'PKK'ya 17 Mart'ta Ateşkes Çağrısı Yapılacak'

'Barış için eşitlik, çözüm için müzakere' konulu toplantıda konuşan eski BDP Milletvekili Akın Birdal, barış sürecine ilişkin görüşmeler kapsamında 17 Mart 2013 tarihinde PKK terör örgütüne ateşkes çağrısında bulunulacağını söyledi.

'PKK'ya 17 Mart'ta Ateşkes Çağrısı Yapılacak'
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından düzenlenen 'Barış için eşitlik, çözüm için müzakere' konulu toplantıda barış süreci tartışıldı. Toplantıya aynı zamanda HDK üyesi de olan Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ile eski BDP milletvekili Akın Birdal ile HDK yöneticileri ve BDP il yöneticileri de katıldı.

Barış sürecini Türkiye halklarının çok yakından takip ettiğini belirten Tüzel, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı özel açıklamada "Son yaşadıklarımız, ülkemizin çok acil ihtiyaç duyduğu çatışmaların son bulması, barışın sağlanması ve eşit haklar temelinde bir arada yaşamı sağlayacak bir gelişme." dedi.

'GÖRÜŞMELER, HALKIN GÖZÜ ÖNÜNDE OLMALI'
Bu görüşmelerin neden basına sızdırıldığı konusunda çok spekülasyonların da yapıldığını belirten Tüzel, "Aslında bütün olup bitenin, halkların gözü önünde yaşanması ve bizlerin katılması gerekiyor. Çünki demokrasiye, eşit haklara ve barışa en çok biz ihtiyaç duyuyoruz. " diye konuştu.

'YAŞANANLARIN PAZARLIK DEĞİL, BARIŞ SÜRECİ OLDUĞUNU SÖYLEDİ'
Daha önce de barış süreçleri yaşandığını ve bu süreçlere ilişkin yol haritası konusunda Öcalan'ın yine bazı önerilerde bulunduğunu belirten Tüzel, "Ancak hükümet buna yanaşmamıştı. Şimdi AKP hükümeti iç ve dış koşullar gerektirdiği ölçüde bunu değerlendirilebilir görüyor anladığımız kadarıyla. Önemli olan burada bir irade. Yani Kürt haknın iradesi, onun mücadele eden güçlerinin iradesi ve bütün bu olanların sözcülüğünü yapmak durumunda olan Öcalan'ın söyledikleri önemli. Burada da demokrasi, özgürlük ve eşit haklar savunuluyor ve ihtiyacımız olan da bu. Bunu sağlayacak ortam da tabii ki çatışmasızlığın ve demokratik bir tartışma, diyalog ortamının sağlanması. Biz bütün bu aşamalı süreçlerde meseleyi sadece kamuoyuna sunulmak istendiği gibi, bu sürece muhalefet edenlerin bir pazarlık gibi yansıtmasını da doğru bulmuyoruz. Mesele halkların talepleri, mesele Türkiye'nin geleceği, mesele bizim eşit haklhar temelinde ortak yaşamımız ve bütün bunların demokratik bir Anayasa içerisinde ele alınabilmesi." dedi.

Bu süreci hükümet ile Abdullah Öcalan arasındaki bir görüşmeden öte Türkiye'de yaşayan bütün yurttaşların ihtiyaç duyduğu bir demokratik gelecek olarak ele alırsak o zaman herşey çok daha iyi gidecek." ifadesini kullandı.

'BARIŞ SÜRECİNE TÜM PARLAMENTO KATILMALI'
Görüşmelerden edindiğimiz düşünce silahlı mücadele döneminin son bulması ve bu konuların demokratik bir siyaset zemini temelinde, parlamentoyu oluşturan bütün güçlerin katıldığı bir süreçle, yeni bir Anayasa oluşturma aşamasında bu konunun sahiplenilmesini sağlamaktır." dedi.

'SADECE TERÖR SORUNU OLARAK GÖRÜLMEMELİ'
Sorunun sadece terör sorunu olarak görülmemesi gerektiğini belirten Tüzel, "Tüm halkların ihtiyaç duyduğu bir demokratikleşme, ana dil meselesi, devlet idari yapısının yenilenmesi, seçme ve seçilme hakkı, herkesin başında bela olan bu terör yasası, düşünme örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller, basın ve hasır alma hakkı önündeki engeller. Yani bunlarla birlikte gelişebilecek bir süreç." ifadesini kullandı.

'50 BİN KİŞİ İLE SAVAŞILMASI KONUSUNUN YANLIŞ ANLAŞILDI'
Öcalan'ın isteklerinin yerine getirilmemesi durumunda 50 bin kişi ile bir savaşın içine girileceği konusunun konuşulduğu ve bu konunun da basına sızdığı hatırlatılan Tüzel, Öcalan tarafından dile getirildiği belirtilen bu konuyu yalanlamadı. Ancak Tüzel, bu söylemin süreci sabote etmek isteyenler tarafından bir tehdit olarak kamuoyuna açıklanmasını doğru bulmadığını belirterek sürecin olumsuz ilerlemesi durumunda olabileceklere ilişkin kaygı olarak dile getirildiğini söyledi.

Tüzel, "Ortadoğu coğrafyasında yaşayan bizler eğer kendi barışımızı sağlamazsak kaosa, çok daha çatışmalı bir ortama doğru gideceği bir gerçektir. Yıllardır acılar yaşamış, kayıplar vermiş bir halkın eğer bu zamanda bunlar sağlanmazsa gelecekte, yine aynı şekilde belki de daha ağır şekilde bedelleri ödeyerek ama bu sadece onların ödeyecekleri bedel olmayacak elbette. Hepimizin yaşayacağı ağır bir bedel olacağının bir uyarısı olarak görmek. Bu endişeyi, kaygıyı hem devletin görmesini sağlamak hem de bu sürecin hepimizin sahip çıkacağı bir süreç olduğunu algılamak lazım. Yani 50 bin kişi ile biz çok daha büyük bir harekete başlarız anlamına gelecek sözler, yani burada hükümetin sorumlulukla ciddiyetle bu meseleye yaklaşması gerektiğini, sadece siyasi bir oy hesabı, seçim hesabı, bu meseleyi bugünle atlatmak gibi geçici bir şekilde yaklaşmamasına dönük siyasi bir sorumluluk olarak görmek gerekir." diye konuştu.

BİRDAL: DAHA ÖNCE DE BARIŞ SÜREÇLERİ YAŞANDI, BU KEZ SÜRECİ HEBA ETMEMELİYİZ
Herkesin barış istediğini belirten Akın Birdal da değerlendirmelerde bulundu. Birdal, "Herkesin dili ile kimliği ile bir barış ortamında yaşaması çok önemli." dedi.

Barış sürecinin yeni oluşturulmaya çalışıldığı gibi gösterilmeye çalışıldığını belirten Birdal, daha önceden de benzeri barış süreçlerinin yaşandığını söyledi.

Tüzel, daha önceden yaşanan sürecin ve emeğin hesa edildiğini belirterek "Önemli olan bugün oluşturulan sürecin heba edilmemesi ve kaçırılmaması gerektiğidir." dedi.

'17 MART'TA ÇAĞRI YAPILMASI BEKLENİYOR'
Barış sürecini zamana fazla yaymamak gerektiğini belirten Birdal, "Bu barış sürecini zamana yaymadan, ertelemeden bir takım provokasyonlara da yol açmadan sonuçlandırmak gerekiyor. " dedi.

Birdal, 17 Mart'ta böyle bir çağrı yapılmasının beklendiğini belirterek, "21 Mart'ta Nevroz ki Kürt halkının, bölge halklarının, Ortadoğu halklarının bir barış günüdür. Bu güne evrilelim. Yeni bir gün doğsun." ifadesine yer verdi.

GÖRÜŞMELERDE İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ DEĞİL AKP OLMALI'İ
stihbarat örgütlerinin sürece bu kadar müdahil edilmesini doğru bulmadığını belirten Birdal, "Başbakan gidip konuşmayabilir ama Başbakan yardımcıları gidip konuşsun. Hükümet adına konuşulsun. İstihbarat örgütlerinin, halklarımıza barış getireceği konusunda ciddi kuşkular var. O yüzden MİT mi olmalı filan, devlet olmalı. Devlet adına da burada iktidar sahibi olarak AKP olmalı." diye konuştu .