AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Açıklama Yaptı
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, terör belasından kurtulmak için empati kurulabilmesi gerektiğini belirterek, ''Türkiye'nin kendiyle barışabilmesi, kendi farklılıklarının zenginlik olduğunu yeniden algılayabilmesi için çok hassas bir dönemden geçerken, maalesef kimileri bu süreçte nöbetçi provokatörleri yeniden göreve çağırdı. Türkiye'de o eski karanlık günlerin, bulanık suda balık avlayabildikleri, insanların birbirine düşürebildikleri günlerin artık geride kaldığını herkesin fark etmesi gerekir'' dedi.
Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı tarafından Serebral Palsili çocuk ve gençlerin sosyal yaşama katılmalarının ve rehabilitasyon hizmetlerine erişimlerinin artırılması amacıyla hayata geçirilen ''Serebral Palsimle Hayattayım'' projesinin açılışında konuşan Bağış, Halkların Demokratik Kongresi heyetinin Sinop ziyaretine değindi.
Kimilerinin bunları söylediği zaman rahatsız olduğunu ancak tekrar etmek istediğini belirten Bağış, ''Biz, 'Allah sizin ne biçimlerinize ne de bedenlerinize bakar, fakat o, sizin yüreklerinize bakar' diyen bir peygamberin ümmetiyiz'' dedi.
Değerlerinin bu konuda duyarlı olmayı ödev olarak sunduğunu dile getiren Bağış, şöyle konuştu:
''Bu konularda duyarsız olmak her birimize, kabul edilemeyecek noktada ağır bir yükümlülük getirmektedir. İşte bu proje bir kez daha ortaya koyuyor ki, temiz kalpler engel tanımaz, temiz yüreklerin önüne hiçbir şekilde set çekilemez. Tabii bu süreçte gerçekten dediğim gibi empati kurabilmemiz lazım. Toplumsal engelleri de ortadan kaldırabilmemiz lazım. Belki de ülkemizin en büyük engeli olarak gördüğümüz, en büyük sorunu olarak gördüğümüz terör belasından kurtulmak için de empati kurabilmemiz lazım. İşte bu yüzden, gerçekten çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Türkiye'nin kendiyle barışabilmesi, kendi farklılıklarının zenginlik olduğunu yeniden algılayabilmesi için çok hassas bir dönemden geçerken, maalesef kimileri bu süreçte nöbetçi provokatörleri yeniden göreve çağırdı.
İşte dün Sinop'ta yaşananlar gerçekten ülkemizin içinden geçtiği bu hassas dönemde herkesin üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçeği ortaya koymuştur. Bakın Sinop, sıradan bir yer değil. 1933 yılında Sabahattin Ali'nin 'Aldırma Gönül Aldırma' şiirini kaleme aldığı yer, Sinop Cezaevi'dir. Sinop Cezaevi'nde edebiyatımıza şekil vermiş birçok entelektüel, mahkum olarak yatmıştır. Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Vefik Kuran, Burhan Felek, Sabahattin Ali Bey daha niceleri oradan geçmiştir. Ama bugünün Türkiye'si artık eski Türkiye değil. Bugünün Türkiye'sini bir mıknatıs gibi geriye çekmeye çalışanlara aslında en güzel cevabı; Sinop ve şu anda bir müzeye dönüşmüş olan Sinop Cezaevi vermektedir. Türkiye'de o eski karanlık günlerin, bulanık suda balık avlayabildikleri, insanların birbirine düşürebildikleri günlerin artık geride kaldığını herkesin fark etmesi gerekir. Bu ülkede, inadına kardeşlik, inadına barış, inadına bütün engelleri yıkma üzerine kurulu bir dostluğu hep birlikte inşa etme durumundayız. Çünkü başka Türkiye yok. Bu ülkeye hep beraber sahip çıkacağız ve bu sahip çıkma sürecinde de Sinoplu olan Diyojen'in söylediği 'Gölge etme başka ihsan eylemez' diyeceğiz. Çünkü bu konuda gerçekten Türkiye olarak artık daha huzurlu, daha aydınlık, daha barış içerisinde bir ülkede yaşamayı hepimiz hak ediyoruz. AB standartlarında ülke olabilmemiz için birbirimizi anlayabilmemiz, birbirimizi anlayabilmemiz için de önce birbirimizi dinleyebilmemiz gerekir.''
Muhabir: Hatice Şenses - Bayram Akcan
Yayıncı: Sibel Ertürk Kurtoğlu
Kaynak: AA
Kimilerinin bunları söylediği zaman rahatsız olduğunu ancak tekrar etmek istediğini belirten Bağış, ''Biz, 'Allah sizin ne biçimlerinize ne de bedenlerinize bakar, fakat o, sizin yüreklerinize bakar' diyen bir peygamberin ümmetiyiz'' dedi.
Değerlerinin bu konuda duyarlı olmayı ödev olarak sunduğunu dile getiren Bağış, şöyle konuştu:
''Bu konularda duyarsız olmak her birimize, kabul edilemeyecek noktada ağır bir yükümlülük getirmektedir. İşte bu proje bir kez daha ortaya koyuyor ki, temiz kalpler engel tanımaz, temiz yüreklerin önüne hiçbir şekilde set çekilemez. Tabii bu süreçte gerçekten dediğim gibi empati kurabilmemiz lazım. Toplumsal engelleri de ortadan kaldırabilmemiz lazım. Belki de ülkemizin en büyük engeli olarak gördüğümüz, en büyük sorunu olarak gördüğümüz terör belasından kurtulmak için de empati kurabilmemiz lazım. İşte bu yüzden, gerçekten çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Türkiye'nin kendiyle barışabilmesi, kendi farklılıklarının zenginlik olduğunu yeniden algılayabilmesi için çok hassas bir dönemden geçerken, maalesef kimileri bu süreçte nöbetçi provokatörleri yeniden göreve çağırdı.
İşte dün Sinop'ta yaşananlar gerçekten ülkemizin içinden geçtiği bu hassas dönemde herkesin üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçeği ortaya koymuştur. Bakın Sinop, sıradan bir yer değil. 1933 yılında Sabahattin Ali'nin 'Aldırma Gönül Aldırma' şiirini kaleme aldığı yer, Sinop Cezaevi'dir. Sinop Cezaevi'nde edebiyatımıza şekil vermiş birçok entelektüel, mahkum olarak yatmıştır. Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Vefik Kuran, Burhan Felek, Sabahattin Ali Bey daha niceleri oradan geçmiştir. Ama bugünün Türkiye'si artık eski Türkiye değil. Bugünün Türkiye'sini bir mıknatıs gibi geriye çekmeye çalışanlara aslında en güzel cevabı; Sinop ve şu anda bir müzeye dönüşmüş olan Sinop Cezaevi vermektedir. Türkiye'de o eski karanlık günlerin, bulanık suda balık avlayabildikleri, insanların birbirine düşürebildikleri günlerin artık geride kaldığını herkesin fark etmesi gerekir. Bu ülkede, inadına kardeşlik, inadına barış, inadına bütün engelleri yıkma üzerine kurulu bir dostluğu hep birlikte inşa etme durumundayız. Çünkü başka Türkiye yok. Bu ülkeye hep beraber sahip çıkacağız ve bu sahip çıkma sürecinde de Sinoplu olan Diyojen'in söylediği 'Gölge etme başka ihsan eylemez' diyeceğiz. Çünkü bu konuda gerçekten Türkiye olarak artık daha huzurlu, daha aydınlık, daha barış içerisinde bir ülkede yaşamayı hepimiz hak ediyoruz. AB standartlarında ülke olabilmemiz için birbirimizi anlayabilmemiz, birbirimizi anlayabilmemiz için de önce birbirimizi dinleyebilmemiz gerekir.''
Muhabir: Hatice Şenses - Bayram Akcan
Yayıncı: Sibel Ertürk Kurtoğlu