Dirençli Tansiyona “Renal Denervasyon” Umudu

İstanbul Üniversitesi Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kamil Adalet, dirençli tansiyon hastalığı için ''renal denervasyon'' adı verilen tedavi yöntemiyle hastaların kullandığı ilaç sayısının azaltıldığını söyledi.

Dirençli Tansiyona “Renal Denervasyon” Umudu
İstanbul Üniversitesi Hastaneleri Yönetim Kurulu Başkanı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kamil Adalet, yüksek tansiyonun en yaygın görülen kalp damar hastalığı olduğunu belirtti.

Türkiye’de hipertansiyon sıklığının erişkin erkeklerde yüzde 36, erişkin kadınlarda yüzde 49 olduğunu ifade eden Adalet, “20 yaşın altında esansiyel (belli bir hastalığa bağlı olmayan) hipertansiyon nadiren görülür. Bu takdirde yüksek tansiyona yol açan sistemik hastalıklar (böbrek hastalığı, böbrek damarlarında daralma, şah damarında daralma, şeker hastalığı, tiroid bezinin az ya da çok çalışması, diğer endokrin hastalıklar) titizlikle aranmalıdır” dedi.

Tansiyon yüksekliğinin sinsi bir hastalık olduğunu belirten Prof. Dr. Adalet, çoğu kez hasta tarafından fark edilmediğini ve tesadüfi olarak kan basıncı ölçümleri esnasında ortaya çıktığını söyledi.

Adalet, “Bazen ense-baş ağrısı, halsizlik, çabuk yorulma gibi şikayetlere yol açar. Asıl önemli olan hiçbir şikayete yol açmasa yıllar içersinde birçok organda bozuklukların (kalp yetersizliği, kalp krizi, felç, böbrek yetersizliği, körlük vb.) ortaya çıkmasına yol açmasıdır” diye konuştu.

“FAZLA KİLO TANSİYON KONTROLÜNÜ ZORLAŞTIRIYOR” Prof. Dr. Adalet, üç veya daha fazla sayıda tansiyon düşürücü (anti-hipertansif) ilaca rağmen hedef kan basıncı (140/90 mm Hg’nın altı) sağlanamaması durumunun “dirençli hipertansiyon” olarak tanımlandığını kaydetti.

Hastaların yaklaşık yüzde 30-40’ında, yani çok büyük bir oranda dirençli hipertansiyon söz konusu olduğunu belirten Adalet, “Yüksek tansiyonlu hastaların yaklaşık yüzde 50’sinde bir veya iki ilaç yeterli olmamaktadır. Dirençli hipertansiyona yol açan en önemli faktör yaştır. Yaş arttıkça kan basıncı kontrolü zorlaşmaktadır. Diğer faktörler diyetle fazla tuz alımı, aşırı kilo, sigara, yoğun alkol tüketimi, şeker hastalığı, kadın cinsiyet, siyah ırk, kronik böbrek yetersizliği ve kalp duvarının kalınlaşmasıdır. Yanlış kan basıncı ölçümü arter içi basıncın daha yüksek çıkmasına neden olabilir. Kol atardamarlarında ileri derecede kireçlenme olan hastalarda damarda tam bir baskı oluşturulamadığı için kan basıncı olduğundan daha yüksek çıkabilir” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Kamil Adalet, dirençli tansiyon hastalığı için ''renal denervasyon'' adı verilen tedavi yöntemiyle hastaların kullandığı ilaç sayısının azaltıldığını söyledi.

Beyinden böbreğe giden sinirlerin yüksek tansiyonun ortaya çıkmasında rolü olduğunu da vurgulayan Adalet, uygulamayı şöyle anlattı: “Beyinden gelen uyarılarla böbrekte su ve tuz tutulumunu artırdığı için tansiyonun yükselmesine yol açar. Bu sinirler aynı şekilde renin hormonunun salgılanmasını artırır. Bu hormonun fazla salgılanması da tansiyonu yükseltir. Bu sinirlerin devre dışı bırakılması tansiyonun düşmesini sağlayabilmektedir. Bu amaçla hastaya sedasyon yapılarak kasıktan özel bir kateter ile girildiğini ve her iki böbrek damarının etrafının özel bir cihazın ürettiği radyofrekans akımı ile ısıtıldığını vurguluyor. İşlem süresi yaklaşık bir saattir. İşlem sonrası 1-2 gün içerisinde hasta evine dönmektedir. Bu tedavi sonrasında hastaların kullandığı ilaçlar azalmaktadır.” Adalet, bu metodun etkinliği ve güvenilirliğinin 5 yıllık uzun süreli takipleri içeren uluslararası çalışmalar ile gösterildiğini ifade ederek, uygun hastalarda kullanıldığında yüzde 80-90 oranında başarılı olunduğunu ve kullanılan ilaç sayısının azaltıldığını belirtti.

Kaynak: İHA