idari makamlarla görüştük. Ankara’ya gelirken 8 saatlik heron görüntülerini izledik. Genelkurmay’dan, MİT’ten, emniyetten, içişlerinden bilgiler topladık. Bu 88 sayfa içinde olayın meydana gelişi, olayın gerisindeki nedenleri, kaçakçılık, göç, sınır ticareti geçim, imkansızlıkları, hepsini raporda yazdık. Muhalif partiler bizden şunu istediler. Birilerini mahkum edin. Biz de dedik ki biz bir inceleme komisyonuyuz. Zaten Diyarbakır özel yetkili mahkeme bu konuda adli yönden olayı soruşturuyor. Biliyorum toplumun büyük bir kısmı o rapordan razı olmadı. Ama Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Fotoğrafın tamamını baktığımız zaman bir insanın ölümü bizim için çok önemlidir. İnancımıza göre haksız bir insanın ölümü insanlığın ölümüdür ve bir insanı yaşatmak da insanlığı yaşatmakla eşdeğerdir. Ama Türkiye'nin bir karar arifesinde eşiği geçmek üzereyken bir takım olaylara, bir takım hadislere takılıp sürece zarar vermemek gerektiğini düşündük ve Sayın Başbakanımız da zaten şunu demişti. Tazminatlar konusunda gerekeni yaptı. Eğer özür dilemek gerekiyorsa onu da dileriz demişti. Şahsi kanaatim ve görüşüm şu, onun da belki günü bugün değil, belki zaman ve şartlar müsait olursa, inşallah yaranın bu manevi tarafını tamir etme, giderme noktasında da bir deklarasyon olacağını umut ediyorum”.
Toplantı sonunda siyaset akademisinde dereceye girenlere ödülleri verildi.