Ak Parti Tbmm Grup Toplantısı
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır'da Türkiye'nin, bölgenin tamamı için tarihi bir an yaşanırken, Türkiye'nin her yerinden sevinç gözyaşları dökülürken, birilerinin yine bu sevinci, umudu, heyecanı paylaşamadığını gördüklerini belirterek, "4 gündür başta MHP olmak üzere, siyasetçilerin, Türkiye'ye egemen olan huzur ve kardeşlik iklimini yine hissedemediklerini gördük" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Hükümet'te 11. yılı geride bıraktıklarını 12. yıldan gün almaya başladıklarını anımsattı. Erdoğan, "İnşallah daha nice yıllar, azimle, aşkla, şevkle, heyecanla millete hizmet üretmeye, Türkiye'yi büyütmeye devam edeceğiz" dedi.
Hükümet'e ilişkin bu sürelerin, bu rekorların kendileri nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi olmadığını belirten Erdoğan, adeta bugün sabah görevi devralmış gibi heyecan, şevk ve mesuliyet duygusuyla hareket etmeyi sürdüreceklerini kaydetti.
Çok iş yaptıklarını, çok eser ürettiklerini dile getiren Erdoğan, "Ama yetmez. İnşallah milletimizin de desteği, hayır duasıyla, Türkiye için, milletimiz, insanlık için çok daha fazlasını yapacak, uzun, ince bu yolda, gece, gündüz gidecek, gece gündüz koşacak ve koşturacağız. Bu vesileyle 58. Hükümetimizin Başbakanı, Cumhurbaşkanımız, değerli kardeşim Abdullah Gül'den bugüne kadar kabinede görev alan arkadaşlarımızı, tüm teşkilatımızı tebrik ediyor, demokrasi tarihimizdeki bu rekor hizmet süresinden dolayı herkese şükranlarımı ifade ediyorum" diye konuştu.
-Uygur'un vefatı
Erdoğan, dün hayatını kaybeden tiyatro sanatçı Nejat Uygur'a Allah'tan rahmet, ailesine, sanat camiasına, sevenlerine başsağlığı diledi. Erdoğan, hayatı boyunca, özellikle halkı güldürmek, mutlu etmek için çaba harcayan Uygur'un vefatının, herkesi derinden hüzünlendirdiğini söyledi.
Rusya Federasyonu Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da meydana gelen uçak kazasında da 50 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan, Rusya ve Tataristan'a başsağlığı, kazada oğlunu kaybeden Tataristan Cumhurbaşkanı Rüstem Minnihanov'a Allah'tan sabır diledi.
Erdoğan, düşünce adamı Aytunç Altındal'ın da ebediyete intikal ettiğini ifade ederek, Altındal'a Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı temennisinde bulundu.
-"Diyarbakır'da tarihi günler, anlar yaşadık"
Başbakan Erdoğan, geçen cumartesi ve pazar günleri, Diyarbakır'da tarihi günler, anlar yaşadıklarına işaret etti.
Diyarbakır'da, Büyükşehir Belediyesi'ni ve valiliği ziyaret ettiklerini, toplu açılışlar gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, "Diyarbakır'a kazandırdığımız 17 ayrı eseri, 740 trilyon liralık eser ve hizmetin resmi açılışını yaptık. Açılış töreninde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Sayın Mesud Barzani, 38 yıldır ülkesinden uzak yaşayan sanatçı Şivan Perwer ve değerli sanatçımız İbrahim Tatlıses de bizimle bu heyecanı paylaştılar, bizimle beraber oldular" diye konuştu.
Erdoğan, açılış törenin ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın düzenlediği nikah töreninde, 400 çiftin nikah sözleşmelerine şahitlik yaptıklarını söyledi.
Erdoğan, bu törende Perwer ve Tatlıses'in unutulmaz düetlerine kulak verdiklerini, tarihi bir ana da orada şahitlik ettiklerini vurguladı.
Dicle Üniversitesi Kampüsü içinde inşa edilen ilahiyat fakültesi camisinin açılışını yaptıklarını ifade eden Erdoğan, ardından Barzani ve heyetiyle görüşerek, bölgeye ilişkin güncel konuları ele aldıklarını anlattı.
Erdoğan, cumartesi günü son olarak Valilik tarafından düzenlenen, Diyarbakırlı kardeşlerinin yer aldığı yemeğe katıldıklarını söyledi.
-"Ret, inkar politikaları..."
Diyarbakır'ın en büyük meydanında, on binlerce Diyarbakırlı kardeşleriyle bu coşkuyu, heyecanı paylaşmanın çok anlamlı olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti iktidarı olarak, bugüne kadar neler yaptık, bu andan sonraki süreci nasıl değerlendiriyoruz, nasıl bakıyoruz, bunların çok açık, net mesajlarını orada verdik. Yani ret, inkar, asimilasyon politikalarını, biz birilerine rağmen değil sadece kendi iktidarımız olarak, kendi kararlılığımızın, programımızın gereği olarak ifade ettik, açıkladık. 2005'ten sonra tekrar burada bunu ifade etme fırsatını bulduk.
Pazar günü durmadık, yine Diyarbakır'daydık. Önce Bismil'e gittik, yaklaşık 15 bin kişiye hitap ettik. 83 milyon liralık, eski rakamla 83 trilyon liralık eser ve hizmetin resmi açılışını yaptık. Ardından Ergani'ye geçtik. Orada da muhteşem katılım vardı. Emniyetin rakamlarına göre 20 bin civarında insan orada bizi bekliyordu. Orada da 57 trilyon liralık eser ve hizmeti resmi olarak açtık. Diyarbakır'da iki günde, toplamda 880 trilyon liralık eser ve hizmeti, böylece resmi olarak açtık. Eğil'e de uğrayarak, Elyesa ve Zülkifl peygamberlerin makamlarını ziyaret ettik. O makamlarda yapılan restorasyon çalışmalarını inceledik."
-"Bu gözyaşları çok farklıydı"
Erdoğan, 2009'da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlatırken, "Anneler ağlamasın" temennisinde bulunduklarını anımsattı. Geçen süre içinde, özellikle son 1 yıl içinde bu temennilerinin karşılık bulmaya, akan kanın durmaya, gözyaşlarının dinmeye başladığını belirten Erdoğan, anneler, babalar ağlamasın dediklerini ancak cumartesi günü Diyarbakır'da, Diyarbakır ile birlikte 81 ilde bunun bir istisnasını yaşadıklarını vurguladı.
Hem Diyarbakır hem Türkiye genelinde, cumartesi günü evlerde, sokaklarda, dükkanlarda, televizyon başlarında, annelerin, babaların, gençlerin, çocukların gözyaşı döktüğüne şahit olduklarını belirten Erdoğan, gözyaşlarının, bu sefer çok farklı olduğunu söyledi.
Erdoğan, bunun, sevinç, umudun, vuslatın, kavuşmanın gözyaşları olduğunu dile getirdi.
-"Mutluluktan ağlayan sadece Diyarbakır değil"
Erdoğan, Bismil'de bir gencin yanlarına gelerek, kendilerini kucakladığını, gözyaşlarıyla, yüreğinden gelen sesle, "Başbakanım, barış istiyoruz, ölmek istemiyoruz" diye feryadını dile getirdiğini anımsattı. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Diyarbakır'da o meydanda, Diyarbakır'ın sokaklarında, evlerde, kadınlar, erkekler, sevinçle ağlarken, barışın kalıcı olması için gözyaşı dökerken, 70, 80, 90 yaşındaki nineler, dedeler de ellerini semaya açarak hayır duaları ettiler. O gün mutluluktan ağlayan sadece Diyarbakır değildi. O gün mutluluktan gözyaşları döken Diyarbakır ile birlikte Edirne, İzmir, Konya, İçel, Trabzon'du. O gün mutluluktan, sevinçten, umuttan gözyaşı dökenler sadece Türkler, Kürtler değil, bu ülkenin her bir vatandaşı, milletin huzura susamış her bir ferdi gözyaşlarını döküyordu. Diyarbakır'da Türkiye'nin tamamı, bölgenin tamamı için tarihi bir an yaşanırken, Türkiye'nin her yerinden sevinç gözyaşları dökülürken, birilerinin yine bu sevinci, umudu, heyecanı paylaşamadıklarını gördük. 4 gündür başta MHP olmak üzere, siyasetçilerin, Türkiye'ye egemen olan huzur ve kardeşlik iklimini yine hissedemediklerini gördük.
Bizim tarihimiz, MHP yöneticilerinin zannettikleri gibi 12 Eylül 1980'de başlamış bu kadar kısır, köksüz bir tarih değildir. Bizim tarihimiz, bundan yüzyıl, iki yüzyıl önce başlamış tarih de değildir. Bizim için tarih, Hz. Adem'in yeryüzüne indirilmesiyle başlamıştır. 1960'da, 1980'de değiştirilen yer isimlerini, sanki bin yıllık uygulama gibi millete sunuyorlar. Şurada sadece 80 yıllık ömrü olan andı adeta milletin bin yıllık ahdı gibi lanse ediyorlar. Tek parti dönemlerinde yapılan zulümleri, baskıları, ret, inkar ve asimilasyon politikalarını sanki bu milletin ezeli, ebedi, kızıl elması gibi son derece yanlış, yanıltıcı biçimde savunuyorlar. Bu milletin tarihi 12 Eylül 1980'de, 27 Mayıs 1960'da, bundan 100 yıl, 200 yıl önce başlamadı. Bu milletin tarihi kalıplara sığmayacak, sınırlarla daraltılmayacak kadar uzun, zengin, renkli, kucaklayıcı bir tarihtir. Bu milletin tarihini 27 Mayıs'ın, 12 Eylül'ün darbecileri değil, Alparslan'dan Fatih'e, Kanuni'den Yavuz Selim'e, Abdülhamit'ten Mustafa Kemal'e kadar yüzlerce, binlerce, milyonlarca kahraman yazmışlardır. Bu millet köksüz değildir, reddi miras yapacak, ecdadını unutacak, ecdadına sırt çevirecek bir millet değildir."
-"Gazi Mustafa Kemal'in nutuklarında görecekler"
Başbakan Erdoğan, CHP, MHP yöneticilerinin, Meclis kütüphanesine gittiklerinde, ilk Meclis, gizli celse zabıtları okuduğunda, bugün karşı çıktıkları şeyi göreceklerini söyledi.
Erdoğan, hem de en başta Gazi Mustafa Kemal'in nutuklarında göreceklerini ifade ederek, "Kürt kelimesini o Meclis'te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarını görecekler, Kürdistan kelimesini, o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasır-ı İslam kavramını, o zabıtlarda görecekler" dedi.
Kendi tarihini bilmeyen, kendi tarihini okumayanın, cehalet ve karanlıktan başka hiçbir şey söylemeyeceğinin altını çizen Erdoğan, "Osmanlı'ya gittikleri zaman doğu, güneydoğunun, Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler. Doğu Karadeniz'in Laziztan eyaleti olduğunu görecekler. Bunlar bizim tarihimizin, bize devrettiği mirastır. Bunları görmemezlikten gelemezsiniz" diye konuştu.
Gazi Mustafa Kemal'in önceleri bir Osmanlı zabiti olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onlarca cephede, onlarca düşman ordusuna karşı savaş yönetti. Dönemin tüm büyük devletlerine karşı da savaştı. Bizim Misak-ı Milli adını verdiğimiz toprakları işgal edenler uzaydan gelmemişti. İşgalciler, dönemin en güçlü devletleriydi. Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Kars, Erzurum, Trabzon, İzmir, Edirne'de düşman askerleri vardı. İstanbul işgal altındaydı. Hem savaşlarda, hem işgallerde dönemin büyük devletleri tarafından bu millete çok ağır zulümler, işkenceler, katliamlar yapıldı. O devletleri en iyi tanıyan, Mustafa Kemal'di.O zulmü iliklerine kadar yaşayan, yüreğinde hisseden Mustafa Kemal'di. Ama 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i ilan ettikten sonra, aynı Mustafa Kemal, işte bütün bu devletlerle, barışa, dostluğa, işbirliğine dayalı bir süreci başlattı. 'İngilizler İstanbul'u işgal etti' diye İngiltere'ye küsmedi. 'Fransızlar Antep, Maraş'ı işgal etti' diye Fransızlara küsmedi. 'İtalyanlar Antalya'dan Bodrum'a kadar olan bölgeyi işgal etti, Ruslar doğuyu, Yunanlılar Ege'yi işgal etti' diye onlara kin tutmadı, varsa da gizledi. İntikam hissiyle yaklaşmadı. O zabıtları okuyun. Gazi Mustafa Kemal'in bu noktada neler yaptığını çok daha yakından göreceksiniz. Devletlerin ilişkileri, intikam, nefret, öfke hissiyle yürümez. İşte bunu en iyi bilenlerden bir tanesi de Gazi Mustafa Kemal'di."