5. İzmir İktisat Kongresi Başladı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Sermayeyi renklere ayırmak, tasnif etmek, makbul ve makbul olmayan işadamları ayrımı yapmak kesinlikle bir cumhuriyet anlayışı değildir" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kalkınma Bakanlığı tarafından düzenlenen 5. İzmir İktisat Kongresi'nde yaptığı konuşmada, cumhuriyetin 90. yıldönümünün dün coşkuyla kutlandığını belirterek, cumhuriyetin kazanımlarının gururunu milletçe yaşarken, İstanbul'da 'asrın projesi' olarak anılan Marmaray tüp geçidinin açılışını yaptıklarını hatırlattı. Erdoğan, bugün de Cumhuriyetin 90. kuruluş yıldönümü coşkusunun devam ettiğini anlatan Erdoğan, 5. İzmir İktisat Kongresi'ni toplayarak hem 90 yılın muhasebesinin yapıldığını hem de geleceğe ışık tutulduğunu ifade etti.
İlk İzmir İktisat Kongresi'nin cumhuriyetin ilanından önce, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde yapıldığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu: "Savaştan henüz çıkmış, büyük zafer kazanmış millet olarak, İzmir İktisat Kongresi ile ülkemizin ve milletimizin iktisadi yol haritamız çizilmişti. 1920'lerin ulusal ve küresel şartları dikkate alınarak Türkiye için en uygun iktisadi yöntem belirlenmiş, potansiyelimiz, iktisadi envanterimiz çıkartılmış, yeniden doğuşun ve kalkınmanın modelleri benimsenmişti. Tıpkı ilk Meclis'in yapısı gibi, tıpkı Cumhuriyetimizin kuruluşu gibi İzmir İktisat Kongresi de çok geniş katılımlı düzenlenmiş, Türkiye'nin tüm renklerini, tüm zenginliklerini bir araya getirmiş ve umut verici bir istişare zemini oluşturmuştu. İlk İzmir İktisat Kongresi'nde büyük toprak sahipleri vardı, ilk kongrede Meclis üyeleri, esnaf ve çiftçi vardı. İstanbul'un varlıklı aileleri kadar Anadolu'nun eşrafı, işçiler vardı. Ekonominin tüm taraflarını bir araya getiren 1. İzmir İktisat Kongresi, Türkiye'ye birlik, dayanışma ve kardeşlik içinde bir kalkınma modelini sunmuştu."
Cumhuriyet'in kuruluş aşamasındaki atmosfere dikkat çekmek istediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi: "Siyasi anlamda ilk Meclis ve Cumhuriyet sınırlarımız içinde yaşayan tüm unsurları, tüm etnik kökenleri, tüm farklılıkları eşit derecede kucaklamış, hem Kurtuluş Savaşı sürecine hem de kuruluş sürecine onları da dahil etmiştir."
Büyük zaferin kazanılmasının ardından Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, uluslararası ilişkilerde yeni bir sayfa açtıklarını belirten Erdoğan, eski meseleleri kapattıklarını ve başta komşular olmak üzere her ülkeyle yeni bir başlangıç yaptıklarını ifade etti.
Türkiye'nin dış politikasının, öfke, nefret, husumet, eskinin hesaplarını görme, eskinin intikamını alma duygusu üzerine değil, barış, dostluk ve dayanışma üzerine tesis edildiğini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Askerlik hayatı cephelerde geçmiş olan, düşmanla göğüs göğüse çarpışmalara girmiş olan Gazi Mustafa Kemal, cumhuriyetimizin kuruluş aşamasında tüm bu husumetleri bir tarafa bırakmış, ilişkileri yeni baştan ve iyi niyet üzerine tesis etmeyi amaçlamıştır."
Siyaset ve diplomasinin yanında Cumhuriyetin iktisatta da kucaklayıcı bir anlayışın üzerine bina edildiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Cumhuriyet, sermayeyi renklere ayıran, sermayeyi tasnif ve tefrik eden değil, ekonominin tüm taraflarını bir ve beraber gören bir anlayışı egemen kılmıştı. Sanılanın tam aksine Cumhuriyetimizin ilk yıllarında uluslararası sermayeye kapı aralandığını, yabancıların mülk edinmesinin, bunun altını özellikle çiziyorum, mülk edinmesinin önünün cumhuriyetimizin ilk yıllarında açıldığını bizzat Gazi Mustafa Kemal döneminde yabancılara toprak satıldığını özellikle vurgulamak isterim. Cumhuriyet tarihimizle ilgili olarak iktisatta, dış politikada, siyasi hayat ve demokraside kuruluş dönemi ve sonrasının, özellikle 1940'lı yıllar ve müdahale dönemlerinin birbirinden çok çok farklı olmasını herkesin bilmesi gerekir. Maalesef, özellikle 1940'lı yıllar ve müdahale dönemi cumhuriyetimiz kuruluş felsefesinden, özünden, birleştirici ruhundan uzaklaşma dönemleri olmuştur. Böyle dönemlerde toplumun farklı kesimleri arasında uçurumlar büyütülmüş, Türkiye içine kapatılmış, topluma dayatma yapılmış, sosyal hayatta olduğu kadar iktisatta da ilk istikametten sapılmıştır."
Başbakan Erdoğan, bugün Cumhuriyetin temel dinamiği, temel felsefesi gibi lanse edilen birçok görüş ve uygulamanın cumhuriyetin kuruluş dönemine değil, sonraki dönemlere ait olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: "Sermayeyi renklere ayırmak, tasnif etmek, makbul ve makbul olmayan işadamları ayrımı yapmak kesinlikle bir cumhuriyet anlayışı değildir. Başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlerin büyük sermayedarlarına öz evlat muamelesi yapıp, Anadolu sermayesini horlamak, itip, kakmak asla ve asla cumhuriyetin iktisat politikası değildir."
Erdoğan, Cumhuriyet, nasıl ki sadece seçkinlerin cumhuriyeti değilse, seçkin sermaye çevrelerinin de cumhuriyeti olmadığını söyledi
Cumhuriyet'in İstanbul sermayesinin olduğu kadar, Gaziantep, Kayseri, Uşak, Manisa, Denizli, 81 vilayetteki her bir işadamının, esnafın, çiftçinin de cumhuriyeti olduğunu anlatan Erdoğan, "Cumhuriyet zenginin olduğu kadar fakirin, sermayenin olduğu kadar emeğin, işverenin olduğu kadar işçinin de cumhuriyetidir" dedi.
Türkiye'nin bugünlere ulaşmasında Anadolu ve Trakya'daki hemen her ailenin en az 1 şehidinin kahramanlığı ve fedakarlığı varsa, hiç kuşkusuz 76 milyonun ecdadının da cumhuriyette emeği, alınteri ve gayreti olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu cumhuriyeti birlikte kurduk, birlikte bugünlere taşıdık ve hep birlikte geleceğe taşıyacağız. Şehitlerimiz kanlarıyla bizlere bu yolu açarken, çalışanlarımız da alınterleriyle, emekleriyle bu yolda ilerlediler ve bugünümüzü inşa ettiler. Devraldığımız mirasın kutsiyetine uygun olarak emek sarfederek, çalışarak, mücadele ederek, bu cumhuriyeti inşallah çok daha yüksek seviyelere, hak ettiği seviyelere birlikte ulaştıracağız."
Cumhuriyet'in birlikte kurulduğunu, birlikte bugünlere taşındığını ve hep birlikte geleceğe taşıyacağımızı anlatan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Şehitlerimiz tamamıyla bizlere bu yolu açarken çalışanlarımız da alın teriyle emekleriyle bu yolda ilerlediler ve bugünümüzü inşa ettiler. Emek sarfeden, çalışan, mücadele eden bu cumhuriyeti çok daha yüksek, hakettiği seviyelere birlikte ulaştıracağız. 90 yılın tecrübesi bize göstermiştir ki Cumhuriyet nutuklarla, ayrıştırmalarla, kutuplaştırmalarla özellikle reddederek, inkar ederek asimile ederek değil, iş, emek, yatırım, birlik ve kardeşlikle büyür, yücelir. 90 yıl bize çok net olarak göstermiştir ki Türkiye ekonomisi demokrasiyle, kardeşlik ve dayanışmaya paralel olarak büyüme kaydetmiş, iç sorunların, ayrıştırmaların, sanal tartışmaların, özellikle de müdahalelerin olduğu dönemde ekonomimiz daralmıştır."
"Hükümetimizin iş başında olduğu 11 yıllık süreç demokrasi, kardeşlik, dayanışma ile ekonomik büyüme arasındaki doğru orantının en güzel ispatı olmuştur" diyen Erdoğan, Cumhuriyetimizin kuruluş atmosferinde olduğu gibi son 11 yılda da Türkiye birlik, kardeşlik ve dayanışma içinde birbirine kenetlenmiş, bu sayede Cumhuriyetin kazanımlarına yeni kazanımlar eklemiş, 79 yılda yapılanlara kat, kat fazlasını ekleme fırsatı bulduğunu söyledi.
Türkiye ekonomisi'nin 2013-2012 yılları arasında 10 yıllık süreçte ortalama yüzde 5,1 büyüme oranını yakaladığını anlatan Erdoğan, "Milli gelirimiz 2002 yılında 230 milyar dolarken 2012 sonunda 786 milyar dolara ulaşmıştır. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında 50 milyon dolar olan ihracatımız 2002 yılında yani 79 yıl içinde 36 milyar dolara ancak ulaşmıştır. 2002 sonrasında ise ihracatımız 4 kattan fazla artışla 152,5 milyar dolar seviyesini görmüştür. Hızla artan nüfusa rağmen Türkiye işgücüne, yeni katılanlara iş sağlamada önemli başarı kaydetti.
Son 11 yılda 4 milyon 700 bin kişiye istihdam sağladık" dedi.
"CUMHURİYET TARİHİNİN ÖNEMLİ BİR KISMI IMF GÖLGESİNDE GEÇTİ"
Cumhuriyet tarihinin önemli bir kısmının IMF gölgesinde geçtiğini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu: "2002 yılı sonunda göreve geldiğimizde IMF'ye borcumuz 23,5 milyar dolardı, böyle devraldık. Bu yılın Mayıs ayında bu borcun tamamını ödedik. Böylece iktisat tarihimizde yeni bir sayfa açtık. Merkez Bankası rezervlerimiz 11 yıl önce 27.5 milyar dolardı ama bugün itibarıyla 132,7 milyar dolar, Cumhuriyet tarihimizde en yüksek seviyelerinden biri oluyor."
Türkiye'nin sadece makroekonomik göstergeleriyle değil, tüm kalkınma göstergelerinde de Cumhuriyet tarihinin rekorlarını elde ettiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: "Eğitim, ulaştırma, enerji ve tarımda, her alanda önemli yatırımlar gerçekleştirildi.
O güne kadar yapılanların üzerine kat kat fazlaları inşa edildi. Biz, ekonomik krizlerin olduğu dönemlerde yatırımlarımızı durdurmadık. Ekonomik krizin olduğu dönemde yatırımlarımıza aynen devam ettik. Sadece ülkemiz içindeki yatırımlar değil, aynı zamanda dışarıya yaptığımız kalkınma yardımlarında da çok büyük artışlar sağladık. 2002 yılında sadece 85 milyon dolar olan dışarıya yönelik resmi kalkınma yardımlarımızın tutarı 2.5 milyar doları aştı"