Çorum Veteriner Hekimler Odası’ndan Şaşırtıcı Açıklama

Veteriner Hekimler Odası Başkanı Arif Akar, kanatlı hayvanların kenelerin üreyip çoğalmaları için iyi bir ortam oluşturduğunu belirterek, “Dolayısıyla kene mücadelesi için doğaya keklik salmak, bahçelerde kanatlı beslemek gibi düşünceler yanlıştır” dedi.

Çorum Veteriner Hekimler Odası’ndan Şaşırtıcı Açıklama
Çorum Veteriner Hekimler Odası’ndan keneyle mücadele çalışmalarıyla ilgili şaşırtıcı bir açıklama geldi. Veteriner Hekimler Odası Başkanı Arif Akar, kanatlı hayvanların kenelerin üreyip çoğalmaları için iyi bir ortam oluşturduğunu belirterek, “Dolayısıyla kene mücadelesi için doğaya keklik salmak, bahçelerde kanatlı beslemek gibi düşünceler yanlıştır” dedi.

Zehirli kenelerin bulaştırdığı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’nın (KKKA) Türkiye’de 2002 yılında Tokat ve civarında tespit edildiğini hatırlatan Akar, ülkeye bu hastalığın göçmen kuşlar ve hayvan nakilleri aracılığıyla geldiğinin tahmin edildiğini söyledi.

Dünyada 860 tür kene bulunduğunu, bunlardan ancak 30 türünün KKKA virüsü taşıyabileceklerini dile getiren Akar, bunların içinden de 7 türünün Türkiye’de bulunduğunu söyledi.

Bu türlerinde genellikle İç Anadolu Bölgesi (Çorum, Tokat, Amasya, Sivas, Gümüşhane, Yozgat) iklim şartlarında yaşayabilen kene türleri olduğunu kaydeden Akar, her kene ısırığından hastalık bulaşmadığına dikkat çekti. Kenelerin hastalığı bulaştırabilmesi için hastalık etkeni olan virüsü taşıması gerektiğini dile getiren Akar, KKKA geçişine neden olan kene türlerinin başında olan “Hyalomma marginatum marginatum” kenelerinin geldiğini ifade etti.

Hastalığın genel olarak Mart ayı sonu itibariyle havaların ısınarak kenelerin aktive olması ile başladığını, Ekim ayının yarısında havaların soğumasıyla son bulduğunu dile getiren Akar, “Bulaşma genellikle yaban hayatı ile yerleşik hayatın iç içe olduğu köylerde olmaktadır. Keneler, küçük omurgalılardan (tavşan, kirpi, kaplumbağa, keklik) kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza ederler, insan veya hayvanlardan kan emerken virüsleri insan ve hayvanlara bulaştırırlar. Keneler yaşamlarını devam ettirmek ve çoğalabilmek için mutlak olarak kan emmek zorunda olan, küçük oval şekilli, 8 bacaklı, uçamayan, sıçrayamayan canlılardır. Yaşam süreçleri için kan kaynağı olabilecek bir canlıya ihtiyaç duyan keneler, memeliler, kuşlar, sürüngenler gibi pek çok canlıyı konak, yani, besin kaynağı olarak kullanırlar. Bununla birlikte birçok kene formu, sadece bir canlı türünü konak olarak seçerken bazı kene cinsleri hem insanları, hem evcil hayvanları hem de küçük ve büyük baş hayvanlardan kan emerler. Tek bir canlı türünü konak olarak kullanan keneler, genellikle insan sağlığı veya veteriner hekimlik açısından sorun yaratmazken, insanları da konak olarak kullanan ve genellikle farklı türlerden kan emebilen keneler hastalıkların bulaşması ve yayılması açısından önem taşırlar. Bir canlıdan 10-14 güne kadar kan emerler, doyduktan sonra çiftleşir ve sonra toprağa düşüp yaklaşık 7 bin yumurta yumurtladıktan sonra ölürler. Ömürleri konak hayvan bulabilme ve mevsime bağlı olarak 4 ay ile 1,5 yıl arasındadır. Hayvanlarda hastalık oluşturmazlar” dedi.

Kene ısırıklarının çoğunlukla ağrısız olduğu için, genellikle ısırılan kişilerin keneyi ancak ısırılmadan sonra, hatta kene kan emerek şiştikten sonra fark ettiklerine dikkat çeken Akar, şunları söyledi: “Kenenin fark edildikten sonra en kısa sürede konaktan uzaklaştırılması önemlidir. Keneler tarafından bulaştırılan KKKA ilgili olarak yapılmış olan insan ve hayvan çalışmalarında kenenin kaldığı sürenin uzaması ile hastalık geçiş riskinin arttığı gösterilmiştir. Özellikle bu süre 12 saat ve üzerinde ise risk istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde artmaktadır. Hatta süre 24 saatten fazla ise risk artışı daha da belirgin olmaktadır. Bu sebeple kenelerin neden olduğu hastalıklardan korunmak için kenenin görülür görülmez çıkartılmasının gerekli olduğu aşikârdır. Kenenin ısırdığı yerden çıkartılması sırasında asla çıplak elle temas edilmemelidir, çıkartılırken önlem alınmalı, eldiven giyilmelidir. Bu önlemler arasında, özellikle kibrit veya çakmakla sıcak uygulanması, üzerine alkol, mazot, benzeri ürünler dökülmesi veya sürülmesi veya dikiş ipliğinin kenenin boyun veya karın kısmında geçirilerek çıkartılması asla yapılmamalıdır. Bu işlemler kenenin tükürük salgısında artmaya ve hatta kusmasına neden olacağı için teorik olarak enfeksiyon riskinin artışına neden olur. Kene çıkartıldıktan sonra antiseptik solüsyon (kolonya, alkol, tendürtüyot v.s) ısırılma yerine uygulanmalıdır. KKA’nın kesin bir tedavisi olmadığından en önemli yöntem kişisel korunmadır. Bu amaçla mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan (hayvan barınakları, piknik amaçlı gidilen su kenarı, otlak şeklindeki yerler, çalı çırpı ve gür ot bulunan yerler, av alanları, orman vb.) kaçınılması gerekmektedir. Eğer bu tür ortamlarda bulunuluyorsa çıplak ayakla veya kısa giysiler giyilmemelidir (lastik çizme giyilmeli veya pantolonların paçaları çorap içine alınmalı), boyuna mendil veya eşarp sarılmalıdır, vücut belirli aralıklarla kene yönünden taranmalı; vücuda yapışmamış olanlar dikkatlice toplanılmalı, yapışan keneler ise ezilmeden ve kenenin ağız kısmı koparılmadan (bir pensle veya cımbızla yukarıya doğru) alınmalıdır.”
Kaynak: İHA