Eğitim-bir-sen: 8 Mart Kadınlara Ayrımcılığın Bittiği Tarih Olsun
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu’nda kadınlara pozitif ayrımcılık hakkı tanınmasına rağmen çalışma hayatında kadınlar arası ayrımcılığın hala devam ettiğini söyledi.
Özer, “Temel hak ve özgürlüklerini kullanamayan başörtülü kadınlara erkek kontenjanından insan muamelesinin yapıldığı ülkemizde, 8 Mart’ın tüm ayrımcılıkların ve ötekileştirmelerin bittiği tarih olmasını istiyoruz.” dedi.
Ahmet Özer, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. 8 Mart’ın, kadınların haklarını aramak, çalıştıkları işin karşılığı ücreti alabilmek ve doğum izni talepleriyle başlattıkları mücadelenin yıldönümü olduğunu hatırlatan Özer, “Bu mücadelenin 1857 yılında başladığını dikkate aldığımızda, aradan geçen sürede fazla bir ilerlemenin olmadığı açıktır. Günümüzde kadınların uğradıkları eşitsizlik ve ayrımcılık halen devam etmekte, kadınların talepleri sürekli gündemdeki yerini korumaktadır. Her 8 Mart’ta, kadınların sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik talep ve önerileri kadın-erkek toplumun her kesimi tarafından dillendirilmekte ama köklü çözümler getirilmemektedir.” şeklinde konuştu.
“KILIK KIYAFET KÖRÜKLENDİ"Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, kadınların, birbirlerinin sorunlarına karşı duyarsızlaştırılmakla birlikte hemcinslerine karşı mücadele eder hale getirildiklerini ifade etti.
Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kılık-kıyafet ayrımcılığının kamu eliyle körüklenmesi yüzünden kadınların önemli bir kesimi ötekileştirilmiş, eğitim-öğretim ve çalışma hayatı başta olmak üzere, çoğunlukla sosyal hayattan da dışlanmışlardır. Yıllarca üniversite kapılarında yaşanan dramlar görmezden gelinmiş, kılık-kıyafet ayrımcılığıyla dışlamalar sürmüş, özgürlük talepleri duymazdan gelinmiştir. Çalışma ve toplumsal hayata katılımdaki eşitsizlik devam ederken, ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyaları ise bir ironi gibi durmuştur.” MERVE KAVAKÇI’NIN DURUMUAhmet Özer, halkın oylarıyla seçilen Merve Kavakçı’ya TBMM İç Tüzüğü gerekçe gösterilerek had bildirilmesinin, sindirilmenin en uç örneği olarak tarihe geçtiğine dikkat çekerek, “Bu durum, hakkını arayan kadınlara öğrenilmiş çaresizlik örneği olarak sunulurken, kılık-kıyafeti gerekçe gösterilerek mesleklerinde atılan, eğitimleri yarıda kalan, yaşamları zehir edilen kadınların ödediği bedel yeterli görülmemişçesine kadınlara uygulanan ayrımcılık maalesef hâlâ sürmektedir. 1930’da ‘seçme’, 1934’te ‘seçilme’ hakkı tanınan kadına günümüzde ne giyeceğini seçme hakkı verilmemekte, toplum mühendisliği devam etmekte, ders kitapları dâhil hayatın her alanında kadınlara rol modeller dayatılmaktadır. Yıl 2013 ve kamusal alan yalanıyla meşrulaştırılmaya çalışılan keyfi dayatmalar hâlâ sürmekte; başörtüsü, kadınların önemli bir kısmını mahrum etmenin simgesel aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir” ifadelerini kullandı. İMZA KAMPANYASI“12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu’nda kadınlara pozitif ayrımcılık hakkı tanındığı halde, çalışma hayatında kadınlar arası ayrımcılığın sürüyor olması kabul edilemez.” diyen Özer, “Temel hak ve özgürlüklerini kullanamayan başörtülü kadınlara erkek kontenjanından insan muamelesinin yapıldığı ülkemizde, Eğitim-Bir-Sen olarak 8 Mart’ın tüm ayrımcılıkların ve ötekileştirmelerin bittiği tarih olmasını istiyoruz. Memur-Sen Konfederasyonu olarak “Kamuda Kılık ve Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyon İmza” kampanyası kapsamında topladığımız 12 milyon 300 bin imzanın kişi hak ve özgürlüklerinin iadesi için ortaya konulan en güçlü talep olduğunu haykırıyor, anayasal meşruiyeti olmayan 1982 model darbe dönemi kılık-kıyafet yönetmeliğinin kaldırılarak, kadınların çalışma hayatından dışlanmasının önüne geçilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.” HÜKÜMETE ÇAĞRI YAPTIHükümete çağrıda bulunan Özer, 8 Mart tarihinin, yıllardır ötekileştirilmiş ve örselenmiş kadınlar için bir milat yapılmasını isteyerek, “Aksi takdirde kamu çalışanları olarak bu konudaki kararlılığımızı devam ettireceğimizi ve 18 Mart’ta işyerlerine sivil kıyafetle giderek, çağdışı yasağı yok sayıp yönetmeliği işlevsiz kılacağımızı bir kez daha deklare ediyoruz.” dedi.
Özer, savaşın hüküm sürdüğü ülkelerdeki kadın ve çocukların yaşadıkları dramların son bulmasını, şiddetten uzak, engellerden arınmış, kadınların hayatın her alanında hak ettiği şekilde temsil edilmesini diledi .
Ahmet Özer, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir açıklama yaptı. 8 Mart’ın, kadınların haklarını aramak, çalıştıkları işin karşılığı ücreti alabilmek ve doğum izni talepleriyle başlattıkları mücadelenin yıldönümü olduğunu hatırlatan Özer, “Bu mücadelenin 1857 yılında başladığını dikkate aldığımızda, aradan geçen sürede fazla bir ilerlemenin olmadığı açıktır. Günümüzde kadınların uğradıkları eşitsizlik ve ayrımcılık halen devam etmekte, kadınların talepleri sürekli gündemdeki yerini korumaktadır. Her 8 Mart’ta, kadınların sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik talep ve önerileri kadın-erkek toplumun her kesimi tarafından dillendirilmekte ama köklü çözümler getirilmemektedir.” şeklinde konuştu.
“KILIK KIYAFET KÖRÜKLENDİ"Genel Başkan Vekili Ahmet Özer, kadınların, birbirlerinin sorunlarına karşı duyarsızlaştırılmakla birlikte hemcinslerine karşı mücadele eder hale getirildiklerini ifade etti.
Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kılık-kıyafet ayrımcılığının kamu eliyle körüklenmesi yüzünden kadınların önemli bir kesimi ötekileştirilmiş, eğitim-öğretim ve çalışma hayatı başta olmak üzere, çoğunlukla sosyal hayattan da dışlanmışlardır. Yıllarca üniversite kapılarında yaşanan dramlar görmezden gelinmiş, kılık-kıyafet ayrımcılığıyla dışlamalar sürmüş, özgürlük talepleri duymazdan gelinmiştir. Çalışma ve toplumsal hayata katılımdaki eşitsizlik devam ederken, ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyaları ise bir ironi gibi durmuştur.” MERVE KAVAKÇI’NIN DURUMUAhmet Özer, halkın oylarıyla seçilen Merve Kavakçı’ya TBMM İç Tüzüğü gerekçe gösterilerek had bildirilmesinin, sindirilmenin en uç örneği olarak tarihe geçtiğine dikkat çekerek, “Bu durum, hakkını arayan kadınlara öğrenilmiş çaresizlik örneği olarak sunulurken, kılık-kıyafeti gerekçe gösterilerek mesleklerinde atılan, eğitimleri yarıda kalan, yaşamları zehir edilen kadınların ödediği bedel yeterli görülmemişçesine kadınlara uygulanan ayrımcılık maalesef hâlâ sürmektedir. 1930’da ‘seçme’, 1934’te ‘seçilme’ hakkı tanınan kadına günümüzde ne giyeceğini seçme hakkı verilmemekte, toplum mühendisliği devam etmekte, ders kitapları dâhil hayatın her alanında kadınlara rol modeller dayatılmaktadır. Yıl 2013 ve kamusal alan yalanıyla meşrulaştırılmaya çalışılan keyfi dayatmalar hâlâ sürmekte; başörtüsü, kadınların önemli bir kısmını mahrum etmenin simgesel aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir” ifadelerini kullandı. İMZA KAMPANYASI“12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu’nda kadınlara pozitif ayrımcılık hakkı tanındığı halde, çalışma hayatında kadınlar arası ayrımcılığın sürüyor olması kabul edilemez.” diyen Özer, “Temel hak ve özgürlüklerini kullanamayan başörtülü kadınlara erkek kontenjanından insan muamelesinin yapıldığı ülkemizde, Eğitim-Bir-Sen olarak 8 Mart’ın tüm ayrımcılıkların ve ötekileştirmelerin bittiği tarih olmasını istiyoruz. Memur-Sen Konfederasyonu olarak “Kamuda Kılık ve Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyon İmza” kampanyası kapsamında topladığımız 12 milyon 300 bin imzanın kişi hak ve özgürlüklerinin iadesi için ortaya konulan en güçlü talep olduğunu haykırıyor, anayasal meşruiyeti olmayan 1982 model darbe dönemi kılık-kıyafet yönetmeliğinin kaldırılarak, kadınların çalışma hayatından dışlanmasının önüne geçilmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.” HÜKÜMETE ÇAĞRI YAPTIHükümete çağrıda bulunan Özer, 8 Mart tarihinin, yıllardır ötekileştirilmiş ve örselenmiş kadınlar için bir milat yapılmasını isteyerek, “Aksi takdirde kamu çalışanları olarak bu konudaki kararlılığımızı devam ettireceğimizi ve 18 Mart’ta işyerlerine sivil kıyafetle giderek, çağdışı yasağı yok sayıp yönetmeliği işlevsiz kılacağımızı bir kez daha deklare ediyoruz.” dedi.
Özer, savaşın hüküm sürdüğü ülkelerdeki kadın ve çocukların yaşadıkları dramların son bulmasını, şiddetten uzak, engellerden arınmış, kadınların hayatın her alanında hak ettiği şekilde temsil edilmesini diledi .