'Hiçbir rol için bu kadar heyecanlanmamıştım'
CNBC-e'de yayınlanacak A Young Doctor’s Notebook'ta izleyeceğimiz Daniel Radcliffe, "Dizinin yapımcıları ne kadar büyük bir Bulgakov hayranı olduğumu bilmedikleri için onları çabucak reddetmemi bekliyorlarmış. Oysa hayatım boyunca hiçbir rol için bu kadar heyecanlanmamıştım" diye konuştu.
Dünya onu Harry Potter olarak tanıdı, ancak Daniel Radcliffe Potter’dan fazlası olabileceğini çoktan ispatladı.
Radcliffe ile gerçekleştirdiğimiz telefon röportajında, hayranı olduğu bir yazarı canlandırma deneyiminden, Jon Hamm’den ve kariyerinden konuştuk.
A Young Doctor’s Notebook uluslararası olmak konusunda sınır tanımıyor doğrusu. Amerikalı bir TV yıldızı ile İngiliz bir film yıldızı, Rus bir yazarı canlandırmak üzere bir arada. Üstelik hikaye de Rusya’da geçiyor. Bu deneyimi nasıl tanımlarsınız?
İlginç olacak, ama siz bu şekilde listeleyene kadar projenin ne kadar uluslararası olduğunu fark etmemiştim. Bence yerinde bir kombinasyon oldu, çünkü Rus komedisi ile İngiliz komedisi arasında ciddi benzerlikler var. Jon Hamm çok başarılı bir drama oyuncusu olarak tanınıyor, ama komedi konusundaki yeteneği tartışılmaz düzeyde. Diğer yandan Rusya’dan çıkan bu ilginç malzemenin üç İngiliz komedi yazarının süzgecinden nasıl geçtiğine tanık olmak da sıradışı bir deneyimdi. Siz böyle art arda sıralayınca, “Bu uluslararası karmaşa, pek de iyi bir sonuç vermemiş olsa gerek” gibi geliyor insana, ama gerçekten de iyi bir sonuç veriyor.
Sahnelerinizin çoğunda Jon Hamm ile birliktesiniz. Birlikte iyi bir ekran kimyası yakalamışsınız. Onunla çalışmak nasıldı?
Jon, birlikte çalışmaktan memnuniyet duyduğum, çok iyi bir insan olmasının yanı sıra, karşısındaki oyuncunun işini kolaylaştıran, yardımsever bir aktör. Mad Men’de yönetmenlik de yaptığı için, bir sahnenin nasıl çekilmesi gerektiği konusunda teknik açıdan son derece yetkin. Örneğin günün sona ermesine bir saat kalmışsa ve hala çekecek iki uzun sahnemiz varsa, prova esnasında şöyle bir şey diyebiliyor: “İkimiz de odanın şu tarafına adım atmıyoruz. Dolayısıyla kameranın tam bir dönüş yapıp, tüm odayı görmesine gerek yok.” Bu öneri bize yarım saat kazandırabiliyor. Jon bu açıdan bulunmaz bir oyuncu. Özellikle sadece 20 günlük bir çekim takviminiz varsa...
Bulgakov’un büyük bir hayranı olduğunuzu duyduk. Onun eserleriyle nasıl tanıştınız? Bu rolün size önerilmesi bir tesadüf müydü?
İster inanın ister inanmayın, tamamen bir tesadüftü. Bulgakov ile 18 yaşında, The Master and Margarita’yı okuyunca tanıştım. Kitap, amazon.com hesabımdaki tavsiye listesindeydi. Satın aldıktan sonra, bir buçuk yıl kadar kitaplığımda bekledi. Nihayet okuduğumda yazarın büyük bir hayranı oldum. İşin komiği, dizinin yapımcıları ne kadar büyük bir Bulgakov hayranı olduğumu bilmedikleri için onları çabucak reddetmemi bekliyorlarmış. Oysa hayatım boyunca hiçbir rol için bu kadar heyecanlanmamıştım. Rolü Jon Hamm ile paylaşacağımı öğrenince heyecanım ikiye katlandı.
O zaman teklifin üzerine atladığınızı söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle! Resmen üzerine atladım. Jon, rol için beni ikna etmek üzere New York’taki evimi ziyaret etti. Ama kapıdan içeri girer girmez, benim ikna edilmeye ihtiyacım olmadığını anladı. O kadar istekliydim ki!
Radcliffe ile gerçekleştirdiğimiz telefon röportajında, hayranı olduğu bir yazarı canlandırma deneyiminden, Jon Hamm’den ve kariyerinden konuştuk.
A Young Doctor’s Notebook uluslararası olmak konusunda sınır tanımıyor doğrusu. Amerikalı bir TV yıldızı ile İngiliz bir film yıldızı, Rus bir yazarı canlandırmak üzere bir arada. Üstelik hikaye de Rusya’da geçiyor. Bu deneyimi nasıl tanımlarsınız?
İlginç olacak, ama siz bu şekilde listeleyene kadar projenin ne kadar uluslararası olduğunu fark etmemiştim. Bence yerinde bir kombinasyon oldu, çünkü Rus komedisi ile İngiliz komedisi arasında ciddi benzerlikler var. Jon Hamm çok başarılı bir drama oyuncusu olarak tanınıyor, ama komedi konusundaki yeteneği tartışılmaz düzeyde. Diğer yandan Rusya’dan çıkan bu ilginç malzemenin üç İngiliz komedi yazarının süzgecinden nasıl geçtiğine tanık olmak da sıradışı bir deneyimdi. Siz böyle art arda sıralayınca, “Bu uluslararası karmaşa, pek de iyi bir sonuç vermemiş olsa gerek” gibi geliyor insana, ama gerçekten de iyi bir sonuç veriyor.
Sahnelerinizin çoğunda Jon Hamm ile birliktesiniz. Birlikte iyi bir ekran kimyası yakalamışsınız. Onunla çalışmak nasıldı?
Jon, birlikte çalışmaktan memnuniyet duyduğum, çok iyi bir insan olmasının yanı sıra, karşısındaki oyuncunun işini kolaylaştıran, yardımsever bir aktör. Mad Men’de yönetmenlik de yaptığı için, bir sahnenin nasıl çekilmesi gerektiği konusunda teknik açıdan son derece yetkin. Örneğin günün sona ermesine bir saat kalmışsa ve hala çekecek iki uzun sahnemiz varsa, prova esnasında şöyle bir şey diyebiliyor: “İkimiz de odanın şu tarafına adım atmıyoruz. Dolayısıyla kameranın tam bir dönüş yapıp, tüm odayı görmesine gerek yok.” Bu öneri bize yarım saat kazandırabiliyor. Jon bu açıdan bulunmaz bir oyuncu. Özellikle sadece 20 günlük bir çekim takviminiz varsa...
Bulgakov’un büyük bir hayranı olduğunuzu duyduk. Onun eserleriyle nasıl tanıştınız? Bu rolün size önerilmesi bir tesadüf müydü?
İster inanın ister inanmayın, tamamen bir tesadüftü. Bulgakov ile 18 yaşında, The Master and Margarita’yı okuyunca tanıştım. Kitap, amazon.com hesabımdaki tavsiye listesindeydi. Satın aldıktan sonra, bir buçuk yıl kadar kitaplığımda bekledi. Nihayet okuduğumda yazarın büyük bir hayranı oldum. İşin komiği, dizinin yapımcıları ne kadar büyük bir Bulgakov hayranı olduğumu bilmedikleri için onları çabucak reddetmemi bekliyorlarmış. Oysa hayatım boyunca hiçbir rol için bu kadar heyecanlanmamıştım. Rolü Jon Hamm ile paylaşacağımı öğrenince heyecanım ikiye katlandı.
O zaman teklifin üzerine atladığınızı söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle! Resmen üzerine atladım. Jon, rol için beni ikna etmek üzere New York’taki evimi ziyaret etti. Ama kapıdan içeri girer girmez, benim ikna edilmeye ihtiyacım olmadığını anladı. O kadar istekliydim ki!