Sungurlu: Abd Savunma Bakanı 'kuzey İrak Politikasını Beraber Yürütelim' Dedi

Eski Milli Savunma Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu, geçmişte Arnavutluk’taki bir görüşmede ABD Savunma Bakanı’nın kendisine ‘Kuzey Irak politikasını beraber yürütelim’ teklifi getirdiğini açıkladı.

Sungurlu, “Pentagon’daki müzakerelerde İncirlik Üssü ve Çekiç Güç'le ilgili uygunsuz şeyler vardı. Daha detaya giremeyeceğim. ‘Bunları biz kabul edemeyiz’ dedim. Türkiye’de hükümet düştü. Amerikalı bakan da görevden alındı.” dedi.

Gaziantep’te Genç Duruş Derneği tarafından Hasan Kalyoncu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde düzenlenen ‘Girişimcilik’ konferansına konuşmacı olarak katılan Sungurlu, öğrencilerin soruları üzerine açıklamalarda bulundu. AK Parti Hükümeti'nin kendine büyük hedefler koyduğunu ve bu hedefleri iyi gördüğünü anlatan Sungurlu, “İnşallah başarılı olurlar. Ama ben daha ilerisini ümit ediyorum.” diye konuştu.

Bir öğrencinin, Turgut Özal’ın ölümü ve başkanlık sistemi hakkında sorusu üzerine Sungurlu, “Özal’la çalışan biri olarak onun eceliyle öldüğünü düşünüyorum. Raporları da kesindir. Halen ‘Raporlar kesin değildir’ diyorlar. Özal’ın ölümünü çok merak ediyorsak kendisine yapılan suikastta herkesin gözü önünde ateş edildi. Onun faili bulunamadı. Şimdi ise olmayan bir suçun failinin peşindeyiz. Bir çoğu bu konuyu siyaseten ve şahsını gündeme getirmek için kullanıyor. Başkanlık sistemine gelince Türkiye’de padişahlıktan beri var. Türkiye’de siyasi partilerin düşüncesi önemli değil. Kişilere oy veriliyor. Demek ki halen Türkiye’de figürler önemli.” ifadelerini kullandı. BUGÜN GELİNEN NOKTADA ÇEKİÇ GÜCÜN ETKİLERİ VARSungurlu, bir başka öğrencinin kendi döneminde İncirlik Üssü'nü Amerika’nın kullanmasına izin verildiği ve Türkiye’ye göç konusundaki soruyu ise şöyle yanıtladı: “İncirlik ANAP’tan kaynaklanan bir olay değil. Daha eski bir mazisi var. Bizim İncirlik değil, başka bir batağımız var. Çekiç Güç meselesi. Yani hadiseyi açıkça ortaya koyunca Çekiç Güç olayı Türkiye'nin başına büyük bela olmuş ve bugün gelinen noktada etkileri var. 500-600 bin insan Türkiye’ye geldi. Gelince gerek Türkiye, gerek yurt dışından yardımlar da geldi. Bu yardımlar dağıtılırken bizim bir asker disiplini sağlamak için dipçik vurmuş. Bütün dünya basını ‘Türk askeri yiyecekleri yağmalıyor, göçmenlerin elinden alıyor’ diye yazdı. Olmayan bir hadise. Bizim askerimizin böyle bir şeye ihtiyacı yok. Türkiye Cumhuriyeti göçmenlere bakıyor ama yabancı ülkeler böyle bir propaganda yapıyor ve durmadan bu dipçiği gösteriyor. İkinci bir olay daha oldu. Hakkari Şemdinli’de bir İngiliz subayı bizim kaymakama tokat attı. Biz o zaman yabancılara ‘Sizin yolladığınız bu yiyecekleri Türkiye’ye kabul etmiyoruz, siz gidin Irak’a dağıtın’ dedik. O zaman da yabancı devletlerin casus teşkilatları, gizli örgütleri Irak’ı çiftlik haline getirdi. Böyle bir yardım kampanyasını kendi askerleri yapsaydı, mani olacak gücümüz de yoktu. Ama bizim rızamız dahilinde yaptılar. Biz güya ‘Türkiye’nin haysiyetini kurtaralım, buyurun siz Irak’ta bu işi yapın’ dedik. Onlar da gittiler. 36’ncı paralelin üstünü kapattılar.” DAHA ÖNCE ANLATMADIĞIM TARİHİ BİR HADİSEEski Bakan Sungurlu daha önce hiç bir yerde anlatmadığını öne sürdüğü bir olayı da ilk kez öğrencilerle paylaştı. Sungurlu şunları söyledi: “Hiç bir yerde anlatmadığım bir hikaye anlatacağım. Ben o zaman savunma bakanı oldum. Bu çok tarihi bir hadisedir. Arnavutluk’taki bir görüşmede Amerika Dışişleri Savunma Bakanı bana ‘Kuzey Irak politikasını beraber yürütelim, dışişleri değil, savunma bakanlığını birlikte yürütelim’ dedi.

Benim buna ‘Evet’ diyecek halim yoktu. Sessiz geçtim. Ben bu teklifi başbakana sundum. Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ve ben toplantı yaptık ve Amerikalıların bu teklifinin kabul edilmesi yolunda karar aldık. Sonra bu görüşmeleri ben yapmaya başladım. Tabi görüşmelere girmeden önce biz yine her defasında Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde toplanıyorduk. Ben çalışmalarımı Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’nın bu işleriyle ilgili birimleriyle yapıyordum. Başka bir işim yoktu, o ara buna gayret ediyordum. Sonra Amerika’da bir kaç toplantı yapıldı. Amerikalı bakanla Avrupa İngiltere ve Belçika, sonra Amerika’ya gittik. 10 günlük bir program yapılmıştı. Ben 'bakanların gezmeye hakkı yok diye toplantıya gider geri dönerim' dedim. Orada kaldık, Amerikan Savunma Bakanı bizi son derece güzel, büyük merasimle, iltifatlarla karşıladı. Sabahtan akşama kadar Pentagon’da müzakere yaptık. Bu müzakerelerde ben bazı uygunsuz şeyler gördüm. Bunların içinde İncirlik Üssü ve Çekiç Güç de vardı. Daha detaya giremeyeceğim. ‘Bunları biz kabul edemeyiz’ dedim. Türkiye’de hükümet düştü. Amerika Savunma Bakanı da görevden alındı. Aklım sıra direttim. Kabul etmedim. Bana göre açıklarını buldum yaptıkları şeyin sözleşmelere aykırı olduğunu söyledim. Bizim hükümet düştü. Tabi tesadüf oldu. Ben çok tebrik edildim. Dışişleri, Başbakan ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından. Hiçbir şey vermediler. Ben direttim o kadar. Bu olay budur. Türkiye ne yapabilir meselesinde fazlasını konuşursam haksızlık ederim. Ama ben kendimi eşit zannettim, konuştum. Acaba eşit mi? Yani her zaman böyle diretmek mi lazım ? Milli haysiyeti ön planda tutmak mı lazım? Bilmiyorum. Ben belki yine fırsat çıkarsa yine aynı davranırım. Ama bunun sonucunda dediğim gibi hiç bir şey alamadık. Müzakareler hemen Dışişleri Bakanlığı’na kaydırıldı. Türkiye’de hükümet düştü. Amerika Savunma Bakanı da açık verdiğinden olsa gerek görevden alındı.”