Erdoğan: Müslüm Gürses, Bir Sivil İtirazın Unutulmaz Önderiydi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta hayatını kaybeden arabesk sanatçısı Müslüm Gürses'i, 'sivil itirazın unutulmaz önderi' olarak nitelendirdi.
Sivil itiraza örnek olarak yaşayan sanatçılardan Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve Şivan Perver gibi isimleri sayan Erdoğan, Aşık Veysel, Cem Karaca ve Ahmet Kaya gibi isimleri de sayarak bu sanatçıların, dayatılmak istenen toplum mühendisliğine karşı çıktıklarını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, TBMM'deki AK Parti haftalık grup toplantısındaki konuşmasının başında Müslüm Gürses'e de değindi. Erdoğan, "Söz ve musiki ustasını Müslüm Gürses'i hakka uğurladık. Kendisine rahmet niyaz ediyorum, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum." dedi.
Gürses'in sadece bir ses sanatçısı olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Elbette geride çok önemli eserler bıraktı. Gençliği derinden etkileyen verdiği mesajlarla sevgiyi dayanışmayı çoğaltan bir sanatçıydı. Ancak Müslüm Gürses sanatçılığının yanında bir itirazın bir toplumsal muhalefetin deyim yerindeyse bir sivil itirazın da unutulmaz önderiydi. Duyguların insanıydı ve temsilcisiydi. O duyguların temsilcisi olması da gerçekten o duyguları yaşayan insanların da binlerce on binlerce yüz binlerce gencin arkasından yürümesinin zeminini hazırladı." diye konuştu.
Sivil itirazdan bahsederken geçmişten örnekler veren Erdoğan, şöyle devam etti: "Merhum Aşık Veysel yakınlarına bir dönem, altını özellikle çiziyorum bunları hafıza kayıtlarına alalım, bir dönem sazıyla Sivas’a inemediğini, şehir merkezine giremediğini söylüyor. Polis ya da jandarmanın elinden sazını hemen aldığını, kırdığını ya da ateşe atarak yaktığını ifade ediyor. Neden? Çünkü dönemin tek parti dahiliye vekaleti tarafından saz gerici bir müzik aleti olarak görülüyor. Valilikler eliyle kolluk kuvvetleri eliyle görüldüğü yerde toplanması yakılması imha edilmesi isteniyor. Bu ülkede kimin ne olduğunu anlıyor musunuz? Bu CHP zihniyeti böyle bir zihniyettir. Halk müziğinin radyolardan dahi yayınlanması yasaklanıyor, dinlenmesi ve icra edilmesi yasaklanıyor. Halk sanatçısı Veysel’in başına bunlar gelirken Türkiye’nin tarihteki en büyük sanatçılarından biri olan Itri de hafızalardan silinmek isteniyor. 1970'li yıllarda yaklaşık 40 yıl önce devlet konser salonunda bir Itri konseri verilmesi planlanıyor. Ama daha plan aşamasındayken malum çevreler bunların içinde bazı sözüm ona sanatçılar da var devreye giriyorlar. Senfoni orkestrasına mahsus salonda 'tek sesli alaturka müzik yapılamaz' diye ayağa kalkıyorlar. Bunu engelliyorlar. Hatta dönemin Kültür Bakanı bu niyetinden dolayı görevinden alınıyor. Bu anlamsız yasağı da biliyorsunuz geçen yıl haziran ayında kaldırdık. Devlet konser salonunda büyük sanatçımız Itri icra edildi."Yapılanları tek parti döneminin her alanda tek tip insan yetiştirme gayesi ile topluma zulmedildiğini kaydeden Erdoğan, "İnsanların siyasi tercihlerine dini tercihlerine maneviyatlarına kılık kıyafetlerine müdahale edildiği kadar duygularına sözlerine kelimelerine o duyguları nasıl ifade edeceklerine bile müdahale edildi. İşte Müslüm Gürses onunla birlikte Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur daha nicesi bu baskıya bu tek tipçiliğe bu zihniyete karşı bir itiraz olarak ortaya çıktılar. Halkın diliyle müzik yaptılar. Yıllarca bu ülkede arabesk müzik tartışıldı, hala da tartışılıyor. Onun müzik olmadığı bize yakışmadığı söylediler. Bırakın ya bırakın. Onun da bu ülkede hedef kitlesi var, niçin karşısına dikiliyorsunuz ve bunlar bizim zenginliklerimiz. Farklıklar bizim zenginliklerimiz, niye rahatsız oluyorsunuz? Bu insanlar halkın içinden geldiler, halkın hissiyatını aktardılar. Boyunları büküktü kalpleri kırıktı, sazlarından başka bir şeyleri yoktu. Ama sazları ve sözleriyle baskıya zulme toplum mühendislerine çok güçlü bir şekilde isyan ettiler." ifadeleri kullanıldı. 1970'lerde ve 1980'lerde sanatçıların ağır baskılar yaşadıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Merhum Cem Karaca yıllar boyunca gurbete mahkum oldu. Merhum Ahmet Kaya gurbette hayata gözlerini yumdu. Seversin sevmezsin, ayrı konu. Geçmişte devletin anlayışı neticesinde gurbete çıkmak zorunda kalan Şivan Perver benzeri bir otoriter anlayışın benzeri tek tipçi zihniyetin terör örgütünün baskıları neticesinde doğduğu topraklara hasret bir şekilde yaşadı, yaşıyor. Bütün bu ve benzeri sanatçıların şarkıları elden ele gönülden gönüle dolaşırken kitlelere ulaşırken, radyolarda TVlerde kendilerine yer bulamadılar. Ahmet Kaya'ya yapılanları unutmayın. Neler yaptılar? O köşelerinden yazı yazanlar, duayen geçinenler, çok satan gazetelerin köşe yazarları neler yaptılar? Salondan zor kaçırıldı Ahmet Kaya. Aynı Ahmet Kaya beni Pınarhisar’a uğurlayanlardan bir tanesi. Çünkü o da duyguların insanıydı, farklı dünya görüşlerinin insanı olabiliriz ama bunu da gerçekleştiren bir insan oldu. Belediye başkanlığım dönemimde de kendisiyle münasebetimiz çok çok farklıydı. Seçkinler tarafından kaymak tabaka tarafından sözde aydınlar tarafından bu müzik ve bu sanatçılar horlandılar aşağılandılar." Bugün bile 21. yüzyılda bu demode anlayışı sürdüren, halkı olduğu kadar halkın tercihlerini, halkın müziğini sevdiği müzisyenleri aşağılamaya horlamaya devam edenler olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Bugün bile toplumu bir mühendis gibi şekillendirme toplumun tercihlerini aşağılama topluma dayatmalar yapma özlemi arzusu sevdası içinde olanlar var. Dinlersiniz, dinlemezsiniz. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama halkın tercihine halkın duygularını ifade etme biçimine saygı duymak tahammül etmek zorundasınız. Merhum Müslüm Gürses'in hayatı da eserleri de işte toplum mühendislerine bu halkı aşalığayanlara verilmiş en güzel cevaptı. Yine belediye başkanlığım döneminde kendisiyle zaman zaman görüşmelerim olmuştu. Kendisinin nasıl o duyguların insanı olduğunu o zaman çok çok iyi anlamıştım çok yakından biliyorum. İfadelerinde zaten tüm o yaptığı müzikte onu görüyorsunuz, sesinde de müziğinde de bunu hissediyorsunuz. Müslüm Gürses’i eserleri olduğu kadar işte bu itirazlarıyla da hatırlayacak, arkadaşlarıyla muasırlarıyla gerçekleştirdiği sessiz devrimi her zaman hafızamızda diri tutacağız."
Başbakan Erdoğan, TBMM'deki AK Parti haftalık grup toplantısındaki konuşmasının başında Müslüm Gürses'e de değindi. Erdoğan, "Söz ve musiki ustasını Müslüm Gürses'i hakka uğurladık. Kendisine rahmet niyaz ediyorum, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum." dedi.
Gürses'in sadece bir ses sanatçısı olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Elbette geride çok önemli eserler bıraktı. Gençliği derinden etkileyen verdiği mesajlarla sevgiyi dayanışmayı çoğaltan bir sanatçıydı. Ancak Müslüm Gürses sanatçılığının yanında bir itirazın bir toplumsal muhalefetin deyim yerindeyse bir sivil itirazın da unutulmaz önderiydi. Duyguların insanıydı ve temsilcisiydi. O duyguların temsilcisi olması da gerçekten o duyguları yaşayan insanların da binlerce on binlerce yüz binlerce gencin arkasından yürümesinin zeminini hazırladı." diye konuştu.
Sivil itirazdan bahsederken geçmişten örnekler veren Erdoğan, şöyle devam etti: "Merhum Aşık Veysel yakınlarına bir dönem, altını özellikle çiziyorum bunları hafıza kayıtlarına alalım, bir dönem sazıyla Sivas’a inemediğini, şehir merkezine giremediğini söylüyor. Polis ya da jandarmanın elinden sazını hemen aldığını, kırdığını ya da ateşe atarak yaktığını ifade ediyor. Neden? Çünkü dönemin tek parti dahiliye vekaleti tarafından saz gerici bir müzik aleti olarak görülüyor. Valilikler eliyle kolluk kuvvetleri eliyle görüldüğü yerde toplanması yakılması imha edilmesi isteniyor. Bu ülkede kimin ne olduğunu anlıyor musunuz? Bu CHP zihniyeti böyle bir zihniyettir. Halk müziğinin radyolardan dahi yayınlanması yasaklanıyor, dinlenmesi ve icra edilmesi yasaklanıyor. Halk sanatçısı Veysel’in başına bunlar gelirken Türkiye’nin tarihteki en büyük sanatçılarından biri olan Itri de hafızalardan silinmek isteniyor. 1970'li yıllarda yaklaşık 40 yıl önce devlet konser salonunda bir Itri konseri verilmesi planlanıyor. Ama daha plan aşamasındayken malum çevreler bunların içinde bazı sözüm ona sanatçılar da var devreye giriyorlar. Senfoni orkestrasına mahsus salonda 'tek sesli alaturka müzik yapılamaz' diye ayağa kalkıyorlar. Bunu engelliyorlar. Hatta dönemin Kültür Bakanı bu niyetinden dolayı görevinden alınıyor. Bu anlamsız yasağı da biliyorsunuz geçen yıl haziran ayında kaldırdık. Devlet konser salonunda büyük sanatçımız Itri icra edildi."Yapılanları tek parti döneminin her alanda tek tip insan yetiştirme gayesi ile topluma zulmedildiğini kaydeden Erdoğan, "İnsanların siyasi tercihlerine dini tercihlerine maneviyatlarına kılık kıyafetlerine müdahale edildiği kadar duygularına sözlerine kelimelerine o duyguları nasıl ifade edeceklerine bile müdahale edildi. İşte Müslüm Gürses onunla birlikte Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur daha nicesi bu baskıya bu tek tipçiliğe bu zihniyete karşı bir itiraz olarak ortaya çıktılar. Halkın diliyle müzik yaptılar. Yıllarca bu ülkede arabesk müzik tartışıldı, hala da tartışılıyor. Onun müzik olmadığı bize yakışmadığı söylediler. Bırakın ya bırakın. Onun da bu ülkede hedef kitlesi var, niçin karşısına dikiliyorsunuz ve bunlar bizim zenginliklerimiz. Farklıklar bizim zenginliklerimiz, niye rahatsız oluyorsunuz? Bu insanlar halkın içinden geldiler, halkın hissiyatını aktardılar. Boyunları büküktü kalpleri kırıktı, sazlarından başka bir şeyleri yoktu. Ama sazları ve sözleriyle baskıya zulme toplum mühendislerine çok güçlü bir şekilde isyan ettiler." ifadeleri kullanıldı. 1970'lerde ve 1980'lerde sanatçıların ağır baskılar yaşadıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Merhum Cem Karaca yıllar boyunca gurbete mahkum oldu. Merhum Ahmet Kaya gurbette hayata gözlerini yumdu. Seversin sevmezsin, ayrı konu. Geçmişte devletin anlayışı neticesinde gurbete çıkmak zorunda kalan Şivan Perver benzeri bir otoriter anlayışın benzeri tek tipçi zihniyetin terör örgütünün baskıları neticesinde doğduğu topraklara hasret bir şekilde yaşadı, yaşıyor. Bütün bu ve benzeri sanatçıların şarkıları elden ele gönülden gönüle dolaşırken kitlelere ulaşırken, radyolarda TVlerde kendilerine yer bulamadılar. Ahmet Kaya'ya yapılanları unutmayın. Neler yaptılar? O köşelerinden yazı yazanlar, duayen geçinenler, çok satan gazetelerin köşe yazarları neler yaptılar? Salondan zor kaçırıldı Ahmet Kaya. Aynı Ahmet Kaya beni Pınarhisar’a uğurlayanlardan bir tanesi. Çünkü o da duyguların insanıydı, farklı dünya görüşlerinin insanı olabiliriz ama bunu da gerçekleştiren bir insan oldu. Belediye başkanlığım dönemimde de kendisiyle münasebetimiz çok çok farklıydı. Seçkinler tarafından kaymak tabaka tarafından sözde aydınlar tarafından bu müzik ve bu sanatçılar horlandılar aşağılandılar." Bugün bile 21. yüzyılda bu demode anlayışı sürdüren, halkı olduğu kadar halkın tercihlerini, halkın müziğini sevdiği müzisyenleri aşağılamaya horlamaya devam edenler olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: "Bugün bile toplumu bir mühendis gibi şekillendirme toplumun tercihlerini aşağılama topluma dayatmalar yapma özlemi arzusu sevdası içinde olanlar var. Dinlersiniz, dinlemezsiniz. Beğenirsiniz beğenmezsiniz. Ama halkın tercihine halkın duygularını ifade etme biçimine saygı duymak tahammül etmek zorundasınız. Merhum Müslüm Gürses'in hayatı da eserleri de işte toplum mühendislerine bu halkı aşalığayanlara verilmiş en güzel cevaptı. Yine belediye başkanlığım döneminde kendisiyle zaman zaman görüşmelerim olmuştu. Kendisinin nasıl o duyguların insanı olduğunu o zaman çok çok iyi anlamıştım çok yakından biliyorum. İfadelerinde zaten tüm o yaptığı müzikte onu görüyorsunuz, sesinde de müziğinde de bunu hissediyorsunuz. Müslüm Gürses’i eserleri olduğu kadar işte bu itirazlarıyla da hatırlayacak, arkadaşlarıyla muasırlarıyla gerçekleştirdiği sessiz devrimi her zaman hafızamızda diri tutacağız."