Alman Hükümetinden Münih Mahkemesi'ne Şeffaflık Uyarısı

Almanya'da Federal Hükümet, Münih Mahkemesini Türk medyasının NSU Davası'nı takip etmesini engelleyen akreditasyon uygulaması konusunda dolaylı olarak uyardı.

Uyum ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer ise bütün dünyanın gözünün Almanya'nın üzerinde olduğunu söyleyerek açıklık ve şeffaflık adına uygulamanın gözden geçirilmesini istedi.Federal Hükümet Münih mahkemesini Türk gazetecilerin akreditasyonu konusunda dolaylı olarak uyardı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü yargının bağımsızlığının tartışmaya açık olmadığını belirterek, yargının bağımsızlığına halel getirmek gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyledi ve sözlerine şunları ekledi: “Türkiye'deki insanların ve Almanya'daki Türk toplumunun çok yakından ilgilendiği bir konu hakkında Türk gazetecilerin birinci elden haber yapması mümkün kılınsaydı iyi olurdu. Bunun nasıl ve ne şekilde olacağı konusunda kararı ancak mahkeme karar verir, ancak beklentiler de göz ardı edilmemeli.” dedi.

Federal Hükümet Sözcüsü Stefan Seibert ise Başbakanın azami şeffaflık sözünün hatırlatılması üzerine, “Münih Mahkemesi'nin kararı üzerine daha fazla söyleyecek bir şeyim yok. Türkiye'dekilerin ve Türk toplumunun davaya çok büyük ilgisinin olduğunu anlayışla karşılıyoruz. Medyanın bu ilgisiyle hassas yaklaşılacağını umuyoruz.” dedi.

Alman medyasında ise bu Seibert'in ve Dışişleri Bakanlık sözcüsünün ifadeleri ‘Federal Hükümet Münih mahkemesini uyardı' olarak yer buldu.Bununla birlikte hükümet sözcüleri, uygulamanın yargının bağımsızlığına halel getirmediği görüşünde. Federal İçişleri Bakanlığı'nın bir basın sözcüsü “Bağımsız Bavyera yargısının kararını yorumlamak bana düşmez.” derken, Federal Adalet Bakanlığı da yargının bağımsızlığını öne sürdü. Federal Hükümet Sözcüsü Steffan Seibert ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türk tarafından konuyla ilgili resmi irtibat veya bilgilendirmeden henüz haberdar olmadıklarını söyledi.

Seibert, Başbakan Angela Merkel'in Almanya'da buna benzer utanç verici cinayetlerin bir daha gerçekleşmemesi için her şeyin yapılacağı yönündeki sözünü hatırlattı. Bununla birlikte Seibert, yargının bağımsızlığına müdahale etmeme prensibinin Başbakan içinde geçerli olduğunu vurguladı. ‘Bu tartışmalar devam ettikçe Almanya-Türkiye ilişkileri zarar görür mü?' sorusuna Seibert şöyle cevap verdi: “Şimdi yapılması gereken en önemli şey, bu da Alman yargısının elinde olan bir şeydir, hukuk devletine uygun, tüm hukuki çerçeveler içinde bu davayı tamamlamak.”

DÜNYANIN GÖZÜ ÜZERİMİZDE
Federal Hükümetin Uyum ve Göçten Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, NSU Davası'nda Türk ve Yunan medya mensuplarının dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin akreditasyon uygulamasını hiçbir şekilde anlayışla karşılamadığını belirten Böhmer, sorumlu makamların uygulamayı gözden geçirmeye çağırdı. NSU Davası'nın sıradan bir dava olmadığını, tüm dünyanın gözünü Almanya'nın üzerine diktiğini belirten Böhmer, cinayetlerin hukuki çerçevede aydınlatılmasında açıklık ve şeffaflığın sağlanmasının mahkemenin yararına olduğunu vurguladı. Böhmer, daha önce de medyanın davayı takip etmesi konusunda çözüm üretildiğini belirterek, “NSU davasında da bu niye mümkün olmasın ki” dedi.

Neonazi terör hücresinin işlediği insanlık suçunun Almanya'daki göçmenlerin hukuk devletine olan güvenini sarstığını, bu güvenin yeniden inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Böhmer, kurban ve yakınlarına olan saygı ve güvenin yeniden inşa edilmesi açısından, NSU davasını takip edecek Türk ve Yunan gazetecilerin dikkate alınılmasının kaçınılmaz olduğunu ifade etti.

DAVANIN MÜNİH'TE GÖRÜLECEK OLMASI HATA
Avukat Dr. Mehmet Gürcan Daimagüler de mahkemenin medyaya takip imkanı sağlama usulünü eleştirdi.

Daimagüler, “Sadece Almanya'nın değil, Türkiye ve dünya kamuoyunun takip ettiği bir davanın Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülmesi yönünde karar alınması bir hataydı. Hem cezai ve siyasi dava söz konusu olduğu için çok sayıda gazetecinin takip etmek isteyeceği baştan belliydi. Tedbir ve hazırlık çalışmaları için yeterince vakit vardı. Örneğin Oslo'da 5 ay içinde 800 kişilik duruşma odası hazırlandı ve Breivik davasını 600'den fazla uluslararası medya temsilcileri takip edebildi.” dedi.

Daimagüler şöyle devam etti: “Acaba Türkiye'de 8 Alman öldürülür, dava açılır ve duruşmalara Alman medyası alınmasa veya zorluklar çıkarılsa ne olurdu? Alman Büyükelçisine yer verilmese ne olurdu? Türkiye Büyükelçisi'ne de büyük bir ayıp yapıldı. Bir skandaldır bu. Almanya gibi bir hukuk devletinde böyle bir şey beklemezdim. ABD, İngiltere ve İtalya'da ikamet ettim, bu ülkelerde böyle bir şey olmaz.” Kamunun ilgisi yoğun olan davalarda birçok çözüm örneğinin bulunduğunu söyleyen hukukçu, “Örneğin Sauerland-Davası'nın Düsseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde görülmesine karar verilmişti, bu mahkemenin fiziki altyapısı daha müsait. Yasaya göre dava suçun işlendiği yerde görülür. NSU davasında ise 5-6 eyalet söz konusu. Ancak devlet güvenliği açısından davanın eyalet yüksek mahkemesinde görülmesi gerekiyordu. Ayrıca güvenlik konusu da göz önünde bulundurulmalıydı. Bu açıdan sadece Berlin, Stuttgart, Düsseldorf ve Münih mahkemelerinde yapılabilirdi. Maalesef Münih seçildi ve bence bu büyük hataydı.” dedi.