Farklı Dilde Söylense De 'Nasreddin Hoca' Hep Güldürüyor

Bütün insanlığa mesajlar gönderen, hazır cevaplılığı, nüktedanlığı, güldürürken düşündürmesi gibi unsurlarıyla yüzyıllardır nesilden nesile, dilden dile fıkraları, hikayeleri ve nasihatleri anlatılan Nasreddin Hoca, Balkanlar'dan Ortadoğu'ya, Kuzey Afrika'dan Asya'ya kadar 40'ın üzerinde ülkede biliniyor.

Dünyada, "Efendi Hoca Nasreddin", "Hoca Nasır Moldo", "Koca Nasır", "Apendi", "Ependi", "Nasreddin Ependi", "Afandi", "Nasriddin Afandi", "Hoca Nasrettin", "Cuha" gibi adlarla da anılan Nasreddin Hoca, bazı ülkelerde bilinenden farklı eşeğe ters binmiyor, çekik gözlü ve başında sarığı yok.
Asırlar boyunca milletin gülen yüzü ve tebessüm kaynağı olan, hiciv ile söz sanatı ustası Nasreddin Hoca, Anadolu insanının kıvrak zekasını, engin hoşgörüsünü en güzel şekilde yansıtıyor.

- "Nasreddin Hoca türlü isimlerle anılmakta"

Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hilmi Özden, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkistan halk edebiyatında geniş bir yer tutan Nasreddin Hoca'nın ve fıkralarının halk tarafından asırlar boyu yaşatılarak devam ettirildiğini, zamana ve zemine göre uygun hale getirilerek söylendiğini bildirdi.
Nasreddin Hoca'nın, Türk dünyası coğrafyasında bilinen Türk büyüğü olduğunu belirten Prof. Dr. Özden, "Türk dünyasının değişik bölgelerinde Nasreddin Hoca türlü isimlerle anılmakta. Mesela, Türkistan'daki Kazak Türk boyu 'Koca Nasır', Kırgız Türk boyu 'Apendi', 'Efendi Hoca Nasreddin', 'Hoca Nasır Moldo', Türkmen Türk boyu 'Ependi' veya 'Nasreddin Ependi', Özbek Türk boyu 'Afandi' veya 'Nasriddin Afandi' adını verirler" diye konuştu.


Özden, Nasreddin Hoca'nın Kazak kaynaklarında, Kazak mizahının sevilen siması olduğu ve mizahlarında bir taraftan kurnaz, bir taraftan saf görünüşlü olarak ortaya çıktığına değinerek, şunları söyledi:
"Hakkındaki mizahlar yalnız Kazaklarda değil tüm Orta, Küçük ve Ön Asya, Arabistan, Yunanistan, Romanya, Sırbistan, İdil-Boyu ve Kafkas halklarının folklorunda 'Molla Nasriddin', 'Hoca Nasrittin', 'Nasriddin Afandi' fıkraları diye anılır. Bu bize Nasreddin Hoca hakkındaki mizahların Orta Çağ'da Asya ile Avrupa arasındaki kültür ve iktisadi ilişkilerin güçlendiği devirde ortaya çıktığını gösterir. Nasreddin Hoca fıkralarında konu çoğunlukla kısa, öz ve olaylar mantıklı şekilde ifade edilir. Nasreddin Hoca'ya mal edilen fıkraların genel konusu adı geçmiş bölgelerde yaşayan halkların ortak nüktelerini yansıtır. Nasreddin Hoca adı ile ilişkili olarak geçen fıkraların ilk çıktığı yer ve çağı hakkında tam bir malumat bulunmamaktadır.
Bazı araştırmacılar orta çağda yaşayan Nasreddin adıyla anılan tüm kişileri Nasreddin Hoca'nın eski tipleri ile ispatlamaya çalıştılar. Bazı araştırmacılara göre, Nasreddin Hoca hakkındaki fıkraların tümü adı geçen her bölgede ve her çağda ortaya çıkmıştır. İlk önceleri türlü kişilerin adıyla bağdaştırılarak söylenen bu fıkralar daha sonra halk arasında Nasreddin Hoca'ya mal edilmiştir. Daha önceleri var olan fıkralar yeniden ortaya çıkarılarak o zamana uydurulmuştur. Bir bölgeden ikinci bir bölgeye, bir milletten ikinci bir millet değişerek gelen fıkraların tümü Nasreddin Hoca'ya mal edilmiştir."

- "Zekiliği, saflığı ve hazırcevaplığı ile milletlerin sevgisini kazanmıştır"

Nasreddin Hoca ile ilgili, "Nasriddin Hocand'da", "Nasriddin Buhara'da", "Hoca Nasriddin Sergüzeştleri", "Nasriddin'in On İki Mezarı" adlı filmlerin hazırlandığına anımsatan Prof. Dr. Özden, "Hoca Nasreddin', 'Mulla Nasrcddin', 'Nasreddin Efendi' ya da 'Efendi' ismi ile meşhur, zekiliği, saflığı ve hazırcevaplığı ile çok milletlerin sevgisini kazanan bu ilgi çekici şahıs hakkında türlü fikirler var. Onun ismi ile bağlı bir çok latifeler yalnız Türk boyları arasında değil, aynı zamanda Şark ve Avrupa milletleri arasında da şöhret kazanmıştır. Bu latifeler, Rusca, Fransızca, Almanca, İngilizce dillerine de tercüme edilerek yayılmıştır" dedi.

Prof. Dr. Özden, "Hoca Nasreddin" latifelerinde Türkiye'nin Konya, Akşehir ve Sivrihisar gibi yerlerinin adlarını, Emir Timur ile Selçuk hükümdarlarından Alaaddin Sultan arasında olan münasebetlerinde görmenin mümkün olduğuna değinerek, şöyle devam etti:
"Taşkent ve Buhara'da taş basma ile basılan Özbekçe 'Lataifı Hoca Nasrcddin' kitabında Nasreddin Efendi'nin Rum (Türkiye) memleketinde yaşadığı yazılır. Tatarca 'Lataifi Hoca Nasreddin' de de Hocanın Anadolu'da yaşadığı belirtilir. 1907 yılında İstanbul'da basılan 'Lataifı Hoca Nasrcddin' toplamında Hoca'nın Akşehir yakınındaki makberesi ve onun yeniden tamir edildiği yazılır ve mezartaşının üstüne tarihi de gösterilir. Bu eserin yazarı Sultan Yıldırım Beyazıd'ı mağlub eden Emir Timur ile Nasrcddin Efendi arasında geçen olaylara dair bir kaç latifeleri de misal olarak gösterilmiştir.
Büyük hiciv ustası ve zamanının en akıllı kişilerinden biri olan Nasreddin Hoca'yı bütün milletler sever ve onu takdir ederler. Türkistan halkı da Nasreddin Hoca'yı her zaman gündelik hayatında yaşatarak gelmekte. Mesela, Buhara'nın en büyük meydanlarının birinde 11 Temmuz 1979 yılında Nasreddin Hoca'nın heykeli dikildi ve heykelin altında onun meşhur fıkralarından bir kaçı yazıldı. Bu arada Türkistanlı yazar ve şairler Nasreddin Hoca hakkında eserler yazarak fıkralarını yaşatmaktalar, şairler ise şiirler yazmaktadırlar."

- "Kıyamete kadar dünya da sana gülsün"

Yakut Türkleri'nde Şamanist gelenekte bir hayvan kesilip yendikten sonra kemikleri bir arada postu ile birlikte gömülürse, sürünün eksilmeyeceği onun canlanacağına inanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Özden, şunları bildirdi:
"Nasreddin Hoca fıkralarında da benzer anlatımlar vardır. Nasreddin Hoca fıkrası da aynıdır. Şöyle ki, Hoca talebeyken, üç arkadaşı ile hocaları şehre gittiğinde onun koyunlarından birini keserler ve yerler. Sonra postuna kemikleri doldurup toprağa gömerler. Koyun dirilir ve sürüye katılır. Ancak arka ayaklarından biri aksamaktadır. Çocuklardan biri koyunun arka bacaklarının oynak yerinde bulunan aşık kemiklerinden birini alıp saklamıştır. Hocaları gelince durumu anlar ve kesenin kesileceğini, derisini yüzenin derisinin yüzüleceğini söyler. Sıra Nasreddin'e gelince 'sen ne yaptın' der. O da 'güldüm' deyince 'Kıyamete kadar dünya da sana gülsün' diye intizar eder. Bunu tasavuf menkibeleri içinde anlatırlar. Sibirya'dan Türkistan'a, Türkiye'ye, Balkanlar'a kadar bu böyle anlatılır. İşte millet ve tarih içiçeliği budur. Yoksa sadece siyasi ve devletler tarihi değil. İsterseniz konuyu biraz daha açalım. Ninniler, atasözleri, deyişler, maniler, bilmeceler, milleti millet yapan unsurlardır. Türk milleti mücerret ve müşahhas kimliğini en güzel bir şekilde muhafaza eden en kadim milletlerdendir."

- Nasreddin Hoca kimdir?

Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünde 1208 yılında doğan ve 1284 yılında ölen Nasreddin Hoca, Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü. Babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu.
Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay ögelerinin inceliğiyle ölçülür.
Gülmecelerin ve fıkralarının incelenmesinden, bunlarda geçen sözcüklerin açıklanışından anlaşıldığına göre Hoca, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü ögesini, alay ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir.
Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan ögelerin odağı; sevgi, yergi, övgü ve alaya almadır.
Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar pek çok ülkede birbirine benzer öyküleriyle anlatılan Nasreddin Hoca ve ilettiği mesajlar son derece önemlidir. O, hem toplumu ve kişileri eleştirir, çözümler önerir hem de tüm insanlığa hoşgörü, kardeşlik, barış ve iyimserlik önerileriyle seslenir.
Nasreddin Hoca, komik hikayeleri ve fıkralarıyla hatırlanan ve aynı zamanda popülist bir filozof olan bilgeydi. Kendisi çoğunlukla hazırcevaplılığı ile tanınır.
UNESCO tarafından 1996-1997 yılı "Uluslararası Nasreddin Yılı" ilan edilmişti.
Kaynak: AA