'Gelin Yarı Başkanlık Modelinin Esasını Oluşturan Değişiklik Yapalım'

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, "Mevcut Anayasa'da bir değişiklik olabilir mi, bence olmalı; çünkü 2014'te Cumhurbaşkanı'nı halk seçecek. Böyle olunca fiili bir yarı başkanlık modeline gidiyor Türkiye. Muhalefete buradan sesleniyorum. Gelin yarı başkanlık modelinin esasını oluşturan bir değişiklik yapalım, bu 5-6 maddeyle biter" dedi.

Kuzu, AA muhabirine, yeni anayasa çalışmalarının ağır gittiğini, 2 yıldır ciddi anlamda hiçbir sonuç alınamadığını söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, üzerinde anlaşılan 60 meddenin TBMM'den geçirilmesini önerdiğini ancak muhalefetin buna sıcak bakmadığını hatırlatan Kuzu, "Böyle olunca yeni bir Anayasa yapma ümidi zayıfladı. Çıkmamış canda ümit vardır derler ama gene de çok fazla benim ümidim yok" değerlendirmesinde bulundu.

Gelecek yıl iki seçim yapılacağını ve yeni anayasa çalışmalarının nedenle kesintiye uğrayabileceğini belirten Kuzu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak yeni bir değişiklik, mevcut Anayasa'da bir değişiklik olabilir mi? Bence olmalı. Çünkü 2014'te cumhurbaşkanını halk seçecek. Böyle olunca fiili bir yarı başkanlık modeline gidiyor Türkiye. Muhalefete buradan sizin aracılığınızla sesleniyorum. Gelin yarı başkanlık modelinin esasını oluşturan bir değişiklik yapalım, bu 5-6 maddeyle biter. Yanına da demokrasiyle alakalı birkaç şey konabilir, 10-15 maddelik bir mini paket yapılabilir."

Aksi halde bir kolisyon hükümeti döneminde cumhurbaşkanıyla başbakan arasında birtakım sıkıntılar yaşanabileceğine işaret eden Kuzu, "Yüzde 20 ile başbakan olan bir kişinin karşısında belki yüzde 80 ile halktan destek almış bir cumhurbaşkanı olacak, 4 kat daha temsil gücü bulunacak. İster istemez müdahale eder, o etmezse millet zorlar. O bakımdan sistemin adını koyalım minareyi düzeltelim" ifadesini kullandı.

İdeallerinin ve tekliflerinin başkanlık modeli olduğunu ifade eden Kuzu, "Ama şu şartlarda pek gözükmüyor" dedi.

-"Samimiyet testinde de sınıfta kalıyorlar"

Demokratileşme paketinin ne ilk ne de son olduğunu, paketini bulunduğu konumdan çok fazla abartarak yorumlamayı da küçümsemeyi de doğru bulmadığını kaydeden Kuzu, şöyle devam etti:

"Paketle ilgili muhalefetin yaklaşımı insanı rahatsız ediyor. Samimiyet testinde de sınıfta kalıyorlar. Çünkü biri diyor ki, 'Bu paketi PKK hazırladı, efendim Kandil ile beraber İmralı hazırladı' diyor, ağır bir itham. BDP'ye soruluyor, 'Bu paket, bir koca kabak içi bomboş' diyor. Ne kadar zıt. CHP'ye bakıyorsun, 'Bizim paketin 10'da biri değil bu' diyor. Belli kesimlerden 10'da birine bu kadar tepki gelince kalan 10'da 9'u da gelmiş olsa nasıl bir tablo çıkacak. Kaldı ki CHP'nin bu konulardaki hiçbir düşüncesini de bilmiyorum doğrusu. Bizim paket dedikleri SHP döneminden, 1989'dan kalma. Bugünkü CHP ona sahip çıkmıyor. Biz geçen yıllar bu paketleri getirdiğimiz zaman onlara dedik ki: 'Bakın sizin pakette çok daha ilerisi olan var' 1989'da neredeyse ana dilde eğitime varıncaya kadar savunmuşlar. Sonraki CHP, tamamen buna kapalı oldu. Şimdi de 2'ye bölünmüş vaziyetteler. Bir kısmı malum bundan yana tavır sergilerken, biz bunu Uzlaşma Komisyonu'nda da görüyoruz. Başka bir bölüm de bu işi çok aşırı tenkit ediyor."

Demokratikleşme paketinde ana dille eğitim konusundaki düzenlemelerin önemine dikkati çeken Kuzu, "Yer isimlerinin durumu, and ile alakalı durum, eski dönemlerde yeni devlet kurulurken gerekli olabilirdi. Milli devlet, ulusal devlet kavramları var. Bugün çok kültürlülük çok daha önem arz ediyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir and türü tablo yok. Mesala andımızı bir İngilizce'ye, Fransızca'ya çevirsek çok farklı şeyler çıkar. Ne der insanlar, "doğruyum, çalışkanım" diyoruz ama hakikaten doğru, çalışkan mıyız? Onu söylemekle de doğru çalışkan olmuyorsun. Onu sınıfta, ruhla, eğitimle yapacaksın. O bakımdan ona yapılan eleştiriler de çok aşırı oldu. Yani Türklük kelimesi mi kalkıyor, filan gibi... Öyle bir tablo yok" diye konuştu.

-Tertip heyetinin sorumluluğu

Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde hükümet komiseri uygulamasının kaldırılmasına da dikkati çeken Kuzu, "Gezi olaylarından sonra gündeme gelen tertip heyetinin sorumluluğu meselesi... Mevcut uygulamada, hükümet komiseri bulunuyor bu gibi durumlarda, "hep o takip ediyor". Yeni getirilen yasa diyor ki: 'Kardeşim, hükümet komiserini kaldırıyoruz, sorumlu sensin, burada bir olay çıkarsa ben seni sorumlu tutarım.' Çok doğru bir şey. Varsa gidersin Emniyet'ten güç istersin. Dolayısıyla o fevkalade güzel oldu" diye konuştu.

-Azınlıkların hakları

Demokratikleşme paketindeki azınlıklara yönelik düzenlemelere de değinen Kuzu, "Bu güne kadar 250'den fazla malını mülkünü verdik. Bu manada en son Süryanilerle alakalı olan bölüm de halloldu. Ruhban Okulu ile ilgili konu tartışmalı, şu anda Selanik'te, Gümülcine'de, tarihi camiler hep kapalı, Yunanistan bunu açmıyor. Selanik'te cami yok, bir yere bir şey yapıldı, 3 tane imam, müezzin bir de vatandaş geldi, bayram namazını kıldılar. Niye gitmiyor? Çünkü orada atanmış imam var, halbuki seçilmiş imam olması lazım. İmamı seçiyor oradaki Müslüman Türk azınlık, Yunan Hükümeti kabul etmiyor. Lozan'a açıkça aykırı. İnsan Hakları Mahkemesinin kararları var, bu aykırıdır diyor. Ama buna rağmen malesef Yunanistan buna uymuyor" ifadesine yer verdi.

Bazı ülkelerin, Ruhban Okulu'na ilişkin düzenlemenin demokratikleşme paketinde bulunmamasına ilişkin eleştirileri de değerlendiren Kuzu, "Bir de bunu Yunanistan'a söylesene, 'Niye burada cami açmıyorsun' desene. Ben bunu bir misilleme anlamında söylemiyorum. Buradakiler de bizim vatandaşlarımız, o ayrı bir konu, biz ayrıca bunu verebiliriz de ama bunu da toplumun bilmesi lazım. Dünyanın bunu da bilmesi lazım. Avrupa'ya seslenmek adına bunları söylüyorum" dedi.

-Seçim barajı

Seçim barajının da demokratikleşme paketiyle tartışmaya açıldığını hatırlatan Kuzu, şunları kaydetti:

"Yüzde 10'luk barajı indirelim diyorlar, yüzde 5, yüzde 3 deniyor. Hiçbir başka bir şey yapmadan bunu yapmak, şu haliyle bu memlekete yapılacak en büyük kötülüktür, en büyük altını çiziyorum, ilelebet tek parti hükümetini görmez bu millet, ömür billah sürünür. Bunları ben bir söyleyim, bu işi bilen biri olarak. Yarın vebal altında kalmayım. O yüzden de sayın Başbakan açıklarken şartlar sıralıyor, yüzde 5'e çekelim daraltılmış bölgeye gidelim diyor. O biraz daha istikrarara yardımcı olur. Ya da yüzde 10'u tümden kaldıralım dar bölgeye gidelim, 550 vekil seçilsin, herbir bölgeden bir vekil seçilecek şekilde bunlar farklı modeller. Bugün dünya bunun telaşını yaşıyor. Mesala Rusya'da yüzde 7 baraj var. Bizim de yüzde 7'nin altına düşmemiz lazım, benim kanaatim yüzde 5 olmamalı. Rusya, Almanya, milletvekilinin yarısını çoğunlukla seçiyor, yarısını nisbi temsille seçiyor. Yani yarısında adalete hizmet, yarısında istikrara hizmet edecek model. İtalya 4'te 3'ünü çoğunlukla, 4'te 1'ini nisbi temsille seçiyor.

Aslında bunun gerçek çözümü, başkanlık modeline geçeceksin, bütün barajları kaldıracaksın. Gerçek çözüm, hem istikrarı mutlak hem adalet mutlak. Burada da hükümetin devamlılığı söz konusu ama muhalefete biz bunu anlatamıyoruz ya da anlamıyor. Biz anlatıyoruz da bence onlar anlamıyor, haksızlık etmeyelim kendimize."

Tek parti hükümetlerinin biriktirdiklerini, koalisyonların tükettiğini dile getiren Kuzu, "Eski günler aklıma geliyor. Menderes çalışmış, koalisyon bitirmiş, Demirel, biriktirmiş, koalisyon tüketmiş. Özal toplamış, koalisyon öldürmüş, bitirmiş. Şimdi Tayyip Bey topladı, koalisyon bitirir. Ne zaman? Onu ben bilemem, ama bitirir. Bunu hepimiz görürüz zamanı gelince, bu sistem böyle bir şey çünkü, o yüzden muhalefet bundan memnun. Türkiye sürünmüş adamın umurunda mı? Gelecek nesillere doğru dürüst bir şey bırakalım kaygıları yok. Bütün korkuları 'biz gelemeyiz" görüşünü dile getirdi.

Kaynak: AA